Tuncel: Kadın mücadelesi sınırları ve duvarları aşıyor

Sebahat Tuncel: "Kadınlar vardı kadınlar, kadınlar her yerde...' şarkısını Las Tesis’le harmanlayarak direnişi yükselten tüm kadınlara Kandıra zindanından, özgürlük şarkıları ve tilililer ile katılıyoruz!”

HDP’ye yönelik yapılan 4 Kasım 2016 operasyonundan bu yana Kandıra F Tipi Cezaevi’nde rehin tutulan Kürt kadın siyasetçi Sebahat Tuncel, kapitalizmin de erkek egemen zihniyetin de hedefinde olan kadınların mücadelesinin ve sorunun evrensel olduğunu söylüyor.

Tuncel, “Kadın dayanışması sadece sınırları aşmıyor, duvarları da aşıyor ve büyüyor. Bizler de zindanda kadın özgürlük mücadelesine ve dayanışmaya koşullarımız oranında katılıyoruz” diyor.

Sebahat Tuncel, 8 Mart vesilesiyle hem kadınların güncel durumuna dair hem de cezaevindeki yaşamlarına yönelik sorularımızı yanıtladı.

KADIN SORUNU EVRENSELDİR

Türkiye’de birçok hakka saldırı olduğu gibi kadın kazanımlarına da bir müdahale söz konusu. Sadece 8 Mart’ların konusu değil elbette kadınlar hemen hemen her gün mücadele içerisinde. Öncelikle bu müdahale ve de karşısında gelişen mücadele için ne düşünüyorsunuz?

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesi ile mücadele eden, direnen tüm kadınları sevgiyle selamlıyor, günümüz kutlu olsun diyorum. Özellikle 2015’ten bu yana Türkiye'de yürütülen tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi ve militarist politikalar yüzünden hem halklar hem de kadınlar baskı, zor ve şiddet sarmalından geçti. Kadına yönelik, ayrımcılık, şiddet, taciz ve tecavüz, katliamlar artarak devam etti. Bir yandan kadın mücadelesi görünür olurken diğer yandan erkek egemen anlayış ve yaklaşımlar, erkek, devlet işbirliği kadınların ayrımcılığa, şiddete, cinsel istismara maruz kalmalarına, daha çok yoksullaşmasına, eve kapatılmasına, emeğinin sömürülmesine yol açtı. Kadınların özgürlüğü ve kurtuluşu için çalışan, özellikle de politik Kürt kadınları hedef alındı. Bu baskı ve zor politikalarına rağmen Kürt, feminist ve sosyalist kadın hareketleri yaşamın her alanında erkek egemenliğine, kapitalist saldırılara karşı 'mücadele etmeye ve direnmeye devam ediyor. Her 8 Mart bir öncekinden daha kitlesel geçiyor. Dünyanın her yerinden kadınlar aynı şarkı ve dans ile ülkelerin kadın düşmanı yönetimlerine itiraz ediyor. Kadın sorunu sınırları aşan evrensel bir sorundur. Kapitalist modernist sistemin erkek egemenliği üzerinden geliştiğini hepimiz biliyoruz. O nedenle kadın özgürlük sorunun çözümü aynı zamanda ideolojik bir sorundur. Erkek egemen kapitalist toplumu, tüm zihniyet kalıplarını ve uygulamalarını eleştiriden geçirmeden, kadın özgürlük çizgisini yaşamın tüm alanlarında etkin kılmadan, gerçek anlamda bir toplumsal özgürlükten bahsedilemez.

TECRİDE İNAT KOCAMAN BİR HALAY HALKASI KURUYORUZ

Bir 8 Mart’ı daha içeride karşılıyorsunuz… Peki, kadınlar olarak cezaevinde neler yapıyorsunuz? 8 Mart'ı nasıl karşılıyorsunuz?

Bu içeride geçireceğimiz dördüncü 8 Mart. Bu süreç içerisinde de kadınların eşitlik, özgürlük, barış ve adalet mücadelesine olanaklarımız doğrultusunda katkı sunmaya çalıştık, çalışıyoruz. Kadın dayanışması sadece sınırları aşmıyor, duvarları da aşıyor ve büyüyor. F tipi tecrit koşullarında mitinglerimizin en kitleseli 3 kişilik ama bizim sesimiz, sözümüz yüksek duvarları ve üzerine yerleştirilmiş telleri aşarak birbirine ulaşıyor. Aynı anda gür bir sesle şarkılar söylüyoruz. Halaylar çekiyoruz ve tabii ki tilililerimiz ve Jin jiyan Azadi sloganı eşlik ediyor şarkılara. Sırasıyla her oda katılıyor kutlamaya. Böylece kocaman bir halay halkası kurmuş oluyoruz.

BURADA TEK BİR KURAL İŞLİYOR

Tecrit koşulları ve elbette hak ihlalleri ile gündeme geliyor cezaevleri. Kadınlar açısından durum nedir?

Gerçekten de burada çok ciddi hak ihlalleri yaşanıyor. Bu, iktidarın toplumsal, siyasal sorunlara nasıl yaklaştığıyla da alakalı. Ekonomik, sosyal, siyasal sorunların çözümsüzlüğü, eşitlik, demokrasi ve özgürlüklerin yoksunluğu, erkek egemen anlayış ile yönetim hem cezaevlerinin dolmasına hem de buralarda insan haklarının ortadan kaldırılmasına neden oluyor. Burada bir tek kural işliyor "devlet her durumda haklıdır" yaşanan hak ihlalleri karşısında itiraz edenler hücre cezaları veya infazın yanması durumuyla karşı karşıya kalıyor. İnsan onurunu hiçe sayan uygulamalar yaşanıyor. Kendi yaşadığım deneyimden bir örnek verebilirim size. Burada odadan her giriş ve çıkışta ayakkabı çıkarmanız gerekiyor. Çoğu zaman bu bir işkenceye dönüyor. Bazen görevliler üzerindeki üniformanın gücüne dayanarak bu uygulamayı abartıyor, buna itiraz ettiğinizde de disiplin cezası ile karşılaşıyorsunuz. Bana da 3 günlük hücre cezası verdiler (sanki kaldığımız yer hücre değilmiş gibi). İnfaz hâkimliğine itiraz ettim ama dediğim gibi bu itirazların %99’u reddediliyor. Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesi de noter gibi zaten. Daha öncede yaptığımız açlık grevi nedeniyle bir yılı bulan "bazı etkinliklerden men" cezası uyguladılar. Sizin anlayacağınız burada yaşamın her günü, insanlık onurunu korumak için mücadele ve dirençle geçiyor.

BU BİR ZİHNİYET DEVRİMİDİR

HDP yeni kongre yaptı. Biliyorsunuz birçok baskı ve tutuklama altında yapıldı bu kongre. Ki yakın zamanda HDP’li belediyelere ikinci kere kayyım atamalarının en büyük gerekçelerinden biri eş başkanlıktı. İktidarın doğrudan kadın kazanımını hedef alması hakkında ne diyeceksiniz?

Eş başkanlık sistemi kadın erkek eşitliğinin sağlanması, siyasetin demokratikleşmesi, kadınların siyasete güçlü katılımı, yerel demokrasinin gelişmesi açısından çok önemli kazanımlara yol açtı. Ayrıca sadece kadınlar açısından değil toplumdaki, azınlıklar, inanç grupları, dezavantajlılar açısından da önemli bir sistem. Çünkü bizim eş başkanlık sistemimiz, sadece kadın-erkek eşitliğini sağlamıyor, halkların, inançların temsilini de esas alıyor. Yine sadece temsili yerlerde değil, %50 cinsiyet kotası ile birlikte, genel merkezden il ve ilçe yönetimlerine, mahalle ve köy meclislerinden yerel yönetimlere kadar, toplumun örgütlenmesi için kurulan tüm mekanizmalarda uygulanmaktadır. Bu aynı zaman da bir zihniyet devrimidir. Kadınları ikincil gören; siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal yaşamın dışına iterek evlere kapatan zihniyete, erkek egemen topluma karşı kadın kurtuluş ideolojisi ile demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir zihniyetin gelişmesi mücadelesidir. Ataerkiye vurulan en büyük darbedir. Bu nedenle Türkiye'de erkek egemen siyaset anlayışını savunan, kadın erkek eşitliğini kendi gelecekleri için tehdit olarak görenler "önce kadınları vurun" düsturuna sarılmaktadır. Bu yüzden de önce politik kadınlar hedef alınmakta, kadın kazanımları ortadan kaldırılmaktadır. Kayyım siyasetinin eş başkanlığı hedef alması boşuna değil, onlar kadınların açtığı eşitlik ve özgürlük yolundan korkuyor. O nedenle de tüm baskı ve zor politikaları ile kadın özgürlük çizgisini bastırmaya çalışıyor. Ancak bunlar nafile çabalar. Kürt kadınları başta olmak üzere eşitlik ve özgürlük mücadelesini yürüten tüm kadınlar, erkek egemen, kapitalist düzene karşı direnmeye, mücadele etmeye devam edecek. HDP de gerçekleştirdiği yeni kongresi ile birlikte kadın özgürlük çizgisini büyüteceğine ve halkların özlemini duyduğu, demokratik, ekolojik kadın özgürlükçü sistem için mücadele edeceğini göstermiştir.

KADINLAR KAPİTALİZMİN HEDEFİNDE

Ekonomik krizi ilk yaşayan grup kadınlar. Kadın işsizlik oranları artıyor. Aynı zamanda kadın cinayetler de çok büyük artış gösterdi. Bu koşullar çerçevesinde HDP’nin yeni döneminde kadın mücadelesine dair nasıl bir mesaj yollamak istersiniz?

Kapitalist sistem kendisini kadın emeğinin gaspı üzerinden yükseltmektedir. Biz kadınlar aslında işsiz değiliz. Ancak yaptığımız işin karşılığında ücret almadığımız için işçi olarak görülmüyoruz. Kadınlar ücretli bir işte çalışsalar bile yine de ev içindeki işleri yapmakla yükümlüdür. Aslında biz kadınlar çok çalışıyoruz. Ama emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Kapitalist ekonomik düzen adaletsizlik üzerinden kendisini sürdürüyor. Öncelikle bu gerçeklikten bakmak gerekiyor. Sizin de ifade ettiğiniz gibi ücretli işte çalışma olasılığı erkeklere göre çok düşük. Ki bu olasılığı yakalasa bile aynı işte çalışan erkekten daha az ücret alıyor. Güvencesiz, örgütsüz esnek çalışma yine kadınlar üzerinden yürütülüyor. Ekonomik krizin nedeni biz değiliz ama krizin yükü yine bizim omuzlarımızda. Kadınlar olarak kapitalist ekonomi düzenine karşı demokratik, komünal, ekolojik ve bir ekonomik düzenin inşası için mücadele etmemiz gerekiyor. Bu konuda HDP hem toplumsal farkındalığı artırması hem de yeni yaşamın, örgütlenmesi konusunda diğer siyasi, sosyal ve kadın hareketleri ile ortak çalışmalar yürütmesi önemli diye düşünüyorum. Kapitalizm, toplum üzerinde kurduğu şiddet ile kendisini sürdürüyor. Son Sömürge Kadınlar kitabındaki “Kapitalizmin, doğrudan şiddet, soygun ve aşırı sömürüye dayalı ‘sürekli ilkel birikim’ süreciyle, ücretli işçilerin ‘bilimsel’ sömürüsüne dayalı sözde ‘kapitalist birikim’ sürecini daima ‘ekonomik zor kullanarak birleştirmekte kadınlar, sömürgeler ve doğa, bu sürekli ilkel birikim sürecinin ana hedefi olmaktadır” değerlendirmesi ekonomik zorun hedef ve kapsamını anlatması açısından oldukça açıklayıcı. Dikkat ederseniz kadınlar kapitalizmin zor politikalarının hedefinde, o nedenle kadınların kurtuluşu için kapitalizme karşı etkin ve aktif mücadelesi, patriarkaya karşı mücadele kadar önemli bir konudur. Her iki alanda da eş zamanlı ve örgütlü mücadele, kadınların kurtuluşu için oldukça elzem. HDP de kadın özgürlüğünü esas alan bir parti olarak bu iki alanda da kadınların örgütlenmesine ve mücadele etmesine öncülük edebilir.

DÜNYANIN TÜM KADINLARININ DÜŞÜNCESİYDİ

Las Tesis ile kadınlar dünyaya yayılan hareket başlattı. Türkiye ye de ulaştı bu dayanışma. Fakat burada dans ezmek de hedefe konuldu. Hem küresel kadın dayanışması hem de Türkiye'deki bu baskılama için ne düşünüyorsunuz?

Başından beri bahsettiğim bu sistem, dünyanın her yerinde kadınların yaşamını olumsuz etkiliyor. Kadınlara yönelik ayrımcılık, şiddet, taciz, tecavüz, fuhuş, kadın emeğinin sömürülmesi, yoksulluk, işsizlik, ev içi emeğinin görünmemesi; ücretli işlerde kadınlara yeterince alan açılmaması vb. birçok alanda benzer sorunlar yaşanmakta. O nedenle Şili'li kadınların öncülük ettiği Las Tesis dansı ve dansla birlikte söylenen sözler, dünyanın her yerinden kadınların düşüncelerini de ifade ediyordu. O nedenle bu kadar kısa sürede yayıldı. Küresel kadın dayanışması, mücadelesinin başarı ile sonuçlanması ve sorun yaşayan kadınların kendilerini yalnız hissetmemeleri açısından önemli. Ancak bu dayanışmanın kadınların hayatını köklü etkilemesi için kadın özgürlük ideolojisinin geliştirilmesi ve kadın özgürlükçü bir sistemin inşa edilmesi gerekir. İtiraz etmek önemli ancak bu yetmez. Geleceğimizi örgütlememiz gerekir. Türkiye de bu dansın hedef alınmasının temel nedeni kadın düşmanı politikalardır. AKP-MHP faşist iktidarı kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinden korkmaktadır. O nedenle kadınların özgürleşmesi yolunda veya kadına yönelik her türlü erkek egemen yaklaşım ve uygulamalar karşısında kadınların verdiği mücadeleyi kendi iktidarlarına karşı olarak algılamaktadır. Kürt özgür kadın hareketine yönelik saldırıların altında yatan gerçeklik de budur. Yine feminist ve sosyalist kadın hareketlerinin yürüttüğü mücadele, seslerinin ve itirazlarının görünür olması, erkek egemenliğine sıkı sıkıya sarılmış faşist iktidarı korkutuyor. Aslında onlar da suçlunun kim olduğunu bilmektedir ve bu suçluluk psikolojisi kadınların dansını ve sözünü yasaklamaya kadar götürüyor durumu. Suçlular er ya da geç tarih karşısında kadınlar karşısında hesap vermekten kurtulamayacaklardır.

KADINLAR HER YERDE

Son olarak 8 Mart için mesajınız var mı?

"Kadınlar vardı kadınlar, kadınlar her yerde..." şarkısını Las Tesis’le harmanlayarak direnişi yükselten tüm kadınlara Kandıra zindanından özgürlük şarkıları ve tilililer ile katılıyoruz bizler de. Bir 8 Mart’ı daha dirençle mücadele ile karşılıyoruz. Savaşa, sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa, kadına yönelik her türlü ayrımcılık ve şiddete karşı kadınlar sokakta isyanını haykırıyor. Kadınların 8 Mart’ta yaktığı isyan ve özgürlük meşalesi şimdiden Newroz’u aydınlatıyor. Hepimizin mücadele ve dayanışma günü kutlu olsun. Her yerde 8 Mart her yerde mücadele.