Kerkük üzerine kirli oyunlar ve büyük tehlike!

Recep Tayyip Erdoğan (RTE) ve Türk devletinin Kerkük üzerine kirli hesap ve oyunları, son günlerde yeniden hortlatıldı.

Önce Türk Büyükelçi 'bu topraklar ata toprağımızdır' dedi, ardından ITC Başkanı Sünni ve Şiileri tehdit etti. Şimdi de Kerkük Arap Meclisi Kürtleri hedef almaya başladı.

Kerkük’te Kürtler, Araplar, Türkmenler, Mesihi olarak adlandırılan Asuri, Süryaniler hep bir arada tarih boyunca yaşamışlar. Bundan ötürü halklar mozaiği olarak adlandırılan kentlerden biri oldu, Kerkük. Ancak yeraltı zenginlik kaynaklarından ötürü üzerinde yürütülen egemenlik kavgasında sürekli bu mozaik birbirine düşman hale getirilmek istendi.

Türkiye Cumhuriyeti 1926 yılındaki Musul Anlaşmasına kadar Musul ve Kerkük’ü Misak-ı Milli sınırları içinde gördü. İngiltere ile yapılan Musul anlaşmasından sonra 1936 yılına kadar Musul-Kerkük petrollerinden yüzde onluk bir payla Musul Anlaşmasını yaptı. Ancak hiçbir zaman Musul ve Kerkük üzerinden hesaplarından vazgeçmedi.

Bu hesaplar zaman zaman bölgesel ve uluslararası güçlerle olan ilişkilerinden ötürü öncelikler arasından çıkarılabildi. Türkiye’de 2003 yılında RTE ile iktidara gelen AKP, iktidara geldiği günden itibaren yeniden çok ince politikalarla bu hesapları yeniden yapmaya başladı. 2012 yılının Mart ayında Suriye’de devrim adıyla başlayan ayağa kalkış ile birlikte Erdoğan ve AKP yönetimindeki Türkiye Halep’ten başlayıp, Musul ve Kerkük’e kadar Misak-i Milli sınırları planlarını yeniden yaptı.

AKP, bu planlarını yerine getirmek için halklar mozaiği olan Halep ve Kerkük’te tarih boyunca iyi ilişkiler içinde olan halkları karşı karşıya getirme, birbiri ile çatıştırma politikalarını izlemeye başladı. RTE ve AKP bu politikalarla başta Halep’i, onu başaramayınca Kerkük’ü zehirlemek istedi.

Bu plan ve politikaları ne kadar tutar, o ayrı bir şey ancak temel hedefi halkları karşı karşıya getirip, birbiri ile çatıştırarak üzerinde politika yürütmek. Bu amaçla Kerkük’e ilişkin son günlerde attığı adımlar yeniden bu planını devreye soktuğunu gösteriyor.

BÜYÜKELÇİ İLE BAŞLADI VE DEVAM ETTİ

İçeride ve dışarıda giderek sıkışan, ekonomik ve siyasi bunalım yaşayan RTE, bu çıkmazı aşmak için Kerkük’e ilişkin planlarını Kurban Bayramı ile birlikte bariz bir şekilde açığa vurarak uygulamaya başladı.

Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız, Kurban Bayramında Kerkük’e giderek Büyük Nur Camisi'nde bayram namazını kıldıktan sonra “Kerkük bizim için ata toprağıdır, buradakiler için de Türkiye aynı şekilde ata toprağıdır” diyerek, Kerkük üzerine AKP’nin uygulamak istediği planın startını verdi. Yıldız sadece bayram namazını kılıp, Kerkük’ün ata toprakları olduğu yönündeki açıklamalarla yetinmedi. Bu açıklamalardan sonra Türkiye’nin Irak’a ve Irak’ın kurduğu Haşdi Şabi’ye karşılık kurduğu Heşdi Vatani’nin bir parçası olan ancak şimdi Haşdi Şabi’nin içinde yer alan ITC, Heşdi Şabi grubunun sorumlusu İsmail Nacar’ı da ziyaret etti. Aslında bununla onu da bir başka koldan harekete geçirmeye çalıştığını söylemek hiç de yanlış olmaz.

Fatih Yıldız’dan bir gün sonra ITC’nin başkanı Erşad Salihi, Irak Şii ve Sünnilerini tehdit eden açıklamalar yaptı. ITC 1995 yılında kurulmuş olsa da AKP’nin iktidara geldiği 2003 yılından itibaren AKP ve MİT ile sıkı ilişkiler içinde olmaya başlayarak yeni bir formata kavuşturuldu. Başkanı Erşad Salihi, bazen günlük, bazen haftalık olarak RTE ve MHP Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşerek perspektiflerini aldıktan sonra hareket eden biri. Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız'dan bir gün sonra ITC Başkanı Erşad Salihi’nin çıkıp Sünni ve Şiileri tehdit etmesi de, RTE ve Türk MİT’inin Kerkük’te yeni bir planı devreye sokmak istediğini gösteriyor.

Bir süre önce ITC’ye bağlı, Türk Genelkurmay Başkanlığı tarafından eğitilip maaşları da Türkiye tarafından ödenen ITC’ye bağlı 600 kişilik çete grubu ortaya çıkmıştı. Bunu YNK’nin Irak Parlamenteri Şwan Davudi deşifre etmişti. Türkiye büyükelçisinin Kerkük ziyareti sırasında Heşdi Şabi içindeki Heşdi Türkmen gücünün başındaki İsmail Naccar’ı ziyaret etmesinin ardından ITC ve ITC’ye bağlı çete grubunun başındaki Erşad Salihi’nin Iraklı Sünni ve Şiileri tehdit etmesi, bu grupları harekete geçirerek Kerkük ve Irak’ı karıştırma, orada politikalarını hayata geçirme planlarının bir sonucu.

Adına ITC yani Irak Türkmen Cephesi denilse de Irak ve Kerkük’teki tüm Türkmenleri temsil etmiyor. Zira Erşad Salihi ve cephesi sadece Sünni Türkmenlerden oluşan bir yapı. Irak ve Kerkük’te yaşayan Türkmenler, ITC ve Erşad Salihi’nin RTE ve MHP ile olan bölücü, halkları düşmanlaştırıcı politikalarının farkında oldukları için cephede yer almadıklarından onunla birlikte hareket de etmiyorlar.

ŞİMDİ DE KERKÜK ARAP MECLİSİNİN AÇIKLAMASI...

Önceki gün Kerkük Arap Meclisinden de bir açıklama geldi. Bazı Arap aşiretleri sözcüleri açıklamayı Kürtlere karşı bir tehdit olarak gördü. Önce Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız’ın Kerkük’te yaptığı açıklamalar, ardından ITC Başkanı Erşad Salihi’nin açıklamaları ve en son da Arap Meclisi adına yapılsa da tüm Arapları temsil etmeyen açıklamalar, Kerkük üzerine çok kirli planların olduğu ve böyle bir dönemde yeniden devreye sokulduğunu gösteriyor. Bu planın sorumlusu AKP ve RTE. Halkları, kültürleri birbiriyle çatıştırarak amaçlarına ulaşmak istiyor.

Suriye’de Cerablus, Bab, Ezaz, Halep ve en son da Efrîn’de Kürtlerle Türkmenleri, Türkmenlerle Arapları birbiriyle çatıştırmak için yoğun çabalar sarf etti. Kullandığı silahlı çete grupları arasında bile bu çelişkiyi yaratarak onları da birbiriyle çatıştırdı. Şimdi aynı şeyi çok daha tehlikeli bir şekilde Kerkük’te devreye sokmak istiyor. ITC Başkanı Erşad Salihi, her ne kadar geçtiğimiz günlerde Iraklı Sünni ve Şiileri tehdit etse de daha önce Kürtlere yönelik yaptığı tehditleri herkes biliyor. En başta da Kerkük kalesine bölgesel hükûmet bayrağı çekilince sarf ettiği milleyetçi, kışkırtıcı, Kürtleri aşağılayıcı sözleri hâlâ insanların aklında. Bütün bu gelişmeler ve peş peşe gelen bu tehlikeli açıklamalar, RTE'nin Kerkük üzerine eski planını yeni yöntem ve taktiklerle güncellediğini işaret ediyor.

BAZI PARTİ, AYDINLAR VE HALKTAN TEPKİ VAR

Türk Büyükelçi Fatih yıldız başta olmak üzere Kekürk’e yönelik yapılan bu açıklamalara bazı parti, aydın, yazar ve toplumun tüm kesimlerinden tepkiler geldi. Komünist Parti, iki kere yaptığı açıklama ile Kerkük üzerine oynanın bu oyunlara tepki gösterdi.

Kerkük, Süleymaniye, Kelar, Kifri, Halepçe’de yaşayan birçok aydın, yazar, açıklama ve demeçleriyle tepkilerini ortaya koydu. Ancak ne yazık ki Başur'da 26 yıldan beri iktidar olan ve Kerkük’ü aralarında bir türlü paylaşamayan, 'Kerkük Kürdistani bir topraktır' şeklinde çeşitli dönemlerde açıklamalar yapan KDP ve YNK’den şu ana kadar çok ciddi bir tepki gelmedi.

KDP’den sadece bir milletvekili fevri bir şekilde yaptığı açıklama ile buna tepki gösterdi. Türk büyükelçinin bu açıklamalarına tepki göstermeyen bu partiler, 'Kerkük’teki başta Kürtler olmak üzere halkları korumak için peşmergenin dönmesi gerekir' şeklinde açıklamalar yapan bu partiler neden şu ana kadar Türk büyükelçinin açıklamalarına bir tepki göstermedi? Bu, Başur halkı tarafından hem sorgulanıyor hem de tepki görüyor.

Başûrê Kurdistan’ın iktidar partileri tepki göstermediği gibi Iraklı hiçbir parti de şu ana kadar tepki göstermiş değil. En fazla Kerkük’e ilişkin açıklamalarda bulunan mevcut Başbakan Haydar Abadi de Türk büyükelçinin bu açıklamalarını nedense görmezden geldi. Abadi, önceki gün Irak’ta kurulacak yeni hükûmet için kendisinin ve Sariun, Vattaniye ve El Hikme listelerinin temsilcileriyle Hewler'e giderek KDP ve YNK ile görüşmeler yaptı. Bu görüşmeler, dört parti olarak hükûmeti kurmak için yaptıkları anlaşmaya Kürt partilerini de dahil etmek için yapılmıştı. Ancak bu görüşmeden hemen sonra Haydar Abadi, hükûmet kurmak için Kerkük’ün pazarlık konusu yapılmayacağı şeklinde bir açıklama yaptı. Öyle görülüyor ki Hewler'de gerçekleştirilen görüşmede, Kerkük’e ilişkin bazı şartlar ileri sürülmüş. Abadi de hükûmet kurmak için Kerkük’ü pazarlık konusu yapmayacakları şeklinde açıklama yaptı.

Burada akla gelen soru şu; Kürtlerle Kerkük’ü ortak bir şekilde yönetmek istemeyen Abadi, Türk büyükelçisinin açıklamalarını neden görmezden geldi? Bütün bunlar bir araya getirildiğinde başta Kerkük olmak üzere Kürtler üzerine, özellikle de Kürt Özgürlük Hareketi üzerine gizli bir anlaşmanın olduğu kuşkuları giderek güçleniyor. Gerek Bradost ve Kandil'e işgal saldırıları, gerekse Türk devleti ve RTE’nin açıkça Kerkük’ü Türk toprakları sayma yönündeki açıklamalarına karşı ne Kürtlerin iktidar partileri, ne de Iraklı partiler ve mevcut Abadi’den herhangi ciddi bir tepkinin gelmemesi, Başur halkını, özellikle de Kerkük halklarını fazlasıyla kaygılandırıyor. İster istemez, 'RTE ile Kerkük üzerine acaba bazı anlaşmalar mı oldu' sorusuna neden oluyor. Ayrıca bu kirli planın halklar, inançlar nezdinde bir çatışmanın ateşini fitilleyebileceği kaygısı da hakim.

Bütün bunlar bir araya getirildiğinde Kerkük üzerine RTE’nin kirli planlarını yeni yöntem ve taktiklerle devreye soktuğu görülüyor, bunun çok büyük bir tehlike olduğu da.