Koluman: Maraş Katliamı, darbeye hazırlıktı

PSAKD Amed Şube Başkanı avukat Cafer Koluman, 40'ıncı yıl dönümünde Maraş Katliamı'nı değerlendirerek, "Maraş Katliamı, darbeye hazırlıktı. Alevilik, çok çeşitlilikten dolayı saldırıların hedefindedir hep" dedi.

1978 yılının 19 Aralık'ında başlayarak 24'üne kadar devam eden Maraş Katliamı'nda, resmi rakamlara göre 111, tanıkların beyanlarına göre ise 500'ün üzerinde Alevi katledilmişti. 19 Aralık'ta Çiçek Sineması'nda o dönemin milliyetçi filmlerinden olan 'Güneş ne zaman doğacak' filminin gösterildiği sırada, provokasyon amaçlı atılan ses bombasının ardından, milliyetçi bir grup solcuların ve Alevilerin yaşadıkları mahallelere saldırmışlardı. Bir hafta süren bu saldırılar neticesinde Amed, Urfa, Maraş, Antep, Adana ve Bingöl olmak üzere toplamda 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiştir. Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yakılırken, 100'e yakın iş yeri tahrip edilerek yağmalandı. Tarihin en kanlı katliamlarından biri olan Maraş'ın faillerinin yargılama süreci 13 yıl sürmüş ama adil bir karara bağlanmamıştır. Yine davayı takip eden 3 avukat da, çeşitli tarihlerde katledilmişlerdir.

Katliamın üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen Türk devletinin Alevi fobisi halen devam etmektedir. Öyle ki 1993 yılında Sivas'ta Madımak Otel'de 33 Alevi aydını katledilmişti. Yine zaman zaman Alevilere yönelik provokasyon saldırıları yaşanmaktadır. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Amed Şube Başkanı avukat Cafer Koluman, Maraş Katliamı'nı ve Türk devletinin Alevilere dönük politikalarını ANF'ye değerlendirdi.

'KATLİAM, DARBEYE HAZIRLIKTI'

Türk devletinin, Alevilerin örgütlü olduğunu gördüğü dönemlerde saldırılarını daha da yoğunlaştırdığını belirten Koluman, 1970'li yılların, toplumsal örgütlülüğün ve bilinçlenmenin arttığı bir dönem olmasından kaynaklı Maraş Katliamı'nın yaşandığını kaydetti. 70'li yıllarda Maraş'ta Alevilerin gittikçe sosyal, örgütlülük ve refah düzeyi açısından gelişen bir durumlarının söz konusu olduğunu söyleyen Koluman, konuşmasına şu sözlerle devam etti: "O süreç aynı zamanda sağ sol çatışmasının yaşandığı ve askeri darbenin arifesinde olan bir süreçti. O zamanın yetkili amirlerinden biri, 'Biz aslında 12 Eylül darbesini, 1978 yılında yapacaktık ama şartlar olgunlaşmamıştı' ifadelerini kullanmıştı. Bu ifadeler bize, Maraş Katliamı'nın 12 Eylül Askeri Darbesi için devlet tarafından bir zemin hazırlığı olması için yapılmıştı. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in gizli çekmecesinde de çıkan belgelerde görülmüştür ki katliamı MİT içerisindeki MHP kanadı yapmıştı. Netice itibariyle gerçekleşen bu katliamda resmi rakamlara göre 111 kişi, gayri resmi ve tanıklıklara göre ise 500'ün üzerinde Alevi yurttaş katledildi."

KATLİAMIN FAİLLERİ ÖDÜLLENDİRİLDİ

Katliam davasını müdahil olarak takip eden 3 avukatında 2 yıl içerisinde çeşitli tarihlerde suikastle katledildiklerine dikkat çeken Koluman, "Katliamdan hemen sonra bin kişi hakkında dava açılıyor, bunun 500'üne idam cezası, geri kalan 500'üne ise 1 ve 10 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarpıtılıyorlar. Yargıtayın bozması sonucu bu sayı daha da düşüyor. Turgut Özal döneminde çıkan af yasasıyla da bırakın failleri, mağdurlar yargılanacak hale geliyor. Bunların hepsinden öte de, katliama birebir karışan kişiler halen de bulunamıyorlar. Yine katliamın bir numaralı faili olan o zaman ki soyadı ile Kengerli, sonrasında ise Ökkeş Şendilli olan sanık, milletvekilliği ile ödüllendirilmiştir. Düşünün böyle bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız" diye konuştu.

'ALEVİLİK, ÇOK KİMLİKLİLİKTİR'

Türk devletinin Alevilere yönelik sistematik saldırılarını da değerlendiren Koluman, şunları vurguladı: "Alevilik öğretisini ve yaşam tarzını hazmedemeyen bir devlet aklı var. Çünkü bu devlet sistemi tek kimlik üzerine kurulmuştur. Oysa Alevilikte çok çeşitlilik var. Alevilik, homojen yapıyı asla kabul etmez. Bir aşure tatlısını düşünün. Aşurede en az 12-13 çeşit malzeme vardır. Hepsinin de tadı ayrı ayrı alınır. Dolayısıyla Alevilik kültüründe tek kimlik yoktur. Bir arada yaşama kültürüne saygı duyulduğundan dolayı birden fazla kimlik vardır. Bir yandan tek kimliği düşünen bir aygıt var, diğer yandan da çoklu kimliği düşünen ve koruyan bir yapı var. O yüzden de Aleviler sürekli devletin hedefinde olmuşlardır."

'KATLİAMLARA KARŞI MÜCADELE ETMELİYİZ'

Alevi inanç sisteminin tek kimlik öğretisine zarar vereceğinden dolayı devlet tarafından potansiyel bir tehlike olarak görüldüğünü ifade eden Koluman, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Osmanlı döneminden şimdiye kadar Alevi kültürünün hakim olması hep tehlike olarak görülmüş ve saldırıların hedefinde olmuştur. Çünkü Aleviler Osmanlı'dan bu yana kendi deyişleriyle ve söylenceleriyle kültürlerini ve varlıklarını bugüne kadar taşımışlardır. Biz bu katliamları bin yıllardır yaşıyoruz. Her şeye rağmen, kendi geçmişimize, kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkmalıyız. Örgütlü yapımızı koruyarak bu katliamlara karşı direnip, mücadele etmeliyiz."