PKK ve PAJK’lı tutsaklardan 4 Nisan mesajı

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına yapılan yazılı bir açıklamada Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 70’inci yaş gününü kutlandı. Açlık grevindeki tutsaklar tecrit kırılana kadar eylemlerinin süreceğini bildirdi.

Deniz Kaya’nın siyasi tutsaklar adına yaptığı açıklamada, Öcalan’ın doğum günü olan 4 Nisan kutlanırken, Öcalan üzerindeki tecridin özünde halklara ve insanlığa uygulandığı belirtildi.

Tutsaklar, 110 gündür devam ettirdikleri açlık grevinin de tecrit kırılana kadar devam edeceğini kaydederek “özgürlük, eşitlik ve demokrasi derdi olan herkesi görkemli direnişe ses vermeye” çağırdı.

PKK ve PAJK’lı tutsakların açıklaması şöyle:

“Tarihsel toplumun akışını belirleyen, zamanın ruhuna özgürlük katan, yeryüzü mekanına ilk toplumsal doğuşun yaşamını serpiştiren tarihsel doğuşların diyalektiği insanlığı evrensel değerler düzleminde her zaman bir yerlere taşımış ve özgür yaşam olanaklarını köleliğin zulmetine karşı direniş ve mücadele ile aydınlığa taşımıştır. Binlerce yıllık sömürücü hegemonik uygarlığın her anında özgür yaşamın izinde yürüyen bütün insanlık değerleri büyük doğuşların başlangıcı ile varlık haline gelmiştir. Tarihin zifiri karanlığının bağrından kopan aydınlık doğuşlar özgürlük bilincini oluş ve varlık haline getirerek insanlık hafızasının silinmez hakikatleri olarak günümüze değin gelmişlerdir. İnsanlık bilincinin her safhası bu doğuşların rengiyle bezenmiş, bütün özgür yaşamların karesi bu doğuşların aydınlığıyla inşa edilmiştir. Özgür yaşam ve bilincinin ilk geliştiği topraklar olan Kürdistan’ın bu zamanda böylesi bir doğuşa mekan olması bugün bütün insanlığa özgür eşit ve demokratik bir yaşama yol gösterir hale gelmiştir. Önderliğimizin doğuşu genelde dünya ve orta doğu özelde Kürdistan halkları için ahlaki politik toplumun bağrında yeniden bir doğuşun ifadesi, makus bir tarihin özgürlük anıyla ters yüz olması ve tüm halkların kendi farkındalığının bilincine varmasıdır; bin yıllardır süren soykırımcı bir tarih ve sistemden kopuş anı, kendisizleştirilen bir halkın xwebûn olma zamanını ifade eder bu doğuş. Tarihin karanlığında seyreden bir gerçekliğin gün yüzüne çıkarılması ve bununla birlikte tüm tarihsel hakikatlerin günümüze taşırılması bu doğuşun başlangıçla ancak izahını bulabilir. Önderliğimizin doğuşu bilinmeyen ve unutulmuş olan bir gerçekliğin dili, bilinci, sözcüsi, hakikati ve zamanı olurken varlığını yitirmişliğin yeniden dirilişle varlık haline gelişinin başlangıç anı olmuştur.

Kürdistan tarihsiz ve geleceksiz bırakılmak istenmesine karşı örgütsel, düşünsel ve iradi direnişin mevzisi olan önderlik, Ortadoğu’da kader haline getirilmek istenen halkların özgürlüksüzlüğüne karşı da en radikal isyandır. Şüphesiz halkların tarih boyunca süregelen bir direniş geleneği vardır ve var olmaya da devem edecektir. Fakat aynı zamanda bu direniş geleneğinin iktidar ve hegemonya karşısında hakikatinin yeterince görünür olmadığı ortadadır. Dahası bu direniş geleneğinin bir zafer yaratması gerektiği halkların büyük umududur. İşte önderlik bu direniş geleneğinin ortaklaşmasında ve artık zaferin bir yaşam biçimine dönüşmesidir. Umudun kendini eylemsel kılmış hakikatidir. İyi, güzel ve doğru olanın örgüt ve eylem gücüne dönüşmesinin ve zafer yaratmasının artık sarsılmaz iradesidir. Demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmanın mimarı olan önderliğimiz kadını özgür olmayan toplumun özgür olamayacağını mücadelemizin her bir kilometre taşına nakşederek partileşmeden ordulaşmaya kadar direnen özgür kadın bilincine ve iradesine büyük önem atfetmiştir. bu anlamda kendi olmaktan çıkıp halk olma, hakikat olma durumunu yaratan önderlik aynı zamanda bu gerçekle kapitalist modernite sistemi karşısında yenilgiyi seçenek olmaktan çıkarmıştır. Hala bu gerçeği görmeyip zafere dönüşmekte olan direnişi bastırmak ve yok etmek için önderliğin fiziksel esaretinden medet umulmaktadır. Ağırlaştırılmış tecrit ile kazanımların önüne geçilebileceği sanılmaktadır.

Bu durumun açığa çıkardığı iki olgu mevcuttur; bir Önderliğin direniş önderliği haline geldiği gerçeğinin sadece direnenlerce değil, direnişi baskılamak isteyen sömürgeci, faşist ve iktidarcı güçlerce de kabul edilmesidir. İkincisi, Önderliğin bütün temsil ettiklerinin yaşamsallaşması karşısında komplocu güçlerin tasavvur edemediği yeni bir iklimin, yeni bir mevsimin ve yeni bir hakikatin kendini çoktan ördüğüdür. Suyun akışı karşısında bariyer olmaktan medet uman komplocu güçler elbette çaresizliğini örtmek istemekte ve kendi felaketini saklama çabasının nafileliği hem Rojava devriminde, hem AKP-MHP faşizmi karşısında sergilenen direnişin durdurulmasında hem de Kürt özgürlük hareketinin dört parçada ve Ortadoğu’da öncü güç haline gelmesinde ifşa olmaktadır.

Nasıl ki, uluslararası komplo ile hedeflenenler önderlik etrafında oluşturulan ateşten çember ile bertaraf edilmişse bugün uygulanan ağırlaştırılmış tecrit ile hedeflenenlerde hem gelişen muazzam direniş ile hem de tecrit uygulayan güçlerin iktidarına indirilen darbe ile bertaraf edilmektedir. Önderlik üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin sonucu AKP- MHP iktidarının sonunu alenileştirmiş ve önderlik hakikatini daha da büyütmüştür.

Gelinen aşamada önderliğimizin 70. yaşgünü olan 4 Nisan gününe biz PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak büyük kutsallıklar atfederken halkların ve insanlığın özgürlük gündeminin geliştiği gün olarak da görmekteyiz. Bu sebeple özgür bir insanın temel gündemi olan özgürlük meselesini İmralı gibi eşi benzeri olamayan bir zindanda tecridin uygulanmasını, özünde halklara ve insanlığa uygulandığını belirtmek istiyoruz. Bu bağlamda zindanlarda bulunan biz PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak önderliğimize uygulanan ağırlaştırılmış tecride karşı 110 gündür bedenimizi açlığa yatırırken temel gündemimiz önderlik ve özgürlük olduğu bilinmelidir. Bu sebeple tecrit kırılana kadar önderliğimizin özgür yaşar ve çalışma koşulları oluşana kadar eylemimiz sürecektir.

Sonlarken önderliğimizin doğuş günü olan 4 Nisan gününü tüm halklara yoldaşlara kutlu olsun diyoruz, aynı zamanda özgürlük, eşitlik ve demokrasi derdi olan herkesi görkemli direnişimize ses vermeye çağırıyoruz."