Kerkük’te de RTE’nin çeteleri çıktı!

Son bir haftadır Başur basınında RTE ve AKP’nin Kerkük’te ITC çatısı altında oluşturduğu ve silahlandırdığı, maaşlarını ödediği silahlı çete grubu konuşuluyor. Bu güç ne zaman, hangi amaçla oluşturuldu?

Son iki haftadır RTE ve AKP’nin Kerkük’te ITC’ye bağlı, kimine göre 500, kimine göre 600 kişiden oluşan bir silahlı grup oluşturduğu tartışılıyor. Bu silahlı grubun eğitiminin Silopi'de yapıldığında dair iddialar da var. Maaşlarının da 400-700 dolar arasında değiştiği; bu konuda her şeyi ispatlayan belgelerin de olduğu belirtiliyor. İddia sahipleri, sıradan insanlar değil.

YNK'nin bir önceki döneminde Irak Parlamentosu’nda parlamenter olarak görev yapan Şiwan Davudi ile aynı zamanda YNK başkanlık konseyi üyesi olan Xalid Şwani tarafından bu açıklamalar yapıldı. Ayrıca bu konuda Irak’ı bilgilendirdikleri de açıklamalarına ekliyorlar. Açıklamaların yapıldığı hafta içinde önceki gün Kerkük’te peş peşe patlamalar meydana geldi. Dün de İYİ Parti İstanbul’da yürüyüş yaparak 'Kerkük Türktür, Türk kalacak' sloganlarını attırdı. Bunlar tesadüf değil. Gerçek olan, Türkiye’nin daha doğrusu RTE ve AKP’nin Suriye ile birlikte Irak’ta da kendisine bağlı silahlı gruplar oluşturduğu ve bunun sadece iki parlamenter tarafından yapılanlarla da sınırlı olmadığı. Neden böyle bir süreçte bu açıklamaların yapıldığına dikkat çekiyor birçok kesim. Zira son NATO toplantısında Kerkük’ün durumunun tartışıldığı, Kerkük’ün NATO ve Koalisyon güçlerinin himayesi altına alınacağı, NATO ve Koalisyon güçlerinin yerleştirileceğine dair bazı bilgilerin sızmasından sonra bu açıklamaların yapılması oldukça önem kazanıyor. Zira RTE'nin, NATO ve Koalisyon güçlerinin bu kararını değiştirmek ya da kendisinin de içinde yer alması için Kerkük’ü karıştırmaya başlayacağı tehlikesini barındırıyor. Böyle bir dönemde ona bağlı kurulan çete grubu bir nevi deşifre ediliyor.

ÇETELERİN ÖRGÜTLEYENİ VE FİNANSÖRLERİ

2011 yılı sonlarında Tunus’ta başlayıp Mısır, Libya ve Suriye’ye kadar sıçrayan olaylardan önce RTE'nin, özellikle Suriye ve Irak’ta silahlı çete grupları oluşturma yönünde hazırlık yaptığı daha sonra ortaya çıktı.

İlk önce 2012 yılı başlarında Irak’ta Şiilere yönelik gerçekleştirilen katliamlardan sorumlu tutulan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı, İslami Parti Başkanı Tarık Haşimi, önce Başûrê Kurdistan Bölgesel Yönetimine sığındı. Bölgesel yönetim tarafından Türkiye’ye gönderildi. Tarık Haşimi Irak’tan çıktıktan sonra DAİŞ güçlü bir örgüt olarak ortaya çıktı. Haşimi, önce Katar’ı ziyaret etti. Daha sonra Başur üzerinden Türkiye’ye sığındı. Irak mahkemeleri Tarık Haşimi’yi gıyabında yargılayarak idam cezasına çarptırdı. Haşimi'yle ilgili, daha sonra gazetede çıkan haberler oldu. Birçok gazeteci tarafından DAİŞ’e 50 milyon dolar para yardımı yaptığı ve ellerinde makbuzu olduğu yönünde yazıldı. 2013 yılında DAİŞ Suriye’de meydana çıktı. Ancak daha örgütlü ve güçlü bir şekilde. 2014 yılında DAİŞ Irak’ta Anbar, Telafer’den sonra Musul’u ele geçirdi. Dönemin Musul Valisi Esil Nuceyfi Musul’u DAİŞ’e bırakarak memleketi olan Irak değil, Türkiye’ye yani Erdoğan’a sığındı. Irak Federal Mahkemesi Esil Nuceyfi hakkında tutuklama kararı çıkardıysa da Nuceyfi Irak’a teslim edilmedi. RTE’nin yanında Tarık Haşimi ile birlikte kaldı. Musul ve arkasından Şengal’in DAİŞ’e bırakılmasının planı yine Amman’da yapıldı. Haşimi’nin ilişkide olduğu ve yanlarında kaldığı güçlerin ortak bir şekilde yaptıkları planın sonucuydu. Yani bir anlamda aslında Haşimi’nin yaptığı ve DAİŞ eliyle gerçekleştirilmesi istenen planlar uygulanıyordu. Bu planların uygulamasında da koordinatörlük rolü Türkiye yani RTE ve AKP’ye Haşimi tarafından verilmişti. Haşimi’nin planları, RTE ve AKP’ye uymasaydı, tüm Şiileri kendisine düşman etmeyi göze alarak Haşimi’yi yanında barındırmazdı.

DAİŞ Irak’ın birçok bölgesini işgal ettiği sırada Türk devleti Başika'ya askeri güç gönderdi. Bu güç Irak ile Türkiye arasında bir dönem ciddi bir krize dönüştü. RTE ve AKP Başika'daki güçlerin eğitim amaçlı orada olduğunu söyleyip durdu. Ancak kimi eğittikleri şimdi daha iyi açığa çıkıyor. Irak DAİŞ ile mücadele için Haşdi Şabi örgütlemesine giderken, Türkiye Başik’daki güçleri aracılığıyla Haşdi Vatani adlı bir örgütlemeye gitti. Aslında Haşdi Vatani denilen örgütleme bir nevi DAİŞ ve El Kaide’yi farklı bir isimle resmileştirmekti. Bir süre sonra Türkiye’nin eğitiyoruz dediği Haşdi Vatani’den haber alınamaz oldu. Ne dağıtıldığına dair açıklamalar yapıldı ne de kaldığına dair.

Şimdi de Kerkük’te ortaya çıkan silahlı çete grubu bu gruplardan biri. Ancak sadece bu değil, orada Haşid Vatani adıyla örgütlendirilen silahlı çete gruplarının Irak ve Başur'un da daha birçok yerinde olduğunu bilmek gerekir. Şu an için Kerkük’tekiler deşifre ediliyor. Zamanla bu grupların hepsi deşifre edilip açığa çıkarılacak.

Önce Suriye’de daha güçlü bir şekilde ortaya çıkan DAİŞ, daha sonra Irak’ın birçok şehrini ele geçirerek Irak’a döndü. Musul, Şengal işgalinden sonra Hewler ve Kerkük yakınlarına kadar ilerledi. Ancak uluslararası güçler DAİŞ’in Hewler’e ve Kerkük girişine izin vermedi. Zira DAİŞ’e sadece Musul, Şengal’e kadar izin verilmişti. Elbette bu sadece uluslararası güçlerden de kaynaklı değildi. Tarık Haşimi üzerinden hareket eden, bir nevi Haşimi ve RTE tarafından komuta edilen DAİŞ’in Şengal, Musul ve Kerkük’ün bir bölümüne kadar girmesine izin verilmişti.

Ancak buna rağmen DAİŞ Kerkük’e kadar ilerlemek istedi. Bu uluslararası güçlerin RTE ve Haşimi ile yaptıkları planın dışında bir gelişmeydi; RTE ile Haşimi’nin planlarının uluslararası güçlerden ayrılan boyutuydu. O yüzden DAİŞ durmadan Kerkük üzerine saldırılar geliştirdi. DAİŞ Reqa'da da yenildikten sonra, devşirilen DAİŞ çeteleriyle RTE harekete geçti. Efrîn katliam ve işgal saldırıları bunun sonucunda gelişti. Efrîn saldırıları başladığında Kerkük ve tartışmalı bölgelerde konumlandırılan DAİŞ harekete geçti ve yüzlerce saldırı gerçekleştirdi. Onlarca insan katledildi. YNK yetkililerinin son haftada deşifre ettiği ITC’ye bağlı Türkiye ve RTE’nin oluşturduğu silahlı çete grubu, Kerkük’te örgütlendirilen DAİŞ’in içinde ne tür unsurların olduğunu açığa çıkarıyor. Bunun tamamen RTE ve Tarık Haşimi tarafından oluşturulan gruplar olduğu ve bunların döneme göre kendisini isimlendirdiği anlaşılıyor.

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

YNK yetkililerinin deşifre ettiği ITC’ye bağlı RTE’nin silahlı çete grubunun açığa çıkmasından sonra bundan sonra ne olacak sorusu akla geliyor... YNK’li yetkililer, bu durumu Irak hükûmetine belgeleri ile aktardıklarını söylüyorlar. Irak hükümetinden şu ana kadar herhangi bir tepki gelmedi. Ancak bu durum sadece Irak ile de sınırlı değil. Uluslararası yasalara göre bir ülkenin, bir başka ülkede silahlı güç oluşturup, maaşını da vermesini yasaklıyor. Bir başka ülkenin iç işlerine karışma suçunu teşkil etme olarak da ele alıyor. Bir başka ülkeye terör ithal etme suçlamalarını da beraberinde getirebiliyor.

Gelişmelerin hangi yönde seyredeceğini kestirmek zor. Ancak öyle görünüyor ki YNK’li yetkililer bu olayın peşini bırakmayacak gibi. İster istemez söz konusu Kerkük olunca KDP de bir biçimde işin içine girecek. Basın yayınlarına yansıyan haberlerden de bu görülüyor. Sadece KDP, YNK ve Irak değil, uluslararası birçok gücü de Kerkük ilgilendiriyor. O yüzden ABD, İngiltere, Fransa, İran gibi birçok ülke bu durumu gündemlerine alacak. Zira Kerkük petrolleri üzerine bu ülkelerin hepsinin hesapları ve belli anlaşmaları var.