Özsoy: Gerilim politikasının fitilini ateşlediler

HDP'li belediyelerin iktidar tarafından gasp edilmesine ilişkin konuşan Amed Milletvekili Hişyar Özsoy, "Çok uzun süreli bir çatışma, gerilim politikasının fitilini ateşlemiş durumdalar" dedi.

HDP Eş Başkan Yardımcısı ve Amed Milletvekili Hişyar Özsoy, AKP-MHP iktidarının Amed, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine gasp etmesine tepki gösterdi. Ankara, İzmir ve İstanbul'u kaybeden iktidarın kendisine yeni rant alanı yaratmak için Kürdistan illerindeki belediyeleri gasp ettiğinin altını çizen Özsoy, "Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler Kürlere diyorlar ki siz kendinizi yönetemezsiniz. Biz sizi yöneteceğiz. Sizin iradenizi tanımıyoruz, 500 bin oy verseniz de oyunuzun bizim nazarımızda kıymeti yoktur, ben istediğim zaman, istediğim kişiyi gönderirim sizi yönetirim diyor.

Bu açıdan baktığınızda gaspçı mantıktır. Üç yıl yaptılar bunu. En son duydunuz, şu kayyumun yediği çıtır çerez, tatlı baklava, biliyorsunuz, bu manşetlere yansıdı. Bu halkın bütün değerlerini çarçur etmek için bir sistem kurmuşlar. Muhtemelen Ankara, İstanbul, İzmir’i kaptırınca, başka rant alanı aradılar. Bu kabul edilebilir değildir. Tabi onlar devleti yöneten mantık o mantığın gereğini yapacaktır. Biz de HDP olarak bu halkın iradesini, demokratik iradesini korumak için sonuna kadar müdafaamızı yapacağız" diye konuştu.

HALKA KUMPAS KURDULAR

İktidarın geçmişte kol kola hareket ettikleri Cemaat ile daha sonra birbirine girdiklerini hatırlatan Özsoy devamla şunları belirtti: "O karanlık dönemi, o kaotik ortamı bu ülkede son derece katı, otokratik, diktaröryal bir rejim kurmak için yararlandılar. Hatırlarsınız Erdoğan, bu darbe bizim için Allah’ın bir lütfudur demişti. Yani demokratik topluma, siyasete dair her şeyi tasfiye etmeye çalışan bir mantık söz konusu. Bu devlet de kendi içerisinde 10 parçaya bölünmüş durumda.

Şu gördüğünüz siyasi liderlerin hepsi birbirinin kanını içseler doymazlar. Dün birisi diğerine şerefsiz, diğeri ona zürriyetsiz diyordu. Bugün kol kola girmişler, birbirlerine sarılmışlar. Bunları ortaklaştıran tek bir nokta var o da açıktır, Kürt anasını görmesin. Bizim belediye başkanlarımız 4-5 ay önce dosyalarını verdiler bu ülkenin kurumları, dediler ki bunlar seçilebilir, halk oy verebilir. Halk gitti oy verdi, biliyorsunuz daha önce 6 belediyemize bir nevi kayyum atadılar. Yüzde 70’le aldığımız yerlere bilmem KHK’lisiniz, seçimden önce söyleseydin ya resmen halka kumpas kurdular.

Şimdi Süleyman Soylu demiş ki, o da halkı aptal zannediyor, hukuki çerçevesi olan idari bir karardır. Bunun gerçeklikle uzaktan, yakından alakası yoktur. Gerekçeye bakıldığında, bir mahkeme kararı var mı, yok. Yargı dediğimiz bir kurum var, olabilir, İçişleri Bakanlığı'nın tasarrufundadır. Böyle bir yetki verilmiş, dönem dönem kimi belediye başkanlarını geçici olarak görevden alabilir. Yargı süreci bitsin, bu süreç devam ederken, görevden alabilir. Ancak böylesi bir dönemde bile belediye meclisine der ki ben sizin belediye başkanınızı şu şu gerekçelerle görevden aldım. Belediye meclisi kendi içerisinden bir tane belediye başkanını seçebilir. Kanun böyle diyor, son derece açık. Ama diyor ki ben keyfime göre, istediğim Valiyi, Kaymakamı istediğim kişiyi atarım diyor."

YAPTIKLARININ SUÇ OLDUĞUNU BİLİYORLAR

Belediyelere yönelik kararın baştan sona hukuksuz olduğunu ve tüm dünyanın da bunu bildiğini vurgulayan Özsoy, "Bütün dünyanın manşetlerine çıkmış. Türkiye’den Abdullah Gül’ünden Davutoğlu'suna kadar, CHP’den tutun, çok geniş kesimlere, 27 baro, Ankara, Denizli, İstanbul, hepsi açıklama yaptı, hukuksuzdur, yapamazsınız diyorlar. Israr ediyorlar, siyasetten çok kaybedecekler. Temin ediyorum, Erdoğan ve Soylu, iktidar el değiştirdiği an yargılanacaktır. Devlet dediğimiz nedir, devlet çeteden, bir anlamıyla farklıdır. Çetenin, şiddet, zor kullanma gücü vardır. Ama devlet, çetelerden farklı olarak bu şiddeti ve zoru, hukuk çerçevesinde kullanmak zorundadır.

Eğer hukuk dışına çıkıyorsa, kendisi çeteleşmiştir. Şiddeti, elindeki zor imkanını, polis, asker ve yargıyı hukuk içerisinde kullanmak zorundasın. Şimdi anayasa diyoruz, kimsenin anayasayı taktığı yok, dün Diyarbakır’a gelmeye çalışıyorum. Önümü kesmişler giremezsin diyorlar. Bana bir kağıt verin diyorum, ben milletvekili oldum, kente nasıl giremem, bir buçuk saat zorladım. Bir tanesi cesaret edip bir kağıt verip imzasını atmadı. Niye? Yaptığının suç olduğunu biliyor. Şu an çok olağanüstü bir durum var. Bu kayyumcu mantık tam da bu dönemi en iyi karakterize eden bir şeydir. Bugün Diyarbakır’dır yarın başka yerlerdir. Devlet bunu yapabilir, devleti şimdi yöneten ekip, biz onlara marjinal diyoruz. Gerçekten marjinaller.

Çünkü toplumun normalleşme istediği, ekonomik anlamda birtakım sıkıntıların giderilmesini istediği, genel anlamda huzur, barış istediği bir ortamda ha bire toplumu germe kutuplaştırma. Şimdi üç tane belediye başkanımızı görevden aldınız diye Vanlılar, Mardinliler, Diyarbakırlılar sizi daha çok mu sevecekler. Ne bekliyorsunuz, ya da korkacaklar mı, iradelerini mi bırakacaklar. Yarın sandık kurulduğunda gelip Süleyman Soylu'ya mı oy verecekler. Bu saçma sapan mantıktan bir an önce vazgeçmeleri lazım" dedi.

HALK DEMOKRATİK EYLEMLERLE İRADESİNE SAHİP ÇIKMAYA DEVAM ETMELİ

HDP olarak tüm hukuki yolları zorladıklarını ifade eden Özsoy, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "En azından hukukçular bunun gerçekten hukuka aykırı olduğunu kabul ederler ve belediye başkanlarımız görevlerine geri dönerler. Aksi halde gerçekten çok uzun süreli bir çatışma, gerilim politikasının fitilini ateşlemiş durumdalar. Son olarak, Fırat’ın doğusuna gireceğiz diyorlar. Oraya giremiyorlar. İdlip’de Rusya Türkiye gözlem noktalarına bomba yağdırıyor. Süleyman Soylu’nun, Çavuşoğlu’nun ağzından da laf çıkmıyor. Ama mesele Kürtlere gelince, yaşlı anneleri görüyorsunuz, bunlara gelince TOMA ile polisle, şunla bunla vur da vur.

Varsa bir parça yüreğiniz, çıkın Rusya’nın karşısına. Gidin oraya, bu kadar afra tafra yapıyorsunuz, gücünüz burada başında laçiği olan kadına mı yetiyor. Yaptığınız hukuksuzluktur. Bu halka iradesini koruma sözümüz var. Biz HDP olarak belediye başkanlarımızın sonuna kadar arkasındayız. Terör, terörist kelimelerini kesinlikle kabul etmiyoruz, şu an uygulanan en büyük devlet terörüdür.

Son üç yıl içerisinde Türkiye’de beş yüz binden fazla insan terör suçlamalarıyla gözaltına alınmış, işinden atılmış, bunların birçoğu beraat etmiş, ama kimsenin umurunda değil. Her şeyi birbirine karıştırmışlar. Biz sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz ve halkımızı demokratik iradelerine, demokratik eylemlerle sahiplenmeye davet ediyoruz."