Şemzînan ve gerillası - I

Uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından Xakûrkê’den Şemzînan’a ulaşıyoruz. Başından beri Kürt özgürlük mücadelesinin önemli alanlarından olan Şemzînan’da gerillaya tanıklık ettik.

Türk devletinin Başûrê Kurdistan’ın Bradost ve Xakûrké alanlarına başlattığı işgal saldırılarını bir süre takip ettikten sonra bu kez de savaşın yoğunlaştığı Bakurê Kurdistan’a geçiş yapmak istiyoruz. Kavurucu sıcakların olduğu, yaprakların iyice koyu yeşile büründüğü, arazinin boydan boya sarıya boyandığı bir dönemde günlerce süren uzun bir yürüyüşe hazırlanıyoruz.

YOLCULUK BAŞLIYOR

Xakûrké’den ayrıldıktan sonra uzun bir yürüyüşe başlayarak bir nokta geldik. Günlerce burada kaldıktan sonra nihayet yarın akşam Şemzînan’a doğru yola koyulacağımız ve her açıdan hazırlıklı olmamız gerektiği, kaldığımız noktadaki sorumlu gerilla komutanınca söylendi. Yola çıkacağımız söylendikten sonra hazırlık yapmaya başladık. Gideceğimiz yer uzak olduğu için gereken her tedbiri aldık. Havanın kararmaya başlamasıyla birlikte Şemzînan’a yürüyüşümüz başladı.

Gecenin içinde ilerlemeye devam ediyorduk. Geçiş yaptığımız sarp kayalıklar, yüksek uçurumlar, derin vadilerde arada bir esen sert rüzgar, yağmur yağacak hissi veriyordu. Esen sert rüzgarın tınısı, havaya karışan kuş sesleri, sabahın ilk saatlerine büyük bir canlılık katıyordu. Birçok farklı sesin oluşturduğu doğanın eşsiz melodisi her adımımızda büyük bir huzur veriyordu.

Yürüdüğümüz yol oldukça ince bir patikaydı. Fazla aşınmaması nedeniyle çok çok az kullanılan bir patika olduğu anlaşılıyordu. Sarp kayalık yamaçlarından geçiyor. Sarp kayalıklar, dolambaçlı patikalar, kıvrımlı ve taşlı uçurum kıyıları, derin vadiler, yüksek tepeleri kat ederek ilerliyoruz. Hareket halinde olduğumuz bir yamaçta, birlikte hareket ettiğimiz gerilla grubu ile kısa bir mola vermeye karar veriyoruz.

Nemrut, Sargon, Darius ve İskender gibi nice krallar gördü bu topraklar. Geçmişte boyun eğmeyen bu topraklar, bugün de başkaldırısından taviz vermeyen, asi ve asil duruşunu Kürdistan gerillası şahsında sergiliyor.

Dağ yamaçlarından geçen patikadan ilerlemeye devam ediyoruz. Yürüdüğümüz patika bizi derin bir vadiye doğru götürüyor. İlerledikçe yanına yaklaştığımız akarsuyun coşkulu sesi bize ‘hoş geldiniz’ der gibi. 15 – 20 dakika yürüyüş ardından yanına vardığımız bir başka akarsuyun coşkusuyla derin vadiden esen bir başka sert rüzgar karşılıyor bizi. Hızlı akan su, çok çarpıcı bir manzaraya sahip. Kademe kademe doğal havuzların arka arkaya dizildiği akarsu, şelaleyi andırıyor.

Esen sert rüzgarların sesine karışan suyun sesi, eşsiz bir melodi oluştururken ardı sıra dizilmiş olan şelaleler halaya tutulmuş gibi doğanın coşkusuna katılıyor gibi. İnsanda mitolojik bir hava estiren şelalelerin arka arkaya dizilişi karşısında dayanamayıp fotoğraf çekmeye başladık. Suyun derin ve hırçın akışının yanında oldukça duru oluşu dikkatimizi çekiyor. Yolumuz büyük kayalıklardan ve sadece gökyüzünün göründüğü derin bir vadide devam etmekteydi.

Adım adım yukarıya doğru ilerlerken kayaların arasında yapılmış ve onlarca yıllık aşınma sonucu meydana gelmiş olan doğal merdiven bizi daha da yukarılara götürüyordu. Kimi yerlerde insan elinin değdiği ve kimi yerlerde de doğal yapısı zikzaklar çizerek yol alıyordu. Yukarılara çıktıkça suyun sesi de derinlere karıştı ve yolun zirvesine vardığımızda ise yine sert bir rüzgar bizi karşıladı. İnsanı uçuracakmış gibi esen rüzgara rağmen biraz bekleyip çevreye bakmaktan kendimizi alamıyoruz.

Sanki patikamız bizi hayallere kaptıracak manzarayı göstermek için yukarı çıkarmıştı. Alt tarafımızda akan suyun aktığı yöne doğru baktığımızda çok geniş bir arazi içerisinde ardı ardına dizilmiş dağlar ve dağların çevresini saran bulutlar karşımızda durmaktaydı.

Dağların ardı ardına dizildiği, derin vadilerin iç içe geçtiği coğrafyanın içinde geçen akarsu coşkulu bir şekilde akıyordu. Bu sefer aşağılara doğru ilerliyor, ilerledikçe tekrardan akan suya yaklaşıyorduk. Öyle bir patikadan yürüyorduk ki insanın ayağı kaysa uçurumdan yuvarlanırdı. Karanlık da yavaş yavaş çökmeye başlamıştı. Gerilla gece karanlığını ve gece yürümeyi sever. Çünkü gece karanlıkta gerillanın ayakları bir göz gibidir, yani bastığın yerden sonrasının nasıl olacağını artık biliyorsun. Gece yürümek bir gerilla için hiç de zor değil. Belki ilk başlarda insan biraz zorlanıyor ama zamanla araziye alışıyor ve düz bir caddeden yürür gibi uçurum kenarlarında dahi yürüyorsun. Patikalar sana, hiç tanımadığın bir arazide bir rehber gibi yardımcı olur. Patika olmasa da gerilla her türlü arazide çok rahat yürüyebilir.

Yürüdüğümüz patika içinde geçtiğimiz vadideki tek yol, beyazlayan taşları ve aşınmış kayaları ile yılların yükünü taşıdığını hissettiriyordu. Yüz yılların yolcuları bu patikadan geçmişti. Bu patikalar her gün yeni yolcuları konuk etmişti.

6 GÜN YÜRÜDÜKTEN SONRA

6 gün yürüdükten sonra kayaların arasında ve ağaçların altında gerillaların kaldığı bir yere geldik. Gecenin bir yarısında konuk olduğumuz bir gerilla grubu dinlenmemiz ve karnımızı doyurmamız için bizi kameriye olarak kullanılan bir mangaya götürdüler. Yemek yedikten sonra şöminenin üzerinde kaynayan kara çaydan da içtik. Yol arkadaşlarım sanki bütün gün yürümemiş gibi yanlarındaki gerilla arkadaşları ile sohbet ediyor ve şakalaşıyorlardı.

Misafir olduğumuz gerilla grubu sabaha zaten birkaç saat kaldığını, biraz istirahat etmemiz, daha sonra yola devam etmemiz gerektiğini söyledi. Biz de uygun olduğunu belirterek kalmaya karar verdik. Uzandığım yerde gün boyu gördüklerimi düşünerek sessizce uykuya daldım. Sabahın ilk saatleriydi. Ayrılık vakti de yavaş yavaş yaklaşıyordu. Akşama doğru ayrılacağımızı söyleyip orada bulunan gerillalar ile tek tek görüştükten sonra çantalarımızı alarak tekrardan yola koyulduk.

Bazen suları geçerek ağaçların arasında, bazen de zozanlık alanda ilerliyorduk. Yürümeye başladığımızda güneş yavaş yavaş dağların üstünden yükseliyordu. Gecenin bir saatinde Şemzînan’a doğru ilk adımı atmış oluyorduk.

ŞEMZÎNAN’A GİRDİK

Şemzinan’a ilk adımı attıktan sonra uygun bir yerde bizi alacak gerilla birimini beklemeye koyulduk. Gün batımına doğru karşımızda duran kayaların içinden sıyrılarak bize doğru akan patikada iki gerilla göründü. Bize ulaşana kadar dikkatle her iki gerillayı izledim. Gerillalar çevrelerine bakarak, oldukça sakin bir şekilde yürüyordu. Yanımıza yaklaşır yaklaşmaz sıcak bir merhabayla “Şemzînan’a, Bakurê Kurdistan’a hoş geldiniz“ dediler. Hemen hareket etmemiz gerektiğini söyleyerek yola çıkmamızın iyi olacağını ifade ettiler. Önümüzde duran kıvrımlı ve dağların derinliklerine doğru akan patikadan yavaş yavaş ilerlemeye başladık.

GERİLLA ZAGROS ANLATIYOR

Yola koyulur koyulmaz gerillalardan Zagros bize Şemzînan’ın hikayesini anlatmaya başladı. Zagroslar silsilesinin içerisinde yer alan Şemzînan 15 Ağustos atılımından bugüne dek gerilla için temel üslenme alanlarında biri olmuş.

Gerilla Zagros, Zagroslar silsilesi içerisinde yer alması nedeniyle zorlu ve sert bir arazi yapısına sahip olduğunu söylüyordu. Şemzînan, doğal mağaralar ve iç içe geçmiş vadileri ile tam bir gerilla mekanı. Onlarca isyana ev sahipliği yapan Şemzînan, 80’lerden beri PKK gerillalarını ağırlıyor.

ŞEMZÎNAN

Yüksek dağlarla çevrili derin bir vadide bulunuyor. Bakur, Başûr ve Rojhilat bileşkesinde yer alan Şemzînan, Kürdistan Özgürlük Hareketi ve gerilla mücadelesi açısından kilit bir öneme sahip… Son adrese dayalı nüfus sayımına göre toplam nüfusu 63 bin olup 13 bini kent merkezinde, geri kalanı köylerde yaşıyor. Batı, doğu ve güneyindeki dağlar ve akarsular nedeniyle derin bir şekilde parçalanmış.

Şemzînan, Gever’den 2 bin 110 metre yükseklikteki Haruna Geçidi ile ayrılan bir kent. Zap’ın bir kolu olan Şemzînan Deresi ve kolları tarafından sulanan verimli ve stratejik bir alan. Kuzeyinde Spirez Dağı ve ona en yakın kent Gever. Doğusunda Şehidan, Giré Teyra (Kuş Tepesi) ve Delamper sıradağları. Güneyinde Goste, Karker, Evdilkovi dağları ve onların aşağısında ise eşsiz güzelliği ve asiliğiyle Hacıbeg suyu bulunuyor. Bu sıradağlar, gerilla terminolojisinde Zagros silsilesi olarak da tarif edilir. Başlıca tanınan vadileri Geliyê Herkî, Geliyê Nehrî ve Geliyê Benbo’dur. Su kaynakları ise başta Basya ve Hecibeg olmak üzere, Nuğayla ve Herkî’dir.

TARİHİ

Bölgede önceleri Sümerler, Akatlar, Urartular, Asurlar, daha sonra Medler, Babiller, Persler hüküm sürerken, İskender ile birlikte Makedonyalılar ve Silveskosların da bölgeye hakim olmak istedikleri rivayet edilir. Aynı şekilde Hz. Ömer halifeliği döneminde ise Müslümanlığa geçişin başladığı, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı egemenliğine girdiği, yazılır.

SOSYAL YAPISI

Değişik alanlardan gelen farklı küçük aşiret grupları olsa da belirgin ve belirleyici güçte olan şu aşiretlerdir: Pinyaniş, Herkî, Zerzan, Gerdî, Jîrkî, Xumaray ve Diriyan. Bütün aşiretler bir aradadır ama Gerdî ve Herkîler daha derli toplu. Zerzanlar daha fazla dışa dönük tüccar bir kesim ve aynı zamanda yurtseverdirler. Herkîler, sürekli iç içe ve doğayla bütünleşen bir yapıdalar, bu da hem hümanist hem de yurtsever kalmalarını sağlamış.

Gerdîler asi bir aşirettir. Özgürlüklerine ve topraklarına çok bağlıdırlar. Hiçbir devletin otoritesini tanımazlar. Asi oldukları gibi savaşçıdırlar da. Özlerini olduğu gibi korumaktadırlar. Halen sabah kullanırlar. Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde ortaya çıkan çeteci-tasfiyeci çizgi, bu aşiretle olan bağları çok zayıflatmış. Gerdî aşireti kolay kolay kimseye inanmaz; inandıklarına da ölümüne bağlı kalırlar. Günümüzde bu aşiretin büyük bir kesimi ajan ya da korucudur.

Xumaralar, tüccardırlar ve kolay kolay kimseyle aralarını bozmazlar. Dengeyi gözetirler. Bu aşiretin bir kısmı hayvancılıkla uğraşır. Büyük bir kesimi yurtseverdir.

COĞRAFİK YAPISI

Genellikle dağlık olan Şemzînan, yüzde 45’i ormanlık, yüzde 41’i tarıma elverişsiz alan, yüzde 10’u dört veya beş ay kullanılabilen çayır - mera ve yüzde 4’ü de tarıma elverişli alandır. Ormanlarda bulunan ağaçların cinsi genellikle meşedir.

Bölgede önemli dağlar Derecik bölgesinde Katina Tepe, Ortaklar bölgesinde Karadağ, Tahta taş Tepe, Süngü Tepe ve Akpınar Dağı’dır. Ayrıca Eldir, Elmira, Geveroki dağları da kent sınırları içerisindedir. 15 kadar yaylaya sahip. En önemlilerinden Helana, Geverok, Bestereş ve Kani Heyder’dir. Yaylalar, nisan ve ekim aylarında barınmaya imkan verir.

Kentin önemli gedik ve geçişleri Haruna Geçidi, Şapatan Geçidi, Mezar Gediği, Ortaklar Gediği, Ulaşan Gediği, Katina Boğazı, Gilini Gediği, Su Gediği’dir İklimi oldukça değişkendir. Yazlar oldukça sıcak geçmesine karşın, kışları genellikle kar yağışlı ve ılımandır. İlkbahar ve sonbahar mevsimleri yağmur, kışlar kar yağışlı olup, yaz mevsimi ise kurak geçer. Kar yağışı genellikle aralık ortaları ile ocak ayında gerçekleşir. Kentte en şiddetli rüzgarların görüldüğü ay kasım ayıdır…

Yüksek zirvelerde kış aylarında çoğunlukla sis görülür. Şemzînan – Gever karayolu bu nedenle belli yerlerde kış aylarında buzlanma yapar, yoğun kar yağışı, çığ ve aşırı rüzgarın etkisiyle belirli zamanlarda da haftalarca kapalı kalmakta. Kentin genelde kuzeyden güneye, doğudan batıya meyilli bir arazi yapısına sahip olması akarsu yönünden zengin olmasını beraberinde getirmiş. Ancak akarsuların düzeni bu dağlık yapı nedeniyle düzgün değildir. En önemli akarsuyu Şemzînan Deresi’dir.

Dereye, Kayalar ve Tanyolu’ndan iki kol şeklinde gelen akarsu, Güzelkonak bölgesinden gelen kolu, Zorgeçit bölgesinde birleşerek daha batıda Konur’dan gelen Gülkan çayıyla birleşip Ormancık bölgesinden geçip batıda Başûré Kurdistan ve Irak topraklarına akar. Şemzînan’ın en önemli akarsuyunun başında eşsiz güzelliği ve asiliğiyle Hecibeg suyu gelir. Hecibeg suyu kış ve bahar aylarında yükselen su oranı nedeniyle kimse yol vermez. Kentte ayrıca çokça göl, gölet ve baraj da bulunur.

EKONOMİ

Dağlardan kaynaklanan suları Şemzînan Deresi toplar. Dağların yüksek kesimlerinde hayvancılık açısından önem taşıyan yaylalar vardır. Şemzînan ekonomisi daha çok hayvancılığa dayalıdır. Yaylacılık metodu ile küçükbaş hayvan besiciliği yapılır. En çok koyun ve kıl keçisi beslenir. Canlı hayvan ticareti yaygındır. Tereyağı, peynir başlıca süt ürünleridir. Şemzînan’da arıcılık da önemli oranda gelişmiş. Şemzînan balı hem Kürdistan’da hem de Türkiye çapında meşhurdur. Dağlık ve sarp arazi koşuları nedeniyle ekime müsait alan az olduğundan az miktarda buğday, arpa, patates, soğan, elma, ceviz, üzüm, nohut ve pirinç yetiştirilir. Ayrıca el tezgahlarında da halı ve kilim dokunur.

TARİHİ YERLERİ

Kayme Sarayı, Kelat Sarayı, Taşköprü, Seyit Abdullah-ı Şemdinli Türbesi, Seyit Taha-i Hakkari Mezarlığı, Darareş (Kara kilise) Kilisesi, Yıkık Konak…

DAĞ SİLSİLELERİ

Şemzînan’ın doğusundaki Şehidan, Giré Teyra (Kuş Tepesi) ve Delamper sıradağlarını biraz daha tanıyalım.

ŞEHİDAN

Şehidan ismiyle ilgili rivayetler farklı. Kimilerine göre İslam ordusunun burada verdiği kayıplardan, kimisine göre İran devletine karşı mücadele eden pêşmergelerin buradaki şehadetinden dolayı bu isim verildi. Şemzînan tarafı (doğu yakası) daha çok yerleşim alanı olarak kullanılıyor. Dağ silsilesinin üst tarafları zozandır. Aka taraflarında da Rojhilatê Kurdistan’dan Kürtler yaşıyor. Şehidan Dağı’nın doruğuna birden fazla yol gidiyor ama bunların dışında herhangi bir geçit yok. Kışları çok sert geçen Şehidan’da, eylül ayından sonra metrelerce kar yağmaya başlar. Şehidan’ın dorukları dört mevsim boyunca kar altındadır hem doğu hem de batı tarafına sık sık çığ düşer. Bu dağda en çok kartal, keklik ve kevderi yaşar. Kevderi, güneşin doğuşunu müjdelercesine her şafak söküşünde kulağa hoş gelen bir ezgiyle ötmeye başlar. Farklı kuş türlerinin de yaşadığı Şehidan Dağ’ının doruklarında kurt, tilki, vb. hayvanlar da barınıyor.

Şehidan doruklarından güneşin doğuşunu ve batışını izlemek apayrı bir duygu yaşatır insana. Urmiye üzerinden yükselen güneş Çarçella’ya doğru süzülürken, akşama doğru kızılımsı bir renge bürünür ve dört kayanın arasından adeta göz kırparak yavaş yavaş kaybolur. Şehidan, ‘Dört mevsim bir anda yaşanmaz…’ diyenleri kıskandırır. Yaz aylarında mevsimlerin güzelliğini bir arada yaşamak buranın başka bir güzelliğidir. Bu aylarda aşağıdan yukarıya doğru tırmanırken sararan otları, yukarılara doğru yol aldıkça yeni yeni filizlenmeye başlayan ot ve çiçekleri, zirveye yaklaştıkça da beyaz karlarla kaplı alanları görürsünüz. Birkaç saatlik yolu kat ederek dört mevsimi beklemeden, adeta bir mucize yaşayarak bu muhteşem manzaraları görmeniz mümkündür. Doğa harikası olan bu alanda insanın yiyecek ihtiyacını karşılayabilecek çeşit çeşit ot türlerine rastlamak mümkündür. En bol olan ise kuşkusuz heliz mantarıdır. Rüzgarın her esişinde mis gibi çiçek kokuları ciğerlerinize dolar ve apayrı bir romantizme kapılıp gidersiniz. Yol yorgunu da olunsa, doğanın eşsiz büyüsüyle her şey bir anda unutulup gider.

GIRÊ TEYRA

Şehidan ve Delamper’i birbirine bağlayan Girê Teyra Dağı, biraz daha farklıdır. Dağlar genelde üçgen biçiminde uzanır. Her iki tarafı uçurumlarla kaplı, dimdik ve bıçak sırtı gibi düzdür. Bu dağın hemen altında Şemzînan’ın Helena köyü bulunur. Helena’nın ismini İskender’e kadar uzatanlar var. Vahşi kuşların çok olduğu bir dağdır Girê Teyra. Asi uçurumları var ve sadece birkaç yoldan geçit verir. Bu yollar da Milgever ovasından Helena köyüne gider. Kayaları, mermere benzeyen kırmızımsı ve beyazımsı renktedir. Eteklerine doğru inildikçe su pınarları artar. Girê Teyra’nın altında birleşen bu sular, önce Helena köyünü besler, oradan da Basya’ya doğru yol alır. Genel arazisi kayalık olduğundan, yeşilliğe pek rastlanmaz. Uçurum çiçeği olarak da adlandırılan ters lale çiçeğini bu dağda bulmak mümkün.

Helena köyü, Kürt özgürlük mücadelesinde de önemli bir yere sahip. Sınır köyü olduğundan özellikle de Türk devleti tarafından bu köy çevresine çok sayıda mayın döşenmiş. Daha sınırın ne olduğunu bilmeyen Kürt çocuklarının kimi kolunu, kimi ayağını, kimi ise gözlerini kaybetmiştir hem de yaşamlarının ilkbaharının tadına varamadan...

Gerillanın 90’lı yıllarda hakim olan karakol kaldırma eylemlerinden bir tanesi de Helena köyünde yapılmış. Bir taburluk gerillanın düzenlendiği bir saldırı planı hazırlanmış, ancak sonucu istenilen düzeyde olmamış. Karakolun içine girilmesine rağmen tanklarla müdahale edilmesi sonucu bu eylemde 21 gerilla şehitler kervanına katılmış.

DELAMPER DAĞI

Delamper Dağı, Zagrosların en yüksek dağlarından biridir. Delamper’in zirvesine çıkıldığı zaman Kürdistan’ın üç parçasının birbirine sırtlarını dayadıkları görülür. Üç sınır taşının böylesine yan yana duruşundan öfke duymamak imkansız. İşte başınızdayız ve bir daha ayağa kalkamazsınız, der gibi bir duruşları vardır. Nasıl ki Kürt halkını parçalamışlarsa aynı şekilde Kürdistan dağlarını da kendi aralarında bölüşmüşler. Bir adım doğuya atıldığında İran’a, bir adım kuzeye atıldığında Türkiye’ye, bir adım güneye atıldığında ise Irak’a girilir.

Zirvesindeki karları hiç erimeyen ve kış aylarında kar kalınlığı 10 metreyi aşan Delamper’in kışları çok sert ve fırtınalı geçer.

Rojhilat halkı buradaki hareketlenmeden edindikleri tecrübelerle alanın hava durumu hakkında tahminler yürütebilmekte. Örneğin Delamper boğazını sis kaplarsa bu fırtınanın geleceği anlamına gelir. Sis yoksa hayvanlarını meraya çıkarıp ona göre işlerini yaparlar. Ayrıca yöre halkı bu boğaza, hava hareketleri çok çabuk değiştiğinden ‘Boğaza Derewîn’ yani ‘Yalancı boğaz’ adını vermiş. Yaz ortasında bir bakıldığında güneşli görünürken, bir süre sonra yağmurun yağmaya başladığı görülebilir.

Delamper’e gidilip de süt gibi beyaz ve buz gibi akan suyundan bir bardak içmeden geçilmemeli. Delamper’in üç yanından süt beyaz sular akıyor; Urmiye Gölü, Basra, Hacıbeg…

Delamper Dağı, adeta bir kuş yuvası gibidir. Doruklarında kartal yuvaları mevcut. Baharla birlikte buraya göçmen kuşlar akın eder. Yılan, kaplumbağa ve değişik bir fare türü burada yaşıyor. Bu farelerin üstü gri, altları ise sarı renktedir. Ayrıca burada bir de kardelen çiçekleri bulunur. Kardelenler bembeyaz kara isyan edercesine başkaldırırlar. Revaz ve heliz otları da bol bol yetişir. Ancak burada ağaç yetişmez. Bu dağın doruğundan Şemzînan, Çarçella, Cilo, Helgurt, Kelaşin, Evdilkovi, Şekif, Bazesine, Urmiye şehrini ve gölünü izlemek, apayrı bir ayrıcalığa sahip olduğu duygusunu hissettirir insana.

Delamper’de özellikle bahar aylarında heliz mantarları bol yetişiyor. Bahar aylarında herkes buralara akın eder. Yaz aylarında Delamper yaylaları cıvıl cıvıldır. Şemzînan, Milgever ve Gevriye Boğazı’nda yaşayanlarla Başûr köylüleri, Delamper’e çıkar. Egemen devletlerin çizdiği sınırları tanımayan Kürt halkı her yaz burada birbiriyle kaynaşıp hasret gidermeye çalışır. Üç parçanın çocukları, belki de en çok burada kaynaşmanın tadına varır. Son yıllardaki savaş koşullarından kaynaklı olarak bu gerçekleşmez.

Üç parçanın kesişim noktasının burada olması, alanın ekonomik açıdan da önemini ortaya çıkartmakta. Delamper aynı zamanda bir ticaret merkezi ve kervanların durak noktası. Ekonomik ilişkiler, doğalında kültürel alış-verişi de beraberinde getirir. Burada devlet kanunları değil, halkın gelenek ve görenekleri esastır. Kürt halkı egemenlerce oluşturulan yapay sınır çizgilerini tanımamakta ve yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır.

Delamper’de sonbaharın müjdeleyicisi, tozu toprağı hortum gibi havalandıran rüzgarlardır. Sonbaharın ilk yağmurunun çiselemesiyle, topraktan bir koku yükselir. Bu koku toprağı sevenlerin içine çekebilecekleri ermiş kokulardan biridir. Havaların soğumasıyla birlikte kuzu sesleri, çocukların cıvıltıları ve rengarenk elbiseleriyle Delamper yaylalarına apayrı bir renk katan Kürt halkı, yavaş yavaş köylerine çekilmeye başlar ve Delamper bir kez daha büyük bir sessizliğe gömülür. Yaşam durmaz Delamper’de. Kendini kurtların uğultularına ve gerillaların türküsünün yankılandığı ezgilere bırakır.

Urmiye Gölü’nden yükselen sis, Delamper’i bir çember gibi sarar ve bir anda insan kendisini bulutlar denizinde hisseder. Ardından da çiseleyen yağmur ve kar tanecikleri. Gerilla kış üslenmesi hazırlıklarına başlar; yer altındaki mangalarını sağlamlaştırır. Kara kış bastırdığında ve fırtınalar estiğinde günlerce gün yüzü görülmez. Gazlı veya büyük odun sobalı mangalar kurulamaz; çünkü şiddetli fırtına dumanın borudan çıkmasını engeller ve manga dumandan nefese alınamaz hale gelir. Alaaddin Kapan, adı verilen ocaklı sobalar kurulur.

Delamper’de kışın yaşamak imkansız gibidir ama gerilla bu imkansızlığı tanımaz; ölümü yaşama, imkansızlığı olanaklar diyarına dönüştürür. Delamper’in yüreği çarpmaya başlar. Gece boyu gözlerine uyku girmez, çünkü kendi öz evlatlarının hangi koşullarda yaşam ve özgürlük mücadelesini yürüttüğünü iyi bilir.

Delamper’den batıya doğru biri kavis çizerek Karker ile birleşen, diğeri ise doğudan batıya Serkeme sırtı ve Nerkola boğazıyla birleşerek oradan da Goste’ye varan iki sırt uzanır.

GOSTE

Goste Dağı, ismini Goste köyünden alır. Bu dağın zirvesinde, Kurê Mizgeftê (Caminin oğlu) adlı harabe bir cami var. Bu camiye kutsal bir gözle bakılır. Dilekler ve yeminler bu cami adına yapılır. Goste’nin üst kısmı güneş vurduğunda kıvrılan bir yılanın güzelliğiyle gözleri kamaştıran sivri siyah kayalardan oluşur. Kürdistan’ın işlenmeyen birçok madeni gibi bu kayaların madenleri de keşfedilememiş. Kayalıkların çoğunda demir bulunur. Mıknatısla bile nerede olduğunu bulabilirsiniz. Goste köyüne yakın yerlerde birçok yabani meyve ağacına rastlarsınız.

Goste’yi Karker’den ayıran ise Hecıbeg suyunun kaynağıdır. Delamper’den gelen su Goste’ye akarken kavis şeklinde Karker’in altından Deşte Heyati’ye doğru bir yön çizerek akar. Su, Bakur ve Başûrê Kurdistan arasındaki sınırı belirler. Kuzeyinde, ismini burada bulunan köyden alan Geliye Nehri bulunur. Şeyh Ubeydullah İsyanı bu vadiden sesini yükseltmiştir. 1831’de başlayan isyanda, Nehri vadisi bir kan nehrine dönüşmüş, Şeyh Ubeydullah burada şehit düşmüş. Tarihe tanıklık etsin diye türbesi bu vadide yapılmış ve halkın kutsallaştırdığı bir mabede dönüşmüş.

Nehri’nin az ilerisinde, Kurê Mizgeftê’nin hemen altında Evliya köyü bulunur. Evliya köyü yetiştirdiği altın sarısı tütünüyle meşhurdur. Tarım, hayvancılık ve sınır ticareti burada yaşayan halkın temel geçim kaynaklarıdır. Goste’nin son eteklerinde Benevok köyü var. Bu köyün PKK ve gerilla mücadelesi tarihindeki konumu trajiktir. 88’de burada 8 gerilladan oluşan bir birime işgalci Türk ordusunca bir saldırı düzenlenir. Yaşanan çatışmada Cemşid (Ahmet Kesip) ve Küçük Mazlum olarak tanınan İhsan Çirkan’ın da içinde bulunduğu 8 gerilla da şehit düşer.

Bu 8 gerilla, Benevok’ta şehit düşen ilk PKK gerillalarıdır aynı zamanda. Bu 8 gerilla PKK tarihinde ’Benevok Çiçekleri’ olarak da anılır.

Goste uzantısının son kesişim noktası, Şapatan köyüdür. Goste Dağı adeta bir dağ keçisi, domuz, tilki, kurt ve yabani kuş yuvasıdır.

KARKER

Karker Dağı’nın asıl adı Çiyaye Reş’tir. Kayalıkları siyah olduğundan bu ad verilmiş. Karker adını ise PKK ve gerilla mücadelesinin başladığı dönemlerden almış. 82-83 yıllarında küçük gruplar bu alanda bulunuyordu. PKK gerillaları sürekli konumlandıkları için bu ad verilmiş. Artık yöre halkı da bu ismi kullanıyor. Hecıbeg suyu ve Karker’in birleştiği yerin biraz aşağısında Mawa köyü bulunuyor. PKK IV. Kongresi’nde karar altına alınan karakol kaldırma taktiği, ilk kez Mawa karakolunda denenmiştir. Şehit Aziz öncülüğünde düzenlenen eylem hiçbir kayıp verilmeden ve karakol düşürülerek sonuçlandırılmıştır. Bu eylemden sonra Türk ordusu, Mawa karakolunu tümden boşaltmış.

SPİREZ

Spirez Dağı, Şemzînan’ın kuzeydoğu yakasına düşer, yüksek yerleri zozan olan bu dağın eteklerine doğru inildikçe yeşilliği artar. Ovada yaşayan halk tarıma elverişli olan bu araziyi üretim amacıyla da kullanıyor.

Basra’ya akan suların bir kolu da Spirez’den gelir. Temel geçim kaynağı hayvancılık olan halk, suları bol olduğu için doğanın canlanmaya başladığı bahar aylarından sonbahara kadar Spirez yaylalarında yaşamını sürdürür. Spirez Dağı’nın aşağılarına doğru inildikçe ormanlık alanlar başlar. Kuzey ve batı tarafı ise çok sarp ve kuraktır. Bu dağın en belirgin özelliklerinden biri ise burada her renkten ve her cinsten kuşun bulunabilmesidir. Spirez Dağı’na tırmandıkça insan kendisini adeta kuş cennetinde zanneder. İnsan yükseklerden aşağıları izlediğinde kanatlanıp uçtuğu hissine kapılır.

Halk, geçimini ağırlıklı olarak hayvancılık, sınır ticareti ve tarım yaparak sağlar. Spirez eteklerinde Herkî, Pinyaniş ve Jîrkî aşiretlerine mensup aileler yaşar. Bu yurtsever kesimin PKK mücadelesine önemli oranda destekleri olduğu söylenir.

HECİBEG

Bakurê Kurdistan ve Başûrê Kurdistan arasında yer alan Hecibeg suyu berrak akışıyla göz kamaştırır. Kaniyâ Xaşke’den doğan Hecıbeg, Deşte Heyate’den Zap’a ve oradan da Dicle’ye karışarak Şattül Arap’a, oradan da körfeze dökülerek uzun yolculuğunu tamamlar. Suyu berrak ve masmavi olduğu için dört mevsimde de burada balık görebilirsiniz. Su köpeğinin değişik bir cinsine rastlanır.

Hecıbeg’in en çılgın dönemi, çok soğuk ve köpük köpük akışı bahar aylarıdır. Uzaktan bakıldığında küçük gibi görülür, ancak sesinin gümbürtüsü kulakları çınlatmakta. Yaz aylarında çağıl çağıl akan Hecıbeg’e, kurbağa sesleri eşlik eder ve apayrı bir melodi ile gecenin karanlığını yırtar.

MAWA

Mawa köyü, Hecıbeg’in hemen yanı başındadır. Hecıbeg, Mawa’nın yaklaşık 40 kilometre ötesinde Kalan suyu ile birleşerek Zap’a doğru yol alır.

Devam edecek