PKK yasağı Alman orijinli

Bayraklarla ilgili hukuksal belirsizlik var. Bu bayraklar ne zaman yasaklı olarak ele alınacak, ne zaman alınmayacak? Bu belirsizlik bence bilinerek oluşturulmuş bir şey. Böylece kolluk kuvvetlerine ev baskınları, tutuklama ve sorgu için alan açılıyor

Almanya’da uygulanan PKK yasakları 1993’ten bugüne kadar genişleyerek devam ediyor. Birçok Kürt siyasetçiye karşı açılan davalar, Alman savcıların iddiaları, mevcut yasalar Kürt halkının siyasi kazanımlarını hedefleyen bir çizgide ilerliyor. Almanya’daki PKK yasaklarını bu alandaki davaları da yakından takip eden Cumhuriyetçi Avukatlar Derneği Başkanı Dr. Peer Stolle Yeni Özgür Politika'nın sorularını yanıtladı.

Kürtlere karşı uygulanan politikalarda yasal boşluklar bırakıldığını, bir yandan Suriyeli Kürtlere koalisyon üzerinden destek verilirken, bir yandan da sembollerini yasaklayan çelişkili durumlar olduğunu söyleyen Stolle, bu çelişkilerin ve yasal boşlukların bilerek bırakıldığını ve yaratıldığını ifade ediyor. Bu amaçla Almanya’nın Suriyeli Kürtler şahsında Kürt örgütlerine karşı oluşan sempatinin önünün almaya çalıştığını belirten Stolle, solculuğun Almanya’da devlet düşmanlığı ile özdeşleştiğini, Kürtlerin ideolojik olarak bu algının getirdiği baskılarla karşı karşıya kaldığını vurguladı.

PKK yasağı son yıllarda genişletildi ve birçok Kürt örgütünün bayrakları yasaklandı. Bu gelişmeleri hukuksal açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

2017 başında Almanya İçişleri Bakanlığı PKK sembolleri yasağını genişletti. Farklı Kürt örgütlerinin bayraklarının PKK bayrağı yerine kullanıldığı, PKK yasağının delindiği gerekçe olarak sunuldu. Bu yeni yasaklarla birlikte Almanya’da bir kriminalizasyon furyası başlatıldı. Özelikle de Abdullah Öcalan ile YPG ve YPJ bayraklarını kapsayan bir kriminalizasyon. Almanya hükümeti daha sonra bu sembol yasaklarının, sembollerin ait olduğu örgütlerin yasağı anlamına gelmediğini, bu sembollerin sadece PKK bayrakları yerine kullanılması durumunda yasak olduğunu belirtti. Ama bu sembollerin gösterilmesi hem eylemlerde yasaklandı hem de sosyal medyada paylaşılması soruşturma nedeni oldu. Buradaki sorun şu; bu bayraklarla ilgili çok büyük bir hukuksal belirsizlik var. Bu bayraklar ne zaman yasaklı olarak ele alınacak, ne zaman alınmayacak? Bu tamamen belirsiz bir durum.

Bu belirsizlik bence bilinerek oluşturulmuş bir şey. Böylece kolluk kuvvetlerine ve soruşturma kurumlarına kriminalizasyon için ev baskınları yapmaları, tutuklama ve soruşturma yapmalarına alan açılıyor. Sonrasında soruşturma ya da ev baskınına konu olan olayın aslında bahsedilen yasağın kapsamına girmediği ve cezai yaptırım gerekmediğine karar verilse bile uygulamanın kendisi insanları korkutmuş oluyor. Bana göre bu tür yasal belirsizlikler Kürt hareketinin üzerinde baskıyı artırmak için bilerek yapılıyor.

Buna ek olarak PKK yasağından, mitingleri yasaklayan yeni çıkarımlar yapıldı. Mesela Newroz Bayramı yasaklandı. Bu yasak ancak mahkeme yoluyla engellenebildi. Bu da Alman hükümetinin PKK üzerindeki baskısını artırmaya çalıştığını gösteriyor.

Yasak, sadece Almanya-Türkiye ilişkilerinin bir sonucu değil mi yani?

Evet. Bunu bence sadece Türkiye’nin ya da Erdoğan’ın istemi üzerine yapılan uygulamalar olarak göremeyiz. Bu aynı zamanda orijinal Alman çıkarlarının gerektirdiği bir şeydir. Alman halkının Suriyeli Kürt örgütlerinin mücadelesine sempatisini, desteğini yasaklamak ya da en azından engellemeye çalışıyor. Burada açık bir baskı uygulaması söz konusu. Bunda tabiki Türk devletinin, Erdoğan’ın etkisi var ama yine söylemek istiyorum sadece bu değil. Alman hükümetinin kendi politik ajandasının da sonucudur bu.

Bu yasağın nereye gideceğine gelirsek, bu önü açık bir süreç. Burada politik tartışmalar belirleyici olacak ama hukuksal mücadele de önemli. Biz avukatlar mesela orada dillendirilen birçok yasağın kaldırılmasına etki yapabildik. Çünkü bir taraftan dünya kamuoyu Suriyeli Kürt örgütlerine sempati duyarken, uluslararası koalisyon Suriyeli Kürtlerle DAİŞ’e karşı beraber çalışıp, onları silahlandırırken, burada Almanya’da onların bayraklarının yasaklaması absürt. Bu çok açık bir çelişkidir.

Peki savcıların PKK yasağını, sembol yasaklarını uygulaması ile ilgili argümanları neler? Siz buna karşı nasıl bir savunma yapıyorsunuz? 

Bu bölgelere göre değişen bir şey. Savcıların bu yasak değil, bu katlanabilir değil deyip düşürdüğü birçok soruşturma var. Dediğim gibi bu sembol yasağı PKK bayrakları yerine kullanıldığı zaman geçerli ama bunun hangi durumlarda olduğu net değil. Polis de bunu bilmediği için, sembolün ait olduğu örgüte sempati için mi yoksa PKK bayrağı yerine mi kullanıldığını bilmediğinden ‘nasıl olsa soruşturma safhasında belli olur’, diye soruşturma konusu yapıyorlar. Savcıların yaklaşımı ise birbirinden çok farklı. Mesela Bavyera eyaletindeki savcılara göre bütün bayraklar yasak olmalı ama dediğim gibi bölgesel olarak farklılıklar var.

Almanya ya da uluslararası koalisyon YPG-YPJ ile partnerlik yapıyor ama diğer taraftan onların sembollerini yasaklıyor. Bu durum Alman kamuoyunda nasıl tartışılıyor? 

Aslında bu çelişkili değerlendirme maalesef çok az tartışılıyor. Almanya’da 25 yıllık bir PKK yasağı geleneği var ve bu bütün Kürt örgütlerini, dernekleri kapsayan oldukça genişçe bir yasak. “Bütün bu örgütler Abdullah Öcalan’a bağlı ve onun direktiflerine bağlıdır” denilip, hangi ülkede olduğundan bağımsız olarak bu yasak kapsamına alınıyor. Bu Almanya’daki çok eski bir gelenek.

Diğer bir gelenek de Almanya’da sol örgütlerin her zaman devlet düşmanı olarak ele alınmasıdır. Suriye’deki Kürt örgütleri demokratik, özgürlükçü bir toplum için mücedele ediyorlar. Bu yaklaşımın Almanya’ya ayak basması ve genişlemesi tabiki de Alman devletinin çıkarları ile çelişiyor. Bundan dolayı Suriye Kürtleri de bu gelenekten dolayı devlet düşmanı örgüt olarak görülüyor.

Almanya’da sizce hukuksal ve politik olarak nasıl bir mücadele yürütülmelidir?  

Bugün özellikle Suriyeli Kürt örgütlerine gösterilen yaklaşım, PKK yasağının ne kadar absürt olduğunu gösteriyor. PKK’nin yapısal olarak ve amaçları itibari ile değişmiş olmasından bağımsız olarak PKK yasağı, politik bir çözüm için oldukça zararlı. Bundan dolayı PKK yasağı kaldırılmalıdır. Politik mücadele için şunu öncelikle netleştirmek lazım; orada yani hem Türkiye’de hem de Suriye’de büyük bir çatışma yaşanıyor. Bu terörizm gibi kavramlarla hiçbir şekilde ifade edilebilecek bir şey değildir. Türk devletinin Kürt bölgelerinde yaptığı şey savaş suçudur, bu böyle adlandırılmalıdır. Orada bir silahlı örgüt buna karşı savaşıyor. Silahlı mücadeleler dünyanın her yerinde var. Bir devlet bundan dolayı diğer tarafa doğrudan terörist diyemez. Bu soruna nasıl politik bir çözüm bulanabilir, Kürt hareketini talepleri nelerdir ve barış nasıl sağlanır soruları sorulmalı ve Alman devleti de bunun için harekete geçmelidir.

Benim şahsen takip ettiğim bir davada mesela hem savcı hem de hakim PKK yasağı ile ilgili farklı bir fikre sahip olduğunu ama yasaları uygulamak zorunda olduğunu söyledi. Sizin katıldığınız davalarda savcılar bu yasağı nasıl savunuyor?

Savunma PKK’nin terörist olarak ele alınamayacağını her zaman söylüyor ama her ne kadar bunu farklı gören savcılar ve hakimler olsa da, iddia makamının her zaman takip ettiği belli bir çizgi var. Tabi bizim de karşılaştığımız benzer durumlar var. Mesela hakimler ya da savcılar çıkıp ‘biz bunu şahsi olarak farklı görüyoruz’ diyebiliyorlar. Ama aynı zamanda ‘elimizde olan yasa bu ve biz bu yasaya göre karar vermek zorundayız’ diyorlar. Biz savunma olarak bunu hep gündemleştiriyoruz çünkü yasalar değişebiliyor. Yasal uygulamalar da değişebiliyor. Onun için biz avukatların bunu devamlı olarak gündemleştirmemiz lazım.