‘Enflasyonun Ağustos’ta yüzde 20’lere ulaşması sürpriz olmaz’

TÜİK’ün açıkladığı 15.39 enflasyon oranından sonra birçok şeye zam geldi. ÖTV, benzin, ekmek ve dahası zam sırasını alırken ekonomi yazarı Bahadır Özgür ağustos ayında enflasyonun daha da yükselebileceğini işaret etti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Haziran ayı enflasyon rakamını 15. 39 olarak açıkladı. Bu rakam 14 yılın en yüksek rakamı. Yani tabiri caizse AKP döneminin bile en yüksek enflasyon oranı. Enflasyonun bu rakamlara ulaşması birçok ekonomist açısından kur yükselişine bağlasa da Gazete Duvar ekonomi yazarı Bahadır Özgür, bunu tek sebep olmadığının altını çiziyor. Ekonomide tüm dengelerin sarsıldığını söyleyen Özgür sürece dair sorularımızı yanıtladı.

Enflasyon rakamları açıklandı, son 14 yılın en yüksek seviyesinde. Akabinde ÖTV artışları ve zam haberleri gelmeye başladı. Haziran ayının bu seviyesinden bakınca Temmuz ya da ilerisi için enflasyonun bu seyirde gideceğini öngörmek mümkün mü?

Zamlar zaten seçim dolayısıyla ertelenmişti. Kurdaki artışın akaryakıta ve enerjiye yansımaması için ÖTV oranında indirim yapılmıştı. Dolayısıyla şimdi hem bu ertelenen yük hem de kur farkı fiyatlara yansıyor. Üstelik bu zam dalgası henüz dolar kurunun 4 seviyelerindeyken yansımaları. Yani 4.50’ler daha yansımadı bile. Nitekim üretici fiyatları yıllık bazda yüzde 23.7. Tüketici fiyatları ile arasında 8 puanlık fark var. Bu demektir ki, üretim maliyetleri oldukça hızlı artıyor ve bu fark da zam olarak yansıyacak. Bu artış hızına göre baz etkisi de dikkate alındığında ağustosta yüzde 20’lere ulaşması sürpriz olmaz.

PİYASADA NAKİT PARA DÖNMÜYOR

Bazı ekonomistler kurdaki yükselişin enflasyonu doğrudan etkilediğini ifade ediyor. Enflasyon sadece kura bağlı mı yükseliyor?

Elbette sadece kur değil. Çünkü ekonomide tüm dengeler sarsıldı. Kur, faiz, enflasyon aynı anda artıyorsa şeytan üçgenine girmişsiniz demektir. Bakın tahvil faizleri yüzde 20’lere dayandı. Yani borçlanma maliyeti korkunç düzeyde. Bu da kuru daima yukarı baskılıyor. Kur elbette enflasyonda önemli etken ama kamu maliyesindeki açıklar, üretim maliyetindeki artış ve doğal olarak ekonomide beklentinin çok kötüleşmesi fiyatları artırıyor. Zaten piyasada ticarette öyle nakit para da dönmüyor.

AKP’NİN IMF’DEN BAŞKA ŞANSI YOK

Henüz kabine kurulmadı ama AKP, Mehmet Şimşek’le IMF programına benzer bir seyir izleyeceklerini az çok ifade etti. Verginin tabana yayılması, ücret baskılama. Bunlar öncelikle neler getirecek halk için?

Bu hükümetin resmen IMF’li veya resmen olmasa da IMF tavsiyeli bir tedbir alma dışında şansı yok. Verginin zaten yüzde 70’inden fazlası ücretlilerin üzerinde. Tabana nereye yayacaksınız. Kamuda tasarruf deseniz en fazla makam aracı alımını kısar, işe alımları durdurursunuz. Mega proje dedikleri projeleri durduramazlar. Durdurdukları anda ekonomiye hâlâ dinamizm sağlayan yegâne aracı yani kamuyu da devre dışı bırakırsınız. Bir de 7 ay sonra yerel seçimler var ki, belediyeler borç batağında. Oradaki kaynağı da kestiğiniz anda günlük işleri dahi yürütemezler. Geriye zam, harç, trafik vb. cezalar ve ücret kısıntıları kalıyor ki, bu da zaten faturayı doğrudan vatandaşa en fazla da ücretli kesimlere çıkarır. Zaten şu anda sürekli trafik cezaları, harçlar ve dolaylı vergilerle oynayarak kaynak yaratıyorlar. Tabii bir de işsizlik fonu gibi emekçilerin hakkı olan kaynağın da akıbetini hiç bilmiyoruz.
 

2019’DA ŞİRKET İFLASLARI OLACAK

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en çok kullandığı “Faiz Sebep Enflasyon Netice” (FSEN) söylemi Londra görüşmelerinde çok dillendirilse de seçim öncesi adı pek anılmadı. Şimdi AKP’nin buna benzer bir hamlesi ekonomik durumu ne tür bir duruma sokar? Ya da böyle bir şeye kalkışır mı AKP seçim öncesi faizleri bu kadar yükseltmişken?
 

Erdoğan faiz ısrarından fiilen vazgeçti aslında. Seçim öncesi üst üste faiz artırımı yaptılar. Yalandan bir mortgage faizini indirdiler ancak o faize kimseye de kredi vermedi bankalar. Türkiye’nin sorunu borçtur. Ve özellikle en büyüğünden en küçüğüne kadar şirketlerin aşırı borcudur. Kurdan dolayı şu anda tüm borçların toplamı GSYİH’nin yüzde 150’sine ulaşıyor. Bakın yakın zamanda 500 büyük firma listesi açıklandı. Bu liste 2017 listesi üstelik. Mali borçları yüzde 17 arttı ve 243 milyar liraya çıktı. Kısa vadeli borçların oranı ise yüzde 41’i aştı. Yani sorun faizle oynayarak hafifletilebilecek eşiği geçti. 2019’da biz şirket iflaslarını yaşayacağız. OHAL’den dolayı resmen iflas açıklanamıyor. OHAL kalktığı anda borç yapılandırmasının da işe yaramayacağını ve pek çok şirketin iflas açıklamasını göreceğiz. Tabii medya tamamen kontrolde olduğundan dolayı bu haberleri duymak zor olacak. Ancak şu anda bile kulaktan kulağa iflaslar yayılıyor. Enflasyon haberi dahi emekliye zam müjdesi olarak veriliyorsa düşünün iflasları nasıl bir kılıfta verecekler insan tahayyül edemiyor.

Dolayısıyla bu hükümetin bu anlayışla çalacağı tek kapı yabancı sermayedir. Ama yabancı sermaye de sana bu halinle güvenmediğinden garantör olarak IMF’yi ister. Dikkat edin IMF aylardır konuşulduğu halde her konuda laf eden Erdoğan olumlu ya da olumsuz IMF hakkında konuşmuyor.