Güçlükonak katliamının failleri soruldu

Cumartesi Anneleri, 668’inci eylemde Güçlükonak Katliamının faillerine yönelik uygulanan cezasızlık politikasına dikkat çekti.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 668’inci kez Galatasaray Meydan’ında bir araya geldi. Eylemde açılan “Failler belli, kayıplar nerede?” pankartının üzerine kırmızı karanfiller ve barışı simgeleyen beyaz tülbent bırakıldı. Bu hafta 15 Ocak 1996 yılında Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde yaşanan katliama dikkat çekildi.

Güçlükonak Katliamı’nın olduğu dönemde Barış İçin Bir Arada Çalışma Grubu’nda yer alan Müzisyen Şanar Yurdatapan, Güçlükonak Katliamı’nda devletin dört dörtlük yakayı ele verdiği bir olay olduğunu hatırlattı. O dönem yapılan açıklamalar ve gelişen olaylara değinen Yurdatapan, “PKK’nın yaptığı yönünde açıklamalar oldu. Yapılan bu açıklamaları PKK yalanladı” dedi.

Katliama ilişkin incelemelerde bulunmak üzere Güçlükonak’a gittiklerini ve burada tanıklara ve kanıtlara ulaştıklarını anlatan Yurdatapan, “Kanıtları yanımıza alarak İstanbul’da basın açıklaması yaptık. Dedikleri yerde köy falan yoktu. Açıklama yapmadan önce birçok haberin yapılıyordu ancak yaptığımız açıklamanın ardından haberler tamamen kesildi” diye konuştu.

Yanarak ölen insanların kimliklerinin hiç yanmamış bir şekilde ailelerine verilmesinin önemli bir kanıt olduğunu vurgulayan Yurdatapan, “Devletin, derin devlet falan değil, bizzat kendisi yapmıştır” dedi. Ellerindeki kanıtlarla suç duyurusunda bulunduklarını anımsatan Yurdatapan, suç duyurusu ile ilgili hiçbir gelişmenin olmadığını ancak suç duyurusunda bulunanlar hakkında dava açıldığını ve 10 ay ceza verildiğini belirtti.

Yurdatapan, “Devlet ne yaparsa yapsın gerçekleri örtbas edemezler, hesap mutlaka sorulur” diye konuştu.

12 Ocak 1996’da gözaltında kaybedilen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Erbek Kaya sözlerine, “Kalbimiz kül oldu. 22 yıldır aynı acıyı yaşıyoruz” diye başladı. Yaşadıkları sürece kayıpları arayacaklarını dile getiren Kaya, “Barış istiyoruz. Bizi yaksanız da öldürseniz de biz barış diyeceğiz. Vicdanı olan insanlarda bu çağrımıza kulak vermesini istiyoruz” ifadelerinde bulundu.

Ahmet Kaya’nın torunu Rojin Kaya da “Asker öldürdü dedemi. Dedeme hasret kaldık. Hasret kaldık canım dede” diyerek adalet taleplerini sürdüreceklerini söyledi.

Bu haftaki açıklamayı okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Hakikat adına, adalet adına Güçlükonak Katliamı’nın unutulmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

15 Ocak 1996’da Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinin Koçyurdu köyünde bir minibüse bir saldırının yapıldığını hatırlatan Yoleri, minibüsün içinde 7 köylü ve 4 korucunun bulunduğunu ve minibüsün önce kurşunlandığını ve sonra ise yakıldığını hatırlattı.

Olayın, Taşkonak Taburu ve Koçyurdu Karakolu arasındaki asker ve korucuların denetimindeki dar bir toprak yolda gerçekleştiğini sözlerine ekleyen Yoleri, şöyle devam etti: “Genelkurmay Başkanlığı o güne kadar yapmadığı bir uygulamayı ilk kez gerçekleştirdi. 16 Ocak 1996 günü Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdi. Olay yerine götürülen gazetecilere Genelkurmay adına Albay Oğuz Kalelioğlu açıklama yaptı. Albay ‘Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini ve örgütün bir ay önce ilan ettiği ateşkesi bozduğunu’ açıkladı. Olay yerinde yalnızca 20 dakika kalmalarına izin verilen gazetecilerden bazıları resmi açıklamaları çelişkili ve kuşku verici buldu. Bu gazetecilerden biri kuşkularını İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı. Bunun üzerine Barış İçin Bir Arada Çalışma Grubu, yazarlar, sanatçılar, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve bilim insanlarından oluşan bir heyetle olay yerine gitti.”

“Heyetin olay yerinde elde ettiği kanıtlar, bilgi ve bulgular resmi açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu” diyen Yoleri, şunları söyledi: “Korucuların olaya müdahale etmesi, köylülerin olay yerine gitmesi askerler tarafından engellenmişti. Arazinin fiziki yapısı katliamı gerçekleştirenlerin olay yerinden rahatça ayrılmasını imkansız kılıyordu. Bedenleri tamamen yanmış köylülerin kimlikleri sapasağlam askerlerin elindeydi. Ayrıca minibüste katledilenler resmi açıklamanın aksine normal bir yolculuk yapmıyorlardı. 10- 15 Ocak tarihleri arasında gözaltına alınan ve Taşkonak Jandarma Taburun’da tutulan kişilerdi. Heyetin ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna ‘Bu katliamı PKK değil, devlet güçleri yapmıştır’ açıklamasında bulundu ve raporlarıyla birlikte Diyarbakır DGM, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay'a başvurdu. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. AİHM’e taşınan davada ise Türkiye etkin soruşturma yapmadığı için mahkûm oldu.”

Yoleri, katliamdan 13 yıl sonra, dönemin bakanlarından Adnan Ekmen’in, “Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik” sözlerini hatırlattı.

Güçlükonak katliamı 22 yıldır cezasız bırakıldığına dikkat çeken Yoleri, şöyle dedi: “Köylüler Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Halit Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan ve Ramazan Oruç ile korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz, Mehmet Öner, Lokman Özdemir ve minibüsün sürücü Ramazan Nas’ın gözaltına alınarak katledildiler. Adeta kül olmuş bedenlerinin, ailelerine teslim edilmeden, güvenlik güçlerince toplu halde gömülmeleri insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Herkes için bir mezar, insanlık onurunun gereğidir.”