Müslim: Saldırı olursa savaş Türkiye'ye sıçrar!

TEV-DEM dış ilişkiler sorumlularından ve PYD’nin eski eş başkanı Salih Müslim, Efrîn'e saldırılması halinde savaşın Türkiye'ye sıçrayacağı uyarısında bulundu. Müslim, "Ulusal birliğini sağlayan Kürtler Ortadoğu'da önemli güç olur" dedi.

Suriye’nin 3. Dünya savaşında hesaplaşma alanına döndüğüne dikkat çeken Salih Müslim, savaşın soğutulmaya alınmaması durumunda daha geniş bir coğrafyaya yayılabileceği uyarısında da bulundu.

TEV-DEM dış ilişkiler sorumlularından ve PYD’nin eski eş başkanı Salih Müslim, İran’da yaşanan halk serhildanları, gündemde olan Soçi ve Cenevre toplantıları ile Kürt Ulusal Kongresine ilişkin ANHA'nın sorularını yanıtladı.

'TÜRKİYE YOKSA SÜKÛNET VAR'

Müslim, Suriye’de yaşananları '3’üncü dünya savaşı' olarak tanımlarken, "7 yıldır devam eden bu savaşın biraz soğuması gerekir. Belki yüzde yüz savaş bitmeyebilir, ancak savaşın yoğunluğu düşecektir" dedi.

Savaşın İdlib'e kaydığını ve buranın yeni bir hesaplaşma olacağını söyleyen Müslim, hegemonik güçlerin Derazor ve civarındaki savaşı başka ülkelere ve yerlere kaydırabileceğini belirtirken, "Burası Pakistan, İran ve Yemen gibi yerler olabilir. Savaşı bu şekilde Suriye’den başka alanlara yönlendirebilirler" diye ekledi.

İDLİB

"Eğer Türkiye bir oyuna kalkmazsa alanlarımız biraz daha sükûnete kavuşacak" vurgusunda bulunan Müslim, İdlib'in önemine şöyle değindi:

İdlip eskiden beri dini örgütlerin ve yapılanmaların olduğu bir yerdi. Çok önceleri İhvan-i Müslim’in gibi örgütler orada bulunuyordu. Suriye’de olaylar başladığında en çok dini meseleler ön plana çıkarılmıştı. Hem bu durumundan dolayı hem de Türkiye’ye yakın olması nedeniyle şimdi böylesi bir durum yaşanıyor. Orayı Astana ile ‘çatışmasızlık bölgesi’ ilan ettiler. Şam ve Humus gibi yerlerde bulunan cihatçıların hepsini de oraya topladılar. Şimdi en büyük sorunların başından İdlib geliyor."

'TÜRKİYE ZORDA'

Müslim, "Astana görüşmeleri ile Türkiye’ye; orada bulunan cihatçı örgütlerden arındırılması rol verildi. Fakat görüldüğü üzere orada çelişkiler çıkmaya başladı. Orada neler oluyor" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Suriye savaşı başladığında Türkiye’nin bazı planları vardı. Dolayısıyla savaşın başında oluşturulan bu cihatçı ve İslami örgütler Türkiye’nin yanı sıra, birçok güç onlara destek verdi. Horasan, El Nusra, Tevhid ve İhvan-i Müslim’in gibi yapılanmalar oluşturuldu. Türkiye bunlara çok destek verdi. Ve bunlar Suriye’nin her yerine dağıldılar. Türkiye’nin temel hedefi ise Suriye’yi tamamen yıkıp, kendi amaçları doğrultusunda bir Suriye oluşturmaktı. Bu hesaplar başta Kürtler üzerinden geliştirilmeye başlandı. En son gördüğümüz ise Türkiye’nin desteklediği bu gruplar bir alana toplatıldı.

Uluslararası güçler olan ABD ve Rusya Türkiye’ye; ‘Bu grupları sen getirdin, silahlandırdın, barındırdın ve destekledin. Nasıl yaptıysa onları şimdi de kontrol et’ diyorlar. Fakat Türkiye bu durumu istemiyor. Çünkü Suriye’de geliştirmek istediği politikaların hepsi çöktü. Şimdi sadece İdlip’te kaldılar. Diğer güçler ise onları Türkiye’nin eli ile temizlemek istiyor. Onlardan bazı gruplar şimdi Türkiye’nin kontrolünden çıktı. Dolayısı ile işleri daha da zorlaştı."

Rusya ve İran’ın Türkiye ile Astana’da aynı pozu vermesinin tamamen taktiksel bir durum olduğuna dikkat çeken Müslim, "Şimdi Rusya ve İran Türkiye’ye ‘Suriye bizi dinlemiyor. Sizin bu alanlardan çıkmanız lazım’ diyebilir. Türkiye İdlib ve girdiği diğer yerlerde bir bataklığa saplandı. Şimdi kara kara düşünüyor" dedi.

Türkiye'nin geçtiğimiz günlerde İran ve Rus yetkilileri çağırıp, Suriye’nin İdlib’e yönelik operasyonlarını durdurmasını istemesini ise Müslim, şöyle yorumladı: "Astana’da bazı alanlar için anlaştılar. İdlib’de bulunan tren hattı var. Orada Heyet Tahrir El-Şam olarak bilinen El Nusra var. Yapılan anlaşmaya göre Nusra ve diğer örgütlerin bu ve benzeri yerlerden çıkması gerekiyor. Oralara rejimin girmesi ile anlaşmaya varılmıştı. Fakat Suriye rejim güçleri ilerlemesine rağmen bu güçler bulundukları alanlardan çekilmedi. Türkiye’ye onları çekin çağrısı yapıldı. Astana’da vardıkları anlaşmanın hükümlerini yerine getirmesini istediler. Buna rağmen Türkiye’nin desteklediği Ehrar El-Şam rejim ile çatışıyor. Türkiye; Suriye’ye ‘savaşmayın’ diyemiyor da çünkü oralar Suriye toprakları ve kendi alanları için savaşıyorlar. Türkiye, ya o gruplar ile savaşacak ki, bu Türkiye’yi de bir savaşın içine çekecek. Ya da onlara verdiği desteği keserek, anlaştıkları gibi hareket edecek. Türkiye’ye ‘sen yap, yapmazsan biz yaparız’ diyorlar."

CERABLUS VE BAB

İdlib'deki savaşın uzayacağını belirten Müslim, Cerablus ve Bab’ın durumunun ne olacağına dair ise şunları ifade etti:

"Türkiye’nin Suriye içindeki varlığını kimse istemiyor. Ne Suriye istiyor ne de uluslararası güçler istiyor. ‘Halep’i ver Bab’ı al’ dediler. Önce Halep’i kaybettiler şimdi ise Bab’da tutunamıyorlar. Oradaki halk da Türkiye’nin oradaki varlığına dönük rahatsızlığını dile getirdi. Onlara karşı protestolar da geliştirildi. Bab’da Türkiye’nin başına bela oldu. Rusya, Türkiye’nin oraya girmesini onaylamış olabilir fakat bu orada kalıcı olması anlamına gelmiyor.

Diğer tarafta biz de elimiz kolumuz bağlı kalamayız. Orada Kürt yerleşkeleri var. Demografisi değiştirilmeye çalışılıyor. Biz buna sessiz kalamayız. Türkiye’nin orada bulunması doğru değil, çıkması gerekiyor. Eninde sonunda çıkacaklar fakat kesin bir tarih veremeyiz. Bab’da olduğu gibi İdlib’den de çıkacaklar. Öngördükleri bütün politikalarda hezimete uğradılar. Bu devam edecek."

'EFRÎN'E SALDIRILARSA SAVAŞ TÜRKİYE'YE SIÇRAR!'

Türk devletinin Efrîn'e saldırı ihtimalini de değerlendiren Müslim, "Böyle bir saldırı gelişirse, savaşın Türkiye’nin içine sıçraması ve Türkiye’nin yıkılmaya başlaması anlamına gelir. Efrîn’e saldırmaları onlar açısından hiç iyi olmaz. Onlar da bunun farında, uluslararası güçlerin hiçbiri bu saldırıya göz yummaz. Öte taraftan Kobanê örneği var. Efrîn de hazırdır. Kürtler nerede olursa olsun kentlerine sahip çıkacaklardır. Efrîn’e saldırı bütün Kürtler saldırı demektir. Kobanê savaşı döneminde Kuzey Kürdistan’da gençler alanlara dökülmüş ve amansız bir direniş sergilemişti. Bu, Efrîn için daha da büyür. Kürt halkı bir bütünen ayaklanır. Topyekûn bir savaşa döner" diye kaydetti.

'İRAN DEMOKRATİK DÖNÜŞÜME GİTMELİ'

İran'daki ayaklanmaya da değinerek, İran halklarının baskıyla susturulamayacağını söyleyen Müslim, İran'ın demokratik bir dönüşüme gitmeyeceği takdirde "çok kötü patlayacağını" vurguladı. Müslim, "Bu değişim ne kadar geç kalırsa, yıkım da o denli köklü olacaktır. Rejimin kendi içinde değişime gitmesi kendi selametleri açısından daha doğru olacaktır" diye ekledi.

Müslim, "Biz demokratik ulus sistemiyle tüm etnik, dini ve mezhebi farklılıkları bir arada yaşatmayı ön görüyoruz. Bu İran ve tüm bölge için de geçerli" dedi.

CENEVRE VE SOÇİ

Cenevre'de sonuç alınmamasının tarafların samimiyetsizliğinden ve çözüm istememelerinden kaynaklı olduğunu belirten Müslim, "Özgür toplum özgür birey iradesiyle ortaya çıkar. Özgür toplumlar barış ve demokrasiyi kesin kılabilirler. Cenevre’de böyle bir durum yok. Kimin katılacağına sultan karar veriyor. Erdoğan Kürtler şurada burada olmasın diyor. Seni ne ilgilendirir Suriye iç işleri? Seni ne ilgilendirir Kürtlerin nereye katılacağı, katılmayacağı? Suriye halkları kendi geleceğine kendisi karar verme gücüne, iradesine sahiptir. Suriye’de halkların birlikte nasıl yaşayacağı Erdoğan’ı ilgilendirmez" diye konuştu.

Soçi’de yapılacak toplantıya Kuzey Suriye güçlerinin katılıp katılmayacağı üzerinden yoğun bir tartışma olduğunun hatırlatılması üzerine de Müslim, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Kuzey Suriye Federasyonu olarak karar gücümüz biziz. Aynı zamanda bizim bir de çözüm projemiz var ve bunu da hayata geçirecek gücümüz var. Böyle bir gücü çözüm toplantılarına katmamak, çözüm istemiyoruz demektir.

Kürtler Kuzey Suriye’deki diğer halklarla ortak hareket ediyorlar. Türk devleti ise bu ortak projeden korkuyor. Onun için de Kürtleri bu toplantılardan uzak tutmaya çalışıyor. Biz katılmazsak ne olacak? O zaman da çözüm geliştirilememiş olacak."

Müslim, "Eğer bir sistem değişiyorsa o zaman da uluslararası bir kabul görmesi gerekir. Soçi bu çerçevede Cenevre görüşmelerinin sonuca gitmesine yardımcı olabilir. Çünkü bu toplantılara uluslararası güçler katılıyor. Şimdi Türk devlet yetkilileri çıkıp biz Kürtlerin Soçi’ye katılmasına izin vermeyiz, şöyle yapmayız, böyle yapmayız diyorlar. Peki Soçi’nin amacı nedir? Birincisi Suriye’de yeni bir anayasa yapmak, ikincisi de seçimler içindir" dedi.

ULUSAL KONGRE

Kürtlerin ulusal kongre gündemine de değinen Müslim, Güney Kürdistan ve Kerkük'te yaşananların ulusal birliğin zorunlu olduğunu gösterdiğini söyledi.

Müslim, ulusal kararlara halkın doğrudan katılım sağladığı ve yanlış ile doğruya karar vereceği bir mekanizma olması gerektiğini belirterek, "Güney'de yaşananlar az değildi. Tüm Kürtlere büyük zarar verdi. Büyük kazanımlar yitirildi. Türkiye, İran, Irak, Suriye bir anda bize karşı birleşiyorken biz neden birlik oluşturmayalım" dedi.

Kürtlerin, bir araya gelip ulusal birlik oluşturmaları halinde Ortadoğu’da büyük bir güç olacaklarına vurgu yapan Müslim, "Birlik derken de bütün partilerin içinde olması da bir zorunluluk değil. Bazı partiler var Kürt olduklarını söylüyorlar ama Türk devletinin, Suriye’nin ya da başkasının kurduğu partilerdir. Bunların olup olmaması hiç önemli değil" dedi.