Cezaevi arkadaşı Zülküf Gezen'i anlatıyor

Tekirdağ 2-Nolu Zindanında, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı fedai eylem yapan PKK’li tutsak Zülküf Gezen’le yıllarca aynı zindanda kalan arkadaşı Çiyager Derviş, Gezen’le anılarını, düşüncelerini ve mücadelesini anlattı.

Çiyager Derviş, 17 Mart’ta cezaevinde fedai eylem yapan Zülküf Gezen’i, Sur gençliğinden tanıdığını söylüyor. Derviş, Gezen ile yıllarca aynı cezaevinde kalmış.

Derviş, Gezen’i nasıl tanıdığını şöyle anlatıyor:

“Zülküf hevali zindandan önce Sur gençliğinden tanırım aslında. Birlikte Önderliğin, gençlik için “DEM-GENÇ’i örgütlesinler” perspektifi kapsamında Amed’de bu örgütlemeyi yapmak için gerçekleştirilen bir gençlik konferansında tanımış ve çalışmıştık bir süre. O zamanlar on sekiz yaşlarındaydı ve ruhu o kıpır kıpır olan bir arkadaştı. Bu denli canlılık ve bir o kadar da sadeliğiyle hepimizin sevgisini kazanmış ve örnek aldığımız bir yoldaş olmuştu. ‘Önderliğin, biz gençlere sunduğu son şanstır, eğer Dem-Genci de doğru bir çizgide örgütleyemezsek, artık Önderliğin yüzüne bile bakamayız, en azından ben bakamam, bu ağır sorumluluğun altından kalkamam’ mealindeki değerlendirmeleriyle daha o genç yaşında bile yüklendiği sorumluluğun farkındaydı. Bu sorumluluğa daha denk bir duruşa erişmek adına bir süre sonra ait olduğu ve her dem özlemini duyup dillendirdiği dağlarla kucaklaşıp, Özgürlüğe olan bağlılığını ismini Özgür koymakla pekiştirdi. Ve kendisine ülkesinin, kentinin, mahallesinin savunmasını yapma görevi verildi. Düşmanın Amed’deki gençleri özelde sur gençliğine yönelik her türden düşürücü politikalarına karşı, Heval Özgür; özel savaşın kirli politikalarını boşa çıkartıp gençleri örgütlemeye başladı.”

Derviş, Gezen’in zindandaki yaşamı ve duruşu hakkında da konuşurken, Zülküf Heval ile iki yıla yakın aynı blokta ve altı yıla yakın da aynı zindanda birlikte kaldık” diye başlıyor.

Derviş, şöyle devam ediyor: “Amed özlemiyle, Surların kadim tarihine her yönüyle sahip çıkıp Sur kültürüyle büyüyen bir genç yoldaştı. Amed Sur’da giderek konumlanmaya çalışan TC işgalci çetelerine ve kontra işbirlikçilerine yönelik yerinde bir müdahale ile eylem gerçekleştirmiş, çetelerin Sur’a yerleşmesine izin vermemiş, planlarını bozmuştu. Yine TC faşizmi o zaman da Önderliğimiz üzerinde sistematik tecridini giderek derinleştirmeye çalışıyordu. Sürecin ruhunu okuyup, zamanın hakikatiyle bütünleştiren Zülküf Arkadaş, soykırımcı-faşist düşmana, o dönem startı verilen Êdi Bes e hamlesiyle güçlü bir yanıt olmuştu. Eylemini bu iki önemli konuya dikkat çekmek için gerçekleştirmişti. İtirafçı bir unsur, davasına ve yoldaşına kalleşçe sırtını dönen ihanetçi, Zülküf Yoldaşın esir düşmesine sebep olmuştu.

Düşmanın her türden sorgu ve işkencesine karşı Zülküf Heval ihanet şebekesine ortak olmamış, net bir direnişin sahibi olup, düşmana karşı “sizin işgalci ve ‘uyduruk’ mahkemeleriniz beni yargılayamaz”, tutumuyla, kararlı bir tutumun sahibi olmuş ve düşmanı “siz kim oluyorsunuz” diyerek yargılamıştır. Bu militan ve Apocu duruşa karşı tahammül edemeyen o zamanki adıyla ağır ceza mahkemeleri, Zülküf Yoldaşa iki defa ağırlaştırılmış hüküm ve onlarca yıl da ayrıca ceza yağdırmıştı. Zülküf Heval bunu duyunca sevinçle ‘Biji Serok Apo’ sloganları atıp, inkarcı yargılamanın kendisi için mülga olduğunun altını çizmiştir.”

Cezaevinde birlikte kaldığı yıllar içerisinde Gezen’le olan anılarını da anlatan Derviş, şöyle konuşuyor:

“Birçok yoldaşla düşmanın faşist zindanlarında geçirdiğin her anının öğretici eğitici yanları oldu, hala da düşündükçe bir sürü güzel duygu gelişiyor insanın aklında. Zülküf yoldaş da yaşamıyla ve gençliğiyle hep geliştirici ve güçlendirici bağlar geliştiren bir arkadaştı. Hep derdi; ‘Zindanlar, insanın doğasına ve özelde gençliğin doğasına büsbütün aykırıdır. Buralara alışmamak, buraları kanıksamamak gerekir. Bir yolunu bulup buraları düşmanın başına yıkmak lazım. Ben yapacağım, bu konudaki kararım kesindir’ diyerek canlılığını hep koruyup düşmanın zindan politikalarını sorgulardı. “Bizler Özgür ruhlu ve düşünceli insanlarız, künyemiz de bundan dolayı, tıpkı felsefemiz gibi özgür, bu yüzden buraları hazmetmemeliyiz”, derdi. Zindanı asla kabul etmedi ve hep aklında buralardan, nasıl ‘Özgürleşilir’in muhasebesi içindeydi.”

Derviş, Gezen’in özgürleştiğine dikkat çekerek, Gezen’in anısına sahip çıkmak gerektiğinin altını çiziyor. Derviş şunları ifade ediyor:

“Özgürlük devrimimizin yarım asra varacak emsalsiz direnişinde on binlerce özgürleşen yürek olduğunu kuşkusuz söylemeliyiz. Özgür yoldaşın özgürlüğe kanat çırpmasının altını şu yönüyle de çizmeliyiz: Faşist-soykırımcı TC faşizminin Önderliğimiz şahsında giderek bütün insanlığı kapsayan bir tecrit ve bastırma politikası gütmektedir. Bu topyekûn insanlık dışı uygulamalara karşı Özgürlük Hareketimiz ‘Tecridi kıralım, Faşizmi yıkalım, Kürdistanı Özgürleştirelim’ ve Türkiye’yi demokratikleştirelim hamleselliği çerçevesinde amansız bir mücadele başlatmış bulunmaktadır. Leyla Güven yoldaş şahsında başlatılan, Nasır Yağız Yoldaşla devam ettirilen, zindanlarla büyüyen ve dünyanın dört bir yanına dağılan Süresiz Açlık grevi direnişleri bu inkarcı- sömürgeci TC’nin bütün çirkin politikalarının sonunu getirecektir. Yoldaş Özgür tıpkı ismi gibi, tam da bu noktada bu onurlu ve muazzam direnişin ilk özgürleşeni ve abideleşeni oldu. Bizlere verdiği mesaj açıktı; Önderlik etrafında kesintisiz kenetlenme ve örgütlenmenin faşizmi bertaraf edeceği mesajıydı. Özgür yoldaşın anısının ancak bu şekilde takipçisi oluruz…”