DBP PM toplantısının sonuç bildirgesi

Demokratik Bölgeler Partisi Parti Meclisi toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede, İmralı tecridinin savaş getireceği mesajı verilerek, derhal sonlandırılması istendi.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Parti Meclisi’nin 3 Ocak’taki toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç bildirgesinde, Olağanüstü Hal (OHAL) ilanı ile birlikte Türkiye’de farklı bir sürecin yaşandığı, bu sürecin 2017’de de belirleyici olduğunu vurgulandı. Bildirgede, Hükümetin 11 Eylül 2016’da belediyelere atanan kayyumlar ve akabinde gelişen 4 Kasım operasyonlarıyla başlayan OHAL uygulamalarının, 2017’de de sürdürüldüğünün altı çizildi.

'2018'DEKİ TEMEL MÜCADELE BAŞLIKLARIMIZ...'

Bildirgede, "Bugün Kürdistan ve Türkiye’de olağanüstü kaos süreci devam ederken, varlık ve özgürlük mücadelemiz de aynı inanç ve kararlılıkla sürüyor” denilerek, 2017 yılında çözülmeyen birçok toplumsal, siyasal, ekonomik sorunlar ve krizlerin 2018’e devredildiği belirtildi.

“2018 yılında bununla birlikte mücadele etmemiz gereken temel konu Kürt karşıtı tekçi, zihniyetçi, milliyetçi tek adam rejimidir" vurgusunun yapıldığı bildirgede, "Önümüzdeki süreçte, toplumsal iddiası ve sözü olan demokrasi güçlerinin, bu zorlu ve tarihi süreçte örgütsel durumlarını yeniden değerlendirmesi, güçlü bir mücadele hattını oluşturması artık hayati önem taşımaktadır. Halkımızın eşitlik, özgürlük, demokrasi, adalet ve barış taleplerine öncülük edebilecek örgütlülüğü sağlarsak, siyasetimizi toplumsallaştırarak, güçlü bir demokrasi ve özgürlük hamleleriyle faşizmi geri püskürtebiliriz” denildi.

'DEMOKRATİK OLMAYAN DEVLETLER ÇÖKECEK'

Ortadoğu’da son yaşanan gelişmelere de dikkat çekilen bildirgede, şöyle devam edildi:

“Toplumsal sorunların artık ret ve inkarla bastırılamayacağı, demokratik olmayan devletlerin halk gerçeği karşısında çöküşünün mutlak olacağı bir kez daha görülmüştür. Tunus, Libya, Mısır, Suriye ve son olarak İran ve Rojhilat’ta yaşananlar bunun sonucudur. İran ve Rojhilat’ta (Doğu Kürdistan) halkın yoksulluk ve rejimin baskıcı politikalarına karşı başlattığı eylemler devrim niteliğindedir. İran’da halkın protestoları ekonomik nedenlerle bağlantılı gösterilse de esas olarak demokratik olmayan rejime karşı bir isyan olarak değerlendirilmelidir. Nitekim halklar İran’da, demokratik olmayan mevcut rejimden nefes alamaz hale gelmiştir. Öte yandan başta Kürtler ve Belluciler olmak üzere, halklarda da ciddi rahatsızlıklar bulunmaktadır. Tüm bu etkenler birleşince İran’daki halk hareketi ortaya çıkmıştır."

'İÇERİDE DE DIŞARIDA DA DİRENİŞ...'

Bildirgede son dönemde yayınlanan KHK’lere ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. AKP Hükümeti’nin Türkiye’de yasa ve kanunlarla yönetemeyecek kadar suça karışmış, baskı ve zor kullanılarak politikasını dayatmaya çalışan bir parti halini aldığı kaydedildi.

İntikamcı devlet mantığına sahip olduğu belirtilen AKP hükûmetinin, çıkarılan son iki KHK ile birlikte Türkiye’yi kanlı bir sürecin içerisine sürüklenmeye çalıştığına yer verilen bildirgede, “tek tip” kıyafet uygulamasına dikkat çekildi. Siyasi tutsaklar şahsında ise topluma diz çöktürmek ve biat ettirmek istendiği dile getirilen bildirgenin devamında şunlar kaydedildi: “Siyasi soykırım operasyonlarıyla yıllardır Kürdistan halklarına diz çöktüremeyen AKP hükümeti, cezaevlerinde tek tip uygulamasıyla Kürdistan ve Türkiye halklarının iradesini temsil eden siyasi tutsakların onurunu kırmayı ve rencide etmeyi hedeflemektedir. Tek tip elbiseyi adeta siyasi tutsaklar şahsında Türkiye’nin tamamına giydirilmek isteniyor. Ancak 12 Eylül zindanlarında tek tip kıyafete karşı nasıl bir direniş sergilendiğini biliyoruz. Bizler dışarıda arkadaşlarımız içeride buna karşı büyük direneceğiz.”

'EN ÇOK KADIN VE ÇOCUKLAR ETKİLENDİ'

Bildirgede, 2017 yılının yine kadınlar açısından da çok zorlu bir yıl olduğunun altı çizilirken, AKP iktidarının cinsiyetçi, milliyetçi, militarist, tekçi saldırılarından en çok kadınlar ve çocukların etkilendiği vurgulandı.

Kadına yönelik şiddetin, taciz ve tecavüz vakalarının artması ile birlikte çocuklara yönelik istismarın artmasının da tesadüf olmadığı belirtilen bildirgede, “AKP iktidarının ideolojik saldırısının sonucunda olmuştur. Zulmün dayatıldığı, korkunun bir şeklide gündelik hayata sızdırılmaya çalışıldığı bu dönemde kadınlar yine özgürlük mücadelesinin en ön safında yer aldı. Son bir yıl içerisinde genelde dünyada özelde ise Türkiye ve Kürdistan’ın dört parçasında kadın direnişinin giderek büyüdüğü görülmektedir. Rojava’da olduğu gibi İran’da da toplumsal hareketin en temel unsurlarından biri kadınlar olmuştur” diye belirtildi.

MEZARLIKLARA DÖNÜK VAHŞET

Bildirgede, Bitlis’te bulunan Garzan Mezarlığı’nın yanı sıra Kürdistan'da bulunan birçok mezarlığa saldırılmasına da şöyle değinildi:

“Son dönemde Kürdistan halklarımızın manevi değerlerine dönük ciddi saldırılar gerçekleşmektedir. 22 Aralık’ta Garzan’da bulunan Gerilla’ların mezarlarının kepçelerle kazıyıp kemiklerinin toplatılıp götürülmesi insanlığın çöküşüdür. Bu saldırılar ilk değildir. 2 yılı aşkındır çeşitli illerde bulunan mezarlıkların bombalandığını, kepçe ve dozerlerle yıkıldığını, mezar taşlarının kırılıp veya yazılarının kapatılması, mezarların bulunduğu bölgelerin özel güvenlik bölgeleri olarak ilan edildiği görülmektedir. Toplumsal hassasiyetlerin politikaya araç edilemeyeceği ve defnetme, matem tutma ve ölüyü anma hakkı evrensel bir değer olduğunun unutulmaması gerektiğinin altının çizilmesi gerektiğini belirtiyoruz. Kürdistan’da farklı kültür ve inançların değerlerine dönük faşizmin bile tanımlamaya yetmeyeceği bu saldırılar karşısında toplumsal direnişimizi büyütmemiz bir insanlık görevi olarak karşımızdadır durmaktadır.”

'TECRİT SAVAŞ GETİRİR' UYARISI

Kürtlere, demokrasi güçlerine, emekçilere, kadınlara dönük devam eden bu yönelimlerle birlikte bildirgede Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecrit politikalarına da dikkat çekildi.

Uygulanan “Çöktürme Planı” kapsamında yürütülen kirli savaşa karşı halkların, demokrasi güçlerinin, kadınların, emekçilerin açığa çıkaracağı ve büyüteceği demokratik direniş hattının mutlaka zafere götüreceği ifade edilen bildirgede, “Ayrıca Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik sürdürülen tecridin ağırlaştırılarak devam etmesinin, halklara savaş ve çatışma dışında hiçbir faydasının olmayacağı gibi, başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin temel sorunlarının çözümü önünde engel teşkil edeceği yeniden bilince çıkarılmalı, bunun içinde tecrit uygulamasının bir an önce sonlandırılması için etkin mücadele yürütülmesi gerekmektedir” denildi.