Özgürleşmeyi bekleyen şehir: Rakka

Yaklaşık 200 bin nüfusu olan ve yarısı çöl olan Rakka'yı, dünyadaki birçok insan, 2014 yılında DAİŞ çetelerinin işgali altına girmesinden sonra tanıdı.

Suriye'nin kuzeyinde Fırat Nehri üzerinde yer alan bir şehir olan Rakka Halep'in, 160 kilometre batısına düşüyor. 

2004 resmi nüfus sayımına göre, kentin nüfusu 220.488.

2008 sayımına göre ise 191.784. Ancak Suriye iç savaşının başlaması ile kent hem göç aldı hem de göç verdi.

2011-2014 dönemlerinde Suriye Ulusal Koalisyonuna bağlı çete gruplarının işgali altına giren Rakka’da DAİŞ çeteleri 2014 yılı içerisinde SUK çetelerini kentten çıkarmış ve kenti işgali altına almıştı.

TARİHİ 

Hıristiyanların yaşadığı bir bölge olan Rakka’nın ismi o dönem Kallinikos idi. Ancak 639 yılında Rakka’nın Müslümanlar tarafından ele geçirilmesi sonrasında kentte yaşayan Hıristiyanların birçoğunun tehcire uğraması sonrasında şehrin ismi Rakka olarak değiştirildi.

Rakka, Abbasi Halifesi Harun Reşid'in hükümdarlığı döneminde yani 796-809 yıllar arası Abbasi halifeliğinin başkenti oldu. Şehir o zaman önemli bir kültür ve ilim merkeziydi. Osmanlı döneminde ise sancak olan Rakka'ya, Musul gibi şimdi Irak sınırlarında olan şehirler de bağlandı. 

Ve Rakka Osmanlı Devleti'nin atadığı ve bugünkü Urfa'da bulunan bir Osmanlı valisi tarafından yönetilirdi. Rakka, Beydili ve Avşar boyunun sürgün yeri olarak da bilinir. Rakka bölgesi 1516 yılında Osmanlı'ya bağlanır.

O dönem Amed ile Halep eyaletleri arasında kalan bölge, merkezi Urfa olmak üzere 6 sancaktan oluşan Rakka’ya yönelik Osmanlı yönetimi özel iskan politikası uyguladı. Beydili ve Bozulus Türkmenlerini Fırat Irmağı boyunca yerleştirmeye çalışmış ancak bu girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

19. yüzyılda meydana gelen ayaklanmalar sonucu Mısır Hidivi Kavalalı İbrahim Paşa bölgeyi kontrolüne alır. 1840’ta bölge tekrar Osmanlılara geçince Rakka eyaleti kaldırılarak Urfa, Halep vilayetine bağlı bir sancak oldu.

YAPISI

Moğol istilasıyla yerli halk elimine edilmiş, Bedevi aşiretleri ve daha sonra Çeçen yerleşimlerine rastlanılmıştır. 

Bugün Suriye'nin en büyük üçüncü vilayeti olan Rakka'da aşiret varlığı ve yaşamı çok güçlü. Rakka'da Sünni Arap nüfus yoğunlukta. Bu nüfusun Irak'ın batısındaki Sünni Arap aşiretlerle de bağları ve ilişkileri var.

Rakka’da Eyn İsa'da olduğu gibi büyük bir Kürt nüfus vardı. Fakat bölgede Kürt nüfus tarihin her döneminde sistemli bir şekilde eritildi. 

Suriye iç savaşının başlamasının ardından da Kürt halkına yönelik sistemli saldırı ve göçertme politikaları katmerleşerek sürdü. 

Rakka’da gerek 2011-2014 döneminde SUK çetelerinin işgalindeyken, gerekse de 2014 yılında DAİŞ çetelerinin işgali altına girmesinden sonra Kürtlere yönelik katliamlar artarken, bölgenin tamamen Kürtsüzleştirimesi için bugün dahi saldırılar sürüyor.

ÖNEMİ

Rakka, Suriye'nin kuzeydoğusunda. Son birkaç yüzyılda çok büyük bir önemi olmayan, yalnızca batıda Suriye'nin büyük şehirleri ile Irak'ın Musul, Bağdat gibi batı şehirleri arasındaki ticaret yollarını birbirine bağlayan stratejik bir nokta konumunda. Rakka’nın tanık olduğu en büyük değişiklik, 1970'lerde geldi. Kentte Fırat Nehri yakınlarında devasa bir hidroelektrik barajı inşa edildi. Bölgedeki büyük tarım projeleri, Suriye'nin diğer kentlerinden yeni fırsatlar arayan on binlerce kişiyi Rakka’ya çekti.

Tabii bu durum kentin ve bölgenin demografisini zamanla değiştirse de kent, özünü her daim korudu. Suriye'nin tüm kentlerine ve her tarafına açılan büyük ana yolların da birbirleri ile kesiştiği noktada bulunuyor. 

Rakka tarihten bu yana, Suriye'nin büyük şehirleri ile Irak'ın Musul, Bağdat gibi batı şehirleri arasındaki ticaret yollarını birbirine bağlayan son derece stratejik bir kent ve çok kilit bir nokta konumunda.

Yarısı çöl olan kentin doğu kısmından da Rakka, Deyr Zor ve Irak'a rahat bir şekilde geçiliyor. DAİŞ çetelerinin burayı işgal etmesindeki en büyük sebep de bu konumundan kaynaklanıyor.

DAİŞ çetelerinin burayı sözde başkentleri olarak seçmesinin en büyük sebebi de yine bu konumundan kaynaklanıyor.

TİCARET MERKEZİ DURUMUNDA 

Halep, Urfa ile Antep, Bağdat ile Musul, yine Tahran tarihten bu yana Ortadoğu'nun en önemli ve en temel ticaret merkezleri olageldi.

Rakka’da yine tüm bu ticaret merkezlerinin ana merkezi konumunda kalan stratejik bir kent. Türk devleti hayati önem arz eden bu ticaret merkezini kaybetmek istemiyor. Cerablus ve El Rai işgalleri ve yaptığı hamleler ile Şehba bölgesine de ağır saldırılar başlatan Türk devleti ve SUK çeteleri, gözünü Rakka’ya dikti.

Ve Türk devleti Rakka’yı ve Musul’u gündemleştirerek bölgedeki işgalciliği yaymaya çalıştı. Şimdilerde ise Bab kentini de işgal etmeyi hedefleyen Türk devleti, böylece Suriye savaşının başından bu yana amaçladığı, Rojava Devrimi'nin tasfiyesini gerçekleştirmeyi düşünüyor. 

Kobanê'de aldığı yenilginin ardından hızla yok olma sürecine doğru giden DAİŞ çeteleri için Rakka, varlık ve yokluk anlamına geliyor. Bilindiği gibi, DAİŞ çeteleri Rakka’yı kalbi olarak görüyor. Ekonomik gelirlerinin büyük kısmını da yine buradaki petrol satışından sağlıyor. Haliyle, ekonomik anlamda güçlü olmak da sahada belirleyici bir faktör.

Rakka, DAİŞ çetelerinin Suriye, Irak, Türkiye güzergahlarından petrolü dışarıya sattığı Suriye'de, en büyük petrol geliri sağladığı güzergahlardan biri olması nedeniyle de stratejik önemde. DAİŞ çeteleri Irak ve Suriye’deki ham petrolü Türk devleti ve KDP sayesinde Güney Kürdistan üzerinden Türkiye'ye ve dünyaya pazarlıyordu. 

Ve yine aynı şekilde DAİŞ çeteleri Ezaz-Cerablus hattından da petrolü çok ucuz bir şekilde Türkiye'ye pazarlıyor ve böylece AKP/Saray'ın ekonomisini ayakta tutuyor. Bu nedenle DAİŞ çeteleri silahları buradaki para kaynağı sayesinde rahat bir şekilde temin edebiliyor. 

STRATEJİK ÖNEMİ

Rakka’nın özgürleştirilmesiyle, Halep'e uzanan koridor da Türk devleti tarafından DAİŞ ve SUK çetelerine sürekli olarak yapılan lojistik ve askeri destek hattının tümden koparılması anlamına gelecek. DAİŞ, tümden yok oluş sürecine girecek.

Bölgesel ilişkilerin en hayati geçiş noktası olan Rakka kentini almak, psikolojik üstünlüğün yanı sıra askeri ve siyasal üstünlüğü de ele geçirmek anlamını taşıyor. 

Rakka’da sağlanacak olan başarı ile Halep'e uzanan koridor da Türk devleti tarafından DAİŞ ve SUK çetelerine sürekli olarak yapılan lojistik ve askeri destek hattının tümden koparılması anlamına gelecektir.

Bu hattın koparılması ile beraber DAİŞ ve SUK çetelerinin, işgali altında bulundurduğu alanlarda ağır darbe yemesini beraberinde getirecek ve Türk devleti de darbelenecektir. Rakka’nın özgürleştirilmesi ile birlikte DAİŞ için tümden bir yok oluş süreci başlayacak, QSD güçleri de askeri ve siyasal dengeleri altüst edeceği için her iki alanda da kazanacaktır.

Kürtler, Rojava Devrimi ile ağır bedeller ödeyerek topraklarını, birlikte yaşadığı farklı halk ve inanç topluluklarını DAİŞ, El Nusra, Ehrar El Şam, Sultan Murat Tugayı vb. çetelerin saldırılarına karşı korumada önemli bir adım daha atmış olacak.

İşte Kürtler ödedikleri bu ağır bedellerle de Rojava ve Suriye'de yaşayan halklarla eşitlik, özgürlük, adalet temelinde buluşacak. 

DAİŞ ÖNCESİ VE SONRASI YAŞAM

Suriye’de iç savaş başlamadan önce Rakka'da özel bir üniversite ve devlet okulları mevcuttu. Kentte yaşam diğer Arap ülkelerine görece farklıydı. 

Kent halkı yaz aylarında gece geç saatlere kadar sokaklarda kalır, parkları ziyaret eder, kafelere gider, insanlar akşam yemeklerini kadınlarla erkeklerin beraber gittiği restoranlarda yerlerdi. Eğlence mekanlarına kadın ve erkek beraber gidilirdi. Hatta dikkat edildiyse, Esad rejimine karşı gösterilere de kadın ve erkekler beraber katılırdı.

Ancak Rakka’nın 2011'de başlayan iç savaş sonrasında Suriye Ulusal Koalisyonu'na bağlı çete gruplarının işgali altına girmesiyle, 2011-2014 dönemleri arasında kentteki bu durum giderek değişti ve şeriat kanunlarının hakim olduğu bir kent konumuna geriledi.

2014 yılında faşist DAİŞ çetelerinin kentin kontrolünü ele geçirmesinden sonra kentteki durum giderek değişti. Çeteler, İslam'ı kullanmaya başladı. Kent tüm dünya için artık bir tehdit konumuna gelirken, yine dünyadaki çeteci akımların da konumu halini aldı.

DAİŞ çeteleri, kenti tamamen ele geçirip işgal ettikten sonra yerel halk ve hükümetin eski çalışanlarıyla kendince bir sistem oluşturdu. Çeteler, kentte bu sistem çerçevesinde şeriat mahkemeleri kurdu.

DAİŞ çeteleri yine kendince oluşturduğu sistem çerçevesinde, işgali altında bulundurduğu her alana bir ‘vali’ atıyor. Yine bu valiler her biri yönetimin bir hizmetinden sorumlu emirler tarafından destekleniyor. Bugün Rakka’da da DAİŞ çetelerinin sözde valisi yine bu çerçevede bölge emirleri tarafından destekleniyor.

DAİŞ çetelerinin işgali altındaki Rakka’da çetelerin uygulamalarına direnmek veya bu uygulamaları protesto etmek imkânsız. Çetelerin sözde yasaları uyarınca suç sayılan eylemlerden ötürü cezalandırılanların listesi hayli uzun. Çetelerin halkın gözü önünde kafa kesme, işkence, recm, idamlar vb. birçok uygulaması da mevcut.

Bu nedenle kentte kalanlar güvenlik, bir çeşit hukuk, hizmet ve gıdaya erişim olduğu için DAİŞ çetelerinin işgaline uyum sağladı. Fakat son dönemde ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon ve Rusya’nın hava bombardımanının yoğunlaşması nedeniyle enerji ve su tedarikleri de yok edildi ve hayat siviller için giderek zorlaştı.

Örneğin petrol tesisleri ile rafinerilerin çoğu bombalandığı için yakıt sıkıntısı yaşanıyor.

DAİŞ İŞGALİ ALTINDA KADIN YAŞAMI

DAİŞ çetelerinin işgali altında bulundurduğu alanlarda kadınlara yönelik yaklaşımları basına az da olsa yansıdı. Özellikle YPG/YPJ savaşçılarının, QSD güçlerinin özgürleştirdiği alanlarda halkın özellikle de kadınların anlattıkları DAİŞ çetelerinin kadına nasıl yaklaştığını ortaya koymuştu.

Genç kızlar ve kadınların, yanlarında yetişkin bir erkek akrabaları (genellikle babaları, ağabeyleri veya eşleri) olmadıkça evlerinden çıkmalarına izin verilmiyor. Kadınlar, başlarından ayak bileklerine kadar tüm vücutlarını örten peçe ve siyah çarşaf kullanmak zorunda. DAİŞ çeteleri 2014 yılında işgal ettiği Rakka’da ayrıca kadınları denetleyen tugaylar kurdu. 

Sokaklarda, erkeklerin de kılık kıyafetlerini denetleyen ve şeriat kanunlarının uygulanmasını sağlayan özel bir devriye asayiş ekibi dolaşıyor. Sigara içmek yasak. Sigara içenler, DAİŞ çetelerinin sözde güvenlik birimi tarafından yakalanırsa kırbaç cezası ile karşı karşıya kalıyor. Ayrıca tüm erkekler gün içinde namaz saatlerinde camiye gitmek zorunda.

DAİŞ çeteleri cep telefonunda kadın fotoğrafı bulunanlara da 30 kırbaç cezası veriyor. Futbol maçı izlemek de yasak olduğu gibi futbol maçlarını yayımlayan kafe veya restoranların kapatılma, sahiplerinin ise öldürülme riski var.

DAİŞ çetelerinin sokaklarda, kadınların kılık kıyafetini denetleyen ve yalnızca kadınlardan oluşturduğu El Hansa Tugayı adında sözde bir asayiş birimi var. Bu tugayda görevli kadınların çoğu DAİŞ çetelerinin eşi. Çetelerin bu sözde tugaylarında yer alan kadınların görevi, kılık kıyafetleri yasalara uymayanları cezalandırmak ve kadın tutuklulara işkence yapmak.

Kadınlar bu nedenlerden dolayı ve çetelerle evlendirilmeye zorlanmamak için sokakta olmak yerine evlerinde kalıyor.

Öldürülen DAİŞ çetelerinin eşleri başka bir DAİŞ çetesi ile evlendiriliyor. Evlilikler uzun sürmediği için çocuk yapılması da pek gündeme gelmiyor. Daha çok cinsel açlığı gidermek için kadınları seks kölesi haline getiriyorlar.