Maşallah TL istikrarlı düşüyor!

OHAL rejiminde baskın seçime kısa vadeli rüşvetlerle giden AKP-MHP iktidarı, ekonomik verilerdeki alarm karşısında çaresiz. TL, istikrarlı bir şekilde değer kaybediyor.

Baskın seçimi bir çare olarak gören AKP-MHP iktidarı, OHAL rejimi ve seçim rüşvetleriyle çıkış ararken dikiş tutmayan ekonomik veriler karşısında çözüm üretemiyor. Döviz, Erdoğan’ın piyasaya müdahale tehdidine sert reaksiyon gösterdi. TL, dolar ve Euro karşısında düşüş trendinde sıçrama yaptı; Dolar 4.45 TL’ye, Euro da 5.28 TL’ye kadar yükseldi. TL'deki değer kaybı ile birlikte bileşik faizde ilk işlemler yüzde 16.32 seviyesinden gerçekleşti. Benzine 18, motorine 15 ve LPG'ye 12 kuruş zam yapıldı. İstanbul'da benzinin litresi 6.20 TL'yi, motorin ise 5.60 TL'yi geçti. Yıllık cari açıkta, son dört yılın en yüksek düzeyine çıkıldı. 55 milyar 380 milyon dolarlık açık, böyle kalsa bile 862 milyar dolarlık GSYH’ye oranı yüzde 6.4 olacaktır. AKP, açığı 40 milyar dolar, GSYH’ye oranını da yüzde 4.3 olarak öngörmüştü. Cari açık, önümüzdeki süreçte iğneden ipliğe her şeye zam; işsizlik, üretememek, eğitimden sağlığa yeterli yatırımı yapamamaktır. Enflasyon yükselecek, faizler artacak, TL’nin değer kaybı sürecek. Bütçe, Nisan 2018’de 2,8 milyar TL açık verdi. Ocak-Nisan döneminde bütçe açığı 23,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Geçen sene aynı dönemde bütçe açığı 17,9 milyar TL olmuştu. Hükümetin emrindeki TÜİK’in değerlendirme metodlarıyla oynayarak açıkladığı rakamlar, gerçeğin çok altında. DİSK-AR’a göre; işsizlik yüzde 18,3; işsiz sayısı 6 milyonun üzerinde.

Yeni Özgür Politika gazetesinin, son verilerle birlikte AKP-MHP koalisyonunun Kürt düşmanlığına dayalı savaşla tam gaz ilerlediği krizle ilgili derlediği 'olağanüstü ekonomik hal'in bazı bölümlerini özetleyerek paylaşıyoruz:

TL YERLERDE SÜRÜNÜYOR

Yaklaşan seçimler öncesi artan kamu harcamaları, ekonomik verilerdeki zayıflamanın yanında, enflasyon ve cari işlemler açığının yüksek düzeyiyle birlikte TL’deki değer kaybında yeni bir rekora ulaşıldı. AKP Genel Başkanı Erdoğan, İngiltere ziyaretine devam ederken Bloomberg televizyonuna mülakat verdi. Hemen ardından zaten düşüş trendi süren TL, dolar ve Euro karşısında tarihi düşüşlerinden birini yaşadı. Erdoğan’ın ekonomideki yapısal sorunları ve dayattığı fantezileri barındıran, biraz da popülist çıkışlarını tehditle besleyen sözleri özetle şöyle:

* Cari açığımızın bir numaralı nedeni petrole, doğalgaza bağımlılığımız.

* Faiz ne kadar düşük olursa enflasyon da o kadar düşük olur.

* Sebep netice ilişkisine baktığımız zaman faiz sebep enflasyon neticedir.

* Faizi aşağı çektiğimiz anda bütün maliyet girdileri aşağı düşecektir.

* Merkez Bankası’nın bağımsızlığı söz konusu… bağımsız diye yürütmenin başının sinyallerini bir kenara koymaz.

* Para politikası için daha fazla sorumluluk alacağım. Para politikasında etkin Cumhurbaşkanı görüntüsü vermeliyiz. Halk para politikasında sıkıntıya düştüğünde hesabı başkandan sorar.

* Halkbank’a çok büyük haksızlık yapılıyor. Türkiye-ABD ilişkilerini yer ile yeksan etmeyecek bir karar çıkmasını umuyorum. Hakan Atilla kesinlikle suçsuzdur, beraatını bekliyoruz. Atilla’yı suçlu ilan etmek Türkiye’yi suçlu ilan etmek anlamına gelir.

Erdoğan'ın ekonomiye müdahale açıklamalarının ardından dolar ve Euro, yeni rekorlar kırdı. Erken işlemlerde, dolar 4.39 - 4.40 lira ve Euro da 5.23 - 5.24 lira aralığında yeni rekor düzeylere yakın hareket etti. Ancak öğleden sonra yükseliş devam etti. Dolar, 4.45'i, Euro ise 5.28’i buldu.

FAİZLER İHALE ÖNCESİ YÜKSELDİ

TL'deki değer kaybı ile birlikte 10 yıllık gösterge tahvil getirisi güne 30 baz puan civarında yükselişle başladı. Tahvil bono piyasasında gösterge 10 yıllık tahvil getirisi 27 Nisan haftasını yüzde 12.60 seviyesinden kapadıktan sonra 158 baz puanlık yükselişle 9 Mayıs'ta yüzde 14.18'e kadar çıktı. Önceki sabah ilk işlemler yüzde 14.19 seviyesinden gerçekleşti.

Öte yandan 27 Nisan haftasını yüzde 14.36 seviyesinden kapayan gösterge iki yıllık tahvilde bileşik faiz ise geçen hafta yüzde 16 seviyesine kadar yükseldi. Önceki gün spot kapanışta ortalama bileşik faiz yüzde 16.10 olarak gerçekleşti. Dün sabah ilk işlemler ise yüzde 16.32 seviyesinden gerçekleşti.

ALTINDA DA REKOR HEVESİ

Altının gram fiyatı, tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 185,7 liraya ulaştı. Çeyrek altın 303 lira ve Cumhuriyet altını 1.237 lira oldu. Altının gram fiyatının, 185 lira seviyesinin üzerinde kalıcı olması durumunda 187 liraya kadar yükselebileceği belirtiliyor.

CARİ AÇIK AÇILDIKÇA PATLAYACAK

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2018 yılı Mart ayı 'Ödemeler Dengesi İstatistikleri'ni açıkladı. Buna göre, cari işlemler açığı, bir önceki yılın Mart ayına göre 1 milyar 695 milyon dolar artarak 4 milyar 812 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bunun sonucunda, on iki aylık cari işlemler açığı 55 milyar 380 milyon dolar oldu. Söz konusu gelişmede, ödemeler dengesi tablosundaki dış ticaret açığının bir önceki yılın aynı ayına göre 1.692 milyon ABD doları artarak 4.608 milyon ABD dolarına yükselmesi, birincil gelir dengesi açığının 240 milyon ABD doları artarak 1.313 milyon ABD dolarına yükselmesi ve bir önceki yılın Mart ayında 240 milyon ABD doları net giriş kaydeden ikincil gelir dengesinin bu yılın aynı ayında 6 milyon ABD doları net çıkış kaydetmesi etkili oldu. Birincil gelir dengesi kalemi altında yatırım geliri kaleminden kaynaklanan net çıkışlar, bir önceki yılın aynı ayına göre 218 milyon ABD doları artarak 1.238 milyon ABD doları oldu.

Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler, bir önceki yılın aynı ayına göre 269 milyon ABD doları azalarak 1.029 milyon ABD doları olarak gerçekleşti. Portföy yatırımları 2.381 milyon ABD doları tutarında net çıkış kaydetti. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi piyasasında 361 milyon ABD doları ve devlet iç borçlanma senetleri piyasasında 123 milyon ABD doları net satış yaptığı görülüyor.

Diğer yatırımlarda 1.585 milyon ABD doları tutarında net çıkış gerçekleşti. Diğer yatırımlar altında, yurtiçi bankaların yurtdışı muhabirlerindeki efektif ve mevduat varlıkları 1.376 milyon ABD doları net azalış, yurtdışı bankaların yurtiçindeki mevduatları ise 137 milyon ABD doları net artış kaydetti.

Resmi rezervlerde bu ayda 4.836 milyon ABD doları rezerv azalışı gözlendi.

Net hata noksan kalemi, Mart ayında 2,92 milyar dolar olurken, Ocak-Mart döneminde kaynağı belirsiz para girişi 3,69 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Öte yandan Şubat’taki cari açık 4,15 milyar dolardan 4,52 milyar dolara revize edildi.

NEDEN AÇILIYOR, NASIL YANSIYOR?

* Yıllık cari açıkta, son dört yılın en yüksek düzeyine çıkıldı.55 milyar 380 milyon dolarlık açığın yıl sonuna kadar değişmediğini ve bu düzeyde kaldığını varsayalım, 862 milyar dolarlık GSYH’ye oran yüzde 6.4 olacaktır.

* Ödemeler dengesinde veri anlamında yalnızca ilk çeyrek geride bırakıldı ama 2018’e ilişkin veriler tam anlamıyla çöpe gitti. Bu yılın cari işlemler açığı hedefi 40 milyar dolardı, cari açığın GSYH’ye oranının da yüzde 4.3 olması öngörülmüştü.

* Cari açık, önümüzdeki süreçte benzinden ekmeğe, iğneden ipliğe her şeye zam gelecek demektir. İşsizlik, hayat pahalılığı, üretememek, ürettiğini değerinde satamamak, katma değer elde edememek, eğitimden sağlığa yeterli yatırımı yapamamak demektir. Enflasyon yükselecek, faizler artacak, TL’nin değer kaybı sürecek.

* Cari açığın arkasında dış ticaret açığı var. İthalat, ihracattan daha fazla artıyor. Petrol fiyatlarının artışının yükü yetmiyor gibi altın ithalatı devam ediyor. Martta 1.1 milyar dolarlık altın ithal edildi. Turizm gelirleri henüz açığın kapanmasına önemli katkı yapamıyor. Mart ayında portföy yatırımları ile kredilerden önemli çıkış oldu. Çıkış 2.9 milyar doları buldu.

* Cari açık 4.8 milyar dolar, buna 2.9 milyar dolar döviz çıkışı eklenince Mart ayı döviz açığı 8 milyar dolara yaklaştı. Eskisi gibi sıcak para ile, borçlanarak finanse etmek zorlaştı. Cari açık büyürken döviz girişi yavaşlayınca önce döviz fiyatı, sonra enflasyon, sonra faizler artıyor.

* 2013’ten bu yana olan şu; cari açığı karşılayan finansman yok, rezerv kaybı ve yurtdışındaki mevduatlarla ihtiyaç karşılanıyor. Bu da kur üzerinde baskı yaratıyor. Böyle devam ederse kur baskısı bitmeyecek.

* Son 12 ayda gayrimenkul alımları hariç net doğrudan yatırım toplamı 2.4 milyara gerileyen Türkiye, kısa vadeli sermayeye bağımlı hale geldi. Burada da parasını istikrarsız ve kırılgan hale getiren para politikası ile cazip olmaktan da çıkıyor.

* Türkiye ekonomisinin en önemli kırılganlık kalemi olan cari açık ve enflasyonda yaşanan olumsuzlukların bundan sonraki dönemde normalleşeceğine ilişkin umut ise şimdilik yok. Aşırı büyüme hırsı nedeniyle yılın ilk yarısını kapsayacak biçimde iç talebin körüklenmeye devam edeceği, dolayısıyla cari açık ve enflasyonun, buna bağlı faiz oranlarının yüksek seyredeceği artık anlaşılmış durumda.

İLK DÖNEM BÜTÇE AÇIĞI 23.2 MİLYAR TL

Maliye Bakanı Naci Ağbal, Nisan ayına ilişkin bütçe gerçekleşmelerini duyurdu. Bütçe, 2018 yılı Nisan ayında 2,8 milyar TL açık verdi. Ocak-Nisan döneminde bütçe açığı 23,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Geçen sene aynı dönemde bütçe açığı 17,9 milyar TL olmuştu.

BENZİN, MOTORİN VE LPG'YE ZAM

Dolar kuru nedeniyle 15 Mayıs gece yarısından itibaren benzine 18, motorine 15 ve LPG'ye 12 kuruş zam yapıldı. İstanbul'da benzinin litresi 6.20 TL'yi, motorin ise 5.60 TL'yi geçti.

İŞSİZLİK TÜİK'E RAĞMEN ÇİFT HANELİ

TÜİK verilerine göre; Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2018 yılı Şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 546 bin kişi azalarak 3 milyon 354 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 2 puanlık azalış ile yüzde 10,6 seviyesinde gerçekleşti.

İstihdam edilenlerin sayısı 2018 yılı Şubat döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 210 bin kişi artarak 28 milyon 166 bin kişi, istihdam oranı ise 1,3 puanlık artış ile yüzde 46,6 oldu.

İşgücü 2018 yılı Şubat döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 665 bin kişi artarak 31 milyon 520 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,4 puan artarak yüzde 52,2 olarak gerçekleşti.

Hükümetin emrindeki TÜİK’in değerlendirme metotlarıyla oynayarak açıkladığı rakamlar, gerçeğin çok altında. DİSK-AR’ın tüm verileri derleyerek yaptığı değerlendirmeye göre ise gerçek rakamlar şöyle:

* Geniş tanımlı işsizlik yüzde 18,3

* Geniş tanımlı işsiz sayısı 6 milyon 190 bin

* Genç işsizliği yüzde 19,2

* Genç kadın işsizliği yüzde 24,1

* Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 27

* Ne eğitim ne istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 23,1

* Tarım dışı genç kadın işsizliği yüzde 24,1

* Ne eğitim ne istihdamda olan kadınların oranı yüzde 32,1


SGK’NİN AÇIĞI 301 MİLYAR TL

Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) finansman ‘açığı’ tarihi zirve yaptı. Kurum şoka girerken zor ve gerilimli günler kapıda. 2017’de 51.7 milyar TL devlet katkısına rağmen SGK bütçesi 24.1 milyar TL ‘açık’ vermişti. 2018’de ise SGK finansman açığının tarihi zirve yaparak 34.045 milyar TL’ye çıkacağı 2018 bütçe sunumunda belirtildi. Bu da yüzde 29’luk artış anlamına geliyor. İzmir Tabip Odası üyesi Dr. Ergün Demir ve İstanbul Tabipler Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Güray Kılıç’ın yaptığı çalışmaya göre, AKP Hükümeti döneminde (2003-2017) SGK’nin gelir - gideri arasındaki dengesizlik kronik hale gelmiş ve parmak hesabı ile toplam 301 milyar TL ‘açık’ oluştu. Kurumun resmi verilerine göre, AKP hükümeti döneminde SGK’nin mali bütçe gelir-gider arasındaki dengesizlik kronik hale geldi ve tarihi ‘açık’ rekorunu kırdı. SGK’nin mali gelir gider dengesinin bozulması ve böylece SGK finansman açığının tarihi zirve yapması işçiler, emekliler ve sağlık işletmeleri açısından sıkıntılı günlerin geleceğine işaret ediyor. Gelecek aylarda işsizliğin ve hak kayıplarının artacağı, yeni mağduriyetler yaratılacağı öngörülüyor.

AKP TARIMI DA TARADI

Tarım ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Orhan Sarıbal, AKP’li yıllarda çiftçilerin yüzde 20’sinin tarımdan vazgeçtiğini, 3,2 milyon hektar arazinin boş bırakıldığını, tarımın istihdamdaki payının yüzde 35’ten yüzde 19’a gerilediğini belirtti. Sarıbal’a göre; AKP’nin bir yandan uyguladığı yardım edilmiş yoksullar (3 milyonun üzerinde aile) yaratma politikaları ile emekçi sınıfları teslim alıp, biat etmelerini sağlayıp, kendine bağımlı hale getirirken; öte yandan onları dini muhafazakârlığa, cemaat ve tarikat yapılarına boyun eğdirdi.

AKP iktidarları döneminde;

* Nüfus 15 milyon kişi arttı; buna karşılık tarım sektörünün milli gelir, istihdam ve ihracata katkısı giderek azaldı.

* Tarımın istihdamdaki payı yüzde 35’den yüzde 19’a geriledi.

* Tarımın gayri safi yurtiçi hasıladaki payı yüzde 10’dan yüzde 6’ya düştü.

* Tarım katma değeri 2012 yılında 68 milyar dolar iken, 2017 yılında yüzde 24 gerileyerek 52 milyar dolara düştü.

* Aynı şekilde 2012 yılında 4 bin 57 dolar olan kişi başına tarım katma değeri 2017 yılında 3 bin 319 dolar olarak gerçekleşti.

* Tarımın en önemli girdilerinde (gübre, tarım ilacı, yem ham maddeleri gibi) ithalata bağımlı hale gelindi.

* Tarım ürünlerinin çiftçinin elinden çıkış fiyatları 3 kat artarken; çiftçinin satın aldığı tarım girdilerinin fiyatları 5 kat arttı.

* Çiftçi kayıt sistemine (ÇKS) kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 765 binden 2 milyon 132 bin kişiye düştü; yani 633 bin kişi azaldı. Çiftçiliği bırakan üretici sayısı oransal olarak yüzde 20’yi buldu.

* Çiftçi, 3,2 milyon hektar araziyi ekmekten vazgeçti. 2002 yılında 26,6 milyon hektar olan tarım arazileri ise günümüzde 23,4 milyon hektara düştü. Tarımda kullanılan araziler yüzde 13 oranında azaldı

* 2002 yılında bankalar tarafından çiftçilere bankalar tarafından kullandırılan kredi 4 milyar TL iken, 2017 yılında 83 milyar TL’ye yükseldi. 2017 yılında çiftçinin kullandığı banka kredisi tarımsal destekleme ödemelerinin 6 katını aştı. Çiftçi kredi borçlarını ödeyememe korkusuna tutsak edildi.

* Tarımsal destekler, 2006 yılında çıkarılan kanuna göre milli gelirin en az yüzde 1’i olması gerekirken; binde 5-6’sını aşmadı.

* 2007-2017 yılları arasında tarıma 188 milyar TL destekleme ödemesi yapılması gerekiyordu. Ancak yapılan destekleme ödemesi sadece 88 milyar lirada kaldı. Yani devletin destekleme ödemelerinden dolayı çiftçiye 100 milyar lira borcu bulunuyor.

* Mısır, pirinç ve ayçiçeği dışındaki ürünlerde üretim istikrarsız bir seyir izledi; ya kendini tekrarladı veya üretim düşüşleri görüldü.

* 2002 yılında kişi başına buğday üretimi 294 kilo iken, 2017 yılında 266 kilodur. Üretimin yetersizliği nedeniyle son 15 yılda 46 milyon ton buğday ithal edilmiştir.

* Kişi başına nohut üretimi 10 kilodan 6 kiloya, kuru fasulye üretimi 4 kilodan 3 kiloya, kırmızı mercimek üretimi 8 kilodan 5 kiloya düştü.

* AKP’nin 15 yıllık iktidarı döneminde toplam 189 milyar dolarlık gıda ürünü ve tarımsal hammadde ithalatı yapıldı.

* Cumhuriyet tarihinde ilk kez AKP döneminde kurbanlık hayvan ve saman ithalatı yapıldı.

* Genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) ürünlere ilk kez AKP döneminde izin verildi.

* Tarım arazileri cömertçe amaç dışı kullanıma açıldı; hidroelektrik santrallerle (HES’ler) dereler kurutuldu.


KONUT FAİZLERİNİ DÜŞÜRMEK YETMEZ

Türkiye ekonomisinin son 15 yılda lokomotifi haline gelen inşaat sektörü de ekonomik krizden nasibini alanlardan. Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği'nin (Türkiye İMSAD), Mart 2018 Sektör Raporu’na göre, alım gücü düşen yurttaşların önceki konut alımlarının ödemelerini yapması 2017 yılının gerisine düştü. Yüzde 50’ye yakın artış gösteren demir fiyatları nedeniyle maliyetlerin arttığı inşaat sektöründe artan konut stokları baş gösterdi. 24 Haziran baskın seçimleri öncesinde ise hükümet ekonomik kriz kaygısıyla adımlar atmak zorunda kaldı. Hükümet, konut stoklarını eritmek amacıyla Ziraat Bankası ve Halkbank’ı devreye koyarak konut kredisi faizlerini yüzde 1’in altına çekti. Ancak atılan adımların uzun vadede etkisiz kalacağı ve inşaat sektörünün son 15 yılın en büyük kriziyle karşı karşıya olduğu yorumları yapılıyor.

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM ADLI YIKIM

2002'de 180 olan özel hastane sayısı bugün 500’ün üzerinde. Özel hastanelerin toplam içindeki payı en az 10 kat, SGK’dan aldıkları pay 4 kat arttı. Bir doktor günde 200 hasta muayene etmeye başladı. SGK holding oldu. Prim borcu olan 4.2 milyon kişi var. Ödeme gücü olmayan 9.4 milyon kişi katkı katılım payları arttı. Üniversite hastaneleri borç batağına girdi ameliyat yapamaz halde. SES’e göre; sağlıktaki dönüşüm, sağlıkta yıkım oldu.

DEVLET MALINDA 60 MİLYAR DOLARI YUTTU

AKP hükümeti, 16 yılık iktidarları boyunca 60 milyar dolarlık kamu malını sattı; elde edilen geliri ise 'çılgın projelere' ve savaş ekonomisine yatırdı. AKP, şeker fabrikalarının satışını sürdürürken satacağı yeni mallarını listesini de hazırlıyor.

DAHA BÜYÜK KRİZ GELİYOR

Ekonomist hukukçu Dr. Murat Özveri, MA'ya yaptığı açıklamada, faizler, enflasyon, cari açık, TL’nin sürünmesi, borç batağı ve bütçe açığındaki tabloya dikkat çekerek, Türkiye’yi daha ciddi bir krizin beklediğini, krizin faturasının ise işçilere kesileceğini söyledi.

Kaynak: Yeni Özgür Politika