Erdoğan uluslararası mahkemelerde yargılanacak

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Yürütme Konseyi Eş başkanı Foza Yusuf, Reza Zerrab’ın itiraflarının çok önemli olduğunu söyleyerek Erdoğan'ın mahmkeme önüne çıkarılacağını belirtti.

“Amerika, Koalisyon, Rusya gibi temel uluslararası güçler ve uluslararası toplum göründüğü kadarıyla daha fazla bu savaşın sonuçlanmasını ve siyasi bir çözümün gelişmesini istiyorlar. Fakat herkes kendi çıkarlarına göre bir renkte bir çözüm öngörüyor, istiyor. Ama savaşın sonlanması ve siyasi bir çözümle noktalanmasını ortak bir biçimde istiyorlar. İnsan bunu Amerika ve Rusya açısından açık olarak belirtebilir.”

“Özelde Türkiye olmak üzere, İran, Irak, Suriye yine Suudi Arabistan gibi bölgesel güçler Suriye krizinin çözülmesini istemiyorlar. En fazla da Türkiye bunu kendisi için büyük bir tehlike görüyor.  Türkiye kendisi gündeme girmesin diye bu sorunun büyümesini ve derinleşmesini istiyor. Çünkü Türkiye’nin kendi içinde de çok büyük bir kriz var. Yine Kürtlerin bir statü kazanmaması için elinden ne geliyorsa yapıyor.”

“Bu savaş sadece Efrîn’le sınırlı kalmaz. Biz birçok defa bunu söyledik yine söylüyoruz. Böyle bir durum tüm parçalardaki Kürtler ayağa kalkar ve Efrîn yalnız kalmaz. Efrîn direnişine hem tüm Kürtler hem de tüm Suriye halkları katılır ve Türkiye’yi dönülmez bir yola sokar. Nasıl ki Erdoğan Türkiye’yi şimdiye kadar hep bir bataklığa sürdüyse böyle bir durum da Efrîn’de Türkiye için bir bataklık olur ve Türk devletinin sonunu getirir.”

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Yürütme Konseyi Eş başkanı Foza Yusuf DAİŞ egemenliğinin sonlara doğru giderken Ortadoğu ve Suriye’de gelişen mücadeleyi, çözüm arayışlarını, Zerrab davası ve itiraflarını ve demokratik federasyon seçimlerini değerlendirdi.

‘AMERİKA VE RUSYA’NIN NASIL BİR ÇÖZÜM İSTEDİĞİ NET DEĞİL’

DAİŞ’e karşı yürütülen mücadelenin sonlara doğru ilerlemesiyle birlikte yeni dengelerin oluşması açısından başta iki temel güç olan Amerika ve Rusya’nın politikalarını aralarındaki ilişki ve çelişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye DAİŞ’e ve kendilerini muhalif olarak adlandırılan guruplara karşı yürütülen savaş sonrası şüphesiz yeni bir döneme giriyor. Bunun için de insan bugün uluslararası güçler açısından çıkan yaklaşımları birkaç kategori de tanımlayabilir.

Amerika, Koalisyon, Rusya gibi temel uluslararası güçler ve uluslararası toplum göründüğü kadarıyla daha fazla bu savaşın sonuçlanmasını ve siyasi bir çözümün gelişmesini istiyorlar. Fakat herkes kendi çıkarlarına göre bir renkte bir çözüm öngörüyor, istiyor. Ama savaşın sonlanması ve siyasi bir çözümle noktalanmasını ortak bir biçimde istiyorlar. İnsan bunu Amerika ve Rusya açısından açık olarak belirtebilir.

Tabi çıkarlarına göre çelişki yaşadıkları birçok konu da var. Yani kimin bu çözümde daha fazla etkili olacağı konusunda bir çekişme var. Bunun için de Soçi toplantısı ve son süreçte Cenevre 8’in aktifleşmesi şunu gösteriyor ki herkes bu sorunu kendi çıkarlarına göre çözmek, çözüme buna göre bir renk vermek istiyor.

Bu konuda esas strateji olarak bu güçlerin bu sorunun çözümünde uzlaştıklarını söylüyorlar. Fakat çözüm yöntemi ne kadar temel bir çözüm olacağı, ne kadar reform olacağı bu konularda hala da halen bu uluslararası güçler arasında çelişkiler var.

‘STATÜKOCU GÜÇLER BÖLGEYİ MEZHEP SAVAŞINA SÜRÜKLÜYOR’

Türkiye, İran, Irak gibi bölgesel güçlerin birbirlerine yakınlaştıkları yine DAİŞ ve birçok cihatçı örgütü finanse ettiği bilinen Suudi Arabistan’da bazı değişimlerin yaşandığını görüyoruz. Bunlar Ortadoğu’yu, bölge ve Suriye’de geliştirilmek istenen çözümü nasıl etkiliyor?

Özelde Türkiye olmak üzere, İran, Irak, Suriye yine Suudi Arabistan gibi bölgesel güçler Suriye krizinin çözülmesini istemiyorlar. En fazla da Türkiye bunu kendisi için büyük bir tehlike görüyor.  Türkiye kendisi gündeme girmesin diye bu sorunun büyümesini ve derinleşmesini istiyor. Çünkü Türkiye’nin kendi içinde de çok büyük bir kriz var. Kürtlerin bir statü kazanmaması için elinden ne geliyorsa yapıyor.

Yine İran da bir çıkmazda. İran Suriye’de Esad’ın devam etmesi ve sistemin yıkılmaması için bir rol oynadı. Ama İran’ın varlığı da tartışmalı. İran bu nedenle vakit kazanıp kendini Suriye’de yerleştirmek istiyor. Tabi bu direk olmazsa en direk bir biçimde Suriye’de varlığını sürdürmek için çaba gösteriyor. Bu nedenle de İran için de Suriye krizinin çabuk çözümlenmesi çıkarlarına göre değil.

Bu nedenle İran başta Türkiye olmak üzere merkezi ulus devletlerle birlikte Suriye sorununun çözülmesini ya da temel bir çözüm geliştirilmesini istemiyor. Bu nedenle iflas etmiş merkezi devlet modelinin Suriye’de devam etmesini istiyorlar.

Irak için DAİŞ’e karşı savaş sonrası çıkan kriz ve karmaşa hem bölge hem de Irak üzerine etki yapacak. Irak geçtiğimiz süreçte sorunun çözümünde daha fazla olumlu rol oynayabilirdi. Fakat referandum sonrası yaklaşımı tutucu ve “düşmanımın düşmanı dostumdur” şeklinde bir yaklaşımı oldu. Özelikle Türkiye ve Irak ilişkileri gelişti. Eğer bu devam ederse Irak’ı kötü bir sonuca doğru götürecek. Çünkü Türkiye Irak’taki krizin çözümü için değil derinleştirilmesi için çalışıyor. Bu nedenle Irak ne kadar demokratik bir siyaset izlerse sonucu hem Irak hem de komşuları için daha doğru olacak.

Suudi Arabistan için özelikle Trump’un gidişi sonrası Suudi Arabistan için yeni bir süreç başladı. Suudilerin bölgede Sünnilerin merkezi olma rolü verildi ve böyle bir çaba başladı. Daha önce bu rol Türkiye’ye verilmişti. Fakat bu rolü şu anda Suudi Arabistan ve Mısır’a verdiler. Suudi Arabistan’da şu anda kendini bölgede Sünnilerin merkezi yapma çabasına girdi. Daha önce de böyle bir arayışı vardı. Fakat şu anda ona bu rolün verildiği görülüyor. Suudi Arabistan bölge de İran’ın gelişimini durdurma çabasına girdi. Hariri üzerine geliştirilen bu operasyon da Hizbullah’ı sınırlamak için bu çabanın bir parçasıydı. Artık Suudi Arabistan kendini hem siyasi hem askeri açıdan bölgede daha fazla rol sahibi olarak işaret edecek.

Sonuçta Ortadoğu’daki krizin hala devam edeceği görülüyor. Çünkü tüm bölgesel güçler ve hükümetler demokratikleşme, insan ve kadın haklarını geliştirme yerine ciddi bir tutuculuk sergiliyorlar. Bu nedenle bu güçler çözüm yerine daha fazla kriz, çıkmaz, Sünni-Şii çatışması biçimindeki gerici bir savaşın önünü açmak istiyorlar. Bu durum da bölgeye çok zarar verir. Çünkü bölgenin sorunu çok ciddi bir sorundur ve bu nedenle ciddi bir çözüm gerekiyor.

‘CENEVRE 8’DEN DE SONUÇ ÇIKMAZ’

Şu anda Suriye krizine çözüm arayışları kapsamında Cenevre 8 toplantıları yürütülüyor. Cenevre 8 görüşmelerini hem bileşeni, gerçekleştirilme biçimi ve tarafların sorunu ele alışı anlamında nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorunun çözümüne hizmet eder mi?

Riyad ve Cenevre’deki toplantılar gösteriyor ki rejimin bir çözüm niyeti yok. Yine bunun yanında muhalefetin yazdığı belge de çok genel. Yani Suriye kirinin çözümü için nasıl çözüleceği ve nasıl bir öngörü olduğu noktasında hazırlanan bu belgede temel bir çözüm önermiyor.

Suriye krizi çok önemli ve ağır bir sorun. Bu nedenle çok temel bir çözüm gerekiyor. Şu ana kadar maalesef bu şekilde bir çözüm örgütlenemedi. Eğer Cenevre’de bu şekilde devam ederse bir sonuç elde edemeyecek.

Rejim müzakerelerin başlamasını istemiyor aksine zaman kazanmak istiyor. Nasıl ki Astana ittifakı sonrası muhalefet askeri anlamda çok kötü bir durum yaşadı ve dağıldıysa zaman kazanıp muhalefeti siyasi olarak da muhatap durumundan çıkarmak istiyor. Bunun için de rejim elimden geldiğince Cenevre toplantısının sonuçsuz kalmasını isteyecek. Ben Cenevre toplantılarından bir sonuç çıkacağını sanmıyorum. 

Yine en bu görüşmelerin başarısız kalmasına neden olacak en önemli şey de şu ana kadar da Kuzey Suriye’de demokratik bir irade açığa çıkarmış olan ve çözüm için bir yol haritası sahibi olan demokratik güçlerin halen bu müzakereler dışında olmasıdır. 

Dolayısıyla bu toplantılar bu yöntem ve bileşimle kesinlikle çözüm geliştiremezler. Çünkü şu ana kadar da bu toplantıya katılan güçlerin elinde hiçbir çözüm projesi ve yol haritası yok.

Şu an umut veren ve sorunun çözümünü geliştiren sadece Kuzey Suriye demokratik güçleridir. Çünkü hem sorunu temelden ele alarak bir çözüm geliştirmek istiyor. Demokratik federasyon projesi gerçekten de hem Suriye hem de genel bölge için bir çözüm penceresidir, uzun süreli bir çözüm ufkunu insan sadece bunda görüyor. Fakat bunun dışındaki bütün bölgesel güçlerin çabaları krizi derinleştiriyor ve bizleri büyük bir tehlikeye doğru götürüyor.

‘AFRİN TÜRKİYE İÇİN BATAKLIK OLUR’

Şu anda İdlib’deki son durum nedir? Bununla bağlantılı Efrîn ve Şehba hattı üzerine Türk devlet tehdidi ne düzeydedir ve beraberinde nasıl bir süreci getirir?

İdlib şu anda Cephet El Nusra’yla anlaşmalı bir biçimde Türkiye’nin işgali altındadır. Efrîn ve Şehba üzerine geliştirilen tehdidi tabi ki çok ciddi buluyoruz. Bütün Suriye’nin istikrar ve huzuru için büyük bir tehlikedir. Efrîn ve Şehba üzerine var olan saldırılar farklı bir aşamaya geçerse tüm Suriye’yi etkiler ve daha büyük bir savaşa yol açar.

Bu savaş sadece Efrîn’le sınırlı kalmaz. Biz birçok defa bunu söyledik yine söylüyoruz. Böyle bir durum tüm parçalardaki Kürtler ayağa kalkar ve Efrîn yalnız kalmaz. Efrîn direnişine hem tüm Kürtler hem de tüm Suriye halkları katılır ve Türkiye’yi dönülmez bir yola sokar. Nasıl ki Erdoğan Türkiye’yi şimdiye kadar hep bir bataklığa sürdüyse böyle bir durum da Efrîn’de Türkiye için bir bataklık olur ve Türk devletinin sonunu getirir.

Tabi bu durum gerçekten Türkiye açısından çok tehlikelidir. Türkiye’deki genel kamuoyu, demokratik kamuoyu ve Türk ulusunu ve diğer Türkiye uluslarını korumak isteyenler bu durumu iyi okumalı ve Erdoğan’ın geliştirmek istediği bu çılgın savaş kararına karşı tavır sahibi olmalıdır.

‘ZERRAB’IN İTİRAFLARI ÖNEMLİ’

Son süreçte Rıza Zerrab’ın mahkemedeki itirafları yayınlanıyor. Bu davada İran’a ambargonun nasıl delindiği ve bunların Erdoğan’ın izni dahilinde olduğu belirtiliyor. Amerika’da yürütülen davayı ve Zerrab’ın itiraflarını nasıl ele alıyorsunuz?

Amerika’da görülen dava ve Zerrab’ın itirafları gerçekten de çok önemli. Eğer buna bir müdahale olmaz ve adil bir biçimde devam ederse bu Türkiye’yi uluslararası bir mahkemeye doğru götürecek. Özellikle de Erdoğan ve bu olayda yer alan kişiler mahkeme önüne çıkacak. Aslında bu durumun ortaya çıkması gösteriyor ki Türkiye doğru bir yolda değil. Çünkü yaptığı uluslararası anlaşmalara karşı sahtekarlık geliştirmiş, hem de Türkiye içinde de çok ciddi bir yolsuzluk var. Hem Türkiye içinde hem de dışarda çok ciddi bir rant yeme durumu var. Uluslararası alanda bu durum çok ciddi bir sonuç ortaya çıkaracak. Bunun içinde bu davaları adil bir biçimde yürütmek önemli.

Tabi sadece bu değil Türkiye bugün bir diktatörlük le yönetiliyor ve Kürtler üzerine katliamlar geliştiriliyor. Yine demokratik güçler üzerine aralıksız bir diktatörlük yürütülüyor. Tabi bunlar karşısında uluslararası alanın, Birleşmiş Milletlerin bir tavır sahibi olması gerekir. Bunlar hepsi bir süreçtir ve birbiriyle bağlantılıdır. Yine söylüyorum, bunlar hepsi Türkiye için çok ağır sonuçlar ortaya çıkaracak.

‘TÜRKİYE DERİN BİR ÇIKMAZDADIR’

Türk devletinin şu ana kadar bölgede yürütmüş olduğu ve yürütmeye çalıştığı politikaların Türkiye halklarına nasıl bir geri dönüşümü oluyor?

Türkiye her zaman sorunlarını dışarda çözmek istedi. Fakat Suriye sorununda da yine Irak’a müdahale etmek istemelerinde de ortaya çıktı ki Türkiye yeni Osmanlıcı politika ve yöntemlerle rol sahibi olamaz. Fakat Türkiye’nin temsil ettiği gelenekçi çizgi mezhepçi çizgiyi de aslında çok sahtekarca işletiyor ve sorunu derinleştirmek istiyor.

Fakat bunlar hepsi sonuçsuz kaldı ve Türkiye’nin bölgedeki tüm stratejisi sonuçsuz kaldı. İnsan şunu diyebilir ki Türkiye bugün Ortadoğu’da çok küçük bir rol sahibidir. Çünkü siyasetiyle demokratik bir rol oynamadı, aksine geri çeken bir rol oynamak istedi.

Bu son dönemde Türkiye çok derin bir çıkmazdadır. Çünkü Kürt sorunu Türkiye’nin temel sorunudur. Fakat bu sorunu askeri ve güvenlik yöntemleriyle ezerek çözmek istiyor. Yine Türk devleti bu son 4-5 yılda diktatörlüğe doğru gitti. Türkiye içinde çok ciddi bir demokrasi sorunu ve krizi var. Birçok kişi tutuklanarak göz altına alındı.

En son Zarrab meselesi ve yolsuzlukların itirafı Erdoğan Hükümeti ve AKP siyasetinin içerde sahte temeller, hırsızlık geliştiğini gösteriyor. Yine uluslararası alanda da siyasetini Cephet El Nusra ve El Kaide gibi güçler üzerinden oturtmaya çalıştığını gösteriyor.

Türk devleti baş aşağı bir gidişi yaşıyor. Ve Türkiye içindeki krizin devam edeceği görülüyor. Bu durum Türkiye içinde yeni bir çalkalanmayı geliştirecek. Özellikle de Rıza Zerrab’la birlikte geliştirilen ve açığa çıkan yolsuzlukların sonucu Türkiye için ağır olacak. Tansu Çiller ve diğer hükümetlerin yaşadığı akıbetle AKP Hükümeti de yüz yüze kalacak.

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu seçimlerinin 1. aşaması ve 2. aşamaları tamamlandı. 2. aşamaya katılım düzeyini özelde kadınlar açısından hem adaylık hem de seçmenler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gerçekten hem adaylık hem de seçmen olarak ikinci aşamaya katılım oldukça yüksekti. Yine kadınların da her iki açıdan da katılımı oldukça güçlüydü. Bu bizim için çok önemli. Çünkü eğer bir sistem kendini kadın özgürlüğü temelinde geliştiriyorsa şüphesiz çok güçlü bir sonuç ortaya çıkaracaktır.

Yine kendini demokratik temelde geliştiren bir sistemin başarı şansı daha yüksektir. Bunun içinde kadın özgürlüğü Kuzey Suriye Demokratik Federasyonun temelidir. Kadın özgürlüğü aynı zamanda radikal demokrasinin de temelidir. Bunun içinde yüzde 50 oranında kadın hem komünlerde eş başkan olarak, hem de meclislerde yer alıyor. Kadınların seçime katılım oranı gösterdi ki kadınlar sistemimizi sahipleniyor ve kendi sistemleri olarak görüyorlar.

‘YENİ VE DEMOKRATİK SURİYE’NİN TEMELİ OLACAK’

3. aşama için çalışmalar başladı mı? Üçüncü aşamada gerçekleştirilecek seçimlerin sisteminizin tamamlanması ve alternatif model olarak tamamlanması ve meşruiyetini ortaya koyması açısından nasıl bir önemi var?

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu seçimlerinin 1 ve 2. aşamaları oldukça başarılı ve demokratik bir biçimde geçti. Herkes özgür bir biçimde gidip oyunu kullandı ve seçimlere bütün halklardan oldukça iyi bir katılım gerçekleşti. Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu 3. aşama seçimlerinin ne zaman gerçekleştirileceğine dair şu ana kadar Yüksek Seçim Komiserliği bir açıklama yapmadığı için tam olarak ne zaman gerçekleştirileceğini bilemiyoruz.

Şuna inanıyoruz ki 3. aşama hem hazırlık, halkın katılımı hem de sonuç olarak çok daha güçlü geçecek. Şimdiden şunu söyleyebilirim ki bu seçimler sadece Kuzey Suriye ve burada yaşayan halklar için değil tüm Suriye ve halkları için büyük değişim dönüşümler yaratacak, önemli siyasi sonuçlar ortaya çıkaracak. Suriye krizinin çözümü için çok güçlü bir alternatif ortaya çıkaracak. Bu anlamda alternatif ulus devlet değildir demokratik ulus ve demokratik bir sistemdir. Biz yeni  bütün halkların, kesimlerin kadınların özgürlüğünü haklarını tanıyan yeni bir Suriye’nin önünü açıyoruz. Bu anlamda çok kutsal bir çalışma yürütüldü.

Doğru yolda yürüyoruz. Bu seçimlerin sonuçlarının da tüm Suriye halklarının geleceği açısından çok önemli ve olumlu etkileri olacak. Şu ana kadar yapılan Federasyon seçimlerinin her iki aşaması da gösteriyor ki halklarımız sorunlarını kendi kendilerine çözebilir, kendilerini yönetebilir ve bu şekilde Suriye krizine de yanıt olabilirler.

Şu anda gerçekleşen Kuzey Suriye Federasyon seçimleri aslında Suriye’nin geleceğinin temelini oluşturuyor. Yani Suriye’nin geleceğinin demokratik olması, halkların iradesi temelinde oluşturulması, tüm halkları ve gurupları içine alan demokratik Federal bir biçimde oluşturulması gerekiyor. Yine yeni oluşturulacak sistemin tabi ki kadın özgürlüğü temelinde oluşturulması gerekiyor. Tabi bunların hepsi şu anda Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu bünyesinde gerçekleştiriliyor.

Bunun içinde pratik bir biçimde çözüm yolunu ortaya koyuyor ve geliştiriyoruz. Biz gelecek süreçte yeni Suriye’nin kurulmasında sistemimizin büyük bir etkisi olacağına inanıyoruz. Çünkü artık Suriye eski despotik ve merkezi yöntemlerle yönetilemez. Eski geri siyasette ısrar Suriye’yi parçalanmaya götürür. Suriye’nin birliğinin ve çözümünün yolu demokratik bir sistem kurmaktan geçiyor ve bugün Kuzey Suriye’de gerçekleşiyor.

‘GELECEĞİMİZ VE ÇÖZÜMÜMÜZ BİRBİRİNE BAĞLIDIR’

Son olarak Ortadoğu’da DAİŞ sonrası yeni dengeler oluşturulurken demokratik kamuoyu, halklar, kadınlar, kendi geleceğini çizmede daha fazla nasıl bir rol oynayabilir?

Biz Ortadoğu halkları ve kadınları, yine şimdiye kadar her şeyin dışında kalmış ezilen kişiler olarak bugün geleceğimizi kendimizin belirlememiz ve tarihimizi kendimizin yazması için önümüzde tarihi bir fırsat var. Bunun içinde birliğimiz, ortak hareket etmemiz ve birbirimize destek vermemiz çok önemli.

Birbirimizi yalnız bırakmamız gerekir. Çünkü geleceğimiz ve çözümümüz birbirine bağlıdır. Biz bugün Kuzey Suriye’de gelişen federasyon projesine ne kadar sahip çıkar, güçlendirirsek bu etkisini bölgedeki tüm sorunların çözümü üzerine yapacaktır.

Bunun için de diyoruz ki bu yükü birlikte kaldıralım, savunalım ve geliştirelim. Nasıl ki şimdiye kadar birçok zorluğu geçirdik ve birçok önemli sonucu kazandık. Yine halkların, kadınların, demokratik çevrelerin birliğiyle tüm saldırılara karşı duralım. Bunun için de isteğimiz ve çağrımız şudur ki zorluklar ne olursa olsun özgür geleceğimiz için tek ses ve tavırla zorba ve egemen güçlere karşı duralım.