Del Ponte: Başarı yok, Kürtlere karşı ihanet ve savaş suçu var

UCM eski Savcısı Del Ponte, Türkiye’nin Suriye’de savaş suçu işlediğine dikkat çekerek, BMGK’nin yargılama için onay vermesi gerektiğini söyledi. BM’nin Suriye pratiğini eleştiren del Ponte, "Başarı yok, Kürtlere karşı ihanet ve savaş suçu var" dedi.

İç savaşın başladığı Ocak 2011’den beri Suriye topraklarında çok şey değişti. O gün ömrüne kısa zaman biçilen rejim, güç kaybetse de temel destekçileri İran ve Rusya sayesinde hala ayakta. Hiç kuşkusuz ki, 8 yıllık savaşın en çok kaybedeni Suriye halkları oldu. Uluslararası toplumun gözleri önünde devam eden bu savaşta, 400 binden fazla sivil hayatını kaybederken, 6 milyondan fazla insan Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı.

8 yıl boyunca Suriye halklarının geleceği bölgesel ve uluslararası güçlerin çıkarlarına kurban edilirken, bu konuda en büyük sorumluluk sahibi Birleşmiş Milletler (BM) ise ortaya koyduğu tutumla bu savaşı derinleştirmekten öteye gitmedi. Bugüne kadar Suriye’de işlenen savaş ve insanlığa karşı suçlar hakkında bir soruşturma başlatmayan BM, bugün de Türk devletinin Kuzey-Doğu Suriye’ye dönük işgal saldırılarına karşı sessiz kalmayı tercih ediyor.

Tüm bunlar yaşanırken bizde, BM'nin 8 yıllık Suriye pratiğini, Suriye’de işlenen savaş ve insanlığa karşı suçların üzerine neden gidilmediğini, Türkiye’nin Suriye’deki varlığını ve Kuzey-Doğu Suriye’ye dönük devam ettirdiği işgal saldırılarını, DAİŞ çetelerinin yargılanması gibi önemli konuları, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve İsviçre Federal eski başsavcısı ve aynı zamanda BM Suriye Soruşturma Komisyonu eski üyesi Carla Del Ponte ile konuştuk.

BM’Yİ PROTESTO ETMEK İÇİN İSTİFA ETTİM!

Sayın Del Ponte, yaptığınız önemli çalışmalara rağmen BM Suriye Bağımsız Suriye Soruşturma Komisyonu içerisindeki görevinizden 2017’de istifa ettiniz. Sizi bu karara götüren nedenler nelerdi?

Komisyon içerisinde yaptığım 5 yıllık görevden sonra istifa etmemin 2 gerekçesi vardı; birincisi, yaptığımız önemli çalışmalara ve raporlara rağmen BM Güvenlik Konseyi Suriye’de işlenen bütün savaş suçlarını soruşturmak için uluslararası mahkemeyi kurmamasıydı. Biz Suriye’deki mağdurlar için adalet elde etmek istedik ama buna izin verilmedi ve başaramadık.

İkincisi ise benim de içinde görev yaptığım Suriye Bağımsız Soruşturma Komisyonu'nun varlığı, sahada işlenen suçların hepsinin açığa çıkarılması ve aydınlatılması için ilk başlarda çok önemliydi. Ama daha sonra bu suçların üzerine gidilmedi veya işleyenler hakkında bir soruşturma başlatılmadı planlandığı gibi. Ben de bu komisyonun varlığını haklı çıkmayacağını ve BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’deki mağdurlar ve işlenen suçlar için adalet aramamasını protesto etmek için istifa ettim.

BM KENDİSİNİ YENİLEMEK ZORUNDA

BM’nin Suriye iç savaşındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

BM’nin Suriye’deki savaştaki rolü insanı yardımdan ibaret oldu. Suriye’ye barışın gelmesi noktasında BM büyük bir şey yapmadı. BM, ilk başlarda Cenevre’de görüşmeler yürütmek istedi ama başarılı olamadı. Bu görüşmelere bir taraftan Suriye hükümeti katılmak istemezken diğer taraftan muhalif denilen gruplar birçok şeyi kabul etmedi. Daha kötüsü bir süre sonra DAİŞ ve aşırıcılık yanlıları Suriye’de ortaya çıkmaya başladı.

İlk dönemlerde bu durum çok dikkate alınmadı. BM Güvenlik Konseyi Suriye’de barışın sağlanması için geçerli büyük kararlar almadı. Bu beni şaşırtmadı çünkü eğer BM kendisini yenilenmezse her zaman daha az güce sahip olacak. Eğer dünyada barışı elde etmek istiyorsak, BM gibi önemli bir kurum artık kendisini yenilemek zorundadır. Ne yazık ki BM gelinen aşamada insani yardımdan fazla bir şey yapamayacak bir durumda. BM kendisini kesinlikle yenilemek zorunda diyorum. Ama çok zor çünkü bazı devletler buna onay vermiyor.

SAVAŞ VE İNSANLIĞA KARŞI SUÇLARI BM’YE SUNMUŞTUK

Hem komisyon içerisindeki göreviniz süresince hem de sonrasında sık sık Suriye’de işlenen savaş suçlarından bahsettiniz, bu suçları kim işledi?

Çatışma süreçlerinde yaptığım çalışmalardan elde ettiğim deneyimler bana, çatışma veya savaş ortamlarında bütün taraflar savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediğini gösterdi.

Suriye’ye gelirsek orada Suriye rejimi, muhalifler ve cihatçı gruplar savaş ve insanlığa karşı suç işledi. Komisyon olarak o dönem hazırladığımız raporlarda Suriye’de işlenen bütün suçları belirttik ve bunların kimler tarafından yapıldığını ortaya koyduk.

HİÇBİR BAŞARI GÖRMEDİK

8 yıllık başarısız Cenevre görüşmelerinin ardından bugün BM çatısı altında Suriye Anayasa toplantıları gerçekleştiriliyor. Toplantıları yöneten BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, bu durumu bir başarı olarak değerlendirdi. Başarı söylemine katılıyor musunuz?

Ne yazık ki, ben bugüne kadar hiçbir başarı görmedim. Evet, aktüel olarak Cenevre’de toplantılar gerçekleştiriliyor, ama bugüne kadar olumlu bir şey görmedik daha. Rejimin bu toplantılara katılması pozitif olsa da başarı demek için bu toplantılardan çıkacak sonucun ne olacağını beklemek gerekir derim.

KÜRTLER NİYE DAVET EDİLMİYOR ANLAMIŞ DEĞİLİM

Cenevre görüşmelerinde olduğu gibi Suriye Anayasa Komitesi toplantılarına da Kürtler davet edilmedi, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürtler niye davet edilmedi ben de bilmiyorum, anlamış değilim. Kürtlerin bu görüşmelere davet edilmesi ve görüşmelerde aktif olması gerekir. Kürtler ABD’nin yanında aktif bir şekilde DAİŞ’e karşı mücadele etti. Ama bugün aynı ABD Kürtlerden vazgeçme noktasına geldi, en kötüsü Kürtler Türkiye’nin saldırıları karşısında yalnız bırakıldı. Kürtler hassas bir süreçle karşı karşıya ama ne yazık ki, uluslararası toplum Kürtlerin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgilenmiyor.

TÜRKİYE’NİN SURİYE’DEKİ VARLIĞI ULUSLARARASI HUKUKUN İHLALİDİR

Türkiye’nin Suriye iç savaşındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye savaşın başladığı dönem, rejime karşı bir tutum sergiledi. Sınırlarını açarak buradan muhaliflerin Suriye’ye geçmesini sağladı ve onlara silah gitmesine izin verdi ve bu grupları destekledi. Daha sonra Türkiye, Suriye hükümetini destekleyen Rusya ile bir araya geldi, Suriye’deki rolünü değiştirmeye gitti.

Politikada değişiklik olsa da Türkiye özellikle Erdoğan, Suriye’deki Kürtleri her zaman kendisi için büyük bir problem olarak görmeye devam etti. Sınır güvenliğini gerekçe göstererek, uluslararası hukuku ciddi bir şekilde ihlal edip, başka bir ülkenin topraklarına, Suriye’ye girerek savaşa doğrudan ortak oldu. Bu uluslararası hukuk acısından çok ciddi bir ihlaldir.

BM VE ULUSLARARASI TOPLUM MÜDAHALE ETMEK ZORUNDA

Türk devleti bugün ise Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik bir işgal saldırısı gerçekleştiriyor, bu saldırılardan kaynaklı yüz binlerce insan yerini terk etti ve yüzlerce insan hayatını kaybetti. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk devleti, kendisi için hiçbir zaman tehlike ve problem olmayan sınır güvenliğini gerekçe göstererek, aslında Kürtleri o bölgeden çıkarmak istiyor. Bu durum karşısında beni en çok şaşırtan uluslararası toplumun özellikle BM’nin Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlal etmesine karşı net bir pozisyon almaması oldu. Daha fazlası, Kürtlerin Türkiye’nin saldırılarına karşı korunmaması beni çok üzdü ve kızdırdı. Kürtlerin karşı karşıya kaldığı durum çok ama çok kötü, uluslararası toplum ve BM bu duruma müdahale etmek zorundadır.

Batı Kürtlere ihanet mi etti demek istiyorsunuz?

Evet, kesinlikle. Bu çok kötü bir durum. Bana göre çok kısa zamanda Kürtlerin durumuna ilişkin bir çözüm bulunmalı. Ama üzgünüm, bu yapılmıyor. Bu duruma bir çözüm bulunacağı yerde Kürtleri terk etmek kabul edilemez. Kabul edilebilir bir çözüm bulunmalı.

Herkes, dünyanın gözü önünde Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlal ettiğini söylüyor, ama nedense uluslararası toplum veya BM bu duruma sessiz kalmayı tercih ediyor, neden?

Güzel bir soru. Ama üzgünüm bunun cevabını ben de bilmiyorum. Şunu diyebilirim ki; politika ve çıkarlar, mağdur edilen halkların, uluslararası hukukun ve insan haklarının korunması gibi önemli görevlerin önüne geçmiş durumda.

TÜRKİYE HAKKINDA SORUŞTURMA BAŞLATILMALI

Türkiye veya Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’de savaş suçu işlediği düşünüyor musunuz?

Daha önce de söyledim, bana göre Türk devleti ve Erdoğan Suriye’de savaş suçu işliyor. Suriye topraklarını bazı gruplarla birlikte işgal ediliyor, bugün Kuzey Doğu Suriye’de kesinlikle suçlar işleniyor. Bu durum hakkında bir soruşturma başlatılmalı, ama ne yazık ki 8 yıldan beridir bu yapılmıyor ve adalet arayışı yok.

Peki, bu savaş suçlarına karşı ne yapılmalı?

Öncelikle, BM Güvenlik Konseyi uluslararası bir mahkeme kurmalı. Ama Rusya, daha önce de olduğu gibi bugün de bunun yapılmasına karşı duruyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Erdoğan hakkında bir dava açabilir mi?

BM Güvenlik Konseyi’nin onay olmadan UCM bir soruşturma başlatamaz çünkü Türkiye’nin Roma Antlaşmasını imzalamadığını biliyorum. Bunun olması için BM Güvenlik Konseyi karar almalıdır.

TÜRKİYE ÇİHATCILARI DESTEKLEDİ VE YARDIM ETTİ

Türkiye’nin Suriye’deki cihatçı gruplara yardım ettiği tartışılıyor bu noktada ne demek istersiniz?

Evet, savaşın ilk yıllarında Türkiye, bunu açıktan yapıyordu. Ama Rusya’ya ile anlaştıktan sonra pozisyonunu değiştirmeye başladı. İlk başlarda birçok cihatçı gruba yardım ediyordu, örneğin savaşçıların geçmesine izin veriyordu, silah gönderiyordu, onlara destek sunuyordu.

Peki, bu dediğiniz yardımları hangi cihatçı gruplara yapıyordu?

Hangi gruplara yaptığını tam olarak ayırt edemem ama ilk başlarda El Nusra’ya ve diğer gruplara yardım ediyordu. Bu gizli değil, zaten herkes biliyor.

Suriye Kürtleri, kendilerine karşı işlenen savaş suçlarını doğrudan UCM’ye taşıyabilir mi?

Ne yazık ki, Kürtlerin devleti olmadığı için doğrudan böyle bir hakka sahip olamayacağını düşünüyorum. Bu suçlar devlet olarak Lahey’e taşınabilir. Türkiye’nin Suriye topraklarında bulunması uluslararası hukukun ihlalidir. Kürtler doğrudan yapamasa da Suriye devlet olarak Türk devletinin ülkesinde işlediği suçları Lahey’e taşıyabilir.

BÜTÜN YÜKÜ KÜRTLERİN ÜZERİNE BIRAKMAK KABUL EDİLEMEZ

Diğer önemli bir konu, binlerce DAİŞ çetesi Özerk yönetim denetimindeki cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyor. Batılı ülkeler kendi vatandaşı olan bu çeteleri almak istemiyor bu durum hakkında ne demek istersiniz?

Öncelikle Avrupalı devletler, kendi vatandaşlarını geri almak ve onlar hakkında soruşturma başlatmak zorundadır diye düşünüyorum. Avrupalı devletlerin kendi vatandaşlarını almak istememesi bana göre yanlıştır. Kürtlerin azımsanmayacak kadar cihatçı ve teröristi tutukladığını biliyoruz, ama ne yazık ki, bu şartlarda Kürtlerin bunları yargılayacak bir gücü yok. Bu yükü Kürtlerin üzerine atmak büyük bir sorundur.

Kürtlerin bu durumdan kaynaklı büyük bir sorun yaşadığını biliyorum. Komisyonda çalıştığım dönem içerisinde de Güvenlik Konseyi’ne bu konuda bilgi vermiştik ama ne yazık ki ondan da bir sonuç çıkmadı. Artık bu duruma Avrupa Birliği tarafından bir çözüm bulunmalıdır. Her devlet bir karar vermek zorunda ama devletler bunu istemiyor. Bu tutum, bana göre büyük bir yanlıştan ibaret.

GÜVENLİK KONSEYİ İSTERSE ROJAVA’DA BİR MAHKEME KURULABİLİR

Peki, bu çeteleri yargılamak için Kuzey Doğu Suriye’de uluslararası bir mahkeme kurulamaz mı, Kürtlerin de böyle bir talebi var?

Evet, bunların yargılanması için uluslararası bir mahkeme kurulabilir bu mümkündür, ama BM Güvenlik Konseyi bu kararı almalıdır. Bu durum ne kadar mümkün olsa da aynı zamanda politik bir durumdur. Ama Suriye dışında rahatlıkla bir uluslararası mahkeme kurulup bunlar yargılanabilir.

Carla del Ponte Kimdir?

72 yaşındaki deneyimli İsviçreli uluslararası hukuk uzmanı Carla Del Ponte, Yugoslavya ve Ruanda savaş suçlarını araştırma dönemini kapsayan 1999-2007 yılları arasında UCM savcılığını yürüttü.

Aynı zamanda uzun bir dönem İsviçre Federal Baş Savcılık görevini de yürüten Del Ponte, 2012-2017 yılları arasında Suriye’de işlenen savaş suçlarını araştırmak amacıyla BM tarafından kurulan Suriye Bağımsız Soruşturma Komisyonu içeresinde görev yaptı.

Deneyimli hukukçu Carla del Ponte, 2017’de BM’nin Suriye savaşındaki rolünü protesto etmek amacıyla komisyon içerisindeki görevinden istifa etmişti.