Günay Ünüvar Özdeş 68 çoşkusuyla mücadelesini sürdürdü

20 Ekim’de yakalandığı kanser hastalığına yenik düşen 68 Hareketi’nin önde gelen isimlerinden ve THKO’nun kurucu kadrolarından Gülay Ünüvar Özdeş, yaşamının çeyrek yüzyılını İsveç’in başkenti Stockholm’de geçirdi.

20 Ekim’de yakalandığı kanser hastalığına yenik düşen 68 Hareketi’nin önde gelen isimlerinden ve THKO’nun kurucu kadrolarından Gülay Ünüvar Özdeş, yaşamının çeyrek yüzyılını İsveç’in başkenti Stockholm’de geçirdi.

1989 yılında İsveç’e gelir gelmez Türkiye ve Kürdistanlı devrimcilerle ilişkiye geçip mücadelenin en ön saflarında yer alan Özdeş, aynı zamanda Latin Amerikalı ve İsveçli sol gruplarla da ilişki kurdu.

İsveç’e gelişinin ilk yıllarında Küba Derneği içerisinde yer alan Özdeş, ABD emperyalistlerinin Kuba Devrimi’ni boğmak amacıyla uyguladığı ambargoya karşı verilen mücadele içinde aktif olarak yer aldığı gibi “Küba’ya bir tanker petrol” kampanyasının örgütlenmesi ve başarıya ulaşmasında belirleyici rol oynadı.

Özdeş, daha sonraları Stockholm il merkezinde bulunan Marksist klasikler ve sol kitapları satan  ‘Röda Rummet’te  (Kızıl Oda) çalıştı. Kitapevinin kafeteryasında ırkçılık, yabancı düşmanlığı, feminizmin ve sosyalizmin sorunlarını ele alan pek çok panel ve konferansın örgütlenmesine katkıda bulundu.

Kitapevinin kapanmasından sonra Akdeniz Müzesi’nde çalışmaya başlayan Özdeş, siyasal mücadelesini Arbetarmakt (İşçi İktidarı) adlı gurubun saflarında sürdürmeye başladı.

Türkiye ve Kürdistan’daki siyasal tutsakları, Cumartesi Anneleri’ni desteklemek amacıyla bir dizi etkinliğin yapılmasına öncülük etti. İsveç’te ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı verilen mücadelede en ön saflarda yer aldığı gibi Avrupa’nın değişik ülkelerinde düzenlenen küreselleşme karşıtı gösterilere ve Dünya Sosyal Forumlarına katıldı. Pek çok kültürel gecenin örgütlenmesinde ve deprem sonraları depremzedelere yardım amacıyla etkinliklerin örgütlenmesinde motor işlevi gördü.

Yaşamını yitirmesinden sonra yakın ilşkide bulunduğu dost ve yoldaşlarından Özdeş’i ve mücadelelerini anlatmalarını istedik.

DOĞRULUĞUNA İNANDIĞI ŞEYİ MUTLAKA YAPARDI

12 Eylül darbesinden sonra İsveç’e iltica eden Ekmel Altay, Özdeş’i en yakın tanıyanlardan biri.

1976 yılında Türkiye’de Özdeş’le tanıştığını ve dostlukların Özdeş ölene kadar sürdüğünü söyleyen Altay, “1989 yılının başlarında İsveç’e geldiğinde kendisini ben karşıladım. Küba Derneği ile çalışmaya başladı. Bu çalışmalar içinde ben de yer aldım. “Küba’ya bir tanker petrol” kampanyasını birlikte yürüttük. Daha sonraları Nazım Hikmet, Yunus Emre, Enver Gökçe’yi anma etkinlikleri düzenledik. Etkinliklerin örgütlenmesini Özdeş yapardı. Ben daha çok pankrat ve afişleri hazırlardım. Gülay, gündemdeki sorunlara göre etkinlikler örgütlemekte çok becerekliydi. Cezaevlerinde sorun varsa cezaevlerine, deprem olmuşsa depremden zarar görenlere yardım etmek için değişik etkinlikler örgütlemekte ustaydı. 68 kuşağından, Denizlerden geldiği için çok orijinaldi. Bu orijinalliğini de ölene kadar sürdürdü. Her zaman yeni fikirler ortaya atardı. Doğruluğa inandığı şeyi mutlaka yapardı. Mücadele eden herkese saygı gösterirdi. Adığın sorumluluğu üstenmediğin zaman da hesabını sorardı” diyor.

 

ÇOK YÖNLÜ BİR İNSANDI

Özdeş’in dil konusunda çok yetenekli olduğunu iyi derecede İngilizce, Fransızca, İsveçce ve Ispanyolca konuştuğunu söyleyen Altay, “Gülay her şeyle uğraşırdı. Çok yönlü bir insandı. İperle makrame yapardı. Stockholm Üniversitesi’nde dans ve estetik okudu. Yapacağı işi çok iyi bilirdi. Benim yaşamımdaki en iyi şey O’nu tanımamdı” şeklinde konuşuyor.

“Gülay eylemciydi. Kariyerist değildi. Kendinden daha becerekli gördüğü insanlara yaptığı işi bırakır, 2. ve hatta 3. dereceye çekilirdi. O’nun için işin yapılması önemliydi” diyen Altay, Özdeş’in hiç bir zaman küçük büyük iş ayrımı yapmadığını, yemek yapmaktan temizlik yapmaya kadar pek çok işi üstlendiğini söylüyor.

ÖZGÜR, ADİL VE EŞİT BİR DÜNYANININ KURULABİLECEĞİNE İNANIYORDU

Uzun yıllardan beri isveç’te yaşamını sürdüren Halk Kurtuluş Cephesi (THKP-C) önderlerinden Orhan Savaşcı, Özdeş’in ani ölümü karşısında ne diyeceğini bilmediğini ve yüreğinin acı dolu olduğunu belirttikten sonra şunları kaydediyor:

“İki ay önce rahatsızlığını öğrendikten sonra bir kaç kez kendisiyle telefonda konuştum. Doktorların önerilerini, kendisini nasıl hissettiğini anlattı. ‘Merak etme, o kadar kötü değilim’ diyen sesi hala kulaklarımda. Dünya güzeli bir insandı. Ara sıra kızar bağırırdı ama yüreği tertemizdi. Özgür, adil ve eşit bir dünyanın kurulabileceğine inancını hiç kaybetmedi.”

Stockholm’de düzenlenen her 1 Mayıs’ta birlikte yürüdüklerini ve birlikte slogan attıklarını söyleyen Savaşcı, “Küreselleşme karşıtı protesto gösterilerine, Sosyalist Forum’lara gidişleri İsveçli sosyalist arkadaşlarla birikte süratle organize edişini ve birlikte Kopenhag ve Londra’da düzenlenen gösterilere gidişimizi hiç unutamam. O’nu çok özleyeceğiz” diyor.

Gülay’ı en yakın tanıyanlardan bir diğeri de 68 kuşağı devrimcilerinden Hilal Altan. Uzun yıllar Stockholm’de Ortadoğu Kitapevi’ni işleten Altan, Özdeş’le birlikte küreselleşme ve ırkçılık karşıtı pek çok eylem içinde yer aldı.

ÖNLERDE OLMAYI VE MÜCADELE ETMEYİ SEVEN BİR İNSANDI

2001 yılında Göteborg’de düzenlenen G 8 Zirvesi sırasında 10 bini aşkın kişinin katıldığı protesto gösterilerine Özdeş ile birlikte katıldığını söyleyen Altan, gösteride yaşananları şu cümlelerle özetliyor:

“Gülay en önlerde olmayı ve mücadele etmeyi seven bir insandı. Beni de kendisiyle birlikte yürüyüş kolunun en önüne götürdü. Polis üzerimize köpek ve atlarla saldırınca ortalık karıştı. Ablayı (Gülay) havalarda gördüm. Fedakar ve cesur bir insandı. Daha sonra kendisi İsveçlilerle birlikte Cenova’da yapılan G 8 Zirvesi’ndeki gösteriye katıldı.”

Özdeş ile Sevilla, Londra, Kopenhag’de düzenlenen küreselleşme karşıtı eylemlere katıldığını söyleyen Altan, “Gülay çok iyi İngilizce bildiği için diğer ülkelerden gelen sosyalistlerle ilişkiler kurar, ülkelerinde olanlar hakkında düşüncelerini öğrenmeye çalışırdı. Panel ve konferansları hiç kaçırmaz, mutlaka katılırdı” şeklinde konuştu.

 

KÜBA BÜYÜKELÇİSİ ÖZDEŞ’E TEŞEKKÜR ETTİ

“Küba’ya bir tanker petrol” kampanyası sırasında Özdeş’in çok fedakarca çalıştığını söyleyen Altan, “Benin kitapevini ödünç aldı. Orada bir hafta Türkiyeli ve Kürdistanlı arkadaşların yanı sıra Latin Amerikalı ve İsveçlilerle birlikte etkinlikler düzenledi. Yemekler yaptılar, konferanslar düzenlediler ve orada topladığı parayı Fransa’ya Küba’ya bir tanker petrol satın alınması için yolladı. Gülay, Küba’ya giden o tankerde büyük katkısı olan insanlardan biridir. Doğrusunu söylemek gerekirse tek başına bu işi örgütledi. Küba Büyükelçisi kitapevine gelerek Gülay’a teşekkür etti” diyor.

“Benim tanıdığım Gülay çok mücadeleci bir insandı. Hastalığına karşı da çok mücadele ettiğine inanıyorum. Ama maalesef başaramadı” şeklinde konuşan Altan, Özdeş’in en önemli özelliğininin ne olduğu sorumuzu “Devrimci olmasıydı. Bu kadar açık ve net. Yeni bir dünyaya inanmasıydı. Dünyadaki gelişmeleri, post modernizmi, ideolojik tartışmaları, edebiyatı yakından takip ederdi. Benim eski eşim ile birlikte Nazım Hikmet’in iki şiirini çevirdi ve bu çeviriler İsveç medyasında yer aldı. Çok yönlü ve çok inançlı bir insandı” diyerek yanıtlıyor.

Özdeş’in çok fedakar bir insan olduğunu söyleyen Altan, bundan 12 yıl önce kansere yakalanıp ameliyat olduktan sonra diabet olmasına rağmen tüm alış verişlerini Gülay’ın yaptığını söylüyor.

AH BE GÜLAY, NE ACELEN VARDI, SIRA BENDEYDİ

Özdeş’in en yakın arkadaşlarından biri olan 68 kuşağından Latife Fegan da, Özdeş’le olan bir anısını şu cümlelerle özetliyor:

“Burada bazı anılarımı anlatmadan geçemiyeceğim. Gülay'ın o sert ve öfkeli görünümünün altında nasıl bir koca yürek taşıdığını göstermesi bakımından önemli bu anılar benim için. 1998 yılında ciddi bir ameliyat geçirdim ben. Yaralı arkadaşları için hastanelere kan yetiştiren bir Dev-Gençli geleneğinden gelen Gülay, İsveç gibi bir ülkede, ben ameliyathanenin kapısında bekliyeceğim diye tutturdu.’Ya kana ihtiyaç olursa’ diye orada beklemek istiyordu. Ben o halimle onu iknaya çalışsam da, ‘Etme Gülay, kana ihtiyaç olsa sana mı soracaklar’ desem de fayda etmedi, Gülay orada 6 saat bekledi! Gözümü açtığımda Gülay başucumdaydı. Sonraki yıllarda, ne zaman hastaneye yolum düşse Gülay hep yanımda olmuştur. Bazen şakalaşırdık. Ondan yaşlı olduğumdan mı, ya da hep hastanelere benim yolum düştüğümden mi bilmiyorum, hep benim önce öleceğimi, cenazemi Gülay'ın kaldıracağını düşünürdük. Ona talimatlar verirdim nasıl yapacağı konusunda! Ah be Gülay, ne acelen vardı, sıra bendeydi!”

Özdeş, sadece arkadaşlarına değil, pek tanımadığı ama emperyalizme ve faşizme karşı mücadele eden devrimcilerle de dayanışmasını sürdürürdü.

Per Eriksson Ispanya İç Savaşı’nda Cumhuriyetçilerin saflarında savaşmış ve efsanefi kadın lider Dolares Ibarruri’nin korumalığını yapmıştı. Stockholm’un varoşlarından birinde yanlız yaşayan Eriksson’un en büyük dostlarından biriydi Özdeş.

Sık sık Eriksson’u ziyaret eder, yemek yapar evini temizlerdi ve bunu yaptığını da kimseye söylemezdi.

DOSTLARINA KARŞI SAYGILI DÖNEKLERE KARŞI ACIMASIZDI

Özdeş, Yunanistan İç Savaşı’na katılmış Mihri Belli ile Per Eriksson’un konuşmacı olarak katıldıkları bir geceyi örgütledi. Yunanlı devrimciler Belli’ye, Türkiyeli devrimciler de Eriksson’a faşizme karşı savaşımlarından dolayı armağanlar verdiler. Gecede yenilen yemekleri her zaman olduğu gibi Özdeş yaptı.

Dostlarına, emperyalizme ve faşizme karşı savaşanlara, mücadeleci insanlara karşı son derece saygılı ve fedakar olan Özdeş, döneklere karşı acımasızdı.  Hiç bir zaman Deniz, Yusuf, Mahir ve Sinanlara dil uzatılmasına izin vermezdi. Eylemlere 68 çoşkusuyla, THKO’nun ihtilalci ruhuyla katılır, ama THKO’nun kurucularından olduğunu ve 68 hareketine önderlik edenlerden birini hiç bir zaman söylemezdi.

Emekli olduktan sonra Türkiye’ye yerleşen Özdeş, katıldığı küreselleşme karşıtı forumları ve oralara katılan hareketleri tahlil eden bir kitabı yazmaya başlamıştı. Ancak bu görevi yerine getiremeden aramızdan ayrıldı. 

...