DAİŞ’in kalesi, Türk ordusunun cephe gerisi: Antep

Kürtlere karşı katliamlar gerçekleştiren tecavüzcü DAİŞ çeteleri, Efrîn işgaliyle birlikte yeniden gündeme geldi. Antep'de birçok mahallede kurdukları resmi derneklerde faaliyet yürüten bu çetelerin, Efrîn’e gönderilmek üzere eleman devşirdiği öğrenildi.

Suriye’deki iç savaşla birlikte adını duyduğumuz DAİŞ, bilindiği üzere El Kaide denilen örgütten kopan ve vahşilikleriyle dünya halklarının başına musallat olmuş bir örgüt. Örgütün adından da anlaşıldığı gibi, daha çok Irak ve Suriye topraklarında faaliyet gösterdiği ama dönem dönem Türkiye başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinde de saldırılar düzenlediği görüldü. Türkiye’de düzenlediği saldırıların hiçbiri direkt Türk devletini veya onun kurum-kuruluşlarını hedef alan saldırılar değildi. Aksine Türk devletine muhalefet eden dinamikleri hedef alan ve tüm canilikleriyle yüzlerce insanın katledilmesine neden olan saldırılardı. 5 Haziran 2015’de Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Amed’deki seçim mitingine yapılan saldırı, DAİŞ’in Kürdistan ve Türkiye’de başlattığı kanlı faaliyetlerinin başlangıcıydı. Tabii bunu önceleyen bir Kobanê sürecini de göz ardı etmemek lazım. Esasında Rojava’nın Kobanê Kantonuna yaptıkları kitlesel işgal saldırısından sonra, Türk devletiyle içinde oldukları işbirliğinin somut olarak deşifre olmasıyla bu örgütün karakteri ve hem madden hem de manen bağlı bulunduğu adres belli olmuştu.

ELLERİNİ KOLLARINI SALLAYARAK KATLİAM İŞLEDİLER

Türk devleti, DAİŞ’le olan ilişkilerini her geçen gün daha fazla ilerletti. Özelde Kürtleri, genelde de toplumsal muhalefet dinamiklerini bastırmak veya zayıflatmak için DAİŞ’i sürekli engelleyici bir güç olarak niteleyip, bu doğrultu da kullandı. Adana ve Mersin’deki HDP il binalarına yapılan bombalı saldırılar, Amed mitingi, Suruç ve Ankara Gar Katliamı kullanılan DAİŞ elemanlarının ellerini kollarını sallayarak işledikleri katliamlardı. Özellikle de Ankara’da 105 kişinin hayatını kaybettiği yüzlercesinin ise yaralandığı katliamın canlı bombalarının Antep’ten yola çıkmış olmaları ve gözaltına alınıp serbest bırakılmaları Türk devleti ve DAİŞ işbirliğinin bariz göstergesi olarak tarihe geçti.

CİHADİST ÖRGÜTLERİN YUVASI

Antep, Adıyaman ve Urfa gibi kentler ezelden beri DAİŞ ve benzeri örgütlerin rahatlıkla örgütlenebildiği bölgelerdir. Bu kentlerin hem sosyal yapıları hem de jeopolitik konumları bu örgütlere ev sahipliği yapmak için müsait. Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun İstanbul’da bir villada polislerin yaptığı baskın sonucu çatışarak öldürüldüğü dönemde de Antep, söz konusu örgütün faaliyet alanlarından biri olarak yine gündeme gelmişti. Antep ve civarındaki kentler, bu tür konularda sürekli gündeme gelmiş ama bir türlü sağlıklı ve net bir analize tabi kalmamışlardır. Bugün baktığımızda da DAİŞ gibi gerici ve kanla beslenen bir örgüt, Antep merkezli faaliyet yürütmekte ve bu faaliyetlerini toplumsallaşma iddiası taşıyarak yapmakta.

KENTİN ÇEHRESİ DEĞİŞTİ

Antep, tarihsel sosyolojik yapısı itibariyle aslında seküler ve ağırlıklı olarak laik bir karaktere sahip. Özellikle de Alevilerin bu kentteki yoğunluğu, kentin tamamen gerici güçlerin hakimiyetine girmesini engellemiş. 90’lı yıllarda Kürtlerin de bu kente göç etmesiyle, kent artık kozmopolit bir düzeye ulaşmış. Her türlü siyasal, toplumsal ve kültürel aidiyeti bağrında taşıyan bu kentin, DAİŞ ve El Nusra gibi gerici selefi örgütlerin yaygınlaşmasıyla birlikte demografik bozguna uğradığı görülüyor. Suriye’deki iç savaştan sonra Arap halkının da Antep’e akın etmesiyle kentin hem nüfusunda bir ilerleme olmuş hem de ciddi ölçüde çehresi değişmiş. Gelen mülteciler içinde selefi grupların da oluğunu kentte yaşayan yerel kaynaklardan öğreniyoruz. Kaldı ki bu tiplere kentin günlük yaşamı içerisinde sıkça rastlamak mümkün.

DAİŞ EMEKÇİ MAHALLELERDE ÖRGÜTLENİYOR

Söz konusu kaynaklardan aktarılan bilgilere göre, Antep’in neredeyse her mahallesinde bir dini dernek olduğu ve bu derneklerin DAİŞ ve türevi yapıların örgütlenme ve eğitim merkezleri olarak kullanıldığı yönünde. Özellikle Kürtlerin yoğun yaşadıkları mahallelerde bu derneklerin de sayıca fazla olduğu söyleniyor. Emekçilerin yaşadıkları muhitlerin dışında kalan orta sınıfın bulunduğu semtlerde bir Kur’an Kursu ve benzeri kuruluşa rastlanamaz. Çünkü onlar açısından örgütlenme potansiyeli taşıyan semtler, daha çok emekçi kesimin yoğun olduğu semtlerdir. Bu semtlerin başında da Hacı Baba Mahallesi gelmektedir. Hacı Baba Mahallesi DAİŞ’in deyim yerindeyse üs olarak kullandığı bir mahalle. Bu mahallede hem dernek türü faaliyetlerin yürütüldüğü hem de DAİŞ üyelerinin yaşadığı görülüyor.

VİLLALARDA ASKERİ VE İDEOLOJİK EĞİTİM

Bir diğer iddia ise, imarın olmadığı alanlar; Kentin ne çok içinde ne de çok dışında olan, genelde bağ evlerinin bulunduğu yerler. Antep’te bağ evleri çok fazla. Bir katlı, iki katlı dubleks tarzı bu bağ evleri ‘meskun mahal’lin dışında olduğu için, DAİŞ gibi örgütlerin buralarda daha rahat hareket etme imkanı var. Söz konusu bu bağ evlerinin kente yakın olması nedeniyle birçok kirli iş ve işlemlerin yürütülmesi için konumları müsait. Bu evlerde kumar, fuhuş ve benzeri gayri ahlaki birçok şeyin yapıldığı da gelen iddialar arasında. Fakat DAİŞ’in bu evlerde eğitim aldığı ve örgütlenme çalışması yürüttüğü çokça görülmüş. Bu villa tarzı evlerde daha çok askeri ve ideolojik eğitim aldıkları söyleniyor. Hatta 25 Kasım 2016 tarihinde yaşanan ve Antep’in her yerinden duyulan patlamanın, DAİŞ’lilerin kente yakın olan Burç Beldesine bağlı kiraladıkları villalardan birinde olduğu iddiası da aktarılan bilgiler arasında.

GİZLİ TAZİYELER, DOLUP TAŞAN HASTANELER…

Mevcut durumda kentte yoğun bir hareketliliğin olduğu gözlemlenebiliyor. Kentteki kaynaklar, bu hareketliliğin Efrîn’e yönelik işgal saldırılarının başlamasından sonra iyice arttığını doğruluyor. Söz konusu hareketliliğin askeri olmasıyla birlikte yaşamsal olduğu da görülüyor. Özellikle TSK’ye ait askeri ve devlet yetkilisi oldukları düşünülen siyah camlı son model araçların konvoy halinde kentteki hareketliliği dikkatlerden kaçmıyor. Emniyet, jandarma ve belediyeye ait binaların önlerinde yoğun ‘güvenlik önlemleri’ alınmış durumda. Neredeyse kuş uçurtmuyorlar. Sürekli korumalı sivil konvoyların kentte görüldüğünü söyleyen yerel kaynaklar, DAİŞ’lilerin yaşadıkları semtlerde gizli gizli taziyelerin kurulduğunun ve birçok hastanenin bunlarla dolup taştığının altını çiziyor.

EFRÎN’E ELEMAN DEVŞİRİYORLAR

Kentin Ocaklar, Vatan, Beybahçe, Ünaldı, Hacı Baba, Güzelvadi, Düztepe, Güneş, Ulaş, Yukarıbayır, 60. Yıl, Cengiz Topel, Cinderesi ve Hoşgör Mahalleleri DAİŞ’lilerin Efrîn işgalinden sonra nüfus olarak ikiye katlandıkları mahallelerdir. Bu mahallelerde mutlaka bir dini dernek bulunuyor. DAİŞ çetelerinin bu dernekler üzerinden Efrîn’e gönderilmek üzere elemanlar devşirdikleri de öğrenildi. Büyükşehir, merkez ilçeler olan Şehitkamil ve Şahinbey belediyeleri ‘Sosyal Tesisler’ adı altında DAİŞ’lilere örgütlenme alanları yaratmakta. Bu sözde tesislerin dışında mescitlerde de faaliyet yürüttükleri söyleniyor.

ANTEPLİLER DAİŞ KONUSUNDA İKNA EDİLDİ

Anlatılanlardan ve görülenlerden, Antep’in Efrîn işgalinde bölgede Türk ordusu tarafından gerek askeri gerekse hayati bağlamda cephe gerisi olarak kullanılan ve karargâh niteliğinde değerlendirilen bir kent olduğu anlaşılıyor. Ağırlıklı olarak Efrîn işgaline ‘hizmet’ edildiği söylenerek, kentin ezici çoğunluğunun da daha önce DAİŞ’li çetelerin varlığından rahatsızlıklarının bu vesileyle minimize edildiği aktarıldı. Valilik ve kaymakamlık yetkililerinin özellikle Suriyeli mültecilerin çoğunun DAİŞ’in kentte yürüttüğü faaliyetlere entegre olmasını sağladıktan sonra, kentteki yerli halkın bu durumdan epeyi muzdarip olduğu iddia edildi. Anteplilerden defalarca devlet dairelerine bu çeteler hakkında şikayetler yağmış. Efrîn işgaliyle beraber kentte bulunan DAİŞ’liler, yine aynı yetkililerin ‘çabalarıyla’, ‘Bunlar DAİŞ’li değil. Afrin harekâtı için çok önceden buraya yerleştirdiğimiz ÖSO’cular’ şeklinde tanıtılarak halktaki tepkiyi bertaraf etmişler. Hali hazırda Antep, DAİŞ-ÖSO ve TSK’nin üslendiği bir kent görünümden başka bir anlam ifade etmiyor.