Erdoğan'ın Başur işgali ve Irak'a müdahale... -ANALİZ

Türkiye’nin Başûrê Kurdistan (Güney Kürdistan) işgali açık ve somut örneklerle her geçen gün biraz daha açıklık kazanırken, Türkiye ilk defa Irak iç işlerine açık bir şekilde müdahalede bulunuyor.

Son günlerde yaşanan iki gelişme ile RTE, AKP ve Türkiye’nin Başûrê Kurdistan’daki işgalinin giderek ne kadar derinleştiği görülüyor. Bu işgalde Başurlu bazı güçlerin onunla ne kadar ilişki, ittifak içinde olduğu da belirginlik kazanırken, ilk defa Türk Dışişleri Bakanlığından yapılan bir açıklama ile Irak’ın iç işlerine dahi müdahale etmeye başlandığı anlaşılıyor.

Bradost ve Kandil işgaline ilişkin daha önce Neçirvan Barzani ve Sefin Dizai gerillanın alanda olmasından ötürü bu işgalin geliştiği yönünde açıklamalar yaparak işgali meşrulaştırmak istemişlerdi. Bu açıklamalar Başûrê Kurdistan’da birçok çevrede büyük bir tepki ile karşılandı. Durum böyle olunca bir daha benzer açıklamalar yapılmadı. Gerillanın ve PKK’nin alanda olmasına hiçbir zaman işgal gerekçesi olmaz. Zira Başûrê Kurdistan halkı tarafından 'PKK bir Kürt partisidir, Kürt partisi Kürdistan’ın dört parçasında örgütlenebilir. Gerilla da bir Kürt silahlı gücüdür' deniyor.

Geçtiğimiz yıllarda AA muhabiri YNK’nin kurucu üyelerinden ve bir süre önce vefat eden Adil Murad’a bir soru sormak isterken ‘PKK Terör Örgütü’ terimini kullanmak istemişti. Adil Murad AA muhabirini daha bu laflar ağzından çıkmadan durdurup, ‘Sen Kürdistan’dasın, Kürdistan’da... Kürdistan’ın hiçbir partisine terörist diyemezsin. Terörist senin devletindir’ şeklinde cevap vermişti.

Ondan kısa süre sonra MİT yöneticilerinden, 7 Haziran seçimlerinden sonra kurulan geçici hükûmette Dışişleri Bakanı olan Feridun Sinirlioğlu Hewler’de PKK’ye ilişkin benzer bir söylemde bulunmak istedi. YNK’nin 12 Mayıs seçimlerinden önce Irak Parlamenteri Rêzan Şehy Dilêr, Sinirlioğlu'na karşı çıkarak, “Kürdistan’da hiçbir Kürt partisi ve hareketine terörist diyemezsiniz. Ona siz karar veremezsiniz. PKK de diğer Kürt partileri gibi bir Kürt partisidir ve Kürdistan için mücadele ediyor” diyerek Sinirlioğlu'nun lafını ağzına tıkmıştı.

Bu her iki yaklaşım aslında Başur halkının Kürt Özgürlük Hareketi ve onun gerillasına olan yaklaşımıdır. Başur halkı tıpkı YNK, KDP, Goran ve diğer Kürt partileri gibi bir Kürt partisi olarak görüyor, gerillasının da Kürdistan için mücadele eden en fedakar, direnişçi güç olarak görüyor. Bundan ötürü Neçirvan Barzani ve Sefin Dizai’nin 'gerilla alanda bulunmasından ötürü işgale neden oluyor' demesine ve gerillanın alandan çıkmasını isteyen açıklamalarına toplumun birçok kesimden çok sert tepkiler geldi.

TOPU IRAK'A ATIYORLAR!

İşgalin giderek derinleştiğini, Başûrê Kurdistan halkının işgale karşı tepkisinin büyük olduğunu gören Başur partileri, şimdi de işgale kendilerinin neden olmadığını, saldırıların başladığı bölgenin kendilerinin değil de Irak Hükûmeti denetiminde olduğu yönünde açıklamalar yapmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde Peşmerge Bakanlığı Genel Sekreteri Cabbar Yaver bu yönlü bir açıklama yaptı. Bu açıklama ile bir anlamda Irak devlet olarak görev başına çağrılıyor. Öte yandan peşmerge güçleri Irak yasalarına göre Irak’ın resmi askeri gücüdür. Irak yarın tamam peşmerge güçleri olarak bu işgale izin vermeyin gerekirse savaşın şeklinde yasalarına işletip bir talimat verirse acaba yerine getirilecek mi diye ister istemez bir soru akla gelir. İşgalin geliştiği alanlar için topu Irak’a atan bölgesel hükûmet ve mahkemeler Irak yasalarının hiç geçerli olmadığı şeklinde kararlar alarak aslında bu açıklamaların geçerli olmadığını gösteriyor. Başûrê Kurdistan’da Tevgera Komelgeyê Azadiyê Kürdistan diye bir hareket 4 yıl önce kuruldu. Kısa adıyla Tevgera Azadi kurulduğu gün kuruluşuna resmiyet kazandırmak için Başûrê Kurdistan mahkemeleri ile yüksek seçim kuruluna başvuruda bulundu. Üzerinden dört yıl geçmesine rağmen başvurularına olumlu yada olumsuz hiçbir cevap verilmedi. Yasada “üç ay içinde cevap verilmemesi durumunda otomatik olarak resmiyet kazanır” şeklinde bir ibare var.

Azadi Hareketi, geçen dört yıllık süre içinde Irak genelinde resmiyet kazanmak için başvurularını sürdürdü. Geçen yılın sonlarına doğru başvurularının incelenmesi sonucu bu hareket, Kürdistan Irak yasalarına göre resmiyet kazandığı yönünde Irak mercileri tarafından bildirimde bulunuldu. Azadi Hareketi, Kürdistan resmiyeti kazandıktan sonra ilk kongresini Iraklı bir heyetin de katılımı ile kongresini yaptı. 12 Mayıs'ta gerçekleşen seçimlere Yeni Nesil Hareketi ile ittifak yaparak girdi. Seçimlerde Yusra Recep adında bir milletvekili çıkardı. Aynı hareket, bölgesel seçimlere girmek için Bölgesel Yüksek Seçim Kuruluna başvuruda bulundu. Başvurusu kabul edildi. 23 numaralı liste ile seçimlere katılabilir diye oy sıralamasındaki yeri de belirlendi.

Önceki gün Neçirvan Barzani’nin RTE’yi seçimlerden aldığı sonuçla kutlamak için yaptığı telefon görüşmesinden sonra bölgesel mahkeme Azadi Hareketi için “bölgede resmiyeti olmadığı için seçimlere katılamaz” diye bir karar aldı. Seçimlere girememe gerekçesi olarak da seçimlere katılabilmesi için vermesi gereken 500 kişilik üye listesinde iki kişinin üyeliğinde sorun olması gösteriliyor.

Bu mahkeme kararından önce, sözkonu tutum Rudaw TV’de bir haber olarak yapıldı. Rudaw’da haber geçtikten sonra mahkeme böyle bir karar aldığını açıkladı. Azadi Hareketi, itiraz ve başvurularını sürdürüyor. Nasıl bir sonuç çıkacağı belli değil.

Burada sorulması gereken soru şu; Irak yasalarına göre resmi olan bir parti nasıl oluyor da bölgede yasal olmayabiliyor?

İkincisi, 12 Mayıs'ta bölgede seçime giren hiçbir Irak partisinin resmiyeti yoktu, nasıl bu partiler seçime girebildi?

Üçüncüsü, Kerkük’ü karıştıran, merkezi Kerkük’te bulunan bir MİT örgütü olan ITC bölgesel hiçbir resmiyeti olmamasına rağmen Başûrê Kurdistan Bölgesel Seçimlerine nasıl oluyor da girebiliyor? Bir Kürt Partisi olan Tevgerê Azadi giremiyor?

Bütün bunlar aslında RTE ile telefon konuşmasında, Bölgesel Hükûmetin yasaları ve iç işlerine açıktan RTE tarafından bir müdahalede bulunulduğunu gösteriyor.

Diğer önemli bir soru ise işgal saldırılarının geliştiği alanları yasal olarak Irak toprakları olduğu için Irak’tan talep edilirken, Irak yasalarına göre kurulmuş, kongresini yapmış, seçime katılmış bir parti nasıl oluyor da bölgesel yasalara göre seçime giremiyor deniliyor.

Açıkça görülüyor ki bölgesel yasalar işine geldiği gibi tıpkı RTE’nin Türkiye’de mahkemelere yaptırdığı gibi Başûrê Kurdistan mahkeme ve yasalarına da yaptırmaya çalışıyor. İşgalin derinliği ve her alandaki etkisini en iyi anlatan yaklaşımdan başka bir şey olabilir mi?

IRAK'IN İÇ İŞLERİNE MÜDAHALE...

RTE, AKP ve Türkiye bölgesel yasaların keyfi bir biçimde uygulanması yönünde baskı yaparak Irak yasalarını geçersiz sayma yönünde kararları çıkarması Irak’ın içişlerine açık müdahaledir. Ancak bu müdahale sadece bununla da sınırlı değil. Irak’ta 2003 yılında ABD’nin müdahalesinden sonra binlerce bombalı saldırı oldu. Necef, Kerbela, Bağdat, Basra, Musul, Kerkük, Tikrit, Diyala, Xaneqin başta olmak üzere her yerde 2003 yılından bu yana binlerce bombalı saldırı oldu. On binlerce Iraklı bu saldırılarda yaşamını yitirdi. 2014 yılından sonra DAİŞ Şengal’de katliam yaptı, Musul’u ele geçirdi. Ancak Türkiye’den bu saldırılara ilişkin şu ana kadar baş sağlığı mesajları dahi yayımlanmış değil. DAİŞ’in Şengal ve Musul'u ele geçirip katliamlar yapmasını bizzat kendisi planladı. Bunların hiçbirine ilişkin bir açıklama yapmayan Türkiye 1 Temmuz'da Kerkük’te oy depolarına yönelik gerçekleştirilen bombalı saldırıya ilişkin nota düzeyinde bir açıklama yaptı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın konuya ilişkin açıklaması şöyle:

“Kerkük'te oy pusulalarının bulunduğu depoya bugün (1 Temmuz) bomba yüklü araçla intihar saldırısı düzenlendiği ve ilk belirlemelere göre bir kişinin hayatını kaybettiği ve 21 kişinin yaralandığı üzüntüyle öğrenilmiştir. Söz konusu terör saldırısını şiddetle kınıyor, hayatını kaybeden Iraklı kardeşimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz. İlgili Irak makamlarının, Kerkük’teki seçimlere ilişkin hile ve usulsüzlük iddiaları ile ilgili soruşturmayı süratle ve şeffaf biçimde tamamlamalarını ve vilayette güvenliği sağlamak için gerekli tüm tedbirleri almalarını bekliyoruz.”

Bu açıklama ile Irak’ın içişlerine müdahale edildiği gibi talimatta veriliyor. Neden bu olay Türkiye’yi bu kadar ilgilendirsin diye ister istemez bir soru akla geliyor. Daha önce ülke genelinde seçimler iptal edilip yeniden oyların sayılması kararı alındıktan kısa bir süre sonra Bağdat’ta tüm oyların toplandığı depo bir sabotajla yakıldı. Ancak Türkiye’den böyle bir açıklama gelmedi. Türkiye bu açıklama ile Irak’ın İçişlerine müdahaleyle birlikte müdahale sinyalini de veriyor. Zaten ITC eliyle istediği müdahaleyi gerçekleştiriyor. Ancak bu seferki müdahale Irak İçişlerine karışmakla birlikte daha fazla Kerkük’ü karıştırma tehdidinde bulunuluyor. Irak tarafından Türkiye’nin bu müdahale girişimleri ve açıklamalarına ilişkin şu ana kadar herhangi bir tepki verilmedi. Sessizlik Türkiye ve RTE’nin daha da ileriye gitmesi demektir. Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin bu yönlü müdahalelerinin artabileceğini söylemek mümkün. Ancak Irak her an çok sert tepki de göstererek, Türkiye’nin bu müdahaleleri ve içişlerine karışmanın önüne de geçebilir. Gelişmelerin hangi yönde seyir edeceğini şimdiden kestirmek zor.