HDP Adayı Mızraklı: Halkımız, öfkesini 24 Haziran'da boşaltacak

HDP’nin Amed 1. Sıra Milletvekili Adayı Dr. Selçuk Mızraklı, “Halkta moral bozukluğundan ziyade öfke görüyorum. Halkımız bu öfkesini sabır ve büyük bir soğukkanlılıkla biriktirmiş. Bunu nasıl boşaltacağının hesabını yapıyor" dedi.

HDP’nin her kesimden gösterdiği renkli adayların başında da Amed geliyor. Bu adaylardan en çok konuşulanlar arasında olan Dr. Selçuk Mızraklı, 30 yıllık mesleki hayatının 27 yılını Amed’de cerrahi uzman olarak geçirdi. Amedlilerin çok yakından tanıdığı bir isim olan Mızraklı, 24 Haziran parlamento seçimlerinde aday adayı olmuştu. HDP, Mızraklı’yı Amed 1. sıradan aday gösterdi.

Mızraklı, Amed’de geçirdiği 27 yıllık mesleki hayatına artık siyasetçi olarak devam edecek. Hekimlik mesleğinden HDP’nin siyaset alanına atılma isteğini değerlendiren Mızraklı, hekimliğin sadece tedavi hizmeti yapan bir alan olmadığını, aynı zamanda toplumun ruhsal ve siyasal sağlığıyla da ilgili bir alan olduğunu kaydetti.

‘HEKİM, HER AÇIDAN TOPLUMUN İYİLİK HALİNİ GÖZETİR'

Hekimlerin sağlığı tarif ederken, koruyucu, önleyici ve aynı zamanda tedavi edici bir hizmet olarak yorumladıklarını belirten Mızraklı, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Biz hekimlerin bu bakış açısı, toplumun fizyolojik, ruhsal, sosyal ve siyasal olarak iyilik halinin olmasını öngörür. İyilik hali dediğiniz zaman, 'benim ateşim yok, herhangi bir organımda problem yok ama dışımdaki dünyamda insanlar ciddi sorunlar yaşıyorlar' anlamına geliyor. Bunlar da insanlarda esasında bir huzursuzluk ve hastalık sorununa işaret eder. Ya da ülkenizde bir yönetim krizi var. Demokrasinin bütün değerleri berhava edilmiş, hukuk rejimi bir kenara bırakılmış, ortada totaliter diktatörlük tarzında gelişen bir sistem var. Bu da toplumun iyilik halini tehdit eden bir durumdur. Dolayısıyla biz sağlık alanında çalışan hekimler, bu iyilik durumunu tesis etmek için mücadele ederiz.”

‘SADECE BİYOLOJİK SAĞLIKLA İLGİLENMEYİZ'

Toplumun içerisinde yaşadığı iklimin biyolojik sağlığa direkt müdahale ettiğini dile getiren Mızraklı, şunları ekledi:

“Bir toplum düşünün ki gelir dağılımındaki eşitsizlikler tavan yapmış. Buna AKP dönemini örnek verebiliriz. Eskiden birkaç tane dolay milyarderi varken şimdi yüzlerle ifade ediliyor bu milyarderler. Bunlar toplumun tüm yaşam alanlarına sirayet ediyor. Halk içerisinde sağlık çalışması yürüten arkadaşlarımız da fark edeceklerdir ki yoksul ailelerimizin çocuklarında büyüme ve gelişme sorunları vardır. Eğitime katılma oranlarında düşüş göreceklerdir. Şimdi bütün bunlardan bir sonuç çıkaracak olursak, demek ki bir hekim hastasının sadece biyolojik sağlığı ile ilgilenmez. Onun sağlığındaki diğer tüm kategoriler bir hekimi bizatihi ilgilendirir. O anlamda ben de 27 yıldır Diyarbakır’da, toplamda da 30 yılı aşkın hekimlik pratiğimde hekimliğe hep böyle yaklaştım. Ben mesleğimin cerrahi uzman hekimi olarak şüphesiz ki insanlara elimden gelenin en iyisini sunmaya çalıştım. Ama tedavi ederken eğer sosyal durum ve siyaseti tedavi etmezseniz ruhsal bozukluklar ve buna bağlı olarak biyolojik rahatsızlıklar da artıyor. O zaman buna müdahale etmek gerekir, diye düşündüm ve daha önceden de önermeleriyle, politikalarıyla, siyaset yapma tarzı itibarıyla gönüldaş olduğum HDP’ye, 24 saatimi katabileceğim şekilde dahil olmayı düşündüm ve katıldım.”

'HALK ŞEFKAT GÖSTERİYOR'

Milletvekili adaylığından sonra, kendisine tedavi olmaya giden hastalarının ‘Hocam, sen bize lazımdın’ dediklerini aktaran Mızraklı, şöyle devam etti: “Çünkü bizim onlara buluşmamız bir hasta-hekim buluşması değil, adeta gönüllerin buluşması oluyordu. Onlardan şefkat görüyordum, ben de onlara şefkat sunmaya çalışıyordum. Hekimlik biraz analık gibidir. Analar nasıl ki en ıztıraplı olduğunuz anlarda sizi kucaklarına alıp sardıklarında bütün derdinizi unutuyorsanız, hekimin de ilk önce şefkatiyle hastasıyla buluşması gerekir. O şefkati sunduktan sonra zaten yüz katı şefkat görür. Ben insanım ve insan olarak sevgiye ihtiyaç duyuyorum. Ama diğer insanların da benim sevgime ihtiyaçlarının olduğunu düşünüyorum. O yüzden de bizim buluşmamızda sevgi ve şefkat buluşuyordu. Oradan da iyiliği tesis etmek için ne yapabilirizi onlara sunmaya çalıştım.”

‘ÖZGÜRLÜK ÇİZGİSİ ŞAHSINDA BİZİ SAHİPLENİYORLAR'

Mızraklı, seçim kampanyası kapsamında yürüttükleri kitle çalışmalarında karşılaştığı hastalarının, kendisine güvenle sarıldıklarını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı: “Eğer sizin daha önce toplumla kurduğunuz iletişim biçiminiz sağlam temellere yaslanıyorsa, peşinen bir güven karşılaması oluyor. Çünkü siz bunları bir beklentiyle sunmamışsanız, onlar da size beklentisiz olarak sevgi ve desteklerini sunuyorlar. Ama aynı Selçuk Mızraklı toplumun karşısına AKP’nin adayı olarak çıksaydı, sanırım yüzlerini benden kaçırırlardı. Gönüllerinde ve hafızalarında çok büyük bir değer olan HDP’nin özgürlük çizgisinin karşılığı olduğu için, benim de bu çizgiden doğru onlara gitmem sadece bu işi pekiştiren bir sürece dönüşüyor. O yüzden de güzel buluşmalar yaşıyoruz.”

‘HALKIMIZ KAVGADA BİZDEN DAHA İLERİDE'

Amedlilerin, sıkıyönetim koşullarında seçim çalışması yürüten HDP’ye olan yaklaşımlarına da değinen Mızraklı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hasan Hüseyin’in şiirinin bir mısrasında ‘Bir oğlum olacak, adı Temmuz, kavgada benden ileri, benden daha aziz…’ diyordu. Bizim halkımızın durumu da kavgada bizden daha aziz ve daha ileridir. Bu gerçekliği teslim etmek gerekiyor. Halk dediğimiz devletten ve onun tüm aygıtlarından daha büyük ve güçlüdür. Bu sıkıyönetim koşulları dağda, bayırda hiç para etmiyor. Kentsel alanlarda kısmen etkileri de olsa da, insanlar üzerlerindeki o toprağı çoktan atmışlar. MHP-AKP rejimi bu baskı politikalarını geliştirirken başka bir sonuç bekliyordu. Bu rejimin korkuları olabilir. Korku üzerinden siyaset geliştirerek, kendilerinin korkuya teslim olabilme kapasiteleri üzerinden benzeştirme olarak ‘Ben bunu toplumu korkutursam teslim alabilirim’ diye düşünüyor ama bu halk korku duvarlarını çoktan aşmış. Bunu çok net olarak alanda görüyoruz.”

‘HALKTA MORAL BOZUKLUĞUNDAN ÇOK ÖFKE VAR'

Kürtlere yönelik tüm saldırı politikalarından dolayı halkın ruhsal olarak çöküntüden ziyade büyük bir öfke beslediğini ifade eden Mızraklı, “Bu kadar baskı ve sindirmeye dönük aygıtlar devreye girdikten sonra bir moral bozukluğunun olmamasını söylemek bilimsel kavramlarla bağdaşmaz. Fakat bundan ziyade daha çok öfke görüyorum. Halkımız bu öfkesini sabır ve büyük bir soğukkanlılıkla biriktirmiş. Bunu nasıl boşaltacağının hesabını yapıyor. İklim tamamen bu şekildedir. Halk, ‘Bütün üzerimdeki baskılara karşın, meşru yöntem ve araçları kullanarak senin cevabını vereceğim’ hazırlığı içerisinde. O yüzden de 24 Haziran’a giderken bu halk, MHP-AKP rejiminden hesap sormaya hazırlanıyor, diyebilirim. Hem seçimler marifetiyle hem de seçimlerin ertesinde bunların kirli çamaşırlarını teker teker ortaya çıkartıp, adeta bir yüzleşme ve hesaplaşmaya hazırlanıyorlar” şeklinde konuştu.

‘ANALAR, OĞULLARI VE KIZLARIYMIŞIZ GİBİ YAKLAŞIYOR'

Söz konusu yüzleşme ve hesaplaşma sürecinin 24 Haziran’da nasıl patladığını göreceklerini belirten Mızraklı, şu vurguları yaptı: “Ben bunu siyasette bir ajitatif söylem olarak söylemiyorum. Bu, benim bizatihi alanda hissettiğim ve gözlediğim bir durum. Tek tek olaylar bazında bir şey söylemeden sadece şu anekdotu vermek istiyorum; köylere girdiğimiz zaman analarımız, HDP bayrağını veya seçim müziğimizi işittiklerinde içlerinde ne bizim olduğumuzu ne de akrabalarının olduğunu bilmeden, çoktandır görmediği oğullarına, kızlarına kavuşurcasına kollarını açıp bizlere doğru geliyorlar. Yüreklerini bizlere açmaları karşısında biz başka bir şey düşünemiyoruz.”

‘HALKIMIZIN POLİTİK DÜZEYİ YÜKSEK’

Toplumun seçimler konusunda çok zinde ve oldukça politik olduğunu söyleyen HDP Amed 1. Sıra Milletvekili Adayı Dr. Selçuk Mızraklı, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Halkımızın politik düzeyi oldukça yüksek. Bu süreci atlatabilmenin yegane yolunun örgütlülük düzeyini yükseltmek olduğunun bilincinde olan bir halkımız var. Bunu ben seçimlerden bağımsız olarak söylüyorum. Halk ‘Ben kendi içimde bu demokrasiyi var edeceğim, barış iklimini tesis etmeye çalışıyorum, çözüme ilişkin kaygılarım ve önermelerim var, bunları da tek tek örgütlüyorum’ diyor. Siyasetin içerisinde kendimizi daha aktif görüp katılan bizlerin de, bu gözlemleri daha güçlü bir şekilde yapması gerektiğini düşünüyorum.”