‘Çocuklarımızın yeri cezaevi değil Boğaziçi kampüsüdür’

Savaşa karşı çıktıkları için tutuklanan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin aileleri İstanbul Tabip Odası'nda basın toplantısı düzenledi.

Meslek örgütleri, sendikalar, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla gerçekleşen açıklamada aileler, “Çocuklarımızın yeri Bakırköy, Silivri değil Boğaziçi kampüsüdür” dedi.

Boğaziçi Üniversitesi'nde 19 Mart'ta "Efrîn lokumu" dağıtanlara "Katliamın lokumu olmaz" dedikleri için AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından hedef gösterilip tutuklanan öğrencilerin aileleri İstanbul Tabip Odası'nda (İTO) basın toplantısı yaptı.

Üniversite öğrencilerin destek için yer aldığı toplantıya aileler yanı sıra, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Kani Beko, Türk Tabipler Birliği Başkanı Raşit Tükel, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Başkanı Aysun Gezen, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Akademisyen Gencay Gürsoy, Birleşik Haziran Yürütme Kurulu üyesi ve ÖDP Eşbaşkanı Alper Taş, Halkevleri Eş Genel Başkanı Nuri Günay, Devrimci Parti Genel Başkanı Musa Piroğlu, Demokrasi İçin Birlik (DİB) üyesi Nesrin Nas ile çok sayıda öğrenci velisi katıldı.

‘12 GÜN BOYUNCA KABA DAYAĞA MARUZ KALDILAR’

Boğaziçi öğrencilerin tutuklanan arkadaşlarının fotoğrafını taşıdığı toplantıda, aileler adına açıklamayı Silivri 5 Nolu Cezaevi’nde tutuklu bulunan Boğaziçi Üniversitesi Deniz Yılmaz’ın babası Bülent Yılmaz okudu. 19 Mart 2018 tarihinde Efrîn lokumu adı altında kurulan standın bugün bakıldığında açık bir provokasyon olduğunun anlaşıldığını vurgulayan Yılmaz, “Savaşın lokumu olmaz diyen çocuklarımızın devleti yönetenler de dahil, taraflı medya ve Boğaziçi Üniversitesi’nin hoşgörü demokrasi ve özgürlük geleneğine karşı kin besleyenler tarafından hedef gösterilmesi bunun açık kanıtıdır” dedi. Hedef gösterildikten sonra öğrencilerin evleri, yurtları yüzü maskeli ve uzun namlulu silahlı özel harekatçılar tarafından basılarak vahşice gözaltına alındıklarına dikkat çeken Yılmaz, 12 gün süren uzun gözaltı sürecinde öğrencilerin kaba dayak dahil olmak üzere psikolojik işkenceye maruz bırakıldıklarını; 3 Nisan 2018 tarihinde çıkartıldıkları savcılıkta ifadesi dahi alınmadan 9’unun “terör örgütü propagandası yapma” suçlamasıyla tutuklandığını; altı öğrencinin ise adli kontrol ile serbest bırakıldığını aktardı.

ÇOCUKLARIMIZIN EĞİTİM HAKLARI ENGELLENEMEZ

Yılmaz, bu tutuklama furyası sonrası üniversite öğrencilere yönelik gözaltına alma girişimlerin devam ettiğine dikkat çekti. Hedef gösterilen öğrencileri tanıtan Yılmaz, okumak için verdikleri mücadeleyi şöyle anlattı: “Tutuklanan, soruşturmaya uğrayan çocuklarımızın geçmişlerinde büyük emekler, çabaları vardır. Bilim insanı, yazar, sanatçı, iyi bir eğitimci olmayı hedeflemişler ve bu yolda önemli mesafeler kat etmişlerdir. Bu yolculukta sorgulayıcı olmayı, insanlıktan, iyilikten, güzelliklerden, barıştan yana tavır almayı öğrenmişlerdir. O nedenle kimse çocuklarımızın bir yerlerden emirler alarak kendilerini ifade ettiklerini iddia edemez. Hiç kimse onların okuma özgürlüklerini ellerinden almaya hakkı yoktur; eğitim hakları engellenemez. Çocuklarımızın arkasında örgüt arayanlar edebiyat, çevre, çeviri, folklor, bilim, kulüplerine, matematik topluluğuna bakabilirler, onlarda görebilirler. Bu çocuklar sokak tekmeleyen değil tam tersine üç ayaklı sakat bırakılmış bir köpeği evine alıp onun yaşaması için mücadele edenlerdir.”

Çocuklarının yerinin Bakırköy, Silivri cezaevleri değil Boğaziçi kampüsü olduğunu vurgulayan baba Yılmaz, tüm kesimleri öğrencilere destek vermeye çağırarak, öğrencilere uygulanan hukuksuzluğun acilen son bulması ve derhal serbest bırakılmalarını talep etti.

‘YAREN’İN TEPKİSİ İKTİDARLAR VE PARALAR İÇİN CANLARIN YANMASIYDI’

Açıklamanın ardından söz alan tutuklu öğrencilerin aileleri duygularını ifade etti. İlk konuşmayı yapan 18 yaşındaki Yaren Tuncel’in annesi Özgün Tuncel, kızı Yaren’i her cana karşı duyarlı, toplumda yaşanan her şeye farkındalığı yüksek bir çocuk olarak büyüttüğünü ve bundan da gurur duyduğunu vurguladı. Tutuklanan çocukların duyarlı çocuklar olduğunu kaydeden Tuncer, şöyle konuştu: “Bizim çocuklarımız ağaçlar için gözyaşı dökebilen çocuklardır. Mesela bizim evimizin karşısında bir inşatta defne ağacı vardı. O ağaç kesildi diye ağladı benim çocuğum saatlerce. Benim çocuğumun o günkü tepkisi iktidarlar ve paralar için canlar yanmasın, anneler ağlamasın tepkisiydi. Böyle topluma karşı farkındalığı yüksek duyarlı çocuklar. Açıkçası evlerinde özgürce konuşabildikleri için sokaklarda da özgürce düşüncelerini ifade edebileceklerini zanneden, din, dil, ırk, vicdan bunun hiçbir şekilde ayrım yapmayan çocuklar.” Kızının henüz hazırlık sınıf öğrencisi olduğunu aktaran anne Tuncer, “Çok mükemmel bir çocuk yetiştirdiğime inanıyorum. Her canlığa karşı duyarlı ve barış isteyen çocuklar bunlar” dedi.

‘KALEM TUTAN ELLERİ KELEPÇE İLE TANIŞTI’

Tutuklanan Esen Deniz Üstündağ’ın ablası Özlem Kesem, kardeşinin gözaltına alındığı 22 Mart’ta kadar sıradan bir barınak gönüllüsü olduğunu anlattı. Kesem, “Kardeşim uyutulmak üzere olan üç bacaklı bir köpeği sahiplenerek dördüncü bacağı olmuştu. Sürekli barınağa gidip köpekleri beslerdi” dedi. Kardeşinin kalem tutması gereken ellerinin 3 Nisan’dan bu yana kelepçe ile tanıştığına işaret eden Kesem, tüm tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını ve eğitim haklarına tekrar kavuşmasını istedi.

‘DERSHANEDE BERABERSEK, HAPİSHANEDE DE ONLARLA BERABER OLMAK İSTİYORUM’

Boğaziçi Üniversitesi’nden emekli olan öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Birtek, “Boğaziçi çok büyük acı çekiyor. Bizim üniversitemizde böyle şeyler olmaz; bizim üniversiteye dışardan tecavüz olmuştur” diyerek sözlerine başladı. Boğaziçi öğrencilerinin dünyanın en güzel öğrencileri ve gençliği olduğunu ifade eden Birtek, “Bu çocuklar pırıl pırıl çocuklardır, ben buna kefilim. Hepsini yakından ve uzaktan tanıyorum. Onların içeride kalmasını tahayyül edemiyorum” dedi. Öğrencilerin gözaltına alış şekline de değinen Birtek, yapılan baskınların uzay filmlerini aratmadığını söyledi. Birtek, “8 maskeli kişi sabah saat 05.00’da bir evin kapısını kırarak giriyor. Oradaki insanları yere yatırıp üzerlerine basıyorlar; bu insanların arasında 9 yaşında bir çocuk da var. Ve sonra 18 yaşındaki bir kızı çekilen videolarda resmi var diye alıp götürüyorlar. Bugün o kız Bakırköy’de. Ne olacak bu kız? Ne zamana kadar tutacaklar” diye tepki gösterdi. Öğrencilerin suçsuz olduğunun bir gün ortaya çıkacağını ama bunun seneler süreceğine dikkat çeken Birtek, “Böyle bir şeye tahammül edebilir miyiz? Ben tahammül edemiyorum. Ben ağlıyorum; ben de gitmek istiyorum, yanlarında olmak istiyorum. Dershanede berabersek, hapishanede de onlarla beraber olmak istiyorum” dedi.

Geçmişte baskıya maruz kalan başörtülü öğrencilerin rahat okuyabildikleri tek üniversitenin bugün hedef gösterilen Boğaziçi Üniversitesi olduğuna işaret eden Birtek, “Ben o dönem sosyoloji öğretmeniydim ve onlara kapıları açıp tüm desteği veriyordum. Çünkü mağdur durumdaydılar, baş tacı ediyordum. Şimdi de ne tuhaftır ki o öğrencilerin hakkını müdafaa edenler bugün başka öğrencileri komünist diye onların haklarını almaya çalışıyorlar” dedi.

Konuşmaların ardından katılanlar arasında yer alan bir üniversite öğrencisinin annesinin feryadı ülkedeki baskının vardığı noktayı özetler gibiydi. Evleri basılacak diye sabahlara kadar uyamadığını ifade eden anne, tüm tutuklu öğrenciler için duyarlılık çağrısı yaptı.