Engin: İşbirlikçilik direkt ihanetçi-ajan duruma geldi

PKK Merkez Komite Üyesi Kasım Engin, "Kürdistan’daki geleneksel işbirlikçi kesimler, işbirlikçi konumundan çıkarak direkt ihanetçi, ajan duruma gelmiştir" dedi.

ANF’ye konuşan PKK Merkez Komite Üyesi Kasım Engin, şehadetlerinin yıl dönümü vesilesiyle Alişêr ve Zarife Koçgiri’nin yaşamı, kişilikleri, ortak mücadeleleri ve katledilmelerinde rol oynayan işbirlikçilik üzerine ANF’nin sorularını cevapladı.

'ALİŞÊR, BİRLİĞİN SAĞLANMASINDA BÜYÜK ROL OYNAR'

Engin, Alişêr'e ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:

"Alişêr kişiliğini değerlendirmeden önce büyük Kürt direnişçi ve sevdalısı Alişêr ve Zarife’nin 82’inci şahadet yıldönümünde bir gerilla olarak önlerinde saygıyla eğiliyoruz.

Alişêr, 1882 yılında İmranlı-Azger (Atlıca) köyünde doğdu. Aslen Hesenanlılardandır. Öğrenimini Sivas’ta tamamladıktan sonra Mısta Paşa’nın kâtipliğini yapar. Bu kâtiplik görevi nedeniyle tüm aşiretlerle ilişki içerisinde olan Alişêr, Koçgiri’deki tüm aşiretler tarafından çok sevilen biridir. Alişêr, Koçgiri ve Dersim aşiretleri arasında da bir çeşit köprü görevi görür ve birliğin sağlanmasında büyük emekleri olur. Akrabası Zarife ile evlenir. Alişêr ve Zarife’nin çocuğu olmamıştır. Alişêr, kardeşinin çocuğunu yanlarına alır ve kendi çocukları gibi birlikte yaşarlar.

Alişêr kişiliğini ele aldığımızda hiç şüphe yok ki öncelikli olarak Koçgiri İsyanı’nda oynadığı rolü ele almamız gerekir. Daha doğrusu Koçgiri İsyanı sonrası olup bitene bakmamız gerekiyor.

Koçgiri İsyanı sonrası Kemalist Rejim isyana katılan neredeyse tüm isyancıları affederken affetmedikleri sadece iki kişi vardır. Bunlardan bir tanesi Dr. Nuri Dersimi iken bir diğeri ise Alişêr’dir.

ALİŞÊR İÇİN NELER SÖYLENİR?

BMM’de Koçgiri’ye ilişkin yürütülen tüm tartışmalarda istisnasız herkes Alişêr’e dönük değerlendirmeler de bulunmaktadır. İsyanın başını çektiği, gözü açık, bilinçli ve birikimli olduğu konuşanların tümü tarafından dile getirilmektedir. Örneğin; Pülümür idari amiri, Bursalı Emin Bey, Erzincan’ı temsilen milletvekilidir... 'Bizim bölge arkadaşlarınca bilinen Alişir adındaki tümör... ...Bu adi haydutluğa siyasi bir renk vererek, bundan yararlanmak amacıyla kendisi de içinde meydana atılmıştır. Fakat kalemi ile atılmıştır...'

Başka birisi ise, 'İlk olaylarda halkı tahrikte ön ayak olan Alişir'in rolü büyüktü. Koçgiri ayaklanmasında bu adam elebaşı durumunda ve pek çok kötülüklerinde başı olarak ileri atılmıştı' demektedir. Hem de büyük bir öfkeyle. Bu da gösteriyor ki, Alişêr gerçekten de Kemalistleri en fazla zorlayan bir Kürt yurtseveri ve direnişçisidir.

Çok tuhaftır ki Koçgiri direnişinden sonra Dersim’e yerleşen Alişêr’e dönük benzer değerlendirmeleri bizler Dersim direnişi sürecinde de görüyoruz.

Alişêr sadece bir savaşçı değildir. Alişêr her şeyden önce bir Hozan, Şair ve bir aydındır. Yine bir halk öncüsü ve halk insanıdır. Dahası Alişêr bir de iyi bir diplomattır. Birinci Dünya Paylaşım Savaşında Dersimliler olarak Rus komutanlara yazdığı mektuplar dikkat çekicidir. Elbette Alişêr bir de bir komutandır, hem de herkesi etrafında toparlayan bir komutan!

'DAİŞ'İN YAPTIĞINI TÜRK DEVLETİ 82 YIL ÖNCE YAPTI'

Özcesi, Alişêr’i dönemin komple bir insanı olarak ele almamız yanlış olmayacaktır. Bir nevi bir önder kişiliktir. Nitekim bu niteliğini bilen Kemalist rejim Elazığ’da özel hazırladıkları planlar temelinde adım adım onu hedefleyerek peşine muhbir ve işbirlikçi-ihanetçi kişiler hazırlayarak katletmeyi hedeflemişlerdir. Nitekim bu kirli, kirli olduğu kadar çirkin komplo ile 9 Temmuz 1937 tarihinde Kürtlüğün yüz karası olan Rayber, Zeynel ve Efendi tarafından önce katledilmiş daha sonra ise başı kesilerek sözde TC devletinin bir albayı olan Nazmi Sevgen’e teslim etmişlerdir. Alişêr düşmanlarının işte böyle korkulu bir rüyası olduğu için hem özel üzerine gitmişler hem de böyle kalleşçe katlederek başını kesmişlerdir. DAİŞ’in yaptığı insanların başını kesme eylemini TC devleti tam 82 yıl önce bizatihi Kürtlere karşı yapmıştır. Özcesi DAİŞ’lerin kime çektikleri gözler önündedir.

DERSİMİ'NİN 'ALİŞÊR' ANLATIMLARI

Alişêr’i daha iyi tanımak için onunla kalan Dr. Nuri Dersimi’nin yazdıklarını işaret eden Engin, "Kürt dili üzerinde çalışmalar yapmıştır. Alevi öğretisinin en büyük kaynağı beyitleri, deyişleri ve türküleri Alişêr de çok büyük ustalıkla okumuştur" dedi.

Engin, bu şiirlerden bazılarını da şöyle paylaştı:

“Ol Yezid’in fikri Dersim’i vura Silahlar toplatıp çöllere süre Zalimler, zannetme bu size kala İnşallah bir Eroğlu meydana gele Hak yolunda intikam ala...'

Gönül gel gezelim Munzur dağını

Ne hoş memlekettir ili Dersim'in

Seyran eyliyelim Sultan dağını

Ne hoş çiçektir gülü Dersim'in

Nice Padişahlar geldi cihana ili almak için düştü gümana

Her bir bir çeşit atmış bir yana

Kesilmemiş kıylü kali Dersim’in

Arslanlar yurdudur tilkiler girmez

Gerçekler sırrıdır akıllar ermez

Evliyalar gülüdür zalimler dermez

Ona bağlıdır yolu Dersim'in."

Engin, yine Nuri Dersimi'nin şu anlatımını da aktardı:

"Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Rusya ile görüşür, Ermenilerle ilişki sağlar. Kürt örgütlenmesi için çaba sarf eder. Sivas, Malatya ve Dersim bölgelerinde çalışmaların sorumluluğunu alır. 1914 de özgür bir Kürdistan için çalışmalara başlar. Sivas, Malatya ve Dersim'de çalışmaların sorumluluğunu alır. Kürt örgütlenmesi için çaba sarf eder. 1919 yılında Kürdistan Teali Cemiyetine bir mektup göndererek Dersim ve Koçgiri Kürtlerinin, cemiyete bağlı olduğunu bildirir. Koçgiri Halk Ayaklanmasında oluşan ordunun Komutanı’dır Alişêr.

Ankara’nın hazırladığı ölüm fermanıyla birlikte, iç ihanetler, bazı teslimiyetçi aşiretler nedeniyle Dersim’e çekilmek zorunda kalır. Kürdistan Devletinin kuruluş çalışmalarını sürdürür.

1921 yılından itibaren Dersim’de yaşamaya başlayan Alişêr ve Zarife, düzenli olarak Seyit Rıza ile görüşmelerine devam ederler. Seyit Rıza’nın yemek masasına oturabilen ve erkeklerle birlikte yemek yiyebilen tek kadın Alişêr’in eşi, yoldaşı yani Hevali Zarife’dir."

'KÜRDİSTANLI DEVRİMCİLERE İLHAM KAYNAĞI'

Engin, "Bugün de biz Kürdistanlı devrimcilere büyük bir ilham kaynağı olarak ağırlığını hissettirmektedir" derken, Zarife’nin kişiliği ve aralarındaki ilişkinin derinliğine dair de şunları kaydetti:

"Hem Dr. Nuri Dersimi’nin yazdıklarında hem de canlı tanıklardan biliyoruz ki Alişêr ve Zarife’nin ilişkileri bilinen geri ve feodal ilişkilerin çok ötesinde son derece yoldaşçadır. Öyle ki, hitapları bile karşılıklı olarak PKK ile ölümsüzleşerek kutsallaşan Heval kelimesiyledir. Heval arkadaş demektir. Yoldaş demektir. Mal ve mülk ilişkilerini içermez. Eşitlerin ilişki biçimidir hevallik. Bunun içindir ki heval olmak, hevallik yapmak bugün de bambaşka bir güzelliği kendi içerisinde barındırır."

ZARİFE İLE İLİŞKİSİ

Engin, Kürdistan Tarihi kitabında Nuri Dersimi'nin, Zarife ile Alişêr’in ilişkilerini ele alırken, şunları yazdığını da aktardı:

"Alişêr, kendi akrabasından Zarife adında bir kızla evlenmiştir. Zarife dahi, kocası gibi Kürt milli davasına bağlı aynı büyük amaçları takip eden eşsiz bir Kürt kızı olduğunu yaşamında doğrudan ispat etmiştir.

Zarife Kürt kadınları arasında milli uyanış için eşsiz bir propagandacı olmuş ve Alişêr’in milli faaliyetinde onun sağ kolu ve iş arkadaşı olmuştur. Zarife Alişêr’e daima, Kürtçe arkadaş anlamına gelen 'heval' sözüyle hitap ederdi.

Ne yazık ki, duygu ve fikir itibarıyla tam bir birlik olan bu ailenin çocuğu olmamıştı. Zarife uzun boylu, iriyarı ve her konuda bir Kürt fizyonomisine sahip, simasında bir erkek cesaret ve yiğitliği okunan eşsiz bir Kürt kızıydı. Her yıl Dersim'e gider, milli amaçlar hakkında nutuklar söyler ve aşiretler arasındaki çelişkileri ciddi bir hâkim gibi hallederdi...

O aslan ki, kendi dönemin de okuma- yazma bilen hem siyasi hem de askeri bir Kürt kızıydı. Çok sefer Alişêr bir şey yapmadan önce onun düşüncesini sorar, fikrini alırdı. Ona sormadan karar vermezdi. Zarife savaşçıydı. Çok sayı da bayan da onunla savaştılar. Onlar da silahlıydılar. Çarpışmalar başlamadan önce silahlı eğitim aldılar, yaptılar…”

'ZARİFE BAMBAŞKAYDI...'

Engin, Zarife’yi bir kadının akrabasının da şöyle anlattığını belirtti:

"Zarife, bambaşka bir insandı. O Koçgiriliydi. Kahraman, şair, Kürt davasına inanmış Alişêr’in karısıydı. Amcam Kasım’ın oğlu aşiret reisiydi. Nazmiye'de kaymakamlık da yapmıştı. Aşiretler arasında hatiplik yapardı. Seyit Rıza'ya çok yakındı. Sık sık birbirlerini ziyaret ederlerdi. Seyit Rıza Agdat'ta yaylaya çıkacağımız bir yeri bize temin etti. Oraya ‘Warê Kasım oğlu’ denir. Amcama çok misafir gelirdi. Baytar Nuri'ye ‘Çolık Nuri’ derlerdi. Zarife ve Alişêr de gelirlerdi. Amcam bu çifte bir ev tahsis etti. Onlarla yaşadık.

Zarife cesur, çok akıllı, silahşor, yiğit bir kadındı. Bu kadını hepimiz, herkes seviyorduk, seviyoruz. Ben onun adını kızlarımdan birine taktım. Ve onun ismini koyduğumu da gizli tuttum. Kızımın aynı onun gibi olmasını istiyordum. Zarife'nin ismi dünyada kalsın, kaybolmasın diyordum.

Zarife misafir ağırlar, bir kadının yaptığı her şeyi yapar ve Kürtlük davası için uğraşırdı.

Kışlada (Topuzlu köyü, Askeri konak) bir heyete karşı askeri hareket yaptılar. Heyeti Pardive –Kısık (Qızıq) köyü arasında pusuya düşürüp, yüksek rütbelilerle beraber hepsini teslim aldılar. Her şeye el koydular. Birkaç gün sonra aşiret kararıyla teslim aldıkları kişileri serbest bıraktılar.

Bu askerî harekâtta Zarife'de vardı. Abim Xıdır kavgacıydı, nişancıydı. Sürekli Zarife'yi övüyordu. ‘Zarife bizimle olsun, Hozat’ı teslim almak iş değil’ derdi."

Engin, şunları ekledi: "Nuri Dersimi’nin söyledikleri hem de bizatihi Zarife ile yaşamış olanların tanıklığı gösteriyor ki Alişêr kadar Zarife de seçkin bir insan, keskin bir savaşçı ve pratik politik becerileri olan yiğit bir Dersimli Kürdi kadındır. Bu özellikleriyle de Alişêr’in en iyi dostu ve yoldaşı olarak Zarife özgürlük mücadelemizde hep anılarak yaşayacaklardır."

'İŞBİRLİKÇİLER KULLANILIP TEMİZLENDİ!'

Engin, "Bu iki tarihsel karakterin katledilmesinde rol oynamış Rayber şahsında Kürdistan’da geliştirilmeye çalışılan işbirlikçiliğe ilişkin söyleyecekleriniz neler" sorumuz üzerine de şu değerlendirmeyi yaptı:

"Alişêr’in kafasını keserek Türk ordusuna götüren Rayberler ve Zeyneller tarihi tekerrür ettirirler. İhaneti yaşayan sadece bunlar değildir. Dersim’de direnişçilerden birisi de Şahin Ağa’dır. Onu katledecek olan ise TC Devleti’ne ajanlık yapan Xıdır’dır. Seyid Rıza’nın oğlu Bra İbrahim’i katledenler ise Kırgan aşiretine ait kişilerdir. Sonra da kelle avcısı olarak mağara mağara dolaşarak Kürt Direnişçileri’nin kellesi karşılığında altın alırlar.

Tabii kendi halkına bu kadar iğrenç ve yabancılaşmış kurtçuklar kullanıldıktan sonra temizleneceklerdir. Zeynel’i daha sonra Türkler idam edeceklerdir. Rayber ise TC Devleti tarafından Deşan-Tişan mevkiinde oğluyla birlikte kurşuna dizilerek, bir hainin kendileri için ne anlama geldiğini her zaman yaptıkları gibi göstermişlerdir.

Rayber, Cemilê Çeto, Binbaşı Kasım misali... Hepsi de bir şekilde tohumluk rollerini oynadıktan sonra tasfiye edilirler.

'BENCİLLİĞİN OLDUĞU YERDE İTAAT VAR'

Biliyoruz ki; çıkar ve bencilliğin olduğu her yerde, güce itaat etme vakalarına rastlanır. Öyle ki, kimi zaman karakteri zayıf olan insanlar güce tapınmayı, güce boyun eğmeyi, güce itaat etmeyi hatta güce göre kendini ayarlamayı marifet bilirler. Kimi zaman bu 'marifetlerinin' propagandasını yapanlara da rastlanır.

Orta sınıf eğiliminin bulunduğu her yerde mutlaka güce boyun eğme vardır. Orta sınıf eğilimi demek bir arada iki derede seyretme demektir. Rüzgâr hangi taraftan eserse ona göre kendine biçim vermenin adı orta sınıf olmaktadır.

Sınıf özelikleri, aldatmaya açık kişilikler, küçük çıkar hesapları, küçük kurnazlıklar derken bir şekilde sömürgecilerin oyuna gelmeler, çok bilinçli bir şekilde sömürgecilere yani düşmana özel hizmet etmek için yapılan yaklaşımlar olmayabilir. Böylelerinin de içlerinde bilinçli ve tercih ederek sömürgecilerin yanında duranlar-Rayber gibi, Zeynel gibi, Cemile Çeto gibi kişilikler- elbette vardır.

Ne var ki, sömürgeciliğin çok açık bir şekilde uygulamalarını ve pratiklerini halkımızın soykırımdan geçirilmesi üzerine oturtulduğu bir ortamda, söz konusu olan artık bu olup biten sadece bir işbirlikçilik değildir. Burada işbirlikçiliğin karakteri, niteliği değişmektedir.

Bugün Kürdistan’da Türk sömürgeci devleti tümden halkımızı ve halklarımızı soykırım cenderesine alarak bir kırım uygulamaktadır. Bu kırımını hem Kürt halkında hem farklı inanç ve renklerde hem de uluslararası arenada saklayabilmesinin tek yolu para ile satın aldığı, halkımızı talan ederek bir avuç çapulcuya rant kapısı açtığı, kimisine maddiyat ve mevki vaat ederek yanına çektiği, sözde Kürt olduğu bilinen bir avuç işbirlikçi eliyle yapmaktadır. Özcesi, onca vahşi uygulamanın gizlene bilinmesinin yolu bir avuç işbirlikçilikten geçmektedir. Kürdistan’da uygulamalarıyla hiçbir meşruiyeti kalmayan sömürgeci devlet, sözde kimi Kürdün eliyle meşruiyet kazanarak, yaptığı onca faşizan uygulamayı gözden ırak tutabilmektedir.

Kürdistan’da klasik bir sömürgecilikten öteye soykırımcı sömürgecilik durumu vardır. Kürdistan’da genel olarak bilinen işbirlikçi olarak değerlendirilebilecek toplumsal, maddi koşullar bırakılmamıştır. Çünkü Kürdistan’da klasik, bilinen karakterde bir sömürgecilik durumu yoktur. Kürdistan’da böylesine bir durum olmadığından dolayı geleneksel klasik bir işbirlikçilik de bulunmamaktadır. Bu nedenle Kürdistan’daki durumu işbirlikçilik temel çerçevesinde değerlendirildiğinde Türk devletinin Kürt-Kürdistan varlığı ve gerçekliği karşısındaki durumunu, duruşunu doğru, derinlikli, yetkince analiz etmek de mümkün olacaktır. Kürdistan’da klasik bir sömürgecilikten öteye soykırımcı sömürgecilik durumu vardır.

Kürdistan’daki geleneksel işbirlikçi kesimler Türk ulus devlet sisteminin kuruluşundan itibaren işbirlikçi konumundan da çıkarak direkt ihanetçi, ajan duruma gelmişlerdir. İnkar, imha, soykırım sisteminin temel bir parçası, yürütücüsü ve onun teşvikçisi, öncüsü konumuna gelmişlerdir. Bu kesimin hiçbir koşul altında ve hiçbir biçimde içinden çıkmış oldukları ulusal, toplumsal gerçeklikle hiçbir ilişkileri kalmamıştır. Tüm varlıklarıyla güçleriyle inkârcı, imhacı, soykırımcı sistemin içerisinde yer alarak onun bir parçası olmuşlardır. Bu kesimler kendi ihanetçi, ajan konumlarını korumak, sürdürebilmek için Kürt varlık ve özgürlük savaşına karşı en amansız düşmanlığı açıktan ve gizliden yapmaktadırlar. Kendi ihanetçi ajan varlıklarını güvenceye almak ve işledikleri, işlemekte oldukları soykırım suçunun hesabının sorulamaması için Kürt varlık ve özgürlük savaşının ne olursa olsun imhasının, tasfiyesinin gerçekleşebilmesi için her şeyi yapmaktadırlar. İhanetçi ve işbirlikçilerin bu hale gelip başarılı olabilmeleri için faşist soykırımcı sömürgeci düşman bu durumu teşvik ederek yeni Rayberler, Zeyneller, Cemile Çetolar ve Binbaşı Kasımlar ortaya çıkarmak için ellerinde geleni yapmaktadırlar.

'TECRİT VE TEŞHİR EDİLMELİLER'

Bunun için diyoruz ki; Kürdistan’ın her yerinde - nerede bir işbirlikçi Kürt varsa,- bu Kürdü teşhir ederek Rayber bilip yönelmek, toplumumuz içinde tecrit etmek kadar, kuyruğuna teneke takarak Kürdistan’da açığa çıkarmak, her yurtsever insanımızın görevi olmalıdır."