Mezhep-içi çatışma

Ortadoğu’da çatışma ve krizler daha da mikro zemine taşınıyor.

Mezhepçi çatışma, mezhep içi gerilim-çekişmeye kadar vardırıldı. Aynı mezhep tabanından olmalarına rağmen; Mısır, Libya, Irak, Filistin’deki “mezhep içi” çatışmalardan sonra Suudi Arabistan ile Katar arasında Selefi- Vahhabi cephe ile İhvan cephesi arasında kriz patlak verdi. Suudi Krallığı, Katar’a ambargo uyguladı. Medeniyetler çatışması, dinler arası çatışma tezlerinin sönümlendirilmek istendiği dönemde mezhepsel siyasetin tedavülde tutulmasını neo-liberalizm ve emperyalizm, muazzam bir memba olarak değerlendirdi. Çünkü, kapitalizm ciddi kriz yaşıyordu. Mülteci düşmanlığı, ayrımcılık, yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik arttı. Irkçılığın tonları keskinleşti. Bu da otoriter, ırkçı adayların yükselmesine evrildi. Kapitalizmin lokomotiflerinden ABD’nin Başkanı Trump bile içe kapanmadan, gümrük duvarlarını yükseltmeden söz ediyordu. Bu çerçevede Meksika, Almanya gibi ülkelerdeki sermayelerini geri çektirmeye, ABD dışına yatırımları iptal ettirmeye çalıştı; Obama döneminde Küba ile başlatılan normalleşme sürecini iptal etti. (16 Haziran 2017) Kapitalizmin bu buhranını aşmak için İran, Kuzey Kore etrafında fırtınalar koparıldı. Bu şekilde hedef ülkelerin çevresine dev silah-uçak paketleri satıp, borçlarını kapatmaya çalışıyorlar.

IŞİD, El Nusra gibi yapıların din ve mezhep eksenli politikaları; Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve İran gibi ülkelerin mezhepçi politikalarından çok iyi yararlanıyorlar. Küresel güçler; katliamlar, cinayetler, işkence, çocukların kamplarda aç kalması, mülteci yollarında, denizlerde boğulmalarının bir parçası kendileri değilmiş görüntüsü veriyor. Yani Ortadoğu’daki yeni hegemonik paylaşım savaşını mezhepler arası ve mezhep içi çatışma perdesinin arkasına gizliyorlar. Cihadist grupların kanlı saldırılarından yararlanıp Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki isyanları Mısır ve Libya’da müdahale ederek raydan çıkaran emperyal güçler, kapitalizmin krizini aşmak için savaşı Suriye, Yemen gibi yerlerde yıllara yaydı.

Akdeniz’de keşfedilen doğalgaz kaynaklarını, Ortadoğu’daki petrol kaynaklarını yeniden paylaşma, Nil, Golan bölgesi suları, Fırat, Dicle, gibi su kaynaklarını; tarım arazilerini; elektrik enerjisi ünitelerini; Basra Körfezi, Aden Körfezi, Kızıl Deniz ulaşım alanını ele geçirme savaşı veriliyor. Küresel ve bölgesel devletlerin Vekalet savaşları (proxy wars) için cihadist güçler, bulunmaz basamak oldular.

Önce ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Mısır gibi güçler aynı mezhepten, yani Sünniliğin kolları olan İhvan ve Selefi grupları birlikte desteklediler. Eğit-donat programına aldılar, silahlandırdılar. Sınırları lojistik ve adam geçişi için kullandırdılar. Ancak ülkeler arası çelişkiler, Ortadoğu’da hızla oynayan, eksen değiştiren ittifaklar nedeniyle bu, zamanla “mezhep içi” çatışmalara dönüştü. Libya, Mısır’daki mezhep içi çatışmalardan sonra Suriye’de TSK-ÖSO’nun girdiği El Bab ve çevresinde Tahri El Şam (El Nusra), IŞİD, Ahrar-el Şam, Cephet-ul Şam, Ceyş-ul Fetih, Sultan Murad Tugayı, Ahrar Şarkıya, Feylak el Şam, Fovc el Evvel, Liva el Hamza arasında kanlı çatışmalar baş gösterdi. Türkiye’nin Rusya ile işbirliği yapması, Halep’teki grupların otobüslerle başka yerlere sevk edilmeleri, Katar ile Suudi Arabistan arasındaki kriz, iç çatışmaları derinleştirdi. Haziran ayında Sultan Murad Tugayı komutanı dahil, gruplar halinde kaçışlar oldu. Umutları, gelecek beklentileri kalmayan, Katar’dan desteğin azalmasıyla hayat-memat sorunuyla karşılaşacaklarını düşünen kimi gruplar Baas ordusuna katıldı, kimileri Hezen Suriya Demokratik (HSD) alanlarına geçti.

Hani Türkiye, Rusya, İran arasında Astana’da imzalanan Çatışmasızlık Bölgeleri Anlaşması’na ne oldu? İlk etapta 6 ay sürecekti hani?

Güvenilmez müttefik algısı

Onlarca kişinin öldürüldüğü iç çatışmaları körükleyen faktörlerden biri “güven” olgusudur. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan gibi güçlerin kendilerini terk edeceklerini deneyimlemişlerdi. Türkiye’nin dış politikası için “güvene muhtaç” algısı derinleşti. Birçok ülke ve devlet dışı aktör, Türkiye’yi artık “güvenilmez müttefik” olarak kodluyor. Örnek mi… ABD-Türkiye arası 1 Mart 2003 Tezkeresi. Libya’da Kaddafi ile çalışılırken birkaç günde Libya’nın işgali harekatına destek verilmesi. Kırım’ın Rusya ilhak edilmesinde Kırım’ın yüzüstü bırakılması. İran’la ittifak yaparken, rüzgar döndüğünde “Pers yayılmacılığı ve Şii yayılmacılığı” retoriğine sarılmalar. AKP-Gülen Cemaati ittifakının yıllar sonra çatışma sürecine dönmesi. ÖSO ve IŞİD ile koordineli çalışılırken bir anda alevlenen Suudi Arabistan ile Katar krizi arasında yalpalamalar. Halep’te ÖSO gruplarının çıkarılması için Rusya ile uzlaşma. Mülteci krizini şantaj parametresi olarak kullanıp bazen sınırları gevşetip akına neden olması. ABD ile Rusya arasında med-cezir oynayıp S-400 pazarlığına oturması. Karanlıklardan çıkış ışığı bağımsız, eşitlikçi dış politika ve Ortadoğu’da demokratik sosyalist komünler inşa etmede.

Kaynak: Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi