Devlet faşizmine boyun eğmeyen bir kent: Iğdır

Iğdır, yaklaşık olarak 197 bin nüfusa sahip Serhat’ın bölgesinin Yeşil Ovası’ı olarak da tanımlanan Iğdır, bir taraftan İran’a, diğer taraftan Azerbaycan ve Ermenistan’a sahip olan sınırları nedeniyle jeopolitik anlamda büyük bir öneme sahip.

Bir taraftan, her seçim döneminde tekçi zihniyetin kendini dışa vurduğu, diğer taraftan tarihsel olarak faşizme ve ırkçı politikalara karşı direnerek buyun eğmeyen bir kenttir, Iğdır. Sırtını Ağrı Dağı’na, sınırlarını 3 ülkeye dayamış olan bu kent, kozmopolitik yapısıyla adeta Türkiye’nin bir mikro tipi olma özelliğine sahip.

31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken, hiç şaşırtmayan açıklamalardan birisi faili meçhul denilip ama failleri çok açık olan dönemin İçişleri Bakanı olan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den geldi. Iğdır Belediyesi’nin sistem partilerinin elinde olmamasını bir beka sorunu olarak değerlendiren tekçi zihniyetin temsilcilerinden Akşener, Türkiye’nin batısında rakip olarak gördüğü AKP ve MHP’ye Iğdır’da HDP’nin kazanmasını engellemek için tek aday çıkarın çağrısı yaptı. Öte yandan, Iğdır Belediyesi’nin 2009 yerel seçimlerinde Demokratik Toplum Partisi (DTP) tarafından kazanılması sonucu ise dönemin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise tekçi zihniyetin Iğdır’ı kaybetme rahatsızlığını şu sözlerle dile getirmişti: “Iğdır’ı da aldılar, yani Ermenistan sınırına dayandılar.”

Peki, Iğdır’ın sistem partilerinin yönetiminden çıkması, yönetenleri neden bu kadar rahatsız ediyor? Iğdır’ın tarihine, demografik yapısına birlikte yaşam arzusuna baktığımızda bu rahatsızlığın aslında Türk devletinin farklılıkları yok sayan bir sistem anlayışından kaynaklandığını görmek çok zor değil.

Yaklaşık olarak 197 bin nüfusa sahip Serhat’ın bölgesinin Yeşil Ovası’ı olarak da tanımlanan Iğdır, bir taraftan İran’a, diğer taraftan Azerbaycan ve Ermenistan’a sahip olan sınırları nedeniyle jeopolitik anlamda büyük bir öneme sahip. Diğer taraftan kentte Kürtler, Azeriler, terekemeler başta olmak üzere birçok farklı halk birlikte yaşıyor. Şehir çok kültürlü olmanın yanı sıra, iklimi ve doğası ile de farklı bir önem taşıyor.

TARİHSEL BAKIŞ

18. yüzyılda Pers İmparatorluğu egemenliğinde kalan bu kent, 19. yüzyılda yaşanan Pers, Rus savaşının ardından Rus egemenliğine geçer. Birinci dünya savaşı ile birlikte Osmanlı İmparatorluğunun çöküş dönemine girmesiyle beraber 1918 yılında kurulup, 1920’ye geldiğimizde yok sayılan 1. Ermeni Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan Iğdır’ın, o dönem nüfusunun büyük bir bölümü Ermenilerden oluşuyordu. Kaldı ki; bugün hala Ermenilere ait birçok yapıya rastlamak mümkün.

Mustafa Kemal öncülüğünde yürütülen savaş kapsamında Iğdır, Ermenilerin elinden alınarak bölgedeki Ermeniler tehcire tabi tutulur ve aynı zamanda kentin demografik yapısı değiştirilmeye başlanır. 1920’de yapılan Sevr Antlaşmasında öngörülen Büyük Ermenistan projesi kapsamında Ermenistan sınırları içerişinde kalan Iğdır, 1921 yılında yapılan Kars antlaşması ile birlikte yeni kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalması üzerine anlaşılır. Ermenilerin tepkilerine rağmen uluslararası güçler de, Iğdır’ın 1923’te yapılan Lozan Antlaşmasında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına tabi olmasına razı olur. Lozan Antlaşması maddelerinden olan Nüfus Mübadelesi kapsamında ise savaştan geri kalan Ermeniler, Erivan’a sürülür ve bölgede bir bütün olarak Türkleştirme politikası yürütülmeye başlanır.

1934 yılına kadar Beyazıt Vilayetine bağlı bir nahiye olan Iğdır, 1992 yılına kadar Kars’a bağlı bir ilçe olarak kaldı. 1992 yılının sonlarına doğru ise Kars’tan ayrılarak il olma özelliğini kazanmıştır. İl oluncaya kadar seçimler olsa da neredeyse bütün dönemlerde atanmışlarla yönetilen kent belediyesi, 1994-1999 yılları arasında Doğru Yol Partisi (DYP) tarafından yönetildi. 1999-2009 yılları arasında ise Iğdır Belediyesi, MHP’li Nurettin Aras tarafından yönetildi.

90 YILLIK BİR FAŞİST DEVİR KAPANDI

Kürt Özgürlük Mücadelesinin bölgede büyüyen etkisinin önüne geçmek isteyen devlet, Iğdır il olduktan sonra neredeyse her seçimde milliyetçilik duyguları üzerinden kentte yaşayan Azerileri, Kürtlere karşı kışkırtarak bu şekilde seçimleri kazanmayı hedefledi. Kentte her geçen gün büyüyen özgürlük hareketinin etkisi, 90 yılların başından itibaren kendisini iyice hissettirmeye başlamıştı. 1995-2002 yılları arasında yapılan genel seçimlerde 3 defa HADEP ve DEHAP’tan büyük bir oy oranıyla milletvekili seçilen Mehmet Nuri Güneş, partisinin yüzde 10’luk seçim barajını aşamaması nedeniyle meclise gidememişti.

2009 yılına geldiğimizde ise, Mehmet Nuri Güneş Demokratik Toplum Partisi’nden (DTP) girdiği yerel seçimlerde Iğdır Belediye Başkanlığını kazanarak, başta Kürtler olmak üzere kentteki farklılıkları yok sayan 90 yıllık faşist zihniyetin devrinin kapanmasına sağlayacaktı.

Kürtlerin ilk defa belediyeyi kazanması kentteki faşist yapıları olduğu kadar devletin başındakilerde de büyük bir huzursuzluk yaratmıştı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in “Iğdır’ı da aldılar, yani Ermenistan sınırına dayandılar” söylemi, aslında 90 yıldır kent üzerinde oynanan faşist ve tekçi zihniyetin itirafıydı.

Bu yenilgiyi hazmedemeyen devlet aklı, 2009’da Belediye Başkanı olarak seçilmekle kalmayıp aynı zamanda kentteki faşist bir devrin kapanmasında önemli rol oynayan M. Nuri Güneşi, 2010 yılının başında KCK operasyonları kapsamında tutuklattı. Onlarca polis ve jandarma belediye binasını basarak, Güneş’in gözaltına almış yaşanan duruma ise kent halkı büyük tepki göstermişti.

M. Nuri Güneş’in tutuklanmasıyla birlikte Belediye Meclis üyeleri arasında yapılan seçimle Belediye Başkanlığı vekilliğine Barış ve Demokrasi Partisi üyesi Hüseyin Malk getirildi.

HALK TEKRARDAN IRKÇILIĞA GEÇİT VERMEDİ

Malk devletin büyük bir baskısı altında 2014 yılına kadar görevini yerine getirerek, Iğdır’da o güne kadar belki de hiç görülmemiş bir şekilde kentteki bütün kesimleri kapsayacak bir belediyecilik anlayışı ile herkese hizmet götürdü.

2014 yılında yapılan yerel seçimlerde tekrardan devletin ve milliyetçi kesimlerin bütün ırkçı politikaları altında sandığa giden halk, bir kez yine kararını Barış ve Demokrasi Partisinden yana kullanarak, 4 yıllığına Belediye Eşbaşkanlığına Murat Yikit ve Av. Şaziye Önder’i seçti.

Bu durumu da hazmedemeyen AKP ve MHP kent üzerinde faklı provokatör politikalara giderek kentte yaşayan Azerilerle, Kürtleri karşı karşıya getirmek istedi. Belediye üzerine yapılan baskılarla yetinmeyen AKP, bu defa siyasi soykırım operasyonları kapsamında 2015 yılı Ekim ayında Iğdır Belediye Eş Başkanlarından Şaziye Önderi tutuklattı.

Tüm bu politikalara rağmen diğer Eş Başkan Murat Yikit kentte yürüttüğü belediyecilik anlayışı ile kentte yaşayan her kesimden destek gördü. Iğdır’a adeta yeni bir görünüm kazandıran Yikit, aynı zamanda herkese eşit hizmet politikası ile kent üzerinde oynanan milliyetçilik politikaları da boşa çıkardı.

AKP TABELA PARTİSİNE DÖNÜŞTÜ

Genel seçimlerde ise batıda birçok kentte ezici bir oranla sandıktan birinci parti olarak çıkan AKP, Iğdır’da birçok genel seçimde milletvekili çıkaramadı. 7 Haziran seçimlerinde 2 milletvekilinin ikisini de HDP almayı hak kazanırken, secim çalışmaları sürecinde Kürt, Azeri ve Terekemelerin HDP’nin yanında saf tutması kuşkusuz ki BDP’li belediyecilik anlayışının bir meyvesi niteliğindeydi.

7 Haziran ardından sivil darbeyle ülkeyi tekrardan 1 Kasım 2015’te seçime götüren AKP, bu defa tekrardan HDP karşısında kentte büyük bir zorluk çekerken baskı ve hile yöntemiyle bir milletvekilliğini adeta zorla almayı başarabildi.

İTTİFAK DA İŞE YARAMADI

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine geldiğimizde ise Iğdır halkı, bir kez yine HDP ve onun Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş yanından saf tuttu. AKP ve MHP’nin Cumhur ittifakı adıyla gittiği seçimde Erdoğan yüzde 30, Muharrem İnce yüzde 17,8 oy alırken Demirtaş rakiplerine yüzde 45’lik birlik oranla büyük fark attı. Bu seçimlerde Cumhur İttifakı (AKP-MHP) kentte yüzde 44.4 oyla bir milletvekili, HDP tek başına yüzde 44.2 oy oranıyla bir milletvekili çıkardı. Millet ittifakının oy oranı ise 10.7’de kaldı.

Her seçim döneminde kentte yaşayan milliyetçi politikalarla Azeri ve Kürtleri karşı karşıya getirerek, Iğdır’da Kürt siyasetinin önüne geçmek isteyen devlet aklı, Kürtlerin birlikte yaşam ve demokrasi politikasına yenik düştü. Devlet aklının bugün ki görünen yüzü AKP, gelinen aşamada Iğdır’da bir tabela partisi olmanın ötesine gidemedi.

IĞDIR HALKLARI ŞİMDİDEN 31 MART KARARINI HDP’DEN YANA VERMİŞ

31 Mart yerel seçimler öncesi bir kez yine farklıkları yok sayan tekçi zihniyet, Iğdır üzerinde kirli oyunları ortaya koymuş durumda. Akşener yaptığı çağrıyla bir taraftan Kürt’ün varlığına karşı tahammülsüzlüğünü ortaya koyarken, diğer taraftan tekçi zihniyetin bu secim sürecinde de Iğdır halklarını karşı karşıya getirme politikasını devreye koymuş oldu.

Devlet aklının Iğdır üzerindeki kirli politikaları devam ederken, her şeye rağmen Iğdır halkları el ele vererek HDP’nin Belediye Eş Başkan adayları Kürt asıllı Yaşar Akkuş ve Terekeme Asıllı Eylem Çelik’i şimdiden 31 Mart yerel seçimlerinin galibi olarak ilan etmiş durumda. Akkuş ve Çelik’in adaylığının açıklanmasın ardından destek amaçlı binlerce insan bir araya gelerek, Iğdır’da faşizme bir kez yine geçit vermeyeceğinin mesajını verdi.