Şerik: Özgür Basın rolünü oynamıştır, oynamaya devam ediyor

Şerik: Kürdistan halkının mücadelesi içerisinde basın çalışmalarının önemli bir yeri vardır. Bu mücadelenin yürütüldüğü koşullardan, ortaya çıkardığı değerlerden, bu mücadelenin genel mücadele içerisindeki oynamış olduğu rolden kaynağı olmuştur.

Mısır’ın başkenti Kahire’de Miqdad Mîdhad Bedîrxan tarafından sürgünde çıkarılan “Kürdistan” gazetesiyle başlayan Kürt Basını tarihi 119 yaşında.

Kürt basınının Kürtler için ne anlama geldiğini, içinde bulunduğu koşulları ve yüzondokuzuncu yaş gününü, bugünlere gelişini, içerisinde bulundukları mücadeleyi PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik’e sorduk. Sorularımıza cevap veren Şerik, Özgürlük Hareketinin öncülerinden olan ve Mazlum Doğan’la başlayıp Nujiyan Erhan’a ve son olarak da Xerib Welat’a kadar geçen sürede şehit düşen tüm basın şehitlerini anarak zindanlarda bulunan gazetecilerin de günlerini kutladı.

Genel olarak Kürt basın-yayıncılığının gelmiş olduğu düzeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

119. yılında tüm Kürt gazetecilerinin gününü buradan kutladığımızı belirtmek isteriz. Tabi böyle bir günü kutlarken aynı zamanda bizi bu günlere getiren Mazlum Doğan’dan başlayıp Nujiyan Erhan’a kadar geçen sürede şehit düşen tüm basın şehitlerimizi buradan saygıyla anıyoruz. Ayrıca bugün zindanlarda yüzlerce gazeteci var. Bunların da neredeyse tamamını özgürlük ve demokrasi mücadelemizin düşüncelerini kamuoyuna taşırmak isteyen gazeteciler oluşturuyor. Bugün vesilesiyle de zindanlarda bulunan gazeteci arkadaşlarımızın da gününü kutluyor, her zaman onlarla birlikte olduğumuzu da buradan belirtiyoruz.

Kürdistan halkının mücadelesi içerisinde basın çalışmalarının önemli bir yeri vardır. Bu önem bu mücadelenin yürütüldüğü koşullardan, mücadelenin ortaya çıkardığı değerlerden, bu mücadelenin genel mücadele içerisindeki oynamış olduğu rolden kaynağını alıyor. Elbette bu mücadeleyi bu kadar kolay yürütülen bir mücadele olarak görmemek gerekir. Kürt basın-yayıncılığı da 119 yılına giriyor. Bu 119 yılın tamamı Kürdistan’da sömürgeciliğin Kürdistan halkını imha etme savaşını yürüttüğü bir dönem olurken aynı zamanda da Kürdistan halkının direnişini anlatıyor.

Kürdistan tarihindeki gazeteciliğinin yerini değerlendirirken de bu gerçeklik içerisinde yer almak gerekir. Bu 119 yılın tamamı kesintisiz bir mücadele dönemi olmamıştır. Kürtlerin son mücadele tarihleri de 119 yıl önce de başlamamıştır. Özellikle son 200 yıldır Kürdistan halkının tarihinin mücadelelerle dolu olduğu bir dönemi olduğunu anlatır. 119 yıl bunun içerisinde sadece bir bölümdür. Bu bölüm içerisinde de mücadelenin kesintisiz sürmesi ya da Kürt gazetecilerinin de kesintisiz bir şekilde yayın hayatına devam etmesi söz konusu olmamıştır. Kürdistan gazetesi yayına başladıktan sonra yayın hayatı uzun süreli değildir. Birkaç sayıyı bulan bir yayıncılıktır. Daha sonraki süreçte çeşitli Kürt yayın organları yine vardır. 1818-19’larda bu yönlü çalışmalar var.

Kürdistan’ın Lozan Anlaşmasıyla beraber çeşitli parçalara ayrılması söz konusu oluyor. Türkiye ve İran’ın yanına Irak ve Suriye ekleniyor ondan sonra da Kürtler tarihinde çeşitli parçalarda çıkartılan yayınlar var. Sadece bu dört parçada değil örneğin Ermenistan’da da Kürtlerin basın yayın faaliyetleri var. Tabi bunlar Kürdistan tarihinde önemli bir yere sahip.

Daha sonraki süreçte de direkt Kürdistan adının kullanılması da yurtseverlik özünü kaybetmemiş olmasıdır. Başta Musa Anter olmak üzere yurtseverlik özünü kaybetmemiş aydınlarımızın yürütmüş oldukları basın yayın faaliyetleri var. Bunlar Kürdistan adını kullanamıyorlar ama Kürdistan’ı çağrıştıracak sözcüklerle bu çalışmaları yürütmek istemişlerdir. Bunlar da değerli, anlamlı çalışmalardır. Fakat bizim Özgürlük mücadelemiz açısından basıncılığın anlamı bunlardan daha farklıdır.

Bunların Kürdistan halkının tarihinde, mücadelesinde oynamış olduğu rolü reddetmemekle birlikte Özgürlük mücadelemiz açısından basın yayıncılığın yeri ve anlamı daha farklı olmuştur. Bu fark nereden geliyor? 1940’lara kadar Kürdistan’da direnişler dönemi var. Soykırım saldırılarına karşı Dersim’deki bir direniştir, halkın direnişidir. Şex Said isyanı olarak bilinen Genç, Palu, Hani direnişi olarak adlandırılan direniş te soykırım saldırılarına karşı olan direnişi anlatır. Koçgiri ve Ağrı isyanlarında siyasal önderlik etme iddiasında olanlar var. Önlerine belli hedefler de koyuyorlar. Bu anlamda Koçgiri ve Ağrı isyanları biraz Dersim ve Şex Said isyanlarından biraz farklıdır. Ama Dersim direnişinden sonraki süreçte Kürdistan tarihinde uzunca bir dönem sessizlik var.

Sömürgecilik, askeri işgal- ilhak dönemine tamamlamış ardından ekonomik sömürgeciliğini yaratıyor. Asimilasyonu, kültürel soykırım politikasını biraz daha sistemli şekilde uygular hale geliyor. Bu süreçte Kürt olma adına ne varsa saklanmış. Kürtle bile Kürt olduğunu açıklayamıyor, söylemiyor. Kürdistan halkının önüne ise açık hedef olarak Türkleşme konulmuş. Sanki Türkleşirlerse kendi yaşadıkları sorunlardan kurtulabilecekleri biçiminde bir bilinçle yetiştirilmeye yönlendirilmeye çalışılmış. Bunun da Kürdistan toplumu üzerinde ağır etkileri yaşanmıştır. Kürdistan toplumunda bunun ağır etkilerinin yaşandığı ya da Kürtlüğün artık bahsinin bile edilmediği süreçte Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesi ortaya çıkıyor, Apocu hareket ortaya çıkıyor.

Bu Apocu hareketin ortaya çıkması Kürdistan halkının tarihinde bir dönüm noktasıdır. Başlayan bu dönüm noktasında da mücadele etmek çok zor. Ateşten bir gömleği üstüne giymek gibi birşeydir. Ateşten gömleği giyersen seni ısıtır ama kötü giyersen seni yakar. Öylesi bir gerçeklik içerisinde yürütülen bir mücadele var. O mücadelenin gelişiminin belirli bir aşamasında bu özgürlük mücadelesi basın çalışmalarını başlatıyor. Bu Apocu hareketin o zamana kadar basın çalışmalarını reddettiği anlamına gelmiyor. Basın çalışmalarının ortaya çıkmasının, geliştirilmesinin de koşullarının yaratılması gerekir.

119 yıl önce Kürdistan gazetesiyle başlayan Kürt basın yayıncılığı bugün Kürdistan dağlarında da devam ediyor. Dağ basın-yayıncılığının gelişmesinde bundan 118 yıl önce başlayan yayıncılığın ne gibi bir katkısı olmuştur?

İlk basıncılığın ortaya çıkması o günkü zorlu koşullarda ortaya çıkmıştır, onun koşulları yaratılmıştır, onun bilinci oluşturulmuştur. Onun araçları yaratılmıştır, o çalışmayı yürütebilecek yetkinlikte insanlar, kadrolar ortaya çıkmıştır. Mazlum Doğan arkadaşın buradaki emeği çok büyüktür.

O zamanki basıncılık illegal, gizli yapılan basıncılıktır. Partili kadrolara ulaşmayı hedefleyen basıncılıktır. Partinin taraftarlarını, sempatizanlarını bilinçlendirmeye, aydınlatmaya yönelik basıncılıktır.

Özgürlük Hareketi için milad teşkil eden basıncılık ilk adımını başta Mazlum Doğan ve Sakine Cansız olmak üzere o arkadaşların büyük emek ve çabaları sonucunda temellerini atmıştır. Çeşitli basın çalışmaları yine var. Onlar ayrıca da anlatılabilir ama düzenli Kürt basıncılığı diyeceksek bu 1982’de Şubat ayında Serxwebun’un gazete biçiminde çıkmasıdır. 1982’den bu yana geçen yaklaşık 35 yıl gibi bir süreden beridir Serxwebun kesintisiz yayına devam ediyor. Kürdistan Kürt basıncılığı açısından 35 yılı bulan bir yayının kesintisiz devam etmesi önemlidir. Bunu böyle görmek gerekiyor.

Dağ basıncılığı açından diyeceksek; 10 yıl, 20 yıl önce başlayan bir yayıncılık değil. 1980’den sonra gelişen gerilla mücadelesiyle birlikte yürütülmeye başlayan bir basıncılıktır. Peşmerge diye çıkan bir dergi var. Gerilla basıncılığı diyeceksek bizim Peşmerge ile başlatmamız gerekir. Peşmerge uzun bir süre faaliyet yürütmüştür, arşivlerimizde de mevcuttur.

Peşmergeden sonraki süreçte ise dergi biçiminde Arteşê Gel çıkmıştır. Arteşê Gel’den sonra da Arteş çıkmıştır. Ondan sonra da Parastina Gel ve YJA-Star’ın çıkardığı Tanrıça Zilan çıkmıştır ve hâlâ da devam ediyor. Bunlar dağdaki Kürt basıncılığı açısından önemli, görülmesi gereken çalışmalardır.

Dağdaki Kürt basıncılığı bunlarla sınırlı değildir Radyo çalışmaları da vardır. 1990’ların başından itibaren yürütülen çalışmalar var. İlk Zele’de yürütülen Denge Kurdistan çalışması var ve sonra da gerillanın sesi adını almıştır. Bununla birlikte Denge Kurdistan yani Gerillanın Sesi kısa dalga üzerinden yayın yaparken bununla beraber gerillaya yönelik olarak çıkan FM üzerinden yayın yapan ROJ FM vardır. Bunlar Kürdistan’da, gerilladaki basıncılık tarihi açısından önemlidir.

Yine bunlarla birlikte dağda matbaa çalışmaları vardır. Dağdaki matbaa çalışmalarında yer alan ve 2003 yılında şehit düşen Zamani arkadaş bu çalışmada yerini alan bir arkadaştır.

Gurbeteli Ersöz Basın Akademisi çalışmaları ise aslında yürütülen tüm bu basın çalışmalarının biraz daha sistemli biraz daha örgütlü hale getirilmesini anlatır.

90’lı yıllara gelindiğinde Gurbeteli Ersöz, Kürdistan ve Türkiye’de bir gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğini yapan ilk kadın olarak basın tarihine geçti. Kürdistan ve Türkiye’de gerek genel gerek kadın basın yayıncılığı açısından ele alındığında Gurbeteli Ersöz neyi ifade ediyor?

Dağda yürütülen Gurbeteli Ersöz Basın Akademisi çalışmaları dağdaki basın çalışmalarının en sistemli, en derli akademik boyutta basın çalışmalarının genel alanda yürütülen basın çalışmalarının var olan kadro anlamında olsun, düşünce anlamında olsun ihtiyaçları da karşılayan en temel çalışma halini aldı.

1990’ların başları gibi bir süreçte Gurbeteli Ersöz arkadaş yasal zeminde Kürt basıncılığının gelişmesinde öncü rolünü oynayan arkadaşlarımızdan bir tanesidir. 1990’larda legal siyaset yapmak, özgürlük, demokrasi düşünceleri adına gazetecilik yapmak zordu. Gurbet arkadaş büyük bir cesaretle en büyük bedelleri ödemeyi göze alarak bu çalışma içerisine girdi. Gurbeteli arkadaşta böyle bir iddia böyle bir kararlılık ve cesaret vardı. Gurbeteli arkadaşın o süreçteki çalışma içerisinde yer alması bu cesaretin simgelerinden biri olarak görmek gerekir.

Tabi Gurbet arkadaş o çalışmada yalnız değildi Gurbeteli arkadaş ile beraber Alişer (Yücel Halis) arkadaş var. Alişer arkadaş da gazete çalışmalarında öncülük yapan bir arkadaştır. Yine 1993’te şehit düşen Burhan Çiftçi arkadaş var. Bu arkadaş da bizim yasal basın çalışmalarının örgütlendirilmesinde, yürütülmesinde öncülük düzeyinde çalışmalar yürüten arkadaşlarımızdandır.

Burada Gurbeteli arkadaşın rolü şudur: Gurbeteli arkadaş Kürt basın mücadelesi, gazeteciliği içerisinde bir çizgidir. Bunu böyle görmek gerekir. Neyin çizgisidir? Direnişin, Önderliğe bağlılığın, inanmışlığın, adanmışlığın, fedakarlığın, büyük bedeller ödemeyi göze almanın bir çizgisidir. Bu nedenledir ki Gurbeteli arkadaş basın yayın üzerine saldırıların yoğun olarak yaşandığı koşullarda mücadele etmeyi bir sorumluluğun gereği olarak görmüştür. Ama daha sonra koşullar o mücadeleyi o zemini ortadan kaldırınca o mücadeleyi dağda sürdürmüştür.

Şimdi biz bu çizginin ardılı olarak Gurbeteli arkadaşı ele almak durumundayız. Tabi bu Kürt kadın basıncılığı açısından da önemlidir. Genelleşmiş bir boyutu vardır doğru ama o çizgi aynı zamanda bugünkü Kürt kadın basın hareketinin de oluşumunda temel teşkil etmiştir. Bugün mücadele içerisinde de yürütülen gazetecilik içerisinde de o çizginin ardılları olan yoldaşların varlığı da bunu gösteriyor.

Peki Kürt özgür basın yayıncılığında Gurbeteli Ersöz çizgisinin ardılı olan onlarca gazetecilerden olan Deniz Fırat, Agir Bane, Rohat Aktaş, Arhat, Mazlum ve Nujiyan Erhan da DAİŞ-AKP-KDP faşizminin hedefi oldular. Neden diktatörlerin ve çetelerin ilk olarak hedef aldıkları kişiler gazeteciler oluyor?

Gurbeteli arkadaşın içerisinde yer aldığı Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesinin basıncılığı da o mücadelenin ifadesidir. Böyle bir bütünlüğü ifade ediyor. Bu bütünlüğü değerlendirdiğimiz zaman şunu görüyoruz: Özgürlük Hareketi ilk ortaya çıktığı andan itibaren sömürgecilerin hedefidir. Eğer o hedefi yok edebilirlerse, parçalayabilirlerse amaçlarına ulaşacaklarını düşünürler. Bu hedefler neye göre belirleniyor? Özgürlük mücadelesi hangi koşullarda en gelişkin şekilde nasıl temsilini sağlıyorsa o temsilin gerçekleştiği kurumlar düşmanın direkt saldırı hedefi haline geliyor.

Bazen kişilerdir bazen örgütlerdir bazen kurumlardır bazen de bir topluluktur. Bu anlamda direkt hedef haline gelir. Gazetecilerin hedef haline gelmesini bu gerçeklik içerisinde ele almak gerekir. Gazetecilerin hedef haline getirilmesi gazetecilerin herhangi bir hedefmiş gibi ele alınması gibi bir algıya, yoruma, değerlendirmeye neden olmamalı.

Gazetecinin şöyle bir özelliği var; toplumu aydınlatır, bilinçlendirir, doğruyu gösterir, harekete geçirir, toplumu sorgulamaya yönlendirir, toplumun egemen-iktidar güçler karşısında bir güç olmasında en etkili araçlardan biri olarak rol oynar. Örgütlenme, aydınlanma, mücadele gibi rolleri var. Böylesi bir rolün de somutlaştığı kişiler de o faaliyeti yürütenlerdir. O açıdan gazetecilerin, diktatörlerin, sömürgecilerin, faşistlerin, gericilerin öncelikli olarak ilk hedefi haline gelmesinin nedeni kendisi karşısında örgütlenecek, aydınlanacak, mücadele edecek olan toplumu sahip olması gereken bu temel olgulardan mahrum bırakmayı hedefler temel amaçları budur.

Neden özgür basın yayıncılığı hedef alınıyor? Yani havuz medyası ile özgür basın yayıncılığının arasındaki fark nedir?

Diktatörlerin, sömürgecilerin temel hedefi özgürlük ve demokrasi mücadelesidir. Özgür basın ise bunun sesidir. O mücadeleyi yok edeceksen önce sesini kısacaksın. Toplumu kör, sağır, dilsiz edeceksin. Basın-yayın toplumun dilidir, gözüdür, kulağıdır. Basın-yayını susturduğun zaman toplumu üç maymun hikayesi gibi kör, sağır, dilsizhale getirir.

Egemen iktidar güçleri, diktatörler özgür basına saldırırken böylesi bir hedefleri olmakla birlikte buna ulaşmak için kendi dalkavuklarını harekete geçirirler. Bu dalkavuklar kimlerdir? Bunlar yandaş basındır, havuz medyadır, teslim alınmış basınlardır. Bunların amacı toplumu bir yerde kör, sağır, dilsiz hale getirirken toplumu yeniden istedikleri gibi şekillendirmek isterler. Yani boş kafalara saman doldurulur.

Yandaş havuz medya dediğimiz medya da boş kafalara saman doldurma faaliyetini yürüten alanlardır. Diktatörler böylesi bir faaliyeti tabi destekleyecektir, imkan sunacaktır. Ama bunun karşısında da kendi karşısında olan ona karşı mücadele edeni de yok edecektir. Yok ederken de o yandaş havuz medyayı da yanına alacaktır. Yani o saldıracaktır yandaşçıları da onlara alkış tutacaklardır.

Şehit düşen gazeteci yoldaşlarımızı Deniz Fırat’ın, Nujiyan Erhan’ın, Agir Bane’nin şahsında bir kez daha burada saygıyla anıyoruz. Zindanlarda bulunan tutsak yoldaşlarımızı buradan saygıyla selamlıyoruz.

Bugüne kadar özgür basın rolünü oynamıştır, oynamaya devam ediyor. Bugünden sonra da tüm engellemelere, zorlamalara, baskılara rağmen bu rolünü oynamaya devam edeceğine olan inancımızı buradan belirtmek isteriz.