Özerk Yönetim'den açıklama

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi, Türk devletinin tehditlerinin ve ABD kararının DAİŞ'e fırsat verdiğine dikkat çekerek, uluslararası çevrelere çağrı yaptı.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi, Eyn İsa’daki merkezinde, Türk devletinin işgalci tehditlerine ilişkin basın açıklaması düzenledi.

Çok sayıda basın mensubunun katıldığı toplantıda, açıklama Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Ebid El-Mihbaş tarafından okundu.

'SURİYE'YE GİRMELERİYLE KRİZ DERİNLEŞTİ'

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi'nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

 “2011 yılında Suriye halkı barışçıl bir şekilde eylemlere başladı. O dönem halkın talepleri özgürlük, demokrasi, tüm halkların anayasal olarak tanınması ve haklarının verilmesiydi. Ancak ortaya çıkan krizin çözüm yöntemleri halkın taleplerine göre olmamış ve kriz günbegün daha da derin bir hal almıştır. Türkiye ve İran gibi bölgesel güçler ile ABD ve Rusya gibi büyük ülkeler ile bazı batılı ülkeler Suriye’ye giriş yapmış ve mevcut kriz daha da derinleşerek Suriye’de silahların konuştuğu bir döneme girilmiştir. Bunun sonucunda da Suriye halkı güven ve istikrar için kentlerini, köylerini terk etmiştir.

'KRİZ DAİŞ'E ZEMİN HAZIRLADI'

Kimisi Suriye’de başka bölgelere göç ederken kimisi de Suriye sınırları dışına çıkarak, tüm tehlikelere rağmen göç yollarına çıkmıştır. Nihayetinde çok sayıda kadın, çocuk ve yaşlı göç yollarında, denizleri aşmak isterken boğulmuş; tüm dünya da Suriye halkının bu yaşadıklarını izlemiştir. Suriye halkı Avrupa, Kanada, ABD ve dünyanın diğer ülkelerine ulaşmış ancak insanî olmaya koşullarda yaşamaktadır. Suriye halkının kaderi göçmenlik ve mültecilik arasında kalmıştır.

Ortaya çıkan karışık ortam ve güvenliğin olmayışını, radikal İslamcı El Kaide ve DAİŞ gibi örgütler kendileri için uygun bir ortam olarak görmüş ve Irak’tan Suriye’ye geçiş yapmışlardır. Sonrasında bu gruplar Reqa’yı kendilerine başkent ilan etmiş, Derazor ve Hesekê çevresinde alan yaratmıştır.

'TÜRK DEVLETİ TÜM TERÖRİSTLERİ TOPLADI!'

Komşumuz olan Türk devleti, faşist sistemiyle dünya üzerindeki tüm teröristleri toplamış ve başta Kuzey ve Doğu Suriye olmak üzere tüm Suriye topraklarına yaymıştır. Türkiye tarafından desteğini alan bu terör örgütleri, Türkiye’nin sınır hatlarının çoğu bölgelerini kontrol etmiştir. Erdoğan, terörü Suriye topraklarına geçirip Kobanê’yi işgal etmek istediğinde YPG-YPJ savaşçıları cevabını vermişti. Kobanê halkı, kentin terörün eline geçmesine izin vermedi. Buradan itibaren DAİŞ’in kırılma süreci başladı. Kobanê kurtarıldı. Ardından Hol, Til Berak, Girê Spî ve Minbic kurtarıldı. Bununla beraber Kuzey ve Doğu Suriye halkları Kürt, Arap, Süryani, Türkmen ve diğer halklarından oluşan QSD’li kahramanlarca kurtarma operasyonları başladı. Önce DAİŞ’in başkent ilan ettiği Reqa kurtarıldı. Derazor’daki kurtarma operasyonu da devam ediyor.

'ÜÇTE BİRİ TERÖRDEN KURTARILDI'

Fırat’ın doğusundaki Derazor’un doğusunda DAİŞ’in son noktalarında yoğun çatışmalar yaşanmakta. Uluslararası Koalisyon Güçleri, DAİŞ’in yok edilmesi için QSD’ye destek vermiştir. ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon Güçleri ve QSD birçok kazanım elde etmiş, kurtarılan bölgelerde terör ortadan kaldırılmış, güven bir yaşam hakim olmuştur. Şimdiye kadar 67 bin 200 kilometrekarelik bir alan kurtarılmış ve bu Suriye topraklarının üçte birine tekabül etmektedir. QSD, bu toprakları kurtarmak uğruna tüm halklardan 8 bin savaşçısını şehit vermiştir. Kurtarılan bu alanlar arasında DAİŞ’in 4 yıldan fazla bir süredir işgali altında tuttuğu Reqa ve Derazor da bulunmaktadır.

'YÜZ BİNLERCE KİŞİ GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALDI'

Kentlerin ve beldelerin kurtarılmasıyla birlikte bu bölgeler halk çalışmalarını yürütmek ve gerekli ihtiyaçları temin etmek adına sivil yönetimler kurulmuştur. Öncelikle halk savaşın yaşandığı bölgelerden çıkarılmış, kamplara yerleştirilmiş ve yardımlarda bulunulmuştur. Bu çerçevede Eyn İsa Kampı kurulmuş ve burada Reqalı ve Derazorlu toplam 15 bin 500 göçmen bulunmaktadır. Minbic’in doğusunda bin 947, doğusunda ise 2 bin 832 kişinin yaşadığı kamplar bulunmaktadır. Tebqa’daki Tiwêhîne Kampı’nda 7 bin 500, Ebû Xeşeb Kampı’nda 3 bin 686, El-Erîşa Kampı’nda 9 bin 469, Mebrûka Kampı’nda 2 bin 99, Hol Kampı’nda 7 bin 900’ü Iraklı mülteciler olmak üzere 12 bin 200, Roj Kampı’nda bin 682, Newroz Kampı’nda 451 göçmen ve mülteci bulunmaktadır. Öte yandan bazı bölgelerde dağınık kamplarda ve yıkık binalarda da göçmenler bulunmaktadır. Bu halde Minbic’de 97 bin, Reqa’da 15 bin 298, Derazor 193 bin, Tebqa’da 65 bin, Til Temir’de 750, Cizre Bölgesinde 400 bin göçmen bu şekilde yaşamaktadır.

Toplamda göçmen kamplarında 54 bin 66, Kuzey ve Doğu Suriye genelinde ise 825 bin 413 göçmen ve mülteci bulunmaktadır.

Kuzey ve Doğu Suriye’deki mevcut istikrar ve güvenlikten dolayı, ‘Fırat kalkanı’ adlı yapılanmanın kontrolündeki Hama’nın doğusu ve İdlib gibi bölgelerden, Sexnê’den siviller bölgemize göç etmektedir. Bu durum sivil yönetimlerimizin yükünü ağırlaştırmaktadır. Suriye halkları olduğumuz için ekmeğimizi göçmenlerimizle paylaşmaktayız.

Özerk Yönetime bağlı bölgelere yönelik iç ve dış göçlerin amacı güvenliğe ve istikrara ulaşmaktır.

'GERİ DÖNÜN' ÇAĞRISI

Yoğun savaştan dolayı Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerinden dışarıya göç eden halkımıza, topraklarına geri dönmeleri çağrısında bulunuyor, gerekli yardımları sunacağımızı belirtiyoruz. Bununla birlikte bölgemizde halklarımıza yanlışta bulunanlara, DAİŞ ya da başka bir örgüte katılanlara, Türkiye’ye ya da başka yerlere göç edenlere bu topraklara geri dönebileceklerini, Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerindeki mahkemeler ve adalet kurumlarıyla sorunlarıyla çözüm bulabileceklerini belirtiyoruz.

İDDİALARA YANIT VERİLDİ

Bazı çevreler bilinçli bir şekilde QSD’nin Arapları göç ettirdiğini iddia etmekte. Bu çevreler Türkiye gibi çevrelere bağlıdır ve amaçları fitne ve yalandır. Bizler barış ve birlik içinde yaşıyoruz. Radikal ideolojileri kaldırıyor; demokratik ideoloji, ortak yaşam ve halkların kardeşliği temelinde tüm halklarla direniyoruz. Efrîn’i işgal eden, halkını göç ettiren, mallarını gasp eden Türkiye rejiminin, Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerinin tüm kazanımlarını, bölgede güvenliğin ve istikrarın oluşmasını hedef aldığını görüyoruz.

Efrîn halkı Şehba, Kobanê, Minbic ve Cizre gibi Özerk Yönetim bölgelerine yerleşmiştir. Türk devleti çetelerini Efrînli halkın yerine yerleştirmiştir. Bu demografiyi değiştirmektir. Bununla birlikte Ezaz, Cerablus, Bab ve İdlib’i işgal etmiştir. Şimdi ise ordusunu ve çetelerini Kuzey ve Doğu Suriye sınırına konuşlandırmış, Suriye halklarına ve QSD’nin şehitlerin kanlarıyla kurtardığı Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerindeki halka tehditler savurmaktadır.

'ÇEKİLME KARARI DAİŞ'E HİZMET EDECEK'

Erdoğan, Suriye topraklarını işgal ederek ve Suriye halkı üzerinde hesaplar yaparak Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmek istemektedir. ABD başkanı Trump’un güçlerini Özerk Yönetim bölgelerinden çekmesi kararı, Erdoğan’ın tehditlerinin hemen ardından alınmıştır. Bu karar teröre ve DAİŞ’in yeniden dönmesine hizmet etmektedir. DAİŞ’e karşı savaş daha bitmemiştir. Erdoğan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal tehditleri yalnızca Suriye için değil tüm dünya için tehlikelidir. Böyle bir durumda güçlerimiz Hecîn’deki savaşı bırakıp kuzeydeki sınırlara yerleşerek Türkiye’ye karşı durmak zorunda kalabilir. Bu da DAİŞ çetelerinin bir kez daha dönmesi anlamına gelir. Unutmayalım ki kurumlarımızda 46 ülkeden 2 bin 622 DAİŞ’li tutuklu bulunmaktadır. Bunlar özel kamplarda tutulmaktadır. Bununla birlikte 48 ülkeden DAİŞ üyesi ve komutanı 790 tutuklu bulunmaktadır. Tutuklularımızı arasında Suriyeli DAİŞ’lilerde bulunmaktadır.

Türkiye’nin bölgeye yönelik saldırılarının başlaması durumunda bu tutukluları tutamayız. Durum kontrolümüzden çıkar ve bu tutuklular yine dağılarak dünya barışı üzerinde tehlike oluşturur.

'İŞGALİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ, UÇUŞA YASAK BÖLGE İLAN EDİLMELİ'

BM ve insan hakları örgütlerine, sorumluluklarını yerine getirmeleri ve Türkiye rejiminin Suriye halklarına yönelik katliamlar gerçekleşmemesi için olası işgal saldırılarının önüne geçmesi çağrısında bulunuyoruz. Faşist rejimin Ermeni halkına yönelik soykırımına tarih şahit olmuştur. Bu tür katliam ve soykırımların tekrarlanmaması için bölge, uluslararası hukuk çerçevesinde uçuşa yasak bölge ilan edilmeli ve Kuzey ve Doğu Suriye halkları korunmalıdır.”