Yeni Nuh’un gemisi...

Mevcut durumda insanlığın demokratik-ekolojik yaşam seçeneğine yönelmesi kaçınılmazdır. Tüm dünya değil, kapitalizm batıyor. Buna karşılık yeni Nuhun Gemisi demokratik modernitedir.

Geçen yüz yıldan bugüne milyonlarca can alan HIV/AIDS, kanser vd. hastalıklar bir yana sadece gripten ölenlerin sayısı bile bugünkünden onlarca, yüzlerce kat daha fazla olduğu halde hiç bugünkü kadar büyük bir panik yaratmamıştır.

Salgının yayılma hızı, alanı ve ölümler gerçek de olsa yarattığı küresel panik daha büyüktür ve bundan yararlanmak isteyenler vardır.

Savaşlardan, göçlerden, salgınlardan çıkar sağlayan çevreler hep olmuştur. Bunlar insanlığın yüz karasıdır.

Bugün birçok devlet tutukluları serbest bırakırken Türk devleti toplamaya devam ediyor! Oysa İmralı başta olmak üzere hapishaneleri boşaltmaları durumunda her türlü salgını tetikleyen savaşlar son bulacağı gibi tarihin bu zorlu aşamasından geçerken Kürt-Türk ittifakı tüm Ortadoğu halklarına yeni bir moral kazandırır. Büyük düşünmek, büyük duyarlılık ve tarihsel ciddiyet tam da böylesi süreçlerin işidir.

Tarihte bazen afetler, salgınlar insanlığı tehdit eden savaşların bitmesine vesile olmuştur. 1. Dünya Savaşının bitmesinde grip salgınının nasıl bir etkisinin olduğu araştırılmaya değerdir. Savaşta ölenlerden en az 2 kat daha fazla insanın hayatına mal olmuş bu salgının savaşın bitmesinde de çeşitli etkileri olmuştur. Fakat dikkat edilirse siyasi tarihte, bu salgından hiç söz edilmez.

Bugün tüm insanlığı tehdit eder hale gelen yeni salgının savaşları sonlandırmada etkili olması umulabilir mi? BM bu temelde bir çağrıda bulunmuş; ilkin Husi savaşçılarıyla QSD olumlu yanıt vermiştir. İnsanlık adına bu tutum anlamlıdır. Türk devleti ise ya insanlık lehine politikasını değiştirmek zorunda kalacak ya da kapitalizmin posası olarak dibe çökecektir. Sadece Türkiye değil tüm dünya böylesi bir eşiğe gelip dayanmıştır.

Acıdır ama bu salgın sürecinde kapitalist modernite zihniyetinin, pozitivist bilim aklının, sağlık ve eğitim sisteminin, yaşam tarzının, ekonomik, politik düzeninin felç olduğu ve hiçbir derde deva olmadığı gün gibi açığa çıkmıştır.

Salgına karşı sıhhi tedbirler elbette geliştirilmelidir. Demokratik otoritelerin uyarıları ciddiye alınmalıdır. Bunun için gerekli sabır ve tahammül gösterilmeli; sağlık tedbirleri bir an olsun elden bırakılmamalıdır. “Bir şey olmaz” mantığıyla hareket etmek tüm topluma karşı sorumsuzca yaklaşmak anlamına gelir. Fakat salgının sadece sağlık çerçevesinde tartışılması yeni felaketleri önlemeyecektir. Tıpkı göç, deprem ve diğer olaylarda olduğu gibi…

Daha köklü ve kalıcı çare sağlık-felsefe-yaşam tarzı arasındaki bağlantıda ortaya çıkacaktır.

Bu anlamda karamsar olunmamalıdır. Tam da şimdi, demokratik modernite perspektifiyle halkların dayanışması küresel hal alacaktır.

Önder Apo’nun görüşleri doğrulanmış ve küresel çaptaki çözüm kabiliyeti açığa çıkmıştır.

Bu temelde küresel demokrasi ve ekoloji hareketini geliştirerek her türlü ölümcül salgına, paniğe, ırkçı, milliyetçi, faşizan saldırıya karşı öz savunma temelinde başarıyla mücadele edilebilir.

Mevcut durumda insanlığın demokratik-ekolojik yaşam seçeneğine yönelmesi kaçınılmazdır. Tüm dünya değil, kapitalizm batıyor. Buna karşılık yeni Nuhun Gemisi demokratik modernitedir.

Geminin inşası örgütlü toplumla sağlanabilir. Bu süreçten sadece örgütlü toplum sayesinde başarıyla çıkılabilir.

Ayrıca bulunulan her alanda, koşullara uygun, zengin, yaratıcı mücadele yöntemlerinin devreye sokulması gerekir. Küçük birimlerle faşizme karşı etkili şekilde direnilebilir. Teknik çok daha etkili kullanılabilir. İnternet alanına daha sistematik bir yaklaşım gösterilerek küresel düzeyde büyük bir mücadele olanağı haline getirilebilir.

Yine çok önemli bir konu ise açlık grevleridir. Türkiye’de zindanda ve dışarıda açlık grevinde olan ÇHD ve Grup Yorum direnişçileri için duyarlılık gösterilmelidir. Davalarında haklıdırlar, büyük bir irade göstererek kararlı olduklarını da kanıtlamışlardır fakat bugünkü koşullarda direnişin şeklini değiştirmeleri önerilebilir.

Salgın hastalık tüm dünyanın gündemini kaplamışken direnişin yöntemi konusunda değişikliğe gitmek, direnişi daha uzun vadeli düşünmek gerekebilir.

Gelinen aşamada siyasi parti ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan bir heyet aracılığıyla direnişçilerin sağlık ve yaşamlarının güvenceye alınması sağlanabilir. Bu çağrıyı yapmak bir vicdani sorumluluktur. Faşizme karşı hep birlikte mücadele ederken birbirimizin sesine kulak vermeliyiz. Bu çağrının doğru anlaşılacağını umarak mücadelelerinde başarılar dileriz.

Yaşanan sürecin zorlukları ufkumuzu daraltmamalıdır; tüm mücadele sahalarında daha örgütlü ve zengin yöntemlerle hareket edildiğinde sadece krizi atlatmak değil yeni bir çağa geçmek mümkün olacaktır.