1 Haziran Hamlesi başlıyor-II

1 Haziran 2004 tarihinde Kürt Özgürlük Hareketi'nin başlattığı "Gerilla Atılım Hamlesi"nin ardından ağır yenilgiler alan Türk ordusu, büyük kayıplar vererek gerilla karşısında yenilgisini kabul etmek zorunda kaldı.

"15 Ağustos Gerilla Atılımı"nın devamı niteliğinde olan 1 Haziran 2004 tarihinde Kürt Özgürlük Hareketi'nin başlattığı "1 Haziran Gerilla Atılımı Hamlesi" ile tekrar başlayan gerilla eylemleri karşısında ağır yenilgiler alan Türk ordusu, imha konseptini Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde yürütmek istedi.

Bu imha saldırıları çerçevesinde Öcalan’ı zehirlemeye çalışan faşist Türk devletinin bu saldırısına karşı Kürt halkının ve gerillaların "Edi Bese" hamlesi kapsamında serhildan ve eylemler gerçekleşti. "1 Haziran Gerilla Atılımı" ile birlikte artan gerilla eylemleri karşısında Türk ordusu her yıl ağır yenilgiler alırken, Kürt Özgürlük Mücadelesi'nde de yeni bir ruhu ortaya çıkardı.

GERİLLALAR MEVZİLERİNE DÖNÜYOR

1 Eylül 1999 tarihinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı ateşkes süreci, Türk devletinin Öcalan ve PKK başta olmak üzere Kürt halkı üzerinde uyguladığı “Çürütme Politikası” adı altında yürüttüğü saldırılar ve sürece yönelik samimiyetsiz, tasfiye etmeye yönelik yaklaşımlarından kaynaklı 1 Haziran 2004 yılında sona erdi. Kürt Özgürlük Hareketi'nin ilan ettiği 1 Haziran hamlesi ile birlikte gerilla güçleri, Kuzey Kürdistan’daki mevzilerine geri dönmeye başladı.

O dönem iktidarda olan AKP hükümeti yaptıkları açıklamalarda yaşanacak savaşın 1990’lı yıllardaki boyuta ulaşamayacağını söyledi. Fakat PKK, aldığı bu hamle kararı ardında geliştirdiği direniş süreci ile birlikte AKP hükümetinin bu açıklamalarını boşa çıkardı.

GERİLLANIN SAVAŞI İLE SPEKÜLASYONLAR BOŞA ÇIKIYOR

AKP Hükümeti’nin spekülasyonları 1-2 Haziran gecesi saat 01.00 sularında Zagros’ta gerilla güçlerinin Çukurca’daki Geman karakoluna yönelik yaptıkları eylemle boşa çıktı. HPG, yaptığı günlük açıklamalarında 12 askerin öldürüldüğünü ve birçok zırhlı aracın imha edildiğini açıkladı. 26 Haziran 2004 tarihinde işgalci Türk ordusu 15 bin asker ile Botan’da geniş çaplı bir operasyon düzenledi. Ancak gerilla karşısında sonuç alamayan Türk ordusu, 25 askerini kaybederken, operasyona ilişkin birtakım belgeleri ele geçti.

Gerilla güçlerinin savaşıp savaşamayacağı tartışmaları yürütülürken, gerilla aynı yıl birçok eylem gerçekleştirdi. Özellikle Dersim Ovacık Komando Tugayı’na yapılan eylemde ise 20 asker öldürüldü.

2005 YILINDA DA GERİLLA EYLEMLERİ HIZ KESMEDEN SÜRDÜ

AKP hükümeti, gerilla hamlesinin ilanının ardından gerçekleşen ilk eylemliliklerden sonra ve özellikle de 2005 Newrozu’nda ilen edilen “Demokratik Konfedaralizm” ile birlikte ilk defa “Kürt Sorununun” varlığını kabul etmek zorunda kaldı. Hatta Erdoğan, “Kürt sorunu, benim sorunumdur” dedi. Ancak yaklaşım olarak hiçbir şey değiştirmeyerek, asker ve polis gücünü yine devrede tuttu. Bu asker ve polis destekli imha saldırılarına karşı gerilla eylemsellikleri ise 2005 yılında da hız kesmeden devam etti.

GERİLLA EYLEMLERİ HER YERE YAYILIYOR

Botan bölgesindeki gerillaların 24 Mart’ta 2005 yılında Şırnak’ta gerçekleştirdikleri ilk eylem oldu. Bu eylem çerçevesinde HPG BİM’in açıklamasında; “Bir panzer imha edildi ve 7 asker öldürüldü.” Mayıs ayında ise gerillanın bir diğer eyleminde 8 asker öldürüldü. O dönem gündeme asıl damgasını vuran gerilla eylemlerinden bir tanesi de Dersim-Erzincan yolu üzerinde ki kimlik kontrolü esnasında HPG güçleri Coşkun Kırandi isimli askeri esir almasıydı.

Esir asker, 4 Ağustos’ta gelen heyete teslim edildi. Bununla beraber gerilla güçleri Gümüşhane’nin Şebinkarahisar ilçesinde gerçekleştirdikleri eylem ile birlikte 8 askeri de öldürdü. Zagros alanında ise işgalci Türk ordusuna ait Skorsky tipi bir helikopter düşürüldü.

GERİLLALARDAN 'TESLİM OL' ÇAĞRILARI

9 Ekim’de ise Türk ordusu on bin asker ile Dersim merkeze bağlı alanlarda kapsamlı bir operasyon başlattı. İşgalci Türk ordusu operasyon alanına önceden özel bir telefon şebekesi getirerek ve cihaz kullanmadan, tüm koordinelerini telefon üzerinden gerçekleştirmek istedi. Ve bu çerçevede alandaki gerilla güçlerini imha etmeyi amaçladı. Ancak Türk ordusunun bu operasyonuna karşılık YJA Star gerillaları karşı eylemler düzenleyerek askerlere “teslim ol” çağrılarında bulundu.

2006 YILINDA DA GERİLLA EYLEMLERİ HIZ KESMEDİ

Gerillanın savaşamayacağı tartışmaları bir tarafta sürmeye devam ederken Kürt Özgürlük Hareketi sahada gerçekleştirdiği eylemlerle Türk ordusuna ağır kayıplar verdirmeye devam etti. 2006 yılı da gerilla için yoğun eylemlerin yaşandığı bir yıl haline geldi. Özellikle Türk ordusu gerilla eylemlerini çarpıtmaya çalışsa da, verdiği kayıplar Türk ve dünya medyasına yansıdı.

Türk medyasına yansıyan Türk ordusunun resmi açıklamasında; “14 Mayıs 2006’da Şırnak’ta 4 asker, 11 Temmuz 2006’da Şırnak’a bağlı İdil’de 2 polis, 16 Temmuz 2006’da Siirt-Eruh’ta 7 asker ve 1 kontra, 27 Mayıs 2006’da HPG güçlerinin Bingöl’ün Genç ilçesinde gerçekleştirdiği sabotaj eyleminde bir subay öldürüldü.” HPG açıklamalarında ise; 4 Nisan Bingöl-Genç 4 polis, Elazığ Arıcak’ta 1 yarbay ile 1 er, 15 Ağustos’ta ise Gabar’da 7 asker öldürüldü.

AMED HALKININ SERHILDANLARI

Gerilla eylemlerinin sürdüğü 2006 yılına damga vuran bir diğer bir çatışmada Muş Güneyi’nde 14 gerillanın yaşamını yitirdiği çatışma oldu. On bin asker ve kontraların da katıldığı operasyonda şehit düşen 14 gerillanın cenazeleri memleketlerine getirildiklerinde Kürt halkı tarafından serhildanlarla karşılandı. Yaşamını yitiren gerillaların birçoğu Amedliydi. Amed serhildanları sırasında birçok sivil insan da polislerin açtığı ateş sonucu yaşamlarını yitirdi.

Erdoğan’ın Kürt halkının ve dostlarının hafızasına kaydolmuş, “Kadında olsa çocukta olsa güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacaktır” sözleri bu olaylar sonrası söylendi. Artan gerilla eylemleri ve halk serhildanları ile oluşan çatışmalı ortam, devleti zorlamış ve Erdoğan klasik yöntemlerin dışına çıkarak, kendince “ılımlı” bazı söylemlerde bulundu. Ancak Amed’de yaşanan bu serhildan, Erdoğan’ın meseleye gerçek yaklaşımını ortaya koydu.

ÖCALAN’I ZEHİRLEME SALDIRILARI

Öcalan’ın çağrısı ile 1 Ekim’de PKK tarafından tek taraflı ilan edilen ateşkes, 1 Mayıs 2007 tarihinde Öcalan’ın avukatlarının yaptığı “Öcalan, İmralı’da zehirleniyor” açıklaması ardından sona erdi. Bu açıklama Kürt halkında adeta bir infiale yol açtı. Kürt halkı ve PKK hareketi bu habere “Edi Bese Hamlesi” adı ile gerçekleştirdikleri serhildanlarla ve eylemlerle karşılık verdi. PKK ise yaptığı açıklamada; “Önder Apo’ya yaklaşım, savaş ve barış sebebimizdir” diyerek, ateşkesin sona erdiğini duyurdu.

ZEHİRLEME SALDIRILARINA KARŞI GERİLLA EYLEMLERİ

2007 baharında ilk çatışmalar Kiğı ve Yayladere’de yaşandı. Bu alanlara ilişkin HPG’nin yaptığı açıklamada; “İşgalci Türk ordusu, 7 Nisan günü yaklaşık 20 binin üzerinde askerin katıldığı bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Buradaki yaşanan ve günlerce süren yoğun çatışmalarda 80’nin üzerinde Türk askeri öldürüldü. Bu çatışmalarda Türk ordusu yoğun bir şekilde teknik kullanmıştır. Her türlü tekniğin yanında Napalm vb. kimyasal silahların ve bombaların kullanan Türk ordusu sonuçsuz bir şekilde gerillalar tarafından öldürülen askerlerini bırakarak geri çekilmiştir” diye duyurdu.

Yine Nisan ayında eylem haberleri gelmeye devam etti. İlk eylem Dersim’e bağlı Aliboğaz’ından geldi. 14 Nisan’da bu alana yönelik on binin üzerinde askerin katıldığı bir operasyon başlatan Türk ordusuna, buradaki gerillalar tarafından gerçekleştirilen eylemlerde 15 asker öldürüldü. Ve HPG, gerillanın birçok askeri malzemeye ve tekniğe de el koyduğunu belirtti.

OREMAR EYLEMİ…

2007 yılı gerilla eylemlerinin hat safhada sürdüğü bir yıl oldu. Özellikle 2007 sonbaharında Kürt Özgürlük Gerillalarının Gever’e bağlı Oremar taburuna yönelik gerçekleştirdikleri saldırı eylemi, tüm Türkiye’nin gündemine oturdu. Türk ordusu gerilla karşısında ağır bedel ödeyerek ciddi kayıplar verdi. HPG, gerillaların gerçekleştirdiği eyleme ilişkin yaptığı açıklamada, yaşanan şiddetli çatışmalarda 35 asker öldürdüğünü, onlarca askerin yaralandığını ve 8 askerin de esir alındığını duyurdu.

Bu esir alınan askerler ilk başta, Türk ordusu ve yetkilileri tarafından her ne kadar inkar edilmek istense de, HPG’nin esir askerlerin görüntülerini ve röportajlarını paylaştıktan sonra kabul etmek zorunda kaldı. Esir alındıktan bir ay sonra da, Türkiye’den gelen bir heyete bu askerleri teslim etti. Zamanın adalet bakanı bu askerlere ilişkin; “Keşke ölselerdi de, bu şekilde onları görmeseydim” diyerek, faşist zihniyetini tüm dünya kamuoyuna paylaşmaktan çekinmedi.

MEDYA SAVUNMA ALANLARINA YÖNELİK HAVA SALDIRILARI

16 Aralık 2007 tarihinde Türk ordusu, Medya Savunma Alanlarına yönelik 50’ye yakın savaş uçağı ile hava saldırıları düzenledi. Bu saldırılar ise asparagas haberler şeklinde Türkiye ve dünya basınının gündemine servis ettirilmeye çalışıldı. Ancak HPG Anakarargah Komutanlarının sürece yönelik gerçekleştirdikleri açıklamalarla, Türk ordusunun özel ve psikolojik savaş tarzını ortaya çıkartarak, Türk ordusunun yenilgisini gün yüzüne çıkardı.

ZAP OPERASYONU VE TÜRK ORDUSUNUN ÇARESİZLİĞİ

Faşist Türk devleti, yoğun hava saldırılarıyla Güney Kürdistan’a yönelik bir operasyon başlatacaklarını sezdirmeye başlamışlardı. 2008 yılının Şubat ayında işgalci Türk ordusu, Güney Kürdistan’a yönelik 28. sınır ötesi operasyonuna başladı. Bu operasyon sırasında Türk Özel Savaş Medyası da asparagas haberlerle yaygara koparmaya başladı. Özellikle o dönem Hürriyet gazetesi “Karakışta Güneş Doğdu” ve Sabah gazetesi “Yastan Cepheye” başlıkları ile Zap operasyonunu verirken, 9 gün süren bu operasyon tarihe “İkinci Enver Paşa Seferi” olarak geçti.

Operasyonun akıbeti ise Sarıkamış Harekatından farksız değildi. İşgalci Türk ordusunun karakışta, gerilla güçlerinin denetiminde olan Zap alanına yönelik gerçekleştirdiği bu operasyonda yüzlerce kayıp vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Hatta o dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, “Tereyağından kıl çeker gibi geri çekildik” diyerek Türk ordusunun hangi psikoloji altında geri çekildiğini de ortaya koydu. Yaşanan bu operasyon ise günlerce Türkiye kamuoyunda tartışıldı.

Bunun yanında Zap operasyonu Kürt halkında ise ulusal duyguların gelişmesini pekiştirirken, faşist Türk devletinin imha amacını kırarak, Türk hükümeti-muhalefetleri arasında çatışmaların yaşanmasına neden oldu.

YÜZ BİNLER HABUR’DA PKK’LİLERİ KARŞILADI

Oramar, Gabar, birçok gerilla eylemi ve ardından gelişen Zap operasyonundan sonra büyük bir yenilgi alan işgalci Türk ordusu, artık gerilla güçleri karşısında başarı şanslarının olmadıklarını fark etmişlerdi. Bu yüzden dönemin hükümeti AKP, yeni arayışlar içerisine girmeye başladı. O dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “güzel şeyler olacak” diyerek “Kürt Sorunun” acil bir şekilde çözülmesi gerektiğini söyledi. Bu açıklamalar üzerine PKK, 13 Nisan 2009 tarihinde yaptığı açıklamayla tekrar tek taraflı ateşkes ilan etti. Bu açıklama Türkiye toplumunda büyük bir umut yaratsa da 14 Nisan 2009 “Kara Çarşambalarla” AKP hükümetinin yürüttüğü “KCK Siyasi Soykırım Operasyonlarıyla” Kürt halkının siyasi iradesine karşı darbe saldırıları yürütüldü.

Ancak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, “Kürt sorununu” barışçıl yöntemlerle çözmek amacıyla herkesi barışa katkı sunmaya çağırdı. Öcalan’ın bu çağrısı üzerine 34 kişi Habur sınır kapısından geçerek sürece katkı sunmak istedi. Kürt halkı tarafından barış elçileri olarak görülen bu 34 devrimci, Habur sınır kapısından geçerken yüzbinler tarafından karşılandı. Tüm Türkiye toplumunda bu durum ise barışın gerçekleşeceğine ve savaşın sona ereceğine yönelik büyük umutlar uyandırdı. Ancak bu durum Türkiye’de ki komplocu, statükocu güçleri derinden sarstı. Ve bu kesimler, büyük bir endişe içerisine girdi.