Gerilla Ezda’dan kalan not: Kar gördükçe beni anımsa...

Dağın yiğitlerinin soyundan gelen Ezda Gever (Şilan Güder), Kürt halkının yiğit evlatlarının izinde yürüyerek tarihe adını altın harflerle yazdırdı.

YJA STAR gerillası Ezda Gever, yurtsever bir ailenin çocuğu olarak 1998’de Gever’de dünyaya gözlerini açar. Faşist Türk devletinin Gever üzerindeki kirli politikalarını yakından görür. Bir yanının yurtsever, diğer yanının da özünü kaybedenler olmasından dolayı çelişkiler yaşayamaya başlar. Türk okullarında sistemin gerçek yüzüyle karşılaşır ve 9. sınıfta okulu bırakarak 2013’te Kürdistan dağlarına gelir.

Ezda’nın mücadele arkadaşı, onunla karşılaşma ve tanışmasını şöyle anlatıyor: “Kış her zamanki gibi bizlerle ve biz gerillalar da geçen kışları anımsarız her yaşadığımız kışta… Gerillayı tanıyan duyan herkes, olağandışı hikayeleriyle gerillayı hayal eder, tıpkı hepimizin dağda olmadan önce bildiği gerilla gibi. Daha sonra gerillaya katılan herkes, hikayeleri hayranlıkla dinler. Bunu yazmaya başlarken bile kendi içimde, durmadan devam eden gerilla serüveninde şimdi bile uzağımda ya da yakınımda bir yerlerde arkadaşlarımız unutulmayacak güzel anıları topluyor, dedim. Eski yeni fark etmez bütün gerillalar için bu böyledir. Tek fark, kimisinin daha fazla kimisinin de yeni birikmeye başlamıştır anıları…

ZAMANINDA AĞIZ DOLUSU GÜLERDİ

Ben de gerilla yaşamımın ilk aylarında yaşadığım heyecanla masum bakışı ve güler yüzüyle Ezda arkadaşla tanıştım. Çok genç yaşta olmasına rağmen zamanında olgun yaklaşıp yine zamanında ağız dolusu gülerdi. Yeni savaşçılardan sonra birbirimizi görmedik. Ayrıldıktan bir yıl sonra ikimizin de düzenlemesi, çok sevdiği Govendê’ye oldu. Artık güzel yoldaşımla aynı taburdaydık. Birbirimizi görünce her zamanki sıcaklığıyla gülümsedi ve sarıldık birbirimize. Pratik boyu beraber kaldık. Govendê sevdası onda da büyük ve anlamlıydı. O kayaların her karışında kahramanların izleri, canlılığını korurken Ezda’nın da bu dağın her taşını sevmemesi mümkün değildi. O kayalara bizlerden önce ekilen tohumların filizleri ilk günden onun yüreğinde koca bir dağ oluvermişti. Govendê’ye çıkan her patika birçok arkadaşımız gibi onun dalından dökülen ter damlalarıyla ıslanmıştı. Her damla terin emekle yoğrulan anlamı onda da derinlik taşıyordu. O da bütün yoldaşları gibi verilen emeğin arkasında devrimle buluşacağımız gerçeğine büyük bir inanç beslediğinden yorulmayı da severdi. Bunun için fedakar bir şekilde yaşamın her anında her yerinde bulunurdu. Birçok rahatsızlığı olduğu halde hiçbir zaman çalışmaktan geri durmazdı.

İÇİ YOLDAŞLIK DOLU SICAK BİR ANI

Sonbaharda üslenme vaktinde bölük olarak hızlı bir şekilde Mamreşo’ya taşınıyorduk. Bir gün eşyalarımızı almak için Govendê’nin aşağısında bulunan Herguş köyüne gittik. Erkek arkadaşlar Govendê’den bize hêstir (katır) getirdiler, eşyaları yükledikten sonra yürümeye başladık. Hêstir çok aç olduğu için yürümüyordu. Otlaması için biraz bekleyip yola koyulduk. İki saatlik yoldu ama hêstir yavaş yürüdüğünden ilerleyemiyorduk. Kasım’ın ortalarında önce yağmur yağdı sonra da kar yağdı ve hêstir bir anda yürümemek için araziye vurdu. Karanlık olmuştu. Karakolun karşısında Mamreşo tepesinin ormanında patikayı kaybettik. Hêstir çok zorlandığı için yükü indirdik. Kar gittikçe çoğalıyordu; üşüyorduk ama karakolun karşısında hareket edemezdik. Artık geceyi karların arasında geçireceğimizi anlamıştık. Hêstiri bağlayıp yan yana oturduk. Hava gittikçe soğuyordu. Birbirimize arkadaşlardan öğrendiğimiz anıları anlattık. İkimizin de ilk defa karda yaşadığımız bir anıydı hep koruyacağımız. Artık bizim de çok üşüdüğümüz ama içi yoldaşlık dolu sıcak bir anımız olacaktı. Sabaha kadar öyle bir konuşup bir sustuk. Sabah da Ezda arkadaş hemen kampa gitti, ben hêstirin yanında bekledim. Bölükten arkadaşlar geldi; hêstir ile yükleri alıp kampa gittik ve ikimiz de tekrar arkadaşlarımıza ulaştığımız için sevindik.

KAR GÖRDÜKÇE BENİ ANIMSA

Daha sonra defalarca başımıza gelenleri anlatıp durduk. Çok fazla üşüdüğümüz halde Ezda arkadaş her olaya olduğu gibi buna karşı da gayet sakin ve olgun yaklaşmıştı. Bu şekilde ben de sevgili yoldaşımdan güç almıştım. Daha sonra ayrıldık ve hiç görüşemedik. En son bana bir not göndermişti. Güzel günlerimizi, umutlarımızı, sevdalarımızı bir bir yazmıştı küçük bir yaprağa. O küçük sayfada yaşamımızı ve bizleri var eden bütün değerlerimizi dökmüştü satırlarına. Notun sonunda ise tırnak içinde o hiç unutamadığım Ezda arkadaş, şu cümleyi yazmıştı: ‘Kar gördükçe beni anımsa…