Mızraklı: Halkımızın umudunu büyüteceğiz

Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Adnan Selçuk Mızraklı, "Halkımızın umudunu büyüteceğiz. Yine Sur'daki halkımızın yaralarını birlikte saracağız" dedi.

Yüzde 62.93 oy oranıyla Amed Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanları olarak seçilen Adnan Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık, seçimlerden 16 gün sonra belediye binasındaki görevlerinin başına geçtiler. 16 Nisan günü Yüksek Seçim Kurulu'ndan (YSK) mazbatasını alan Mızraklı, o gün gecikmeli de olsa görevine başladıklarını söylemişti. Eşbaşkanlar, belediye binası önünde toplanan kitleyi selamlayarak içeriye girdiklerinde, kayyum olarak atanan Cumali Atilla'nın makam odası ve arkasında inşa ettiği mini sarayın varlığını gördüler. Görüntülerin sosyal medya üzerinden dolaşıma girmesiyle, Kürdistan ve Türkiye kamuoyu AKP iktidarının halklar üzerinden kendilerini nasıl yaşattıklarını bir kez daha görmüş oldu.

Eşbaşkan Mızraklı, o güne dair yaşadıklarını, bundan sonra nasıl bir belediyecilik yapacaklarını ve özyönetim direnişlerinin gerçekleştiği Sur gibi önemli bir ilçede meydana gelen maddi ve manevi tahribatı nasıl gidereceklerini ANF'ye anlattı.

'ASIL ZENGİNLİK BİLGİ VE BİRİKİMDİR'

Kayyumun kendisi için inşa ettiği gösterişli odaları ve banyoyu tesadüf eseri gördüklerini belirten Mızraklı, o güne dair duygu ve düşüncelerini şöyle anlattı:

"Hep inandığım bir şey var. Özünüz ile sözünüz veya sözünü ile pratiğiniz örtüşük olmalı. Bizler, yaşam tarzımızı seçerken, almış olduğumuz değerlerimize, inançlarımıza ve kendi hayat gerçekliğimize göre yaşarız. Çok varlıklı olsak bile eğer içinde bulunduğumuz koşullar daha sade ve ekonomik olarak geri bir ortam ise varlıklı olduğunuzu göstermekten hicap duyarsınız. Bu terbiye ölçeğinde yaşadığımız kent, onun hafızası ve kamusal anlamda baktığınız zaman vicdan sahibi bir insanın lüksü ve şatafatı yaşayamayacağını görürsünüz. Ayrıca bilinç ve erdem sahibi insanların lüks ve şatafatla pek araları yoktur. Onlar için asıl zenginlik bilgileri, birikimleri, tecrübe ve sosyaliteleridir.

'DÜNYAYA KORKU VE KAYGI İLE BAKIYORLAR'

Biz mazbatayı aldıktan sonra analarla, gençlerle ve bu kentin tüm profillerini içeren bir bileşen ile belediyeye girdik. Kapıları halka kapatılmış ve bariyerler kurulmuş olan bir yerin ilk önce bariyerlerini kaldırdık. Sonrasında da kapılarını açtık ve içeri girdik. Girdikten sonra, samimiyetle söylüyorum, ben bu odaların varlığından haberdar değildim. Tesadüf eseri elimi yıkamak için girdiğim lavabonun ihtişamı dikkatimi çekince buradaki personel arkadaşlar 'buranın bir de arka tarafı var' dediler. Kaldı ki o görüntüler, ham görüntülerdi. Üzerinde herhangi bir işçilik yapılmış görüntüler değildir. Kendilerine zırhlı bir küçük saray yaptırmışlar. Bu küçük sarayın içerisinden dünyaya nasıl bakabilirsiniz ki? Siz dışarıya korku ve kaygıyla mı bakıyorsunuz yoksa samimiyetle mi? Bunun ayrımını iyi yapmak gerekir. Eğer buranın organik kişiliğiyseniz dışarıya korku ve kaygıyla bakmazsınız."

'ADETA BİR SÖMÜRGE VALİSİ GİBİ'

Yaklaşık 30 yıllık hekimlik hayatında Amed'de çok rahat gezdiğini söyleyen Mızraklı, "Çünkü insanlara hep aynı göz hizasından baktım. Gönüllerimizi ve duygularımızı ortaklaştırmaya çalışmıştık. Dolayısıyla böyle bir durumu anlayabilmem mümkün değildi. Bürokratik elit, bir lejyon subayı veya sömürge valisi gibi dünyaya bakarsanız, kendinize öyle bir düzen kurup oradan topluma yaklaşırsanız işte bu duruma düşersiniz. O yüzden bizlerin bunu kabul etmesi mümkün değildi. Böylelikle, bu görüntülerle seçimlerden önce söz verdiğimiz kayyum raporunun ilk sayfası açılmış oldu. Bu bir kayyum raporudur. Herkesin bunu görmesi, değerlendirmesi lazım. Kayyum zihniyetinin nasıl bir zihniyet olduğuna iyi bir pencere açılmış olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

'BARIŞA GİDEN YOLU TESİS EDECEĞİZ'

Hem kayyumlar döneminde hem de son yıllarda toplumdaki birçok değerin yara aldığını vurgulayan Mızraklı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Toplumun hafızasına çöreklenmeye çalışılan, bu hafızayı adeta deforme etmek isteyen ama beraberinde de bugüne kadar biriktirmiş olduğu kurumsal imkan ve kapasiteye saldırılan bir dönemi yaşadık. Yüz yıllık asimilasyonist bir zihniyetle mücadele etmek hiç de kolay olmamıştır. Bu halkın kadınıyla erkeğiyle, çabalar manzumesi ve büyük bir roman olan bu geçmişin sayfalarını yırtmaya kalmak mümkün değildir. O hafıza her zaman bir yerlerde saklanır. Dolayısıyla HDP geleneğindeki partilerin yapacağı en önemli kapasiteleri umudun güçlendirilmesi, yarına olan güvenin artırılması olacaktır.

'ZENGİNLİKLER SADECE MADDİ DEĞİLDİR'

Ama barışa giden yolu tesis edebilecek, bu coğrafyada yaşayan bütün kimliklerin, inançların, farklılıkların bir aradalığına özenle yaklaşan enerjiyi açığa çıkarmak gerekecektir. Son zamanlarda ekonomi sözcüğü dillere pelesenk olmuş. Şimdi ekonomi, mali imkanlar ve insanların yaşamlarına dokunan yanları itibarıyla şüphesiz ki günümüzdeki önemli faktörlerden birisidir. Ama en önemlisi değildir. Bunu ekonomiyi ihmal etme anlamında söylemiyorum. Toplumların biriktirdiği zenginlikler sadece maddi değildir demek istiyorum. Maddi olmayan sosyal, kültürel ve manevi yaşamın bugünden yarına kendini aktaran bir sistem olması gerekiyor."

'HALKIMIZIN UMUDUNU BÜYÜTECEĞİZ'

"Umudu ve inancı artırmak gerekiyor. Bunu sağladığınız zaman kuşkusuz ki sosyo-ekonomik anlamda da ciddi bir kapasite artışı olacaktır" diyen Mızraklı, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bölgemiz gerek yeraltı gerekse de yerüstü kaynakları olarak, en önemlisi de tarihin başladığı coğrafyadır. Dolayısıyla 21. yüzyılın bir gerçekliği var. Eğer doğduğunuz yerde doyabilecek gıdanızı sağlayabiliyorsanız, suyunuz ve enerjiniz varsa siz bahtiyar topluluklarsınız. Bizde bunların hepsi var. Ama aynı zamanda da güçlü bir insan ve toplumsal irade var. O yüzden biz bugünden yarına bu kapasiteyi her daim güçlendirmeyi esas alan, halkımızın umudunu ve yarına olan aşkını büyüten ama bir bütün olarak barış çizgisinde yürüyen çalışmalarımız olacak."

'SUR'DAKİ YARALARI BİRLİKTE SARACAĞIZ'

Mızraklı, Sur'da yaşanan özyönetim direnişleri sırasında Türk devletinin tank ve toplarla yıktığı, daha sonra 'kentsel dönüşüm' adı altında çatışmaların yaşanmadığı ilçenin diğer mahallerinde de yıkıma başlanması üzerine ortaya çıkan mağduriyetleri nasıl gidereceğine da dair de konuştu. Mızraklı, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Şüphesiz gasp edilen Bağlar belediyemiz hariç, kentin tüm merkez ilçelerini partimiz aldı. Ama biz bu işe sadece bir belediye veya yerel yönetim sorunu olarak bakmıyoruz. Sur ilçemiz demografik, kültürel, sosyal, ekonomik, psikolojik ve duygusal olarak ciddi bir tahribatın yaşatıldığı bir yerdi. Tarih ve ekoloji yıkımı da oldu. Şimdi bütün bunlara müdahale ederken sadece bir pencereden bakarsanız yanılırsınız. Sizin başta orada yaşayan insanlar olmak üzere tüm paydaşlarla bir araya gelip, bu işi ortaklaştırmadan atacağınız her adım eksik kalır. Ama beraberinde bu kentte kaygı sahibi olan bütün kurumlarında katılımı gerekir. O yaraların sarılması faslında ehil sahibi çevrelerinde paydaş olacağı ciddi bir eylem planının ortaya çıkması lazım. Bütün bunların eşgüdüm halinde yapılması için zaten son yıllarda çok sayıda çalışmamız vardı. Bu çalışmalara yerel yönetimlerdeki kapasitemizi de ekleyerek ne yapacağımızı, bu paydaşlarımızla beraber planlamasını yapacağız."