AİHM’in kararında ne deniyor?

AİHM HDP eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasına hükmettiği kararın gerekçesindeki ifadeler, Erdoğan ve AKP hükümetinin özellikle referandum ve seçimler öncesindeki siyasi tasfiye hedefinin net olarak görüldüğünü gösteriyor.

Siyasi soykırım operasyonları kapsamında Kasım 2016’dan bu yana tutuklu bulunan Demirtaş’ın başvurusunu görüşen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’in tanıdığı birçok hakkın ihlal edildiğine karar verdi.

Demirtaş’ın tutukluğuna dair yapılan başvuruyu kabul eden AİHM, AİHS’in 18’inci maddesine dayanarak başvurunun kabul edilebilir olduğuna hükmetti. Kararda, Demirtaş’ın Anayasa Mahkemesi önünde kısa sürede bir hukuki denetime ulaşamayacağına dikkat çekti.

AİHS’in 18’inci maddesi, “Haklara getirilecek kısıtlanmaların sınırlanması anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” diyor.

Demirtaş’ın tutukluluğunun Türk yasalarına uygun olmadığına dair talebi reddeden mahkeme, tutukluluğunun devamının makul gerekçelere dayanmadığına dikkat çekerek, serbest bırakılmasını Kararda, AİHS’in ‘özgürlük ve güvenlik hakkını’ öngören 5/3 nolu maddesinin ihlal edildiğine yer verildi.

AİHM yargıçları ayrıca, 2014’deki Kobanê direnişini destekleyen eylemler sırasındaki sözlerine yer verilirken, Demirtaş’ın suç işlemediğine vurgu yaptı. Kararda, Türk devletinin Demirtaş’ın tutukluluğuna son vermesi için gerekli önlemleri alması istendi.

Mahkeme kararında Türk devleti 10 bin euro manevi tazminata mahkum edilirken, yargılama ve diğer giderler için de 15 bin euro tazminat ödenmesine hükmedildi.

Kararın gerekçesine ilişkin yayınlanan basın açıklamasında, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) birçok maddesini ihlal ettiğine ve ‘demokrasinin tehdit altında’ olduğuna vurgu yapılıyor. Ayrıca Demirtaş’ın tutukluluğunun özellikle 2017 referandumunda ‘hayır’ın kazanmasının önüne geçilmesine ilişkin gizli amaca da hizmet ettiği ima ediliyor.

PARLAMENTER ÜZERİNDEN HALKIN DÜŞÜNCESİNİ İFADE HAKKI İHLAL EDİLDİ

Türk mahkemelerinin Demirtaş’ın tutukluluğunun uzatılmasına ilişkin gösterdikleri gerekçelerin ‘yeterli olmadığına’ hükmedilen kararda, ayrıca Demirtaş üzerinden parlamentoda ‘halkın düşüncesinin ifadesinin’ önlendiğinin altı çiziliyor. Kararda, Demirtaş’ın tutuklandığı süreden 24 Haziran seçimlerine kadar parlamenter olduğu hatırlatılırken, tutuklu olması nedeniyle bizzat temsilcisi olduğu ‘halkın düşüncesini ifade özgürlüğünün’ ihlal edildiğine hükmedildi.

AİHM kararında ayrıca, Demirtaş’ın ‘seçilme ve parlamenter görevini yürütme’ hakkının da elinden alındığına dikkat çekti.

REFERANDUM VE SEÇİMLERDEKİ GİZLİ AMAÇ VE ÇOĞULCULUĞUN BOĞULMASI

Mahkeme kararında, Demirtaş’ın tutukluluğuyla AKP hükümetinin 2017 referandumu ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik ‘itiraf edilmemiş amaç güttüğü’ gerçeğine işaret ediliyor. Kararda Türk hükümetinin, “çoğulculuğu boğmak” istediğine ve demokratik toplumun özü olan özgür siyasi tartışma ortamını sınırlamayı amaçladığı vurgulanıyor.

Mahkemenin dava aşamasında yer verdiği Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beyanları da dikkat çekiyordu. Erdoğan, 2014’deki Kobane direnişinin sahiplenilmesi ve 2015 yılındaki seçim yenilgisi ardından HDP’yi tehdit etmiş ve parlamenterlerin önce dokunulmazlık sonra da yargı yoluyla elimine edeceklerinin işaretini vermişti.

ERDOĞAN’IN SİYASİ TASFİYE TALİMATLARI ALINTILANDI

AİHM’in kararında Erdoğan’ın başta HDP olmak üzere Kürt ve demokratik siyaseti parlamento ve yargı üzerinden tasfiye talimatı verdiği konuşmaları da alıntılandı. Kararda alıntı yapılan Erdoğan’ın siyasi soykırım operasyonları talimatı verdiği bazı sözleri ise şunlar:

- “Ben parti kapatılması olayını doğru bulmuyorum. Fakat bu partinin yöneticilerinin bu işin bedelini ödemeleri gerekir diyorum. Fert fert, birey birey” (28 Temmuz 2015)»

-“Dokunulmazlıklar meselesini süratle neticelendirmeliyiz. Parlamento adımını süratle atmalıdır. Bir kişi mi olsun, iki kişi mi? Biz ortaya ilkeyi koymalıyız. Nedir bu ilke? Benim Kürt kardeşlerimi sokağa dökerek 52 kişinin ölümüne yol açan kişiler yargılanmayacak da parlamentoda boy gösterecek, arkasında PKK’nin, PYD’nin, YPG’nin olduğunu söyleyenler temiz olacak öyle mi? Parlamento gereğini yapmazsa, bu millet, tarih bu parlamentodan hesabını sorar (16 Mart 2016)”

Mahkeme kararında Demirtaş’ın genel olarak tutuklanmasının AİHS’in 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasına aykırı olduğuna dair avukatlarınca yapılan talep ise reddedildi. Kararda, Demirtaş hakkında oldukça fazla suçlama yapıldığı ve bunların ‘terörizmle’ bağlantılı olabileceği suçlamaları nedeniyle genel anlamda geçici tutukluluğunun AİHS’e aykırı olmadığı savunuldu. Ancak burada da özellikle savcıların Demirtaş hakkında hazırladıkları dosyalardaki ağır suçlamalara dikkat çekiliyor ve zaten bu suçlamalar hakkında bir yorum yapılmıyor.

‘TUTUKLULUĞU UZATMALARA İKNA EDİCİ GEREKÇELER KONMALIYDI!’

AİHM kararında tutuklulukların Türk mahkemelerince ‘otomatik olarak tutukluluğu uzatma’ pratiğine dikkat çekilerek, bunun AİHS’in 5’inci maddesinin 3’ncü fıkrasına aykırı olduğuna işaret ediliyor. Türk yargısının sıkça aldığı ‘kaçma’, ‘delilleri karartma’, ‘tanıklıkları etkileme’ gibi saçma gerekçelere de yer verilen AİHM kararında, kişiyi hürriyetinden alıkoyacak ve bireysel özgürlüklerini sınırlayacak tutukluluk kararları verilmeden önce işlediği iddia edilen suçlara dair ‘kesin fiiller’in de ‘ikna edici bir biçimde ortaya konması’ gerektiğine vurgu yapılıyor.

Yine, Demirtaş’a yüklenen suçların ağırlığı ve istenen cezaların ağırlığının tutukluluğun uzatılmasına gerekçe olamayacağının altı çiziliyor.

Mahkeme kararında ayrıca, Demirtaş’ın Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun ‘kısa sürede’ görülmediğine ilişkin AİHS’in 5/4 maddesinin ihlal edildiğini savunan başvurusu ise reddedildi. Buna gerekçe olarak ise, Temmuz 2016’daki ‘darbe girişimi’ ardından Anayasa Mahkemesi’nin yükünün arttığı gösterildi ve Demirtaş’ın başvurusunun 13 ayda verilebildiği kaydedildi.

‘SEÇİLMEK YETMİYOR, GÖREVİNİ YÜRÜTME HAKKI DA VAR!’

Selahattin Demirtaş’ın AİHS’in 1 nolu protokolünün 3’üncü maddesine dayandırılan başvurusuna yönelik gerekçede ise, seçimlere katılmanın seçme ve seçilme hakkı içinde tek başına yeterli olmadığına dikkat çekiliyor. Genel seçimlerde seçilen bireyin aynı zamanda parlamenterlik görevini yürütmesi hakkı olduğu hatırlatılan kararda, Demirtaş’ın Kasım 2016 ile Haziran 2018 arasındaki parlamento çalışmalarına katılmasının engellendiği öne çıkarıldı.

Her ne kadar tutukluluğun Türk hukukuna uygun olsa da, tutukluluk kararı veren yargıçların Demirtaş’ın hem bir parlamenter hem de muhalefet liderlerinden olması itibariyle ‘üst düzeyde bir korumaya sahip olması’ gerektiğine işaret ediliyor. AİHM kararında, Türk hakimlerin Demirtaş’ın oldukça uzun süren geçici tutukluluğuna dair ciddi gerekçeler sunamadıklarına yer veriliyor. Ayrıca daha önce AYM’nin Demirtaş hakkındaki kararına şerh koyan Türk yargıcın görüşlerine değinilen kararda, Demirtaş hakkında cezaevindeki tutukluluğa alternatif olabilecek takip veya şartlı tahliye formüllerinin hiç dikkate alınmadığı da belirtiliyor. Kararda, bunun da Demirtaş’ın parlamenterlik görevini ifa etmesine engel olduğu kaydediliyor.

Kararda, Demirtaş’ın tutukluluğunun uzatılmasının halkın düşüncesini ifade etme hakkının ihlali olduğu ve bu ihlalin gerekçelerinin de ‘yetersiz’ olduğunun altı çiziliyor.

TÜRKİYE’DEKİ HAVA YARGIYI ETKİLEYECEK DÜZEYDE

AİHM kararında dikkat çeken bir diğer nokta ise, Türkiye’deki siyasi iklimin yargı üzerindeki etkilerinin açıkça belirtilmesi.

Kararda, birçok uluslararası gözlemcinin görüşleri ve başta AK İnsan Hakları Komiseri’nin raporlarına dayanılırken, özellikle “son yıllardaki ‘gergin siyasi atmosfer’in ulusal yargı kararlarını etkileyebilecek bir ortam oluşturduğu” yönündeki tespit yer veriliyor. Demirtaş’ın yanı sıra HDP’li diğer birçok milletvekili, belediye başkanı ve yine ‘genel olarak aykırı seslere’ karşı hakimlerin sert kararlar aldığının altı çizilmiş.

DEMOKRATİK SİSTEM TEHLİKEYE ATILDI

AİHM’in kararının gerekçesinde en sert ifadelerden biri de, meselenin sadece Demirtaş’ın bireysel haklarının ihlalinin olmadığına dair olanlar. “Mahkememiz, sadece Demirtaş’ın birey olarak haklarının değil, demokratik sistemin kendisinin tehlikeye atıldığı görüşündedir” denilen gerekçede, özellikle referandum ve seçimlere ilişkin AKP hükümetinin ‘gizlenen amaçlarına’ dikkat çekiliyor.

Gerekçeli kararda Türk hükümetinin, “çoğulculuğu boğmak” ve “demokratik toplumun özü olan özgür siyasi tartışma ortamını sınırlamayı amaçladığı” kabul ediliyor. Bundan dolayı ise hem 18’inci hem de 5’inci maddenin 3’üncü fıkrasının ihlal edildiğine hükmedildi.