Kürtlerin gündemini demokrasi ve ulusal birlik belirlemelidir

KNK Süleymaniye’de bir ulusal birlik çalıştayı düzenledi. 400 delegenin katıldığı iki gün süren çalıştay, Kürt kamuoyunda ciddi bir yankı buldu.

Kürdistan’ın dört parçasından ve yurtdışından onlarca siyasi grup, birçok aydın ve kanaat önderi olarak ifade edilen şahsiyetler bu çalıştaya katılmıştır. Sadece KDP, Rojava’da karşıdevrimci tutum içinde olan KDP’nin uzantıları ve Rojhilat’ta KDP’ye göbekten bağlı bir parti dışında Kürdistan’daki tüm siyasi eğilimler bu çalıştayda temsilini bulmuştur. Aslında Kürt halkının ve siyasi kesimlerin ezici bir çoğunluğunun ulusal birlik istediği bir daha açığa çıkmıştır. Bir ya da iki parti katılmasa da Ulusal Kongre ve Kürt birliğinin somut ve resmi olarak da gerçekleşeceği görülmüştür. Bu da Kürtler için bir kazanımdır. Adı ne olursa olsun bir partinin istese de Ulusal Kongre’nin gerçekleşmesini engelleyemeyeceği anlaşılmıştır. 

Bu çalıştaya sadece siyasi parti temsilcileri değil; aydınlar, kadınlar, gençler ve daha başka şahsiyetler de katılmıştır. Bu, olumludur. Artık Kürtlerin birliğini ve Ulusal Kongresi’ni sadece siyasi partiler üzerinden düşünmek 20. yüzyılda kalmış bir durumdur. Birlik aynı zamanda Kürt siyasi partileri arasında demokratik ilişkiyi ve Kürt demokrasisini sağlamakla olur. Kürtler arası demokrasiyi sağlamayan bir ulusal birlik ne Kürtlerin, ne de çağın ihtiyacını karşılayabilir. Bu açıdan kadın, gençlik ve örgütlü demokratik toplulukların ulusal kongrenin bileşeni olma yanında, Êzîdîlerin, Süryanilerin, Alevilerin de kongrede delege olması gerekir. Kuşkusuz Alevi Kürtler, Êzîdî Kürtler farklı siyasi eğilimler içinde varlar; ancak inanç hassasiyeti öne çıkan delegeler de gereklidir. Başka türlü gerçek ulusal birlik de sağlanamaz. Êzidîler de, Aleviler de Kürt’tür denilip geçiştirilemez. Asuri-Süryani-Keldaniler de kendi temsillerini böyle çalıştay ve kongrelerde bulmalıdırlar. 

Şu anda Kürtler açısından en acil sorunlardan biri, Şengal’in durumu ve Êzîdîlerin özerk ve özgür yaşama kavuşmalarıdır. Bu artık Kürtlerin temel gündemlerindendir. Êzîdîlerin özerkliğini gündeme almayan bir Kürt siyasi hareketi kendini Kürtler için çok önemli olan bir gündemden uzaklaştırmış olur. Kaldı ki Şengal’in özerkliğini ve özgür yaşamını gündeme almayan bir siyasi hareket bırakalım kendine Kürt demeyi, insanım diyemez. Kürtlerde şu anda demokratlığın ölçütü, Êzîdîxan’ın özerkliğini savunmaktır; Êzîdîlerin kendi meclisleriyle yönetilmesini; kendi öz savunma güçleriyle örgütlenmesini savunmaktır. Bunları savunmayan artık kendine demokratım diyemez. Şengal’e biz hakim olacağız, Şengal’i biz yöneteceğiz, bizim askeri güçlerimiz orada hakim olacak demek, biz despot olacağız demektir. Bunu da ne vicdan, ne ahlak, ne de tarih kabul eder. 3 Ağustos’tan sonra 3 Ağustos öncesi gibi düşünülemez. Ne KDP, ne Irak, ne de Êzîdîler 3 Ağustos öncesi gibi düşünebilirler. 

Hiçbir siyasi güç Êzîdîlerin tarih içinde çektiği acılar ve ürkekliğe dayanarak Ezîdîler üzerinde hakim olma politikası yürütemez. Küçük bir topluluk olan Êzîdîlerin zayıflığından hiç kimse faydalanmamalıdır. Bir süre önce KDP askeri zor ve para ile bazı Êzîdîleri yanına çekmekteydi. Şimdi Irak ve Heşdi Şabi para ve askeri gücü ile Êzîdîleri kendi denetimine almak istiyor. Öyle ki, daha önce KDP yanında olan bazı Êzidîler Irak ve Haşdi Şabi’ye yanaşıyorlar. Êzidîlerin artık para ve güce boyun eğmeyi bırakması gerekir. Êzîdîlierin ürkekliğini anlamak lazım. Ama 3 Ağustos’tan sonra Êzîdîler için çok şey değişmiştir. Her bakımdan zihniyet ve vicdan devrimi yaşanacak bir süreç yaşanmıştır. Êzîdîler kendileri örgütlü güç olmazlarsa irade olamayacaklarını anlamışlardır. Böyle bir düşünce ve irade Êzîdîler içinde mayalanmıştır. Bu açıdan Êzîdîler de 3 Ağustos öncesi Êzîdîler değildir. Zaten bu fermandan, çekilen acılardan, kaçırılan kadınlardan ve çocuklardan, yaşanan ihanetlerden, yüz üstü bırakılmaktan sonuç çıkarılmazsa neyden sonuç çıkarılacaktır? Êzîdîler büyük sonuçlar çıkarmışlardır.

Êzîdîler artık demokratik özgür yaşama kavuşmadan rahat olamazlar. Bu açıdan Kürt Ulusal Birlik çalışmaları ve Ulusal Kongre’nin bu soruna mutlaka el atması gerekir. Kürt siyasi partiler bu konu üzerinde ciddi durmazlarsa Êzîdîler Kürt siyasi partilerine güven duyamazlar. Şimdi Heşdi Şabi geliyor, bazı Êzîdîleri örgütlemeye çalışıyorsa bunda en büyük sorumluluk KDP’ye aittir. KDP Şengal’in öz meclisini ve buna bağlı öz savunmasını ve bu çerçevede demokratik özerkliğini kabul etseydi, Şengal üzerinde hakim olma kavgasına girmeseydi şu anda Irak ve Heşdi Şabi’nin Êzîdîleri etkileme ve örgütleme durumu ortaya çıkmazdı. KDP geçen süreçten ne kadar ders çıkarmış bilemiyoruz. Eğer ders çıkarmadıysa Şengal’de izlediği politikalar nedeniyle kaybetmeye mahkum olacaktır. 

Ulusal Birlik Çalıştayı’ndan edinilen izlenimler, Kürt siyasi partilerin çoğunluğu, aydınlar, kanaat önderleri, kadınlar, gençler Şengal’in özerkliğinden yanadırlar. Hatta referandumdan önce Êzîdîxan’ın statüsünün netleşmesinin gündemde olması gerektiği düşüncesi ağır basıyor. KDP’nin iç ve dış sorunlarının üstünü örtmek için referandum gündemini ortaya atmasının Kürtlerin güçlenmesini değil, zayıflamasını getirebileceği kaygısı görülüyor. KDP’nin Başure Kurdistan’ın demokratikleşmesi temelinde Irak ile ilişkilerini düzeltmesi yerine Arap-Kürt çatışmasına yol açacak hesapsız adımlar atmasından kaygı duyanlar her geçen gün artmaktadır. KDP’nin Kürtlerin gündemini tek başına belirleme dayatmasının tehlikeli sonuçlar da ortaya çıkarabileceği dillendirilmektedir. Şu anda Başure Kurdistan’ın esas gündemi meclisi çalıştırması ve siyasi partiler arası demokratik ilişkinin sağlanması olmalıdır, düşüncesini herkes dillendirmektedir. 

Kaynak: Yeni Özgür Politika