Karayılan: Komplonun altyapısı zayıfladı

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun altyapısının zayıfladığını belirterek, tümüyle kırma koşullarının oluştuğunu kaydetti.

Karayılan, Cumartesi günü Stêrk TV’de yayınlanan özel bir programda Arjin Ferat’ın sorularını yanıtladı. Karayılan, Öcalan’a yönelik uluslararası 15 Şubat komplosuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Karayılan, uluslararası komployu tümüyle yenmenin koşullarının her zamankinden daha uygun olduğuna dikkat çekti.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan şu değerlendirmelerde bulundu:

“Öncelikle ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarıyla bedenlerini ateş topuna çevirerek uluslararası komplo karşısında tutum alan tüm kahramanları saygıyla anıyor, onlar şahsında Kürdistan Devriminin tüm şehitlerini anıyor, şehitlere verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyorum.

KOMPLO İLE KÜRT ÖZGÜRLÜK ÇİZGİSİNİ TASFİYE ETMEK İSTEDİLER

Uluslararası komployla Önder APO şahsında Kürdistan Özgürlük Hareketini ve Özgür Kürt çizgisini tamamen tasfiye etmek, tarihe mal etmek istediler. Komplo bu amaçla gerçekleştirildi ve oldukça kapsamlıydı. Hareketimiz büyük bir kuşatmaya alındı. Genel olarak tespit edildiği kadarıyla direkt ve dolaylı bir biçimde 34 devlet bu uluslararası komploya katıldı. Temel amaç bitirilmemizdi. Zaten komplocu güçler hareketimize öbür biçti, kimileri 6 ay, kimileri bir yıl dedi.

‘ÖCALAN DAHİYANE BİR ŞEKİLDE KOMPLOYU BOŞA ÇIKARDI’

Fakat Önder APO İmralı Zindanı’nda çok anlamlı ve tarihi bir duruş sergiledi. Hem direniş ve ısrarla geliştirdiği ulusal tutumla hem de geliştirdiği kadın özgürlükçü demokratik ekolojik paradigmayla komploya tarihi bir cevap verdi. Önder APO bunu dahiyane bir biçimde geliştirdi ve komployu bu şekilde boşa çıkardı. Kuşkusuz bunun yanında hareketimizin kadroları da bu direnişte yer aldı. “Güneşimizi Karartamazsınız” eyleminin kahraman fedailerinin çizgisini devam ettirdi. O zamandan şimdiye kadar üzerinden 21 yıl geçti, birçok kahramanlık destanı yaratıldı. Halkımız, Kürdistan halkı Önder APO’ya, özgürlük davasına sahip çıktı, bu hususta birçok fedakarlıkta bulundu. Kürdistan halkı 21 yıldır ülke içinde ve ülke dışında komplo karşısında direndi, tüm saldırılara cevap verdi.

‘ASIL GÖREVİMİZ KOMPLOYU TÜMDEN YENİLGİYE UĞRATMAK’

İmralı’da, dağlarda, zindanlarda ve Kürdistan’daki büyük direniş birleşerek komployu anlamsızlaştırdı, boşa çıkardı ve böylece komplo amacına ulaşamadı. Çünkü komplonun amacı özgürlük hareketimizi tasfiye etmekti. Ama özgürlük hareketi bugün her zamankinden daha fazla büyüyüp güçlenmiştir. Önder APO’nun çizgisi bugün Ortadoğu’daki en güçlü çizgi durumundadır. Tüm bunlar da gösteriyor ki, uluslararası komplo amacına ulaşmamış, boşa çıkmıştır. Ama bilmeliyiz ki, komplo her ne kadar boşa çıkarılmış olsa da tümden yenilmemiştir. Kuşkusuz özgürlük hareketinin kadroları olarak görevimiz sadece komployu kınama değildir. Asıl görevimiz komployu tümden kırıp yenilgiye uğratmaktır.

‘YETERSİZLİKLERİMİZ...’

21 yıllık süreçte geliştirilen mücadele birçok önemli dönemden geçti. Hiç şüphesiz çok anlamlı ve kahramanca direnişleri vardır. Ama yetersizliklerimiz de oldu. Gerektiği kadar yaratıcılıkla, taktik hamlelerle komploya karşı cevaplar geliştirebilseydik komployu tümden yenilgiye uğratabilirdik. Eğer bugün komplo tümden kırılmamış ve yenilgiye uğratılmamışsa bu bizim yetersizliklerimizin bir sonucudur. Bu süreçteki pratikte açığa çıkan yetersizlikler büyük gelişmelerin önünü aldı. Bu yüzden de komplo tümden yenilgiye uğratılamadı. Komplonun tümden yenilgiye uğraması ancak Önder APO'nun ve Kürdistan’ın özgürlüğüyle mümkündür. Çünkü Önder APO’nun özgürlüğü ile Kürdistan'ın özgürlüğü artık bir bütündür. Hiç kimse birbirinden ayrı ve farklı olduğunu düşünmüyor, hatta düşman bile böyle olduğunu kabul ediyor. Bu nedenle ancak Önder APO ve Kürdistan'ın özgürlüğü gerçekleşirse komplo tümden kırılmış olacaktır. Komplo ve komplonun Kürdistan'da yarattığı tahribatları kırıp yenilgiye uğratmak bugün de gündemimizdedir. Ama bugün iyi biliyoruz ki, komployu yenilgiye uğratmaya her zamankinden daha yakınız. Önder APO üzerinde şu anda yürütülen mutlak bir tecrit var. İşte mutlak tecridin olması demek komploda ısrar ve onun devam ettirilmesidir.

‘SADECE ZİNDANLAR DEĞİL, HERKES TECRİT ALTINDA’

Bugün tecrit altında olan sadece Önder APO ve İmralı’da yanında bulunan 3 arkadaş değildir. Hatta sadece Kürdistan ve Türkiye zindanlarındaki devrimciler de değildir tecrit altında olan. Artık öyle bir hale gelmiş ki, bugün Türkiye’nin geleceği tecrit altındadır. Türkiye demokrasisi, halkların özgürlüğü tecrit altındadır. Bugün İmralı’daki mutlak tecridi sürdüren ve komplo çizgisini yeniden hâkim hale getirmek isteyenler Türkiye’de faşist bir rejimi yürütmekteler. Tüm demokratik faaliyetleri ortadan kaldırdılar. Bugün Türkiye’de AKP-MHP öncülüğünde koyu bir faşizm vardır. Bu faşizm kendisini İmralı’daki tecrit sistemi üzerinden kurumsallaştırıp yürütmek istiyor. Bundan dolayı bugün Türkiye demokrasisi, Kürt ve Türkiye halklarının geleceği, hatta bölge halklarının geleceği tecrit altındadır.

‘TECRİT KALKARSA DEMOKRASİ GELİR, FAŞİZM YIKILIR’

İmralı’daki işkence sistemi Kürt halkını soykırıma uğratma sistemine dönüşmüştür. Faşizm de kendisini bunun üzerinde yaşatarak ömrünü uzatmak istemektedir. Bu yüzden tecride karşı mücadele etmek Kürdistan’ın özgürlüğü için, Türkiye’nin ve halkların demokrasisi için mücadele etmektir. Bunun için Kürdistan’daki, Türkiye’deki ve hatta bölgedeki herkes bu tecrit sistemine karşı mücadele etmelidir. Çünkü iyi biliyoruz ki, mutlak tecrit sistemi yıkılırsa faşizm de yıkılacaktır. Türkiye’deki faşist sistem, Kürdistan ve bölge üzerinde yürüttüğü baskılar, saldırılar İmralı tecrit sistemiyle formüle edilmiştir ve hepsi iç içedir. Tecridi kaldırırsan Türkiye’ye demokrasi gelir ve faşist sistem yıkılır. Tecrit sistemi bugün böyle bir anlam ve önem kazanmıştır. Bizim mücadelemiz de bu esasta gelişmektedir.

‘TECRİDE KARŞI MÜCADELE EDİLMELİ’

15 Şubat uluslararası komplosunun 22’nci yılında mücadelemizi bu temelde yükseltmek istiyoruz. Uluslararası komplo ve mutlak tecrit sistemine karşı yürütülen mücadele Kürdistan, Türkiye ve bölge halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesi olarak devam edecektir. Bu yüzden herkes kendini bundan sorumlu görmelidir. Tüm demokratik güçler, yurtseverler bu çerçevede mutlak tecrit sistemine karşı sessiz kalmamalı, mücadele etmelidir. Çünkü bu mücadele herkesindir. Faşist sistem kendini bunun üzerinden var ediyorsa biz de 22. yılda mücadelemizi daha fazla yükseltmeliyiz ki komployu tümden yenilgiye uğratalım.

KOMPLONUN BUGÜNKÜ AMACI...

Uzun bir süredir sömürgeci Türk devleti AKP-MHP öncülüğünde uluslararası komployu yeniden canlandırma ve eskisi gibi tekrardan örmek istemektedir. Avrupa’da, Amerika’da, Rusya’da ve Ortadoğu’da herkesin bize karşı tavır alması için yoğun çabalamaktadır. Erdoğan öncülüğündeki Türk devleti bu temelde birçok devletle pazarlıklar yaparak komployu bu sefer Kürdistan’ın tüm parçalarının soykırımı olarak geliştirmek istemektedir. Sadece Kuzey Kürdistanı değil, Kürdistan’ın tümünü komplo kapsamına alarak Kürt halkını soykırıma uğratmak, Kürt halkının statüsüz kalmasını yürürlüğe koymak istemektedir.

‘9 EKİM İŞGAL SALDIRISI KOMPLOYU GÜNCELLEŞTİRME HAMLESİYDİ’

Bu çerçevede Trump ile Erdoğan ve yine Putin ile Erdoğan arasında kirli pazarlıklar yapıldı. Bu temelde 9 Ekim 2019 tarihinde Kuzey-Doğu Suriye’ye ve Rojava Kürdistanı’na dönük işgal saldırısı gelişti. Bu saldırı esasen uluslararası komplonun güncelleştirilmesiydi. Bu amaçla geliştirilen bir saldırı hamlesiydi. Bununla Rojava Devriminin tümden dağıtılmasını, Türk devleti tarafından işgal edilmesini sağlamayı amaçladılar. 9 Ekim işgal saldırısını bunun için başlattılar. Bu, komployu güncelleştirme, büyütme ve geliştirme hamlesiydi. Fakat hem Kuzey-Doğu Suriye savunma güçlerinin yani QSD’nin direnişi hem Kürt, Arap, Asuri-Süryani halklarımızın direnişi ve hem de dünya kamuoyunun Rojava Kürdistanı Devrimi’ne sahip çıkan tutumu bu komplo hamlesinin sonuç almasını engelledi. Komplocuların bu hesaplarının tutmadığını söyleyebiliriz.

‘DÜNYA KAMUOYUNUN DESTEĞİ KOMPLOCULARI PANİĞE SOKTU’

Bilindiği üzere komployu birlikte kararlaştırıp yürürlüğe koyan güçler işgal saldırısının 9. gününde bir araya gelip anlaşmalar yaparak ‘Serêkani ve Gırê Spi’ye kadar gelinmesi yeterlidir, bundan sonrasında durulmalıdır’ dediler. Neden? Çünkü bu saldırı karşısında etkili bir direniş ve dünya kamuoyunun bu direnişe sahip çıkan tutumu vardı. Devletler bu komplo saldırısı karşısında etkili bir duruş gösterip karşı çıkmadılar, Amerika ve Rusya bu komploya katıldılar. Erdoğan Amerika ve Rusya’nın dünyanın süper güçleri olduğunu, kimsenin onları durduramayacağını ve saldırısının genişleyeceğini, başka devletlerin de katılacağını hesap ediyordu. Bu konuda ümitliydi, NATO’ya çağrıda bulundu. Ama Avrupa Birliği karşı çıktı, Arap Birliği karşı çıktı. Amerika kamuoyu Amerika Kongresi’nde bu saldırıya karşı tavır aldı, Avrupa kamuoyu açıkça karşı çıktı. Yani Amerika’nın, Rusya’nın, Avrupa’nın ve dünyanın birçok yerindeki emekçi, işçi, köylü halk kesimleri bu komploya karşı çıktı. “Kürtlere ihanet ettiniz. Kürtler Daiş’e karşı göğsünü siper etti, savaştı, tüm dünyayı savundu. Ama siz Kürtlere kalleşlik ettiniz” dediler. Dünya kamuoyu bu şekilde tutum koyunca komployu geliştiren devletlerin başkanları paniğe kapıldı. Kuzey-Doğu Suriye devrimine bu düzeyde sahip çıkılacağını ummuyorlardı. Ne Erdoğan, ne de Trump kamuoyunun bu kadar karşı çıkacağını sanmıyordu. Bu sefer birbirlerini kurtarmaya giriştiler. İşte o bilinen anlaşmalar bu temelde gelişti.

‘KOMPLOYU KIRMANIN KOŞULLARI HER ZAMANKİNDEN DAHA ELVERİŞLİ’

Serêkani ve Gırê Spi’ye dönük geliştirilen işgal saldırısı komplonun kapsamlılaştırılması ve güncelleştirilmesi hamlesiydi. Bu halen yürürlüktedir, çünkü vazgeçmiş değiller. Fakat bu süreçte görüldü ki, komplonun zemini oldukça zayıflamıştır. Yukarıda da belirttiğim gibi 1999’daki komplo sürecine 34 devlet katıldı, hiç kimse karşı çıkmadı. Hepsi ittifak halinde bu komployu geliştirdi. Ama şimdi komployu yeniden canlandırmanın, kapsamlılaştırmanın, hele hele Rojava Kürdistanı’nın ve diğer parçaların da buna dahil edilmesinin dünya kamuoyu tarafından kabul edilmeyeceği açıkça görüldü. Komplonun temelinin çok zayıf olduğu anlaşıldı. Bu da gösteriyor ki, genel olarak uluslararası komplonun altyapısı zayıflamıştır. Eğer komploya karşı mücadeleyi büyütüp etkili geliştirirsek uluslararası komployu yenmenin, Özgür Kürt çizgisini ortadan kaldırmak isteyenleri tümüyle boşa çıkarmanın ve kırmanın koşulları şimdi her zamankinden daha uygun ve elverişli hale gelmiştir. Kuşkusuz bunun için de mücadele etmek gerekiyor.

‘GÜÇLÜ MÜCADELE EDİLİRSE KOMPLO TARİHE MAL EDİLEBİLİR’

Şimdi daha iyi anlaşıldı ki, komplonun temeli zayıftır, eğer güçlü bir mücadele verilirse artık komployu tarihe mal edebilir, bölge halkları ve Kürdistan halkı için özgürlük ve demokrasi çağını başlatabiliriz."