Bayramda çocuklarının mezarına koştular

Sur’da eşine ender rastlanır bir direnişe imza atan gençlerin aileleri, bu bayramı da mezar başlarında karşılıyor. Başı dik anneler, tarifsiz acılarını yüreklerine gömüp gidenlerin anılarını yaşatacaklarının sözünü veriyor.

Yine bir bayram… Yine çocuklarını Sur’da kaybeden ailelerin yürek yakan özlemleri… “Yeter artık bizim çocuklarımız gitti başka ailelerin evine ateş düşmesin.” Bu sözler Sur direnişinde çocuklarını kaybeden ailelerin feryadı. Daha yaşamlarının baharındayken göç eden gençlerin yattığı mezarlara bakınca yazarın, “Ölü mü denir şimdi onlara” mısraları geliyor akıllara. Akranlarının aksine onlar inandıkları bedenler uğruna gözlerini kırmadan canlarını verdi, büyük bir minnet ve saygı duyulası koca yürekleriyle. Mezar taşındaki güler yüzlü fotoğrafları ve doğum tarihleri göze çarpıyor. Bir de ailelerin evlerinden farksız tutmadıkları mezarlığı çiçek bahçesine döndürdükleri menekşe, orkide, papatya çiçekleri. Her aile çocuklarının sevdiği çiçekleri ekerek, çiçekle çocuklarının yeşerdiğine, can bulduğuna inanıyor.  

Bütün yıl boyunca Perşembe günleri aksatmadan gittikleri Yeniköy Mezarlığı’ndaki şehitliği, evlerinin birer parçası haline getirdiler. Dayanışma halinde çiçekleri sulayan aileler, mezarı temizlemek için geldikleri gibi kolları sıvıyor. Sonra muhabbet koyulaşıyor çocuklarının mezarının başında. Aileler anlatıyor çocuklarını, ziyarete gelenler sessizce dinliyor derin hikayeleri… Abisini ya da ablasını kaybeden küçük çocuklar mezarlar arasında oyun oynarken, anneler bu üçüncü bayramdır çocuklarının mezarına sarılıyor.

Yan yana yatan Sur şehitlerinin bulunduğu bölümün başında Azad Kaya’nın çiçeklerin sarmaladığı mezarı duruyor. Sessizce Azad’la konuşan ve gözleri yaşlı anne dikkati çekiyor. Amed’in sıcağından etkilenmesin diye sarmaşık çiçeklerden çardak yaptığı çocuğunu mezarını bir taraftan temizliyor bir taraftan köyden getirdiği elma ve ekmeği çocuklara dağıtıyor. Her Perşembe köyden şehitliğe gelen annenin ağıtı yürek burkuyor. Bir süre oturduktan sonra “Azad’ı anlatır mısın?” sorusunu gözleri buğulu, “Ne anlatayım? Ne işe yarayacak? Konuşmayı unuttum acım bana yeter” diyor. Ve kaldığı yerden devam ediyor Azad’la konuşmaya…

Nahide Duman, 21 yaşında Sur’da şehit düşen Sinan Duman’ın (Felat Amed) annesi. Çocukları ve torunlarıyla birlikte mezar başında oturan anne, artık barışın gelmesi dileğiyle başlıyor sözlerine. “Bizim yüreğimiz yandı başka annelerin yüreği yanmasın. Evlat acısı zordur, başkası yaşamasın. Hala ölümler devam ediyor. Çocukları panzer altında eziyorlar. Şeriatta ve dünyada böyle bir şey yoktur. Müslüman olan bunu yapmaz. İktidar Müslüman olduğunu söylüyor. İnsanları öldüren Müslüman olamaz. Yazık günah neden Kürtleri öldürüyorlar. Anneler  olarak barış istiyoruz.

Bayram gelmiş neyimize. Biz ne yazdan kıştan ne de bayramdan ve düğünden tat alıyoruz. Çocuğumu kaybetmişim, bundan daha kötüsü var mı bir anne  için. Hiç bir şey çocuğumun yerini tutmuyor. Her gün mezarlığa geliyorum. Kara topraktan ses gelmiyor. Çocuğum kalkmıyor benimle konuşmuyor. Nasıl anlatayım? Geliyoruz, saatlerce oturuyorum çocuğumun baş ucunda. Ama yine de çocuğumun toprağına dokunmak bile bana huzur veriyor. Çocuğumun mezarını suluyorum. Kurak kalmasın, bedeni erken çürümesin istiyorum. Bunu bize yaşatanlar da benzer acıyı yaşasın.”

Çocuğunun fotoğraflarını öpüyor Ramazan Öğüt’ün annesi Elif Öğüt. Oğluna sesleniyor titrek sesle: “Kalk bayram geldi oğlum. Arkadaşların kıyafet alıyor. Biz de gidip sana alalım. 3 bayram oldu seni görmeyeli. Her gün mezarlığa geliyorum. Gelmediğim gibi bir şeyimi kaybetmiş gibi hissediyorum. Sabrım evde gelmiyor burası benim evimin bir parçası haline geldi.”

Kendisi gibi çocuklarını kaybeden ailelerle birlikte olunca acılarının hafiflediğini söylüyor: “Oğlum Ramazan’ın kıyafetleri hala dolabımda duruyor. Her ölüm haberi duyduğumda oğlumun öldüğü günü hatırlıyorum. Yeter artık, ölümler olmasın. Çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın. Artık kaldıramıyoruz. Bizim gibi yeni annelerle mezarlıkta tanışmak istemiyorum. Her geldiğimde çocuğu yeni ölen anneleri gördükçe acımız daha çok büyüyor. Bu bayram vesilesiyle barış olsun.”

Çocuğunu kaybettikten sonra bayramların nasıl geçtiğini anlatıyor: “Çocuklarıma kıyafet almaya gitmiyorum. Bayramın bizim için bir anlamı kalmadı. Devlet de duysun sesimizi, ölümlerle bu savaşı sürdürmesin. Herkesin evladı var. Kendi çocuklarını düşünsünler kim çocuklarına ‘terörist’ der. Bitirsinler bu acıyı son versinler ölümlere. Kürtler bir olsaydı Sur da yıkılmazdı çocuklarımız da ölmezdi. Yüreği yanmış bir anne olarak bu bayram gününde hakkımı, çocuğumu öldürenlere helal etmiyorum. Aynı acıyı yaşasınlar diyorum.”

Eşref Polat’ın annesi Gülsüm Polat çocuğunun mezarına ektiği laleleri suluyor. Onların çocuğuna can vereceğine inanıyor. Çocuğunu 3 bayramdır görmemenin, sarılamamanın tarifsiz acısını yaşadığını söylüyor. Yaşadığı sürece içinin acıyacağını ve evlat acısı çekeceğini belirtip ekliyor: “Oğlum ağzındaki lokmayı çıkarıp karşısındakine verirdi. Merhametli oğlum koşullar değişsin diye mücadele etti. Ama çocuklar ölüyor. El insaf! Yeter! Bayramda bile kana doymuyorlar. Ölene kadar çocuğumun yanında bayramı geçireceğim. Öldüğüm zaman da beni onun yanına gömsünler. Oğlumu kaybetmişim, ciğerim yanıyor, ev benim neyime. Oğlumun babası hastadır gelemiyor mezarlığa. Tek başıma gelip çocuğumla dertleşiyorum.”

Sur’da toprağa düşen Cihat Morgül’ün annesi Kadriye Morgül, 7 yaşındaki kızıyla birlikte gelmiş. “Bize bayram mı bıraktılar?” diye sitem ediyor. İlk göz ağrısı oğlunu kaybetmenin üzerinden geçen 2 seneye rağmen acısının taze olduğunu yaşlı gözlerle anlatıyor. Sonra ise “Kızım sürekli abisini soruyor. Bayramda daha fazla acıyı Kürtlere yaşatmasınlar” diyor.

İstanbul’da oturan ve her bayramda kızı Jiyan Yılmaz’ın mezarına gelen Lağiye Yılmaz ise mezar başında şunları söylüyor: “Herkes evinde sevdikleriyle bayramı geçiriyor. Bizler çocuklarımızın yanında mezarda geçiriyoruz. Çocuklarımızın hakkı yerde kalmasın. Bu ateşin üzerine bir su döksünler. Öldürdüğü her bir canın sorumlusu Erdoğan’dır. Kürtler bu saatten sonra birleşsinler ve şehitlerine sahip çıksınlar.”