Dersim artık gerillayla sınırlı kalamaz

15 yıl Dersim sahasından faaliyet yürüten YJA-Star gerillası Edessa Cejna, Dersim halkının artık sadece gerillayla sınırlı kalmayacağını, her alanda öz savunmasının zorunlu olduğunu söyledi.

Türk devletinin son zamanlarda imha operasyonları ve buna eşlik eden psikolojik savaşla gerilla ile halk arasında oluşan bağı koparıp Dersim’deki potansiyeli bastırmak istediğini belirten YJA-Star gerillalarından Edessa Cejna, dağ ve gerilla ile sınırlı kalmadan savunmanın halkla birlikle geliştirilerek bunun üstesinden gelineceğini vurguladı.

15 yıl Dersim’de gerilla olarak bulunan YJA-Star gerillalarından Edessa Cejna, ANF'nin sorularını yanıtladı.

Dersim'in siyasal ve sosyal dokusunu göz önünde bulundurarak devrimci hareketler ile Kürt Özgürlük Hareketi açısından önemini anlatır mısınız?

Türk devlet geleneğinin Kürdistan'a özel siyasetinin Dersim için özgün yanları vardır. Dersim, kültürel yönden kendini daha fazla savunup Alevi kimliğiyle kendisini korumaya çalışmıştır. Bu da Türk ulus devleti için bir tehdit oluşturuyor. Tehdit olarak görünce Dersim halkına karşı özel bir politika esas alıyor.

Dersim, mücadelemizi ve paradigmamızı savunan, sahiplenen bir misyona sahiptir. Çünkü Demokratik Modernite, farklı kültürleri, farklı inançları, farklı dil ve lehçeleri barındıran toplumsal sistemdir. Bu bakımdan Dersim'in rolü önemlidir. 

Dersim, hem sözünü ettiğim toplumsal dokusu ve inancıyla hem de coğrafyasıyla bütünleşen silahlanmaya kadar varan direnişiyle belirleyicidir. Dersim'in söylencesi, müziği ve hatta ağıdı bile bir öz savunma enstrümanıdır.

Özgürlük Mücadelesi ile halk arasındaki rabıtaya dair geçmişten günümüze dikkatinizi çeken neler var?

1990’lar öncesi halka yaklaşım ya da halkın tanıması ve katılımı ile 90’lar sonrası ve günümüz farklıdır. 99 öncesi Dersim açısından bizzat tanık olduğum, her şeye maruz kalan halkın içinde büyük bir öfke, büyük bir isyan potansiyeli vardı. Savunma potansiyeli devam ediyor ve PKK'yi daha fazla danımayla realize ediliyor. Belki 99 geri çekilmesi bir boşluk oluşturdu. Bu boşluk, kısmi bir mesafe oluşturdu. Türk devletinin de 'kendi halinde kal ben sana karışmıyorum ama sen de PKK’den uzak dur' yaklaşımı vardı. 

PKK tarihindeki çekirdek kadrolarımızdan bir bölümü Dersimli arkadaşlardır. Dersim’deki potansiyel hiç bitmedi ve günümüze kadar devam ediyor. Aynı şekilde devletin de sözünü ettiğim politikası çeşitli boyutlarıyla sürüyor. Devlete karşı herhangi bir çıkışı olmasın, PKK’ye katılmasın diye özellikle gençler ve kadınlar üzerinde birçok yöntem deniyor. Gençliği fuhuşa, uyuşturucuya teşvik etme, arayışlarını kısıtlayabilecek her türlü ağı örüyor. Toplumun dinamik gücünün hem genç hem de kadınlar olması itibariyle özel bir politika yürütülüyor. Kadın için 'sen zaten özgürsün farklı bir arayışa girmene gerek yok' deniliyor. Toplumsal özgürlükten çok bireysel özgürlük anlayışına sürüklüyor. Bence buna yönelik cevaplar yetersizdir.

Dersim kadını buna karşın neler yapabilir?

Kadınların isyanlara, başkaldırılara öncülük eden, öncesinde de devlete karşı çıkıp politikalarını kabul etmeyen, devlete teslim olmamak için kendilerini uçurumdan atan gerçeklikleri var. Kadının bu potansiyeli PKK’nin ilk oluşumundan günümüze kadar sürüyor. Çekirdek kadrolardan bazı kadın arkadaşlar Heval Sara şahsında örnek verebiliriz.

Kadın çalışmalarımız önceki boyutlara göre daha genişlemiş bir boyut kazandı. Eğitim yoluyla Dersim’in daha da geniş alanlarına yayabilirsek daha güçlü sonuçlar elde edebiliriz.

Dersim’de oluşan cemevleri, devletin denetiminde değil kendi savunmaları çerçevesinde ya da mücadelenin paradigması çerçevesinde yürüyebilir. Artık kadının dergâhı ya da kadının gerçekten kendini eğitme mekânı olabilir ki bunun başlangıç adımları atıldı. Bu gibi çalışmalar daha da geliştirilebilir.

Bireysel özgürlük arayışı yerine tüm toplumu özgür kılacak bir uyanışın, arayışın gelişmesi gerekmektedir. Bu uyanış ancak eğitimlerle gerçekleşebilir.

Kendisini özgür gören, zaten kültüründen bir uzaklaşma yaşamış, göç edilmiş, doğru dürüst ülkesini görmemiş, toprağını, vatanını, coğrafyasını, güzelliklerini o kültürleriyle bütünleşmemiş bir yaşama mahkum kılmak istiyor.

Kirmanckî, PKK'den önce yok oluşla karşı karşıyaydı. Silahlı mücadelemiz mesafeyi kapattıkça, Dersim kendi kültürüyle tanıştıktan, kendi coğrafyasını/toprağını sevdikten sonra mücadeleyle daha çok bağı oluştu. Mücadelemiz açısından da zorluklar oldu. Zamanla kopan bağ yeniden canlandı. Canlandıkça da kadının yavaş yavaş daha çok mücadele saflarına katılımını getirdi. Bu katılımlar Dersim için ön açıcı oldu. Güven kazanıldı. Kadınlar “demek ki özgür değiliz, özgür bir vatanım yoksa benim bireysel özgürlüğümün ne anlamı var” diye sormaya başladı.

Son dönemde Dersim çevresine operasyonlar gerçekleştiriliyor. Bunlar için neler söyleyebilirsiniz?

Gerillanın sadece dağla sınırlı kalmayacağı, şehre de gireceği gerçekliği düşman üzerinde bir korku, tedirginlik yarattı. Bütün gücünü silahsız bir halka karşı kullanıyorsa bu o devletin en büyük zayıflığı, en büyük ahlaksızlığıdır. Çiyager, şehit düşmeden önceki sözlerinde “biz 60 kişi, dünyanın dördüncüsü ordusu olan Türk ordusunu bütün savuş unsurlarına ve tekniğine rağmen yendik. 60 kişilik bir güçle bütün bunlara karşı savaştık ve biz yendik, biz başardık” diyor. Bu çok önemlidir. Orada inanç, Önderliğin yaratmış olduğu felsefeye bağlılık var. Düşman esas bundan korkuyor ve bu potansiyelin en güçlü yerlerden bir tanesinin de Dersim olduğunu biliyor. Kendisine göre asimilasyon yoluyla bir sessizlik, bir barışıklık ortamı yaratmış. Fakat Dersim halkına karşı bir korku da yaşıyor.

Yeter ki bir kıvılcım çakılsın Dersim’de. Yani o kıvılcımın arkasında yüzlerce, binlerce devamı gelecek. Bu kıvılcımı yaratmanın elbette zemini atılmıştır. Heval Sara’nın mücadelesi, günümüze kadar getirdiği kavgaları hem ideolojik olarak hem de askeri olarak verdiği mücadele Dersim halkı için bir potansiyel oluşturduğuna inanıyorum.

Bu mücadeleye hem genç kadınların hem de Dersim içerisindeki o dinamik güç yani gençlik ve kadının bu konuda o potansiyelini daha güçlü aktaracağına inanıyorum. Esas bundan dolayı düşmanın çok korkusu oldu ve gerilla gücü de özellikle son yıllarda artık Dersim’de hem coğrafik açıdan hem Dersim’in sosyal yapısı olarak belli bir hakimiyet kazandı. Bu devrime büyük bir katkı olacaktı ki hala da o potansiyel var. Bunun korkusuyla gerilla ve halkı birbirinden koparmaya çalışıyor. Hem mücadelemiz ve halk arasında oluşan bağı hem de Dersim’de açığa çıkan potansiyeli bastırmak istiyor. Koparmak için de öncelikle kırsal alana yönelik saldırılar gerçekleştiriyor. Düşmanın savaş gerçeğinde en büyük rol oynayan da psikolojik savaştır ve halk üzerinde de buna ağırlık vermiştir. O yüzden Dersim halkı da bunu bilerek karşı duracak.

Bu bağın kopmaması için Dersim halkının böyle bir politika karşısında nasıl bir duruş sergilemesi gerekiyor?

Bizim mücadelemiz aslında iki esasta yürüyor;

* Silahlı mücadele ve silahlı mücadeleyle kendini, kültürünü, coğrafyasını, dilini savunma.

* Diğeri de ideolojik savunma ya da ideolojik mücadeledir.

Eline silah tutabilen her genç kız-erkek yönünü dağlara verebilmelidir. Şehir içerisinde de bir silahlı güç pozisyonuna getirebilmelidir. Artık Dersim halkı kendisi kendisini savunacak. Sadece dağa sığınıp kendini korumak, sadece aşiretsel yönüyle sınırlı kalmak da yetmiyor. Artık kendi evinde, mahallesinde, sokağında silahıyla kendisini savunabilecek bir güç pozisyonuna getirmelidir.

Dersim halkı toplumsal alanda da her yeri kendisi için devlete karşı bir silah haline getirmelidir.