Amed'de Vedat Aydın anıldı

İHD ve kayıp yakınları, gözaltına alınan ve katledilen HEP İl Başkanı Vedat Aydın'ı andı.

İnsan Hakları Deneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları tarafından her hafta düzenlenen "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" oturma eyleminin 491'incisi dernek binasında düzenlendi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, İHD ve Tabip Odası yöneticileri katıldı. Bu hafta 5 Temmuz 1991'de Amed'de evinde gözaltına alındıktan sonra 7 Temmuz’da Elazığ’ın Maden ilçesi yakınlarında bir köprü altında cenazesi bulunan HEP Amed İl Başkanı Vedat Aydın anıldı.

KATLEDİLMESİ NE ANLAMA GELİYORDU?

Eylemde Kürtçe konuşan İHD Genel Başkan Yardımcısı Raci Bilici, İHD Diyarbakır Şubesi’nin kurucularından ve yöneticilerinden de olan Aydın’ın katledilmesinin, Kürt meselesinin bir halka karşı topyekûn savaş yoluyla çözülmek istendiğinin ilanı olduğunu vurguladı. Bilici, “Kaçırma biçimi, işkence edilmesi ve ardından cenazesine saldırılması, o yıllar için tüm vakalarda ortaktır" dedi. Bilici, Aydın’ın insan hakları, demokrasi ve özgürlük mücadelesini kamusal alanda tüm hukuk imkânlarını kullanarak başarılı biçimde yürüttüğü için JİTEM'in hedefi olduğunu ifade etti. 

İHD Amed Şube Başkanı Abdullah Zeytun da, Aydın’ın, insan hakları mücadelesinin önemli bir neferi olduğunu kaydetti.

HİKÂYESİ

İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın ise Vedat Aydın Cinayeti ve yürütülmeyen soruşturmayı anlattı. Aydın’ın 1991 Haziran ayında yapılan HEP Amed İl Kongresi’nde il başkanı olduğunu hatırlatan Yalçın, “5 Temmuz 1991 tarihinde, gece yarısı evinin kapısı çalındı. Silahlı, elinde telsiz bulunan ve kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce ‘ifaden alınacak’ denilerek götürüldü. Ailesi ve avukatlarının girişimlerine karşılık, gözaltına alındığı kabul edilmedi. 7 Temmuz 1991 tarihinde, Elazığ ili Maden ilçesi yakınlarında bir köprü altında vahşice işkence edilmiş cesedi bulundu. Defnedilmek üzere, 10 Temmuz 1991 tarihinde cenazesinin getirildiği Diyarbakır’da yüzlerce araçlık konvoy ve on binlerce kişi tarafından karşılandı. Cenazeye katılanlara ateş açıldı, olaylar çıktı. Olaylarda, en az 8 kişi yaşamını yitirdi. Aralarında milletvekilleri ve gazetecilerin de bulunduğu yüzlerce kişi yaralandı” dedi. 

Cinayet soruşturmasında 20 yıl boyunca faillerin kimliğinin dahi tespit edilmediğini belirten Yalçın soruşturma sürecini şu şekilde anlattı: “Tam 20 yıl sonra Aydın’ın eşi Şükran Aydın, emniyete çağrıldı. Kendisine ‘Gece eve gelenler bunlar mıydı?’ diye soruldu. Aydın, ‘20 yıl oldu, nasıl tanıyayım’ dedi. Cinayet, halen aydınlatılabilmiş değil. İşkenceci failler halen yargı karşısına çıkarılmamış, halen cezalandırılmamıştır. Vedat Aydın’ın insan hakları ve özgürlüklerin sağlanması temelinde vermiş olduğu demokratik ve siyasi mücadele, devlet içerisinde organize olmuş karanlık yapılar tarafından hedef alındı. Yıllar sonra bu yapıların deşifre olması ve bu yapılarda yer alan şahısların işlenen cinayetlerle ilgili itirafları da, bu gerçeğe işaret ediyordu. Bu nedenle, açık bir şekilde faillerin meçhul değil, belli olduğunu ifade etmek istiyoruz.” 

Vedat Aydın’ın katledilişinden tam bir yıl sonra Kürt aydını ve gazeteci Musa Anter’in yine aynı odaklar tarafından katledildiğini hatırlatan Yalçın, 1990'lı yıların zorla kaybetme ve "faili meçhul" cinayetlerin yaşandığı yıllar olarak anıldığını bölgenin birçok yerinden toplu mezarlar çıktığını ifade etti. 

Yalçın son olarak şunları vurguladı: "Biz diyoruz ki; yargı organlarında cezasızlığın yaygınlaşmış hali artık son bulmalıdır. Soruşturma ve davalar etkin bir şekilde yapılmalı, zorla kaybetmelere dair devlet elindeki tüm arşivleri kamuoyu ile paylaşmalıdır. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımı kaldırılmalıdır. Adaletin tesisi için failler yargı önüne mutlaka çıkarılmalı ve hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır.”