Bayık: PKK’nin sözü ve eylemi birdir

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Rêber Apo ve PKK, ne söylediyse pratikte gerçekleştirdi. Sırf söylemi veya sırf pratiği esas almadı. Sözü ve eylemi birdir. Bu diyalektiği üst düzeyde hayata geçirdi” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, PKK’nin ilanıyla, yok dedikleri Kurdistan ve Kürt halkının var olduğunun, üstelik partileşmeyle özgürlüğünde ısrar ettiğinin görüldüğünü söyledi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, yaklaşan PKK’nin kuruluş yıl dönümü vesilesiyle ANF’nin sorularını yanıtladı. Söyleşinin ikinci bölümü şöyle:

Kadınların gruba dahil olması nasıl gerçekleşti ve karşılandı?

Rêber Apo, kadınları gruba dahil etmeyi esas aldı. Hareket daha Ankara’da yeni örgütlendiğinde, Türk sol örgütlerince bile çok tanınmadığı bir dönemde, ideolojik grup aşamasındayken kadınları katmak istedi. Daha köydeyken ailesine kulak asmadan hem kadınlara hem de çocuklara yönelik bir yaklaşım geliştirmişti. Ankara’da da kuruluş sürecinde köydeki gibi bir yaklaşımı esas aldı. Bunu daha da geliştirdi. Harekette kadın olmasını istedi. O süreçlerde hatta kadınların katılımı konusunda tartışmalar da oldu. Rêber Apo’nun yürüttüğü tartışmalar farklıydı. Harekete katılan kadınların doğru katılımıyla grubu güçlendireceklerini düşünüyordu. Kadın meselesine diğer arkadaşlardan daha farklı yaklaşıyordu.

Rêber Apo, kadını bir ulus gibi ele alıyordu. Egemenliğin düşürdüğü, hatta sınırsız düşürdüğü bir ulus olarak değerlendiriyordu. Tarih ile ilgili yaptığı araştırmalar sonucunda da kadın yaklaşımının dürüst ve temiz olduğunu görmüştü. Hz. İsa’yı sahiplenen ve cenazesinin etrafını saranlar kadınlardır. Hz. İsa da kadın konusu üzerinde durmuştu. Rêber Apo, tarihten sonuç çıkarmıştı. Hakikati, toplumu, tarihi esas aldığından ve amacı da özgürlük olduğundan toplum ve tarihte derinleşme yarattığı oranda toplum ve tarihin hakikatine ulaştı. Tarihte bir kopukluk ve terslik gelişmişse bunun kadında başlamış olduğunu gördü. Toplum, kadın köleliği temelinde gerçekliğini kaybetmiştir. Marx, tarihi ayakları üzerinde oturttum, diyor. Marx, her ne kadar söylemiş olsa da Rêber Apo, tarihi ayakları üzerinde oturtmadığını görüyor. Eğer oturtacaksanız kadın özgürlüğü temelinde oturtmalısınız ki tarih doğru gelişsin, toplum doğru gelişsin, bu temelde özgürlük ve demokrasi de doğru gelişsin. Rêber Apo, köydeki yaklaşımını Ankara’da daha da güçlendirdi, ardından yüksek bir seviyeye ulaştırdı. Feminist hareket 68 yıllarında çıkmış olsa da erkeğe tepki temelinde kurulmuştu. Böyle olmasına rağmen eğer doğru anlaşılırsa kadın gerçekliğini ortaya çıkarmıştı. İşte Rêber Apo, bu temelde toplum ve tarihe yaklaştı, bununla kadın hakikatine ulaştı. Özgürlük ve demokrasi amacına ulaşmak isteniyorsa bunun kadın özgürlüğüyle sağlanabileceğini gördü. Kadın özgürlüğünü esas almayan, özgürlük ve demokrasi için ne kadar mücadele ederse etsin amacını gerçekleştiremez. Kadın meselesine, reel sosyalizmde ele alındığı gibi; sosyalizmin geliştirilmesiyle, sosyalizmin iktidar olmasıyla kadının haklarına kavuşacağı şeklinde yaklaşmıyordu. Sovyet pratiğinde de bu açığa çıkmadı. Rêber Apo bunu da gördü. Bu nedenle özgürlük, demokrasinin ve sosyalizm amacının gerçekleşmesini istiyorsan bunun yolu kadından geçer, dedi. Kadında özgürlüğü geliştirmeden toplumda özgürlüğü geliştiremezsiniz. İnsanı esas aldığı için kadını ve erkeği esas aldı. Erkeği esas alırsanız ortaya erkek egemenliği çıkar. Mevcut zihniyet bu temelde gelişmiştir. Gelişen kişilik, gelişen yaşam ve gerçekleşen iktidarların hepsi bu temeldedir. Bu görülmeli. Eğer kadın ve erkek arasındaki var olan çelişkiyi ortadan kaldırmak istiyorsan kadını kaldırman lazım. Rêber Apo da PKK’de bunu esas aldı.

KADINI ÖLÜM UYKUSUNDAN UYANDIRDI

Kadın nasıl ayağa kaldırılacak? Kürt halkını nasıl ayağa kaldırmak istediyse, ölüm uykusundan uyandırmak, diriltmek istediyse, ölüme karşı durmasını sağladıysa, bunu kadın için de esas aldı. Hatta diyebilirim ki kadını ölüm uykusundan uyandırdı. Aslında ölüm uykusunda olan kadındı. Kadın, gerçekliğini kaybetmişti. Kürt halkı nasıl ki kendi gerçekliğini kaybetmişti, tarihinden, dilinden, kültüründen ve hakikatinden kopmuştu ve nasıl yok olmanın eşiğine gelmişti; kadın da bundan daha önce hakikatinden, tarihinden, renginden, kültüründen, kimliğinden, değerlerinden, her şeyinden koparılmıştı. Bu yüzden kadının yaşadığı kölelik, erkeğinkinden daha derindi. Rêber Apo, bundan dolayı kadın özgürlüğü erkeğin özgürlüğünü geliştirecek, kadının özgürleşmesi toplumun özgürlüğünü geliştirecektir, dedi. Hedefi özgürlük olanın, kadının özgürlüğünü esas alması gerektiğini söyledi ve bu temelde mücadele etti.

Bir tepki olarak ortaya çıkan feminist hareket, her ne kadar kadın sorununu dile getirmiş olsa da kadının sorunları nasıl çözüme kavuşturacağı konusunda bir hamle gerçekleştiremedi. İlk kez Rêber Apo, bunun teori ve ideolojisini geliştirdi. Yani kadını tepki durumundan çıkarıp hem kendisi, hem erkek hem de toplum için özgürlük mücadelesini geliştirecek bir yola koydu. Yani kadın özgürlük teorisini, onun ideolojisini ve bu temelde örgütünü ilk kuranın Rêber Apo olduğunu belirtebilirin. PKK’de kadın ordusu ve hareketi geliştiyse; kadın kendisi, insanlık ve toplum için büyük eylemler geliştirdiyse bu temelde gelişti. Kürt halkı dünyada nasıl örnek haline geldiyse Kürt kadınları da örnek oldu. Dünya kadınları üzerinde büyük etkiler yarattı. Dünya kadınları bugün PAJK’ı esas alıyor. PAJK’ı kim geliştirdi? Teorisini, ideolojisini ve örgütlenmesini kim geliştirdi? Rêber Apo’nun geliştirdiğini görüyor. Bundan dolayı Rêber Apo üzerine de araştırma yapmak, anlamak istiyorlar. Rêber Apo’nun şimdiden tarihteki yerini aldığını söyleyebilirim. Bu, giderek daha iyi anlaşılacaktır. Rêber Apo, kadın teorisini, ideolojisini ve felsefesini geliştiren, örgütlülüğe ve mücadeleye kavuşturan bir kişi olarak tanınacak ve tarihte de bu şekilde yerini alacak. Şimdiden bunu söyleyebiliriz.

Biliniyor, bir zamanlar “tüm dünya işçileri birleşin” diye bir slogan vardı. Bu sosyalizm, özgürlük ve demokrasi için mücadele edenler açısından bir maneviyat yaratıyordu. Bir amaç, bir ruh, bir duygu yaratıyordu, bu temelde özgürlük ve demokrasi mücadelesi, sosyalizm mücadelesi geliştiriliyordu. Bugün bu sloganın yanında farklı bir slogan daha geliştiğini ve dünyaya yayıldığını görüyoruz: Jin jiyan azadî. Bu slogan, dünya kadınlar üzerinde büyük etki yaratıyor, birlik oluşturuyor; sadece kadın birliğini değil, tüm toplum üzerinde etki yaratıyor. Toplum içerisindeki sorunları o çözüyor, toplumun birliğini o geliştiriyor. Önceleri “tüm dünya işçileri birleşin” sloganı nasıl ki özgürlük, demokrasi güçleri, sosyalist güçler üzerinde bir ruh, bir duygu oluşturuyorduysa, bir amacı, bir mücadeleyi geliştiriyorduysa şimdi de bunu kadın geliştiriyor.

Jin jiyan azadî, bütün toplumu etkisi altına alıyor, birliği geliştiriyor. İran’da İslam devletine karşı duranlar, bugüne kadar birleşemiyorduk, aramızdaki çelişkiler birleşmemize izin vermiyordu fakat kadın mücadelesi, atılan o slogan, serhildana öncülük eden kadınlar bizi birleştirdi, diyorlardı. Bugüne kadar bu birlik sağlanmamıştı, diyorlardı. Bu, Rêber Apo’nun yarattığı gerçekliğin pratikteki ispatıdır. Rêber Apo, 21. yüzyıla kadınların damgasını vuracağını söylemişti. Yani bundan sonra özgürlük ve demokrasi mücadelesi, kadın özgürlük mücadelesi temelinde gelişecek. Bu da her gittikçe yaşamda ifadesini buluyor. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Kendisini Kürt ve Kurdistanî hareket olarak adlandıranlar, ülkeden kaçarken, siz Kurdistan’a gitme kararı aldınız. Neden Kurdistan’a yönünüzü çevirdiniz?

Rêber Apo, PKK’yi kurduğunda, Harekete bazı gerçeklikleri kavrattı. Neydi bu hakikatler? Birincisi, işgalci ve soykırımcıların yarattığı toplumu, bu temelde oluşturduğu kişiliği ve zihniyeti değiştirmezsen bu kişilik ve zihniyetle işgalciliğe ve soykırıma karşı çıkamazsın. Değişim gerçekleştirmen gerekir, çünkü Türk devleti, Kürt toplumunu ortadan kaldırdı, Türk toplumu ve devletinin hizmetine aldı. Bu temelde bir zihniyet, kişilik inşa edildi. Yani Kürt ve Kurdistan ile hiçbir alakası kalmamış. Toplumda özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirmek istiyorsan öncelikle zihniyetin değiştirilmesi gerekir. Öncelikle kişilik sorunu üzerinde durdu. Kimse böyle bir sorunu hedeflemedi. Verili toplum ve kişiliklerle özgürlük ve demokrasi mücadelesini, sosyalizm mücadelesini geliştirilmek istediler. Ne kadar çalışıp fedakârlık yaptıysalar da fazla sonuç elde edemediler. Rêber Apo ve PKK’nin sonuç almasının nedeni buydu.

KAPİTALİST SİSTEME NET KARŞITLIK

Yine öncelikle kapitalist sisteme karşı durdu. Herkes o dönem kapitalizm iyi bir rol oynadığını, yani gelişme yarattığını söylüyordu. Rêber Apo, buna da karşı çıktı. Dedi ki, kapitalist sistem topluma karşıdır, insana karşıdır, toplumsal yaşama karşıdır. Bir sistem topluma karşı ise, toplumu ve toplumsallığı ortadan kaldırıyorsa insana karşıdır, insan yaşamına karşı demektir. Bu nasıl geliştiren bir rol oynayabilir? Bu doğru değildir. Tarihte, hiçbir sistem kapitalist modernite sistemi kadar toplum ve insan karşıtı olmamıştır ve bu kadar kötülük yapmamıştır. Kapitalizm, esasta insan ve topluma karşıdır, özellikle de Kürt halkına da karşıdır, çünkü Kürt halkı toplumsallığı temsil ediyor, kapitalist modernite sistemi de toplumsallığa karşıdır. Kapitalizm nasıl Kurdistan’da olumlu yönde gelişme rolü oynayabilir ki. Burada kendisinin ve PKK’nin farkını yarattı. Herkes kapitalizmi ileri görüyordu. Toplumu ortadan kaldıran kapitalizme gelişme diyorlardı. Rêber Apo buna karşı büyük bir mücadele geliştirdi. PKK eğer diğer partilerden farklıysa bir nedeni de budur.

İŞBİRLİKÇİ ÇİZGİYE KARŞI DURUŞ

Bir de Kürtlere karşı düşmanla iş birliği geliştiren çizgiye karşı da durdu. Bunu da halka ve Harekete anlatmak istedi. Tarihten sonuçlar çıkarmıştı. Kürtler ne zaman kendileri için mücadele etmeye kalkmışsa, mücadelelerin hepsi katliamlarla sonuçlanmıştı. Bunun bir sebebi önderliklerden kaynaklıysa da tek sebebi bu değildi. Tüm hareketlere bakacak olursak parçalayan, düşmanın safında yer alanlar vardı. Esasta düşman bundan sonuç aldı. Bu yüzdendir ki halkımız “kurmê darê ne ji darê be, dar nakeve” (ağacın kurdu ağaçtan olmazsa ağaç düşmez) diyordu. Bu bir gerçekliktir. Rêber Apo, Kürt halkının tarihini iyi anladığı için bundan da sonuç çıkarmıştı. Kurdistan’da eğer özgürlük ve demokrasi mücadelesi geliştirmek istiyorsan sadece kişilik sorunlarını çözmeyeceksin, sadece kapitalist sisteme karşı durmayacaksın; bunların yanı sıra düşmanın yanında yer alan, ihanet ve iş birlikçi çizgiyi de görmen, buna karşı da mücadele etmen gerekir.

Kürt halkı bu şekilde özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirebilir. Tamamıyla gücüne, imkanına güveneceksin, çözümü kendinde esas alacaksın ki özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirebilesin. Bunların tümü bu hareketin kuruluşunda vardır. Rêber Apo ve Hareketi iyi anlamak isteyenler bunları iyi anlamalıdır. Bunları iyi anlamayanlar Rêber Apo ve PKK gerçekliğini anlayamaz. Diğer bütün hareketler yok oldu; PKK ise 50 yıldır bütün komplolara, ihanetlere rağmen yüksek bir seviyeye ulaştı, dünya siyaseti üzerinde etkili ve halklar için umut oluyor. Bunun anlaşılması gerekiyor. Rêber Apo, Kürt halkını ölüme götüren sorunu tespit etti, buna karşı durdu. Bu farkı ısrarla gelişti, özgürlük ve demokrasi mücadelesi gelişti, umut oldu. Bu bir gerçekliktir.

ARTIK KURDISTAN’A ADIM ATILMALIYDI

Ankara’da ideolojik bir grup geliştirildi, burada geliştirilmesi gereken şey tamamlandı, artık Kurdistan’a doğru adım atılması gerekiyordu. Hareket içerisinde bu tartışıldığında hem içeriden hem de dışarıdan bu adımların önünü almak istediler. Bu hamlenin yerinde olmadığını söylediler; kim giderse ölür, diyorlardı. Herkese ölümü gösteriyorlardı, korku yaratarak hamlenin gerçekleşmesini engellemeye çalıştılar. Rêber Apo, buna karşı kararlı bir şekilde durdu. Bu engellerin mani olmasının önüne geçti. Onlar bu adımın atılmaması için ne kadar çalıştıysa Rêber Apo da hamle yapmak için bir o kadar çalıştı. Bu ideolojik bir savaştı. Rêber Apo, grup aşamasında ideolojik savaşı çok güçlü yürüttü. Bu nedenle Hareket gelişti. Nasıl ki kuruluş aşamasında ideolojik savaşı yürüttü ve Hareket bununla farkını yarattıysa, paradigmada değişime gittiğinde de kuruluş aşamasından daha güçlü bir ideolojik bir savaş yürüttü. Hareketi büyüten budur. Hareketin anlamı, ideolojisindedir. Bu ideolojiye göre önderliğinin, partisinin ve militanının oluşturulmasındadır. Eğer bu ideolojinin hakkını, bu ideoloji üzerinden yaratılan militanlık ve mücadelenin hakkını vermez ve esas almazsan tüm vaktini boşa harcarsın, kendini güçsüz bırakırsın. Gerçeklik budur.

Bu mücadelede Hareket kendisini ispatlamış, geliştirmişti, büyük bir güven yaratmıştı. Sisteme karşı büyük bir öfke ve kin yaratmıştı. Özgürlük ve demokrasi için büyük bir aşk yaşanıyordu. Güçlü bir güven, büyük bir iman vardı. Bundan dolayı bu adım atılmalıydı. Rêber Apo da zaten bu aşkı yaratmıştı. Bu aşkı, güveni ve imanı sağladı. Grubu her yönüyle hazırlamıştı. Hazırlıklar bu temelde yapılırsa hiç kimse bu hamlenin önüne geçemez. Önüne geçmek istediler, geçemediler. Hareket, Kurdistan için bu şekilde bir adım attı.

Ankara’da grup oluşturmak büyük bir sorundu ama oluşturulabildi. Bu temelde başka bir adım atılmalıydı. Bu adım da Kurdistan’da mücadele başlatmak olmalıydı. Eğer böyle olmasaydı; Ankara’da devam etseydi, Kurdistan’da pratiğe geçmeseydi, mücadeleyi geliştirmeseydi diğer hareketler gibi olurdu. Rêber Apo’nun geliştirdiği felsefeyle, geliştirdiği ideolojiyle, geliştirdiği kişilikle, mücadele için geliştirdiği yöntemle grubun Ankara’da kalması mümkün değildi. Başta Türk solu ile ortak yürütmek istediği mücadelede Türk solunun adım atmadığını gördüğünde Kurdistan’a da adım atmayı esas aldı. Çünkü amacında özgürlük, demokrasi vardı. Eğer bu amaçta kilitlenirsen her şeyini bunun hizmetine verirsen, hizmet etmeyen durumlardan arınırsan, kendine haram edersen kimse bu hamlenin önüne geçemez. Kurdistan için bir adım atıldıysa nedeni budur.

NE SÖYLEDİYSE PRATİKLEŞTİRDİ

O dönemlerde kimse hareketin böyle bir adım atacağına inanmıyordu. Özgürlük, demokrasi ve sosyalizm adına konuşuyorlardıysa da hamle yapmaktan korkuyorlardı. Örgütünü, mücadelesini kurmaktan korkuyorlardı. Bu dönemde reel sosyalizmin etkisi vardı, bu yüzden birçok kişi kendisini sosyalist olarak gösteriyordu. Konuşuyorlardı fakat iş pratiğe gelince geri çekildiler. Rêber Apo ve PKK’nin özelliği burada. Bunun görülmesi gerekiyor. Ne söylediyse pratikte gerçekleştirdi, esas aldı. Sözü ve eylemi birdir. Sırf söylemi veya sırf pratiği esas almadı. Bu diyalektiği üst düzeyde hayata geçirdi. Yaşama bu şekilde yaklaşan biri kazanır. Çünkü Rêber Apo’nun hedefi özgür bir yaşamdır. Özgür bir yaşam da mücadeleyle kazanılır. Bu nedenle kadro Kurdistan’a girdiğinde yaptığı propaganda ve konuşmasının, geliştirdiği pratiğin, gerçekleştirdiği hamlelerin, geliştirdiği yaşamın bütünlüklü olduğunu herkes gördü. Bu zamana kadar söylemi ve eylemi bir olan bir harekete, bir kadroya fazla rastlanmamıştı. Konuşmaları farklı, yaşamları farklı. Bu yüzden fazla inanmıyorlardı. Bu Hareketin kadrolarının yaşam ve söylemlerinin aynı bir olduğunu, söylediklerini pratikte de uyguladıklarını gördükleri zaman güvendiler.

Kürt halkı hem sömürgecilerden büyük darbe almıştı, bir de Kürt iş birlikçileri, Kürt hainlerinden büyük darbe almıştı. PKK, bu ikisine de karşıydı. Hatta Kurdistan sömürge ise bunun temelinde Kürt iş birlikçiliği ve hain Kürtler vardır, dedi. Kurdistan’da eğer özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirmek istiyorsan sömürgecilerin ayaklarını kıracaksın. Bunlar da Kürt hainleriydi. Bunu da pratiği ile ispatladı. Faşistlere karşı, hainlere karşı çıktı, hesap sordu. Bu nedenle süratle gelişti. Çünkü halk, Hareketin yaşamının kendi yaşamından farksız olduğunu gördü. Kendileri için özel yaşam kurmuyorlardı, kendileri için maddi imkan peşinde değillerdi, her şeylerini halkın özgürlüğünün ve demokrasinin hizmetine koymuşlardı, bunun için her bedeli göze alıyorlardı. Halk buna inandı. Rêber Apo da diyor; halk söylemlerden ziyade arkadaşların yaşamlarına bakıyordu, ahlaklarına ve verdikleri mücadeleye baktı, öyle inandı, bu şekilde kabul etti. Bu bir gerçekliktir. Hareket büyük geliştiyse bu nedenle gelişti. Herkes verdiği mücadeleyi, sürdürdüğü yaşamı gördü, öyle inandı. Dışarıda da zindanda da... Birçok hareket zindanlarda teslim oldu fakat PKK dışarıda işgalcilere, hainlere, faşistlere karşı nasıl durduysa, adaleti sağladıysa zindanlarda da işgalci ve sömürgecilere karşı durduğunu gördü halk. Ağır bedeller verdiğini gördü. Özellikle zindanlarda teslim olmayanlar toplum içerisinde kabul edilirler. Hareket halkın içinde süratle yayıldıysa bu nedenledir.

ÇOK GÜÇLÜ İDEOLOJİK SAVAŞ

Hareket Ankara’da, düşmanın merkezinde nasıl ideolojik bir savaş geliştirdiyse Kurdistan’a girdiğinde de çok güçlü ideolojik bir savaş geliştirdi. Esas güç ideolojidir. Eğer hakkını verirsen, ideolojin doğruysa hiçbir güç önünde duramaz. Hareketin ideolojisi doğruydu. Bu temelde yürütülen mücadele de doğruydu. Bunu halk gördü ve bu yüzden güvendi, kadro ve Hareketi kucakladı. Hareket geliştiyse bununla gelişti. Diğer hareketlerin gerilemesinin nedeni de buydu. Düşman gerçekliğini, Kürt toplumunun gerçekliğini anlamamışlardı, buna göre bir örgütlülük ve mücadele geliştirmediler. İlk kez Rêber Apo bunu geliştirdi; bu nedenle halk nezdinde kabul gördü, bu nedenle gelişti.

Yönünü Kurdistan’a döndüğü zaman da Ankara’daki kadro yapısının tecrübesi yoktu. Yeni atılmıştı büyük bir mücadeleye. Hem de Kurdistan’da... Bunun için tedbirli girmeleri gerekiyordu. Rêber Apo daha o süreçlerde bazı Kürt hareketleriyle konuşmuş, işgalciliğe ve sömürgeciliğe karşı birlik kurmak istemişti. Onlar Rêber Apo’yu tehdit etmişlerdi. Bu ideolojiyi Kurdistan’a taşırırsan, bu temelde bir ideoloji geliştirirsen ayaklarınızı kırarız, demişti. Rêber Apo, Kurdistan’da hareketi geliştirdiği zaman bunu göze aldı. Hareket darbe almamalıydı. Bu karar alındığında, bu hamlenin ne kadar sürede sonuç alacağı belli değildi. Bir güven, cesaret ve kararlılık vardı fakat ne kadar sonuç alacağı, eğer sonuç alırsak da ne kadar süre gerekiyor belli değildi. Büyük darbe alma ihtimali de mümkündü. Bunun tedbiri alınması lazımdı. Bu nedenle Kurdistan’ın içine girmedik, sınırlarında başladık. Bir tehlike olduğunda ona göre hareket etmek için… Bir de Kurdistan’da kadroya ihtiyacımız vardı; buralarda daha çok öğrenci, emekçi vardı. Buralarda daha hızlı kadro yetiştirilebilirdi. Buralarda sonuç alırsak farklı hamleler geliştirebilirdik ve böyle de oldu, çünkü Kürt halkının tarihinden, değerlerinden koptuğunu biliyorduk.

Biz de tecrübesizdik. Her ne kadar cesaretimiz, kararlılık ve inancımız olsa da mücadelede yeniydik ve tecrübesizdik. Bu gerçeklikler birleşince tehlike yaşama ihtimali de mümkündü. Belki büyük bir tehlike de yaşayabilirdik. Bu nedenle tedbir alınmalıydı. Kurdistan’a bu temelde gidiş gerçekleşti. Rêber Apo diyor ya; Amed’de biriyle konuştum. Bana, bu tahtayı görüyor musun? Biz bu tahta gibi olmuşuz. Bu nedenle konuşmalarının fazla bir etkisi olmuyor. Kuruyan ağacı ya da tahtayı yeşertebilir misin, diyor. Yani bu duruma düşürülmüşüz, diyor. Bu bir gerçeklikti. Kürt halkı artık son nefesini veriyordu. Bir insan ağır hastalandığında serumla biraz daha ömrünü uzatırsınız ya Kürt halkı da böyle bir durumdaydı. İlk başlarda; sizin her şeyiniz iyi, melek gibisiniz fakat bu sorun çok büyük, çok zorlu. Sizin arkanızda aşiret, aile ve imkânınız yok. Aşiretler vardı, dinler vardı, ayaklandılar ama başaramadılar da siz mi başaracaksınız, diyorlardı. Gerçekliği kavratana kadar uzun bir zamana ihtiyacın olduğunu anlıyorsunuz. Ankara’da hakikatimizi ne kadar geç anladıysak Kurdistan’da da Kürt halkının hakikatini onlara kavratana kadar, ölüm uykusundan uyandırana kadar uzun süre harcadık ve birçok zorlukla karşılaştık. Bunun sonucunda halk uyandı, ayaklandı ve bugün güzel bir halk, örnek bir halk oldu.

TOHUMU KURDISTAN’A EKMELİYDİK

Hareket her ne kadar Ankara’nın merkezinde doğmuş olsa da gelişecekse Kurdistan’da gelişmeli. Çünkü Kürt ve Kurdistan adına özgürlük ve demokrasi mücadelesini veriyorsun. Bu mücadelenin ilk tohumları Türkiye metropollerinde atılmış olabilir ama tohumu Kurdistan’da ekmelisin. Bu tohumu Kurdistan’da ekmezsen Ankara’da yeşermez. Teorisini, ideolojisini geliştirebilirsin hatta kadrolarını da yetiştirebilirsin fakat bunların tümü Kurdistan’da sonuç alacak. Bunları Kurdistan’a yerleştiremezseniz, bu temelde bir mücadeleyi geliştirmezseniz Kurdistan için özgürlük ve demokrasi mücadelesi geliştiremezsiniz. İşte bu nedenle Rêber Apo her şey kendi kökü üzerinde yeşerir, büyür, gelişir, diyor. Kökümüz de Kurdistan’dı, Ankara değildi. Rêber Apo bundan dolayı ısrar etti, engellere karşı kararlı durdu ve bu adımı attırdı.

Döndüğünüzde toplumsal, siyasi, ideolojik yönüyle nasıl bir Kurdistan vardı, hangi tehdit ve saldırılarla karşı karşıya kaldınız, çalışmalarınız ne gibi sonuçlar doğurdu?

Kurdistan’a gittiğimizde önümüzde birçok engel vardı. Hem kendilerine yurtsever, solcu diyenler engelliyordu hem de her ne kadar istemi olsa da Kürt halkının kendisi için bir mücadele geliştirebileceğine inancı yoktu. Düşmanı biliyorduk. Yine özgürlük, demokrasi ve sosyalizm için çalışanların da engel olmalarını da bir yere kadar anlıyorduk fakat Kürt halkının bu kadar güvenini yitirmesi büyük sorundu. İlk başlarda birçok yönden zorluklarla karşılaştık. Zaten maddiyat anlamında imkânımız yoktu. Tecrübe yönüyle tecrübemiz de yoktu. Bir de bu şekilde engellerle karşılaşıyorduk. Bunların tümünü irade, iman, cesaret ve kararlılıkla zayıflattık da Hareketi geliştirdik. İdeolojik bir savaş ile imkân yarattık, kendimizi anlatabildik, önümüzdeki engelleri kaldırabildik. Faşist ve hainlere karşı da pratiklerimizle tamamladık. Faşist ve hainlere karşı bir taktik yürüttük. Tüm bunlar, Hareketin önündeki engelleri zayıflattı, geliştirdi. Hareket, ideolojik olarak çıkış yaptı ve politik bir hareket olarak da gelişti. Daha büyüdü. Öğrenci, köylü, işçi, esnafın içine girdi; giderek Hareketin temeli Kurdistan’da büyüdü, güçlendi. Bu yönüyle Hareket sadece ideolojik değil bunun yanı sıra politik bir harekete de dönüştü.

Bu durum, gelişme kaydetmesi kadar engeller de yaratıyordu. Bu sorunların da çözülmesi lazımdı. Rêber Apo, geliştiğini gördükçe daha da geliştirmek istedi. Bu temelde Dikmen’de toplantı yapıldı. Bu toplantının parti tarihimizde özel bir yeri vardır. O güne kadar Hareketi yürüten Rêber Apo’ydu. Rêber Apo, Hareket artık politik bir harekete dönüştü, tek başıma yürütemem, bir yönetiminin oluşturulması gerekiyor, dedi. Dikmen Toplantısı’nda yönetim belirlendi. Yürütülen pratik üzerinden değerlendirmeler yapıldı, Kurdistan’da nasıl bir pratik yürütülmeli konusunda tartışmalar yürütüldü ve kararlar alındı. Bu toplantı Kurdistan Hareketi’ni daha da güçlendirdi, geliştirdi, böyle bir etki yarattı.

MİT VE DEVLETİN KONTROLÜNE GİRMEDİ

Rêber Apo önceleri de bazı toplantılar yapmıştı, Hareketin gerçekliğini kadroya kavrattığı bu toplantılar da kadro üzerinde büyük etki yaratmıştı. Hatta bu dönemde dergi, gazete gibi şeyler elimizde yoktu fakat tüm arkadaşların propagandaları birdi, birbirleriyle aynı konuşuyorlardı, konuşmaları aynıydı, herkes şaşırıyordu. Legal bir örgütleri yok, gazeteleri de yok, dergileri de yok fakat bunlar nasıl olabiliyor da aynı konuşabiliyor, diyorlardı. Bu doğruydu. Burada da Rêber Apo, diğer hareketlerden farklı geliştirdi. Onlar gibi başlamadı. Onlar gibi başlamadığı için Hareket, MİT ve devletin kontrolüne girmedi. Duyana kadar da Hareket örgütlenmişti. Yani bu tehlikeden sıyrıldı. Bu da çok önemliydi. PKK’nin gelişmesinin bir nedeni de buydu.

Rêber Apo gittikçe büyüyen Hareketi politik bir grup hareketi olmaktan çıkarıp bir Parti Hareketi haline nasıl dönüştüreceğini düşünüyordu. İlk başlarda nasıl ideolojik bir hareketi politik bir harekete dönüştüreceğini düşündü ve politik bir harekete kavuşturduysa bu kez daha ilerletmek, partileştirmek istedi. Bunun için kadroya dönük ideolojik değerlendirmeler yaptı, kadroyu eğitti. Bir yandan ise artık pratik gelişti, halkı eğitti. Gelişen pratik ile düşmanı uyardı. Düşman bunun önüne geçmek istedi. İlk başlarda kendisi müdahale etmedi, bazılarının aracılığıyla müdahale geliştirdi. Neden? Çünkü kendisi müdahale etse halkta, Türkiye’de, sol içerisinde nasıl anlaşılacaktı? PKK büyük bir hareket olduğu için devlet buna karşı duruyor, müdahale ediyor şeklinde anlaşılacaktı. PKK’ye hizmet etmemesi için böyle bir yönteme başvurdu. Böyle anlaşılmaması için bazı grup, aşiret ve faşistleri devreye koydu. Bunların yoluyla önünü kesmek istiyordu. Bu nedenle Antep’te Heval Haki Karer katledildi. Tarihimizde Ankara ve Dersim’da bazı şehadetler yaşandı fakat büyük şehadet Haki Karer’in şehadetiydi.

ESAS İLKE YOLDAŞLIKTIR, BU BİR ÖLÇÜDÜR

Erkek arkadaşlarda yaşanan ilk şehadetimiz, Ankara-Tuzluçayır’da Ali Doğan Yıldırım arkadaşın şehadetiydi. Bu da kaza sonucu yaşandı. Ardından Aydın Gül’ü Dersim’de şehit düşürdüler. Bunlardan sonra Heval Haki Karer, Antep’te şehit düştü. İlk şehit düşen kadın arkadaş ise Pazarcık’ta Besê Enuş arkadaştı. Bunları da bilmek lazım.

Heval Haki Karer’in katledilmesi öyle normal bir katliam değildi. Bu katliam ile Hareketin sonunu getirmek istediler. Heval Haki Karer ile başladılar, Rêber Apo ile tamamlamak istediler. Bu büyük bir korku yarattı. Bu nedenle bazıları koptu. Yani korktular, çünkü düşmanın verdiği mesaj bu temeldeydi. Eğer böyle devam ederseniz hepinizi ortadan kaldırırız, mesajını verdiler. Rêber Apo da bu mesajı almıştı. Rêber Apo’nun özelliklerinden biri de şehadetlere önem vermesiydi, yoldaşlığı çok önemsiyordu. Rêber Apo’nun geliştirdiği partileşme de esas ilke nedir? Yoldaşlıktır. Yoldaşlıkla hiçbir zaman ters düşmeyeceksin, büyük bir yoldaşlık yaşayacaksın ve yaşatacaksın. Bu bir ölçüdür. Kendinde bunu geliştirmeyen kendisine PKK militanıyım, diyemez. Rêber Apo yoldaşlığı esas aldığı için Heval Haki Karer şehit düştüğünde bu şehadeti partileşmenin temeli yaptı. Heval Haki Karer’i böyle yaşattı. Çünkü yoldaşlık için yaşıyorsan bu yoldaşlığı büyük yaşatmalı, yoldaşlığı ölümsüzleştirmelisin. Rêber Apo bu şehadeti PKK’nin kuruluş vesilesi yaptı. Haki, PKK’dir, dedi. Heval Haki’nin özelliklerini de PKK’de geliştirdi. PKK geliştiyse bununla gelişti. Bir de bu şehadete bir anlam yükledi. Her şehadeti PKK’nin mücadeleyi geliştirmesi yönünde bir halka haline getirdi. O vakte kadar Kurdistan’da ölülere bir yaklaşım vardı; yas tutuluyordu. Rêber Apo bunda büyük bir değişim yarattı. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi için şehit düşenler için yas olmaz, ona layık olman gerekir, dedi. O’nun tutumunu, umudunu, mücadelesini devam ettireceksin ve yerine getireceksin, dedi. Yaklaşım bu temelde olmalı. Bu da Kürt halkının kültüründe büyük bir değişim yarattı. Bu yeni bir kültürdür. Yeni bir zihniyettir. Hareketi partileşmeye düzeyine getirdi. Hareketin programını yazdı, dağıttı ve kadronun bu program üzerinde tartışması gerektiğini belirtti. Hareket partileşmeye doğru gidiyor; bunu anlatmak, kadronun kendisini hazırlamasını istedi. Çünkü yapılan bu hamlede kadrodan yeni şeyler isteniyor. Kadro eğer buna göre kendini hazırlamasa o zaman bu hamle boşa çıkar, tersine döner. Bu nedenleydi.

Rêber Apo, hem bu şehadeti büyük yaşattırdı hem bu temelde program yazdı. Hareketin partileşme süreci için halka toplantılar yaptı, birçok tartışma da gerçekleştirdi. Elazığ, Amed’de tartışmalar yürütüldü, farklı birçok yerde tartışmalar devam etti. Bunların hepsi kongre hazırlığı içindi. Rêber Apo bu süreci geliştirdiği dönemde Hilvan’da da Heval Halil Çavgun şehit düşürüldü. Heval Haki Karer’in afişleri asıldığında polisler, faşistler, bir aşiret de vardı; adı Süleyman’dı, bağlantıları devletle, MHP ile vardı ve birlikte hareket ediyorlardı. Hilvan onların elindeydi. İstedikleri gibi, keyiflerine göre hareket ediyorlardı. Devlet onlardı. Devlet, halka karşı olduğunu açık bir şekilde belli etmiyordu, bunları öne çıkarıyordu. Devlete karşı tepki toplanmasın diye bunları ön plana çıkarmıştı. Yapmak istediklerini onların yoluyla yaptırıyordu. Böyle bir durum vardı. Afişler asıldığında polisler, faşistler ve Süleyman aşireti Heval Halil Çavgun’u şehit düşürüyor. Polis mermisiyle şehit düşmüştü. Sonra bu polisi Suruç’a götürüp tasfiye ettiler. İntikamı böyle alındı.

İLK KEZ HİLVAN’DA HALK İKTİDARI

Hilvan’da büyük bir mücadele geliştirildi. Bu mücadele verildiğinde Hareketin ne silahı ne de askeri gücü vardı. Faşistlere ve hainlere karşı silahlı propaganda taktiği yürütülüyordu. Şahıslar esas alınıyordu. Fakat Hilvan’da Hareket büyük bir sorunla karşılaşmıştı. Ellerinde ne silah var ne örgütü var ne de tecrübesi vardı. Mücadele etmeselerdi Hareketin mücadelesi sona erecekti, çünkü o sürece kadar yapmış olduğu bir propaganda var ve yürüttüğü bir pratik var. Halkta güven gelişmişti. Halil Çavgun birileri tarafından katledilmiş, intikamı alınması gerekiyordu. Toplum bunu bekliyor. Eğer bunu yaparsan halk sana güvenecek yapmazsan güvenmeyecek. Bu nedenle Heval Halil Çavgun şehit düştüğünde Hareket açısından çok önemli bir sorun ortaya çıktı. Hareket devam edecek mi etmeyecek mi? Heval Haki şehit düştüğünde böyle bir sorun nasıl karşımıza çıktıysa Heval Halil Çavgun şehit düştüğünde de aynısı oldu. İşte Rêber Apo bunlara karşı mücadele gerekir, dedi. Hatta zaman tanıdı arkadaşlara, bu zamana kadar netice elde edilmesi gerekir, dedi. Süleyman aşiretine dönük yürütülen mücadelede aşiret büyük darbe aldı. Ellerindeki her şey alındı. Belediye de dahil her şey halkın hizmetine girdi. Halk, Hilvan’da karar alıyordu, kendileri kararı uyguluyordu. Hilvan’ı onlar idare ediyordu. Her şey halkın elindeydi. Hilvan’ın köy ve şehirlerinde iktidar ne devlet ne Süleyman aşiretindeydi; halkın kendisindeydi.

İlk defa bir Kürt kadını, dayika Durê Belediye Başkan Yardımcısı oldu. Bunun Kürt tarihinde önemli ve özel bir yeri var. Kaldı ki dayika Durê okumuş da değildi. Halktan biriydi. Fakat Harekete karşı güçlü inancı vardı. Halka yönelik Hilvan’da yapılan zulmü yaşamıştı, görmüştü. Her şeyi gözleriyle görmüştü. Bu nedenle büyük bir öfkesi vardı. Hareket intikam almak istediğinde ilk yardım eden O’ydu. Hilvan’da halk çalışmaları yürüten O’ydu. Bu yüzden halk O’nu belediyeye taşıdı. Bu, halkın zihniyetinde büyük bir değişim demekti. Rêber Apo’nun toplum içerisinde geliştirmek istediği zihniyet orada gerçekleşmişti. Kürtler tarihte birçok kez savaşmıştı fakat ilk kez halk iktidarı elde etti. Bu da Kürt halkı tarihinde yeni bir durumdu. Bunların hepsi yeni bir zihniyet yeni yaşam geliştiriyordu. Hilvan’da sonuç aldığımızda, etkisi sadece Hilvan’da değil birçok alan üzerinde oldu. Batman, Riha, Mêrdîn üzerinde hatta Dersim üzerinde etkisi oldu. Harekete karşı hem kadroda hem de halkta büyük bir inanç gelişti. Bu, Hareketi daha da büyüttü.

Kurdistan’da işte Siverek’te Celal Bucak vardı. Büyük bir haindi. Tabii ilk önceleri böyle değildi. Düşman onu tutukluyor, sürgün ediyor, zindan atıyor fakat ardından teslim alıyorlar. Hain olmuştu; artık devlet için çalışıyordu. Siverek’teki zulüm Hilvan’dakine göre daha fazlaydı. Her şey Celal Bucak’ın elindeydi. Türk devleti Hilvan’da Süleyman aşireti eliyle yürüttüğü siyaseti, Siverek’te de Celal Bucak eliyle sürdürüyordu. Halk, Celal Bucak’ı görüyordu, devleti değil. Devlet ne diyorsa onu yapıyordu. Onaylarının olmadığı bir şeyi yapamazlardı. Herkesin onların hizmetinde olması lazımdı. Ancak bu şekilde yaşayabilirlerdi. Celal Bucak, Hilvan’a müdahale etmemesi halinde Siverek’in de elinden gideceğini anladı. Hilvan’ı Hareket’in denetiminden çıkarmak için Hilvan’a saldırmak için hazırlandı. Hareket bunu anlamıştı. Celal Bucak’a karşı bir mücadele geliştirilmezse Hilvan’ı koruyamayacaktı. Bir de halk içerisinde Harekete karşı inanç gelişmişti. İşgalcilerin ayakçılığını yapan büyük hainlerin ayakların kırılması sonucunda Kurdistan’da ihanet ortadan kaldırılabilir, demokrasi ve özgürlük daha güçlü geliştirilebilirdi. Bu nedenle Hareket bunu gündemine aldı. Hareket Hilvan’da tecrübe de kazanmıştı, biraz imkân da elde edilmişti. Ancak Hareket’in daha da büyümesi için bazı askeri adımların da geliştirilmesi gerekiyordu. İmkân vardı. Siverek’le bir diğer hedef ise mücadeleyle gerillalaşmaktı. Burada silahlı propagandayı geliştirmek, bununla gerilla düzeyine ulaşmak ve gerillayı Botan’a yerleştirmek hedefti. Rêber Apo bu temelde de mücadele geliştirdi. Hatta bir silahlı propaganda hareketi hangi temelde oluşturulur diye bir yazı yazıp arkadaşlara verdi. Yönetimi de oluşturuldu. Görevleri, Siverek’te silahlı bir hareket geliştirmekti. Silahlı bir hareketin gelişmesi için de halkın içinde çalışma yürütülmeliydi, toplumsal bir zemin yaratılmalıydı ki bunun üzerinden silahlı bir hareket geliştirilebilsin. Bunun için de bazı çalışmalar yapıldı.

Siverek’te faaliyete başladığımız zaman özgürlük ve demokrasi, sosyalizm için mücadele ettiklerini söyleyen birçok farklı hareket de vardı. Fakat Celal Bucak’a karşı çıkmıyorlardı, korkuyorlardı. Bu nedenle bir şey yapmıyorlardı. Bir mücadele başlattığımız süreçte Celal Bucak, mücadelenin geliştiğini gördü, kim tarafından ve nasıl bir mücadele yürütüldüğünü anlamak istedi. Bunun önüne geçmek de istedi. Fakat Cuma Tak buna karşı cesaretli ve kararlı bir tavır sergiledi. Bu arkadaşın babası da Celal Bucak’ın yanında yer alıyordu. Celal Bucak’ı gören herkes onun karşısında ayağa kalkarken Cuma Tak ayağa kalkmaması üzerine onu öldürmek istiyorlar. Fakat Celal Bucak, herkes bana karşı saygıdan dolayı ayağa kalkarken Cuma’nın neden kalkmadığını, kim olduğunu anlamak için öldürmelerine izin vermiyor. Herkesin önünde ayağa kalkarken neden kendisinin ayağa kalmadığını soruyor. O “ben ne için ayağa kalkayım ki” diye cevap veriyor. Celal Bucak, Cuma’nın oranın halkından biri olmadığını sanıyor, diyor; “sen nerelisin, benim kim olduğunu biliyor musun” diyor. “Seni tanıyorum, Celal Bucak’sın ve babam da senin yanında” cevabını alıyor. Celal Bucak o an adamlarına “geri dönelim, gidelim” diyor. Yani durumu anlıyor.

SİVEREK’TE EKSİK VE YANLIŞLIKLAR YAŞANDI

Siverek mücadelesi böyle gelişti. Hedef Celal Bucak’tı. Eğer ona darbe vurulursa diğerleri savaşmayacaktı. Ki Hilvan’da bu sonuç ortaya çıkmıştı fakat bu olmadı. Arkadaşlar darbe vurmak istedi ama Salih Kandal şehit düştü. Celal Bucak ve adamlarına karşı geliştirilen saldırıda sonuç alınmıyor, Celal Bucak yaralı bir şekilde kurtuluyor. Bu yüzden Siverek’te örgütlenen savaş Rêber Apo’nun belirlediği hedef doğrultusunda gerçekleşmedi. Bazı eksik ve yanlışlıklar yaşandı. Kürtler arası savaşta, aşiretler arası savaş burada da gelişti. Kürtler arasında gelişen bu tarz savaşa “Şerê Kozik’a” (Mevzi savaşı) deniyor. Devlet bu savaşı Kürtler arasında geliştirmiş, Kürtler buna alışmıştı; dolayısıyla Rêber Apo’nun geliştirmek istediği savaş doğrultusunda gelişmedi. Bundan dolayı birçok şehit de verdik. Doğrudur, birçok hamle de gerçekleştirdik; Bucakların gücünü epey zayıflattık fakat tam olarak amaçladıklarımıza ulaşamadık.

DEVLET BİZZAT DEVREYE GİRDİ

Devlet bu şekilde devam ederse Hareketin önünü alamayacağını anladı. Bizzat müdahale etme kararı aldı. O sürece kadar faşistleri devreye koydular sonuç alamadılar, aşiretleri, ağaları devreye koydular sonuç alamadılar. Hatta kendilerine yurtsever hareketiz diyenleri dahi devreye koydular, yine sonuç alamadılar. Bizzat müdahale etmeye mecbur kaldılar. Şimdi Rojava’da olduğu gibi. Rojava’da da önce El-Nusra’yı Kürtlerin üzerine saldılar sonuç almadılar, DAİŞ’i Kürtler üzerine saldılar yine sonuç alamayınca kendileri harekete geçti. Bu da Türk devletinin gerçekliği. Kenan Evren, Hilvan-Siverek’in üzerinde helikopterle uçtuğumuzda askeri darbenin yapılması kanaatine vardım, dedi. Artık bu şekilde devam edemeyeceklerini düşündüler. Bunun için de Maraş’ta bir adım attılar. Yani Kürt halkına bir mesaj vermişlerdi. Kürt halkı destek çıkmamalı, elini çekmeli, eğer devam ederseniz Maraş örneği ortada. Alevi Kürtlere yönelik Maraş’ta katliam yapıldı. Çünkü Hareket ilk önce buralarda; Antep ve Maraş dolaylarında çalışma yürütmüştü. Böyle bir mesaj vermek ve korku yaymak istediler. Halk Hareketi’nin Maraş’ta da geri adım atmadığını, aksine mücadeleyi daha da geliştirmek istediğini görünce müdahale etme kararı aldılar. Adım adım askeri darbeyi gerçekleştiriyorlardı. Rêber Apo da Hareketi adım adım kongreye götürme çalışmalarını yürütüyordu. Bir yandan da askeri darbe hazırlığının olduğunu gördüğü için Türk solunu uyarmak istedi. Darbe gerçekleşirse kopukluk olmasın, tedbir alsınlar diye. Bir de tek bir hareket darbe karşısında duramaz, darbe karşısında ittifak geliştirmek gerekir diye kavratmak istedi. Türk sol hareketlerinin kendi içerisinde ve PKK ile aralarında ittifak geliştirmek istedi. Faşizme karşı bu şekilde savunma yapılabilirdi fakat bundan da bir sonuç çıkmayınca Rêber Apo artık tüm gücünü partileşmeye yatırdı. Partileşme için yürüttüğü mücadeleyi Birinci Kongre’ye taşıdı.

Birinci Kongre kadroda nasıl bir ruh ve ölçü geliştirdi, nasıl bir değişim oldu?

Yapılan toplantılar ardından kongrenin gerçekleşmesi kararı alındığında bu vasıf Rêber Apo’ya verildi. Son toplantı Amed’de yapılmıştı. Bu karar o toplantıda alındı. Kongrenin selameti açısından, Hareketin darbe almaması için gizli yapılması gerekiyordu. Kongrenin ne zaman, nerede yapılacağını, kimlerin katılacağını kimsenin bilmemesi gerekiyordu. Düşmanın duyması halinde kongre gerçekleşemez ve büyük darbe de yenirdi. Düşman farkına varmasın ve kongre sağlıklı sonuçlansın diye Amed’de yapılan toplantıda kongrenin mesuliyeti Rêber Apo’ya verilmişti. Rêber Apo tüm hazırlıkları yapacaktı. Rêber Apo, Heval Abbas ve Seyfettin Zoğurlu’yu kongre hazırlıklarını yapmaları için görevlendirdi. Kongreye gidiliyordu ve acaba bu kongre selametle tamamlanabilecek miydi; bu bizim için çok önemliydi ve ciddi bir sorundu. Çünkü Kurdistan’da bazıları hareketlilik geliştirmek istemişti. Ancak bunlar kendilerini örgütlemeden ve harekete geçmeden düşman duymuş, onlar henüz harekete geçmeden düşman harekete geçmiş ve büyük darbe vurmuştu. Bu tecrübe de vardı. Bu yüzden tüm tedbirlerin alınması gerekiyordu. Darbe almamak için kongreye gidilmeliydi.

Hem Önderlik hem de bazı arkadaşlarda heyecan yaşanıyordu. Bir yandan kongreye gidiliyor; bu başlı başına bir heyecan yaratıyordu, diğer yandan darbe almamak için dikkatli olmamız gerekiyordu. Rêber Apo bu iki arkadaşla beraber hazırlık yaptığı için düşman duymadı. Hangi mıntıkadan kim katılacaksa sadece o arkadaşlar bilmeliydi. Yani kongrenin yerini, zamanını bu arkadaşlar dışında kimsenin bilmemesi gerekiyordu. Kongreye kimlerin gelmesi gerekiyordu? Alanlarda Hareketin temsil edilebilmesi için alanlarda pratik yürüten, yönetim olanların kongreye gelmesi gerekiyordu. Rêber Apo bu temelde hazırlık geliştirdi. Kimsenin duymaması, görmemesi için arkadaşlara bazı adresler verilmişti ve arkadaşlar o adreslerden kongre yerine götürülüyordu.

Kongre’nin Amed’in Lice ilçesinin Fis köyünde yapıldı, biliniyor. Seyfettin Zoğurlu arkadaşın köyünde yapıldı, onların evinde yaptık. Bu vesileyle Zoğurlu Ailesi’ne saygılarımı iletiyorum. Gerçekten bu aile hareket için büyük hizmetler sundu. Düşman sonradan kongrenin o evde yapıldığını anlayınca aileden intikam almak için aileyi işkencelerden geçirdi, katledip şehit düşürdüler, sağ kalanları da bir yerde yaşayamaz duruma getirdiler. Her şeylerini ellerinden aldılar. Kalanları bu şekilde Harekete karşı kullanmak için teslim almak istediler fakat aileden tek kişi dahi düşmana teslim olmadı. Her şeyleri ellerinden alındı fakat yine de teslim olmadılar. Davalarına, Harekete sahip çıktılar. Bu nedenle Hareketimiz içerisinde önemli bir rolleri var. Bu görülmeli. Bu aileye karşı her zaman minnet ve saygılarımızı iletmemiz gerekir. Bu da amacı gerçekleştirmekle, Hareketi büyütmekle olur.

PKK’NİN RESMEN KURULUŞ KONGRESİYDİ

Birinci kongre, PKK’nin resmi olarak kuruluşunu ifade eder. Çünkü o zamana kadar parti değildi, partileşme doğrultusunda atılan adımlardı. Bu adımla Hareket partileşmesini tamamladı. Parti kimliği ile çalışmalarına başladı. Rêber Apo program yazdığında ve birçok toplantı gerçekleştirdiğinde kadro sorun yaşamasın ve yaşatmasın diye partileşmeyi kadroya kavratmaya çalıştı. Çünkü partileşme öncesi devrimcilik farklıydı, partileşme sonrası da farklı olması gerekiyordu. PKK kurulana kadar, resmi ilanına kadar mevcut devrimcilik gönüllülük temelindeydi. Herkes kararını vermiş ve Harekette yer almıştı. Hareket belki onlara öneri yapıyordu ama daha çok nereyi isterlerse orada çalışıyorlardı. Tamamıyla gönüllüğe dayalı bir devrimcilikti. Öyle bir program, strateji, buna göre taktik, ilke, disiplin gibi durumlar söz konusu değildi. İnançlı, imanlı, gönüllü bir militanlık yaşanıyordu. Fakat Rêber Apo, şu ana kadar böyle çalıştınız, militanlık yaptınız; artık mücadelemizde yeni bir döneme geçiyoruz, yeni bir sayfa açıyoruz, parti oluyoruz, diyordu. Parti militanlığı, grup dönemindeki militanlıktan farklıdır. Eskisi gibi gönüllülüğe dayalı bir militanlık olmaz. PKK’nin amacı, çizgisi ve ilkesine göre olmalı, kendinizi buna göre hazırladığınız takdirde partileşmeyi geliştirebilirsiniz, diyordu. Böyle olmazsa partileşme şahsınızda tartışma konusu olur, hatta Hareketi zayıflar, tehlikeye atarsınız. Halkın gözü bu Harekette. İnandı, mücadele ediyor ve mücadeleyi yükseltmek istiyor. Bu nasıl yükselecek? Partileşmeyle. Partileşmeyi kim geliştirecek? Kadro geliştirecek. Kadro bugüne kadar yaptıklarını partileşme sürecinde de geliştirirse bu militanlık fazla işe yaramaz. Bunu kavratmak istedi. Bu toplantı ve tartışmalar ile partileşme adımı atıldı.

Kongrede büyük bir heyecan yaşanıyordu. Kongreye gidiş ve hem de kongrenin selametle başlaması da büyük bir heyecan, coşku yaratmıştı. Rêber Apo, PKK’nin kuruluş kongresi başından sonuna kadar kadar yürüttü. Divanda yer almadı. Hatta divanda yer alması yönünde arkadaşların önerisi oldu ama Rêber Apo, divanda yer alırsam çok konuşamam, dedi. Bundan dolayı Heval Hayri Durmuş divanda yer aldı. Yani divanda sadece Heval Hayri Durmuş yer aldı. Kongrenin başında sonuna kadar Rêber Apo konuştu, değerlendirmelerde bulundu. Siyasi süreç, Kürt halkın durumu, yürütülen pratikler, geliştirilen adımlara dair değerlendirme yaptı. Partileşme nedir, partileşmenin görevleri nelerdir gibi birçok hususta da çok geniş değerlendirmelerde bulundu. Kongre öncesi yürüttüğü çalışmaları kadrosal anlamda burada tamamlamak istiyordu. Kadronun eskisi gibi devrimcilik ve militanlık yapamayacağını, daha ciddi bir militanlık yapılması gerektiğini kavratmak istiyordu. Program, düzen, disiplin, ilkeler üzerinden devrimcilik yapılmalıydı. Gönüllü devrimcilik geride kalmalıydı.

Kongre başarıyla sonuçlandı. Her ne kadar Şahin Dönmez, Ali Çetiner kongreyi geriletmek istediyse de Rêber Apo da, Heval Mazlum ve Hayri de buna yol vermedi. Bu nedenle kongre, Rêber Apo’nun oluşturduğu değerler, geliştirdiği değerlendirmeler üzerinden gelişti ve buna göre de tamamlandı ve bazı kararlara varıldı. Partinin bir yönetimi seçildi. Bazı arkadaşlar seçildi, bazılarını da Rêber Apo sonradan tamamlayacaktı. Neden böyle bir tedbir alınmıştı? Çünkü kongrede Şahin Dönmez ve Ali Çetiner’in yaklaşımları vardı. Bunu göz önüne aldı. Her ne kadar yaklaşımları boşa çıkarılmış olsa da bu yaklaşımlara karşı tedbir aldı. Parti yönetiminin bazıları kongrede belirlendi bazıları da sonradan tamamlandı. Bu bir tedbirdi. Partileşmeyi zayıflatan kişilerin yönetime girmemesi içindi.

Birinci Kongre sürecine kadar devrimcilik gönüllülük temelindeydi, bu nedenle herkes kendisi için öneri geliştiriyordu. Böyle olsa da bazı arkadaşlar kendileri için öneride bulunmaz, arkadaşların onlar için öneri yapmasını isterlerdi. Böyle bir geleneğimiz, kültürümüz vardı. Şahin Dönmez, bu gelenek ve kültüre göre hareket etmedi. Nasıl grup sürecinde bazı arkadaşlar kendilerini öneriyordu, o da kendisini önerdi. Kendisini önerdiğinde kongrede olan tüm arkadaşlar da bunu hoş karşılamadı fakat buna karşı da çıkmadılar. Rêber Apo, Şahin’e; “öneride bulundun, bu görev için hazır mısın” diye sorduğunda yapabileceğini söyledi. Rêber Apo “eğer kendini hazır görüyorsan görev al” dedi.

Bazı arkadaşlar merkez için bazı arkadaşları önerdi. Bunlardan biri de Mazlum Doğan’dı. Rêber Apo, Mazlum Doğan’a da sordu, “bu görevi üstlenebilir misin” diye. Mazlum Doğan, “ben kendimi önermedim, arkadaşlar önerdi” diye yanıtladı. “Arkadaşlar önerdiyse bu görevi yapmak gerekir, arkadaşların önerilerini ve parti görevini bir kenara bırakmam. Çünkü partinin görevlerini parti militanlığının yapması gerekir, arkadaşlar eğer böyle bir görevi veriyorsa bu görevin hakkını vermek lazım ve yapmak istemiyorum dememek lazım” dedi. PKK’de bu olmaz; Parti bir görev verdiyse yapamam diyemezsin. Hazır değilsen bile kendini hazırlaman gerekir. Mazlum Doğan, orada PKK hakikatini arkadaşlara kavratmak istedi. Bu önemliydi. Kongre ardından seçim de yapıldı. Bazı arkadaşlar merkezde yer aldı. Ardından sayı tamamlandı, yürütme kuruldu. Yürütmenin içerisinde bazı görev dağılımlarına gidildi.

KARASUNGUR’UN KATILMAMASININ NEDENİ

Bir de kongre gerçekleşmiş ise partinin ilanı yapılması gerekiyordu. Bunun da bir eylemle gerçekleşmesi gerekirdi. Çünkü PKK gerçekliği bunu gerektiriyordu. PKK devrimci bir hareket, özgürlük ve demokrasi partisi, büyük bir mücadele yürütüyor bunun karşılığında partileşmeyi bir eylemle ilan etmesi gerekiyordu. Bunun için de Siverek’te hazırlık yapılıyordu. Siverek direnişiyle, Mehmet Celal Bucak’a yönelik saldırı ile partileşme ilan edilecekti. Böyle de oldu. Mehmet Karasungur’un kongreye katılmamasının nedeni buydu. Heval Kemal Pir’in katılması gerekiyordu, zindanda olduğu için katılamadı. Kongre bu şekilde selametle tamamlandı, sorumluluğunu ağırlıkta yerine getirdi. Önemli olan, kongre ardından herkesin kendi alanına selametle ulaşması ve alanında çalışma sürdürmesiydi. Rêber Apo’nun kongrenin yeri, zamanı ve sonrası için aldığı tedbirler sonuç aldı. Kongre selametle gerçekleşti, pratiğe de selametle geçildi. Siverek eylemi ile de PKK’nin ilanı yapıldı fakat eylemde istenilen sonuca tam olarak ulaşılamadı. Tam sonuç almamış olsa bile bu eylemle ilan yapıldı.

Kadro ve halk üzerinde büyük bir etkisi oldu. Kongreye katılım sürecinde nasıl büyük bir coşku yaşandıysa ilanla da tüm kadrolar da bu coşku yaşandı. Geliştirdiğimiz mücadeleyi yüksek bir düzeye ulaştırdık. Bundan sonra parti kimliği ile mücadele yürütülecek. Bu, hem Harekette hem de kadroda büyük bir inanç geliştirdi ve daha çok çalışmaya başladı. Halk zaten mücadelede yer almak istiyordu. Partinin ilanı ardından halkın inancı da daha güçlendi. Mücadele içerisinde daha fazla yer almaya başladı, parti önlerine ne koyarsa bu inançla derhal gerçekleştirmeye koyuldu. Partinin ilanıyla, yok dedikleri Kurdistan ve Kürt halkının var olduğunu herkes gördü, hem de partileşmeyle özgürlüğünde ısrar ettiğini gördü. Birinci Kongre, hem kadro, hem halk hem de uluslararası alanda büyük etki yarattı.