YPG Sözcüsü Mehmud: Efrin’i mutlaka özgürleştireceğiz

YPG Sözcüsü Nuri Mehmud, YPG, YPJ ve QSD'nin tüm Suriye halklarına kendini bir model olarak ortaya koyduğunu söyledi.  

YPG Sözcüsü Nuri Mehmud, “Demokratik Suriye Güçleri (QSD) bünyesindeki YPG ve YPJ güçleri olarak biz bu 6 yılda dünyaya ispatladık ki ülke ve toplum çıkarları çerçevesinde çalıştık ve savaştık. İspatladık ki bir Suriye kurumu, meşru savunma örgütü olarak çalıştık; Kürt, Arap, Türkmen, Çerkes, Sünni, Alevi, Müslüman, Hıristiyan halklar, inançlar ve topluluklar arasına hiçbir fark koymadan tüm toplum için mücadele ettik ve hepsini koruduk” diye konuştu. Mehmud, Efrîn'i de mutlaka özgürleştireceklerini belirtti.

YPG Sözcüsü Nuri Mehmud, Rojava Devrimi’nin 6. yıl dönümünde Suriye’deki siyasi ve askeri durum, YPG ve YPJ’nin Rojava Devrimi’ndeki rolü, YPG’nin kendisini Suriye’nin geleceği konusunda hangi noktada gördüğüne ilişkin sorularımızı yanıtladı.

‘YPG TOPLUMUN DEĞERLERİNİ SAVUNMAK İÇİN KURULDU’

YPJ ile birlikte, devrimin temel savunma gücü olan YPG nasıl kuruldu? Devrim başlaması ve YPG’nin kurulması birbirini nasıl etkiledi?

Sizin de bildiğiniz gibi Suriye’de despot, diktatör bir yönetim şekli vardı. Bu yönetim, bütün devlet kurumlarını kendi hizmetinde kullanıyordu. Mevcut kurumlar halkın talepleri, umutları için hizmet etmekten ziyade yönetimin çıkarlarına hizmet etmekteydi. Bu yüzden Suriye halkları, daha demokratik ve özgür bir sistem için arayış içerisindeydi. Özellikle kendi kimliklerinden tecrit edilmiş, yaşadıkları topraklarda yabancı statüsünde olan Kürt halkı da bu arayışın içindeydi. Bu temelde herkes değişim için; yeni bir sistemin oluşması, devrimin gerçekleşmesi için çalışıyordu. 2012’de halkın çözüm için sisteme karşı harekete geçişi ortaya çıkmış; ancak bazı çevreler ve güçler de ortaya çıkan bu devrim enerjisini kendi çıkarlarına kanalize etmek istemiştir. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Rusya ve İran gibi güçler bunu Suriye içinde gerçekleştirmek için, bazı kesimleri kendi tarafına örgütledi.

Rojava halkı, özellikle Kürtler bu devrim hareketliliği içerisinde 3. çizginin sahibiydi. YPG bir devrimci güç olarak böyle bir dönemde hem bu değerleri korumak hem de toplumun alternatif sistemini oluşturmasının önünü açmak için ortaya çıktı. 2011 belli bir dönemine kadar mahalle ve caddeleri savunmak adına bazı yapılanmalar vardı. Ancak devrim ilerledikçe, rejim demokratikleşmedikçe ve bununla beraber rejim güçleri de artık halkı savunamaz duruma geldikçe savunma alanında yeni bir örgütlenmeye ihtiyaç duyuldu. YPG de bu ihtiyaç temelinde, toplumun devrim değerlerini ve kazanımlarını korumak, alternatif sistemini kurmadaki engelleri aşmak, kendi özgür ve demokratik sistemini hayata geçirebilmek amacıyla halkın gençleri tarafından örgütlendi.

‘SAVUNDUĞUMUZ ALANLARDA ÇÖZÜM PROJESİ GELİŞTİ’

Bu güç halkı korudu. Örneğin mahallelerde halkın evlerini korudu, kanton sistemini korudu. YPG’nin savunmasını yaptığı alanlarda toplumun kendini geliştirme ve örgütlemesinde ciddi bir ön açıcılık oluştu. Öyle ki YPG’nin bulunduğu alanlarda Kürt, Arap, Asuri, Türkmen, Çerkes, Hıristiyan, Êzidî, Müslüman herkes demokratik bir hareket içerisinde halkevi, kanton gibi sistemleri oluşturma ve benzeri gelişmeler oldu. Bu da YPG’nin meşru savunma rolünü uygulamasını sağladı. Yani YPG ve daha sonra kurulan YPJ güçleri halkın sorunlarını çözüme kavuşturabilmesi, kendi sistemini geliştirebilmesi ve Suriye’deki çözüme öncülük yapmasının önünün açılmasını sağlamıştır. YPG halen bu temelde çalışmalarını yürütmektedir.

Sizin de bildiğiniz gibi sadece YPG’nin savunduğu alanlarda çözüm projeleri gelişmiştir. Ancak YPG’nin bulunmadığı alanlara baktığımızda terör, çetecilik ve bazı devletlerin hizmetinde çalışmacılık gelişti. Suriye’yi koruyup inşa etme yerine bu bölgelerde Suriye satılmıştır, halka karşı katliam uygulanmış, göç ettirilmiş ve şimdide kimse kendini bu durumdan sorumlu görmemektedir. Yani YPG’nin savunma görevini yürüttüğü alanlarda toplumsal ve demokratik bir model ortaya çıkmıştır.

‘YPJ’NİN KURULMASI YPG’Yİ DAHA DEMOKRATİK KILMIŞTIR’

4 Nisan 2013'te ise YPJ kuruldu... YPJ’nin kurulması ve aktif mücadele içerisine girmesi YPG’yi ve Rojava’daki askeri mücadeleyi nasıl etkiledi?

YPJ YPG içinde kendini örgütledi ve gelişti. İnançları oydu ki Suriye ve bölgemizde kadın hakları gasp ediliyor. Kadının siyaset, savunma, ekonomi gibi yaşamın bütün alanlarında iradesi yok hükmündeydi. Kadının özgürlüğüne kavuşabilmesi, bunun önünün açılması için; Rojava ve Kuzey Suriye’de ‘kadının özgürlüğü toplumun özgürlüğüdür’ denilerek YPJ güçleri ciddi bir ihtiyaç temelinde ilan edildi.

Ama YPJ’nin kurulması daha fazla kendi renkleriyle yer alma, kendi özgün ordulaştırmalarını geliştirmelerini sağladı. Tabii YPJ’nin kurulması ardından farklı alanlarda kadın örgütlenmeleri kuruldu. YPJ’nin model olması verdiği inanç Kuzey Suriye Devrimine daha fazla kadın rengini verdi. Böylece kadınlar, Rojava-Kuzey Suriye Devriminde kendi renkleriyle öncü bir rol oynadılar.

Kadının bu devrim içindeki varlığı, oluşturulan sistemin demokratik yapısını ortaya çıkardı. YPJ, kadınların bu devrimdeki kazanımlarını garanti altına almaktadır. Kadının kendini savunmasını, toplumda tüm kararlara güçlü katılımını sağlıyor. YPJ’nin varlığı bu tür değerleri korumaktadır. Hangi sistem olursa olsun bu sistemin erkek egemen zihniyetle olmamasını, kadınların kararlara güçlü katılmasını ve katılabilmesini savunabilmek, kadın iradesini daha fazla açığa çıkarmak ve korumak için varlığıyla tüm alanları güçlendiren bir rol oynadı.

YPJ başta devrimci Kuzey Suriye halkına olmak üzere tüm dünyaya kadının süs olmadığını, aksine kadının kendini savunabileceğini, siyaset yapabileceğini, diplomasi ve ekonomi çalışmaları yürütebileceğini, askeri taktik ve strateji geliştirebileceğini ispatlamıştır. Toplumu ve kazanımlarını savunmada model oluşturduğunu pratikte ispatlamıştır.

Kuzey Suriye ve Rojava’da atılan bütün adımlarda kadının imzası bulunmaktadır.  Rojava ve Kuzey Suriye Devrimi içinde Avesta ve Arin Mirkan gibi birçok kadın arkadaşın kahramanlıkları çok açıktır ve bu yönlü büyük bir başarı ortaya çıkmıştır.   Diğer kahramanların örneğinde olduğu gibi kadının bu devrim içerisindeki kahramanlığı bariz bir şekilde ortadadır.  Doğal bir biçimde kadın ve toplumun savunma ihtiyacından dolayı bir meşru savunma örgütü olarak kuruldu. İlke ve amaçları net olduğundan Rojava ve Kuzey Suriye Devrimi’nde YPJ rolünü oynadı. Bu nedenle Kuzey Suriye ve Rojava’da kadınların erkek ve erkek egemen zihniyet etkisinde kalmadan iradesini, kararını, özgürlüğünü koruyabilecek düzeye ulaştılar.

Yine YPJ’nin kurulması kadının askeri alanda kendi rengiyle profesyonelleşmesini getirirken örgütlü kadın gücü YPG’yi daha fazla demokratikleşmeye, kadın özgürlük çizgisinde daha net olmaya götürmüştür. Hem Rojava Kuzey Suriye kadınına ve toplumuna güzel bir renk verdi. Hem de tüm dünya için model oldu.

‘SURİYE’DE TOPLUMU SADECE YPG-YPJ MODELİ SAVUNDU’

6 yılını geride bırakan Rojava Devrimi'ni düşündüğünüzde devrimin savunma güçleri olarak kurulan YPG ve YPJ nasıl bir rol oynadı?

Geçen 6 yılı göz önüne getirdiğimizde, bir rejim ordusu vardı ve kendilerine Özgür Suriye Ordusu denen bir yapılanma vardı. Bunlar kendilerini ordu olarak tanıtıyordu. Küresel alanda muhatap alınıyorlar; kendilerine profesyonel, toplumu ve kurumlarını koruyabilecek güç olarak bakılıyordu. Ancak gördük ki bu güçler saptı, terör gücü olma yolunda ilerledi. Sadece kendi çıkarlarını düşünen, nasıl hakimiyet oluşturacaklarının peşine düşen güçler oldular. Özgürlük ve demokrasiden ziyade bulundukları nasıl güç olacaklarının ve hüküm süreceklerinin anlayışı gelişti.

Suriye’nin eski ordusu ve ÖSO denen yapılanma halk üzerinde büyük bir katliam yürütmüştür. Bu durum büyük olumsuzlukların gelişmesine neden olmuştur. Bu orduların varlığıyla DAİŞ Reqa’da kendini ilan etmiştir. Sonrasında Irak’a geçmiş Yemen, Libya gibi Ortadoğu ülkelerinde varlığını göstermiş, dünya genelinde terör eylemleri gerçekleştirmiştir. Bu iki ordunun varlığıyla DAİŞ büyüdü, genişledi. Şam ve Bağdat sınırına yaklaştı. Terörünü her yere yaydı. Kobanê’ye ulaşana kadar DAİŞ her yerde kendini büyüttü. Ancak Kobanê’de ortaya çıkan direnişle bu orduların ve dünyanın baş edemediği DAİŞ’e karşı direnilebileceği, zafer kazanılabileceğini herkese ispatlayan bir durum ortaya çıkmıştır.

Yani 6 yılın sonunda baktığımızda kendilerini toplumu, kurumları korumakla görevli gören orduların ve yapılanmaların bu amaçları doğrultusunda hareket etmediği görüyoruz. Bu doğrultuda hareket edecek durumda değillerdi. Çünkü oluşturmak istedikleri sistem, örgütsel yapılanmaları artık toplumun talepleri ve çıkarlarına tersti.

Ancak YPG-YPJ’ye baktığımızda durum tam tersidir. Toplumun hedefleri ve ilkeleri doğrultusunda hareket eden bir güç olmuştur YPG.  Toplumun demokrasiyi tartışması, sistem ve proje geliştirmesinin önündeki engelleri kaldırması dışında, bu ilkeler dışında farklı bir görev yapmamıştır. 6 yıllık süreç bize gösterdi ki YPG-YPJ, bu orduların genelinin alternatifidir. Çok bariz bir biçimde ortadadır ki toplumu ve kurumlarını savunabilen model, YPG-YPJ modelidir.

‘YPG, YPJ TÜM SURİYE HALKLARI İÇİN MODEL OLDU’

6 yıl öncesinin YPG’si ile bugünün YPG’si arasında nasıl bir fark var? Devrim boyunca temel rol oynayan YPG’nin askeri taktik, teknik ve donanımında nasıl bir değişim oldu?

6 yıl önce YPG basit ve ilkel imkanlara karşılık büyük hedeflerle kuruldu. YPG-YPJ bütün bölgesel güçlere ve ordulara, toplumsal güç olacağını iddia edenlere alternatif olacağı inancındaydı. Ancak çok kısıtlı ve zayıf imkanlarla, halkın elinde bulunan imkanlarla başladı.  Fakat Rojava ve Kuzey Suriye’ye dönük geliştirilen saldırılara karşı direnişler, kendisiyle beraber büyük bir tecrübeyi de ortaya çıkardı. Bu tecrübeler YPG-YPJ’nin kendini dünyaya tanıtmasına imkân verdi. Sizin de bildiğiniz gibi bu 6 yıl içerisinde uluslararası koalisyonun esas gücü oldu. DAİŞ terörüne karşı mücadele etmek isteyen ABD, Rusya ve bölgesel güçler diğer ordulardan umudu kesmiş ve YPG-YPJ ile ittifak yapmıştır. YPG-YPJ bu süreçte, özellikle Kobanê direnişinin ardından DAİŞ’i bitme noktasına getirmiştir.

Taktikte, stratejide, komutanlıkta, terörü tanımada, eylemlerinde başarılı olmuştur. Yine en güvenli ve yaşayanlarının terörden kurtulduğu alanlar YPG-YPJ’nin kontrolündeki alanlar olmuştur. YPG-YPJ her ne kadar bazı şehirlerde savunma faaliyeti yürütse de, oluşturduğu model diğer alanlarda örnek teşkil etti. Cizre, Kobanê ve Efrin’de YPG gelişti ancak başka birçok bölgede model ve Suriye gücü olarak görüldü. Suriye’nin diğer kentlerinin kurtarılmasında tecrübesiyle, stratejisiyle, etrafına yaydığı inançla öncü rol oynadı. Her kentte toplumu savunmadaki öncülüğüyle örnek ve model oldu.

‘YPG TÜM HALK GÜÇLERİNE SAVUNMA DESTEĞİNE HAZIRDIR’

Sizin de belirttiğiniz gibi Rojava ve Kuzey Suriye’de YPG ve YPJ’yi model alan başka askeri örgütler de kuruldu. Bu noktada diğer güçlerle nasıl bir bağ içerisindesiniz?

YPG kendi esas bölgelerinden diğer kentlere geçerken, o kentlere özgü kendi insanından, kendi çocuklarından oluşan, kendi kültüründen oluşan güçler oluşturması gerekiyordu. Hiç şüphesiz YPG bu güçlerin oluşumunda ciddi bir rol üstlendi. Reqa, Dêrazor, Girê Spî, Minbic askeri meclisleriyle, o kentlerin gençleriyle birlikte YPG-YPJ, bahsi geçen bölgeleri DAİŞ teröründen kurtardı. YPG-YPJ bu kentler için en mantıklı modeldi. YPG-YPJ, bu kentlerdeki toplumun terörden kurtuluş ve taleplerinin ifadesiydi. YPG-YPJ’nin tecrübesi, sistemi adı geçen kentler için önemliydi. Her kent kendi askeri meclisini oluşturdu ve ayrıca Sotoro, Senadid, Süryani Askeri Meclisi gibi yapılanmalar kendi toplumlarının iradesini temsil etti. O toplumun çocukları tarafından kuruldular.

Bu güçler ile aramızda nasıl bir ilişki var denecek olursa; Kuzey Suriye’nin çoğu kenti kurtarıldıktan sonra çatı bir güç olarak Demokratik Suriye Güçleri QSD kuruldu. Kuzey Suriyeli bir güç olarak kurulan QSD, tüm Suriye için bir model olarak öne çıkıyor. QSD çerçevesinde, toplumu ve kazanımlarını korumak amaçlı Kuzey Suriyeli güçlerle aramızda iş birliği var. En başından beri var olan YPG, büyük bir tecrübe, taktik ve stratejiye sahiptir. Bu sebeple, devrimin ilkelerine göre hareket eden tüm Suriyeli güçlere, olası saldırılar karşısında destek sunmak, Suriye kentlerini korumak, özgürlük ve demokrasinin önünü açmak için YPG kendini her zaman hazır görmektedir. Ülke olarak Suriye’ye böyle bir bağlılığımız olduğu için QSD bünyesindeki ittifaklarımız ve ilişkilerimiz bu şekilde ortaya çıkmaktadır.

‘EFRÎN’İ MUTLAKA ÖZGÜRLEŞTİRECEĞİZ’

Uluslararası Koalisyonla birlikte DAİŞ’i sonlara doğru getirirken uluslararası güçlerden onay aldığı belli olan Efrîn işgal harekâtı gelişti? Şu anda işgal edilmesine rağmen YPG ve YPJ güçlerinin Efrîn içindeki direnişi devam ediyor. Devrimin 7. yılına girerken Efrîn’de direnişiniz hangi aşamada?

Bilindiği gibi Efrîn savaşı öyle bir süreçte gelişti ki dünyaca bilinen terör örgütü DAİŞ’in başkenti Reqa’da onu imha etmiştik. Demokratik Suriye Güçleri (SDG) ile Dêrazor’un tüm alanlarını DAİŞ’ten özgürleştirmek üzereydik. Belliydi ki DAİŞ Türkiye ve Katar’ın egemenlik projesiydi, terör, mezhepçilikti. Kuzey Suriye’deki gelişmekte olan demokrasinin daha fazla gelişmesi ve yerini bulması Türkiye’de şu an egemen güç olan Erdoğan ve AKP’sinin siyasi İslam projesinin boşa çıkması anlamına gelecekti. Bu nedenle tam da bizler DAİŞ’i Suriye’de yok etmek üzereydik. Artık Suriye içinde Suriye’nin istikrarı ve çözüm projeleri üzerinde tartışıyorduk.

QSD bünyesinde koruduğumuz alanlarda demokratik bir projeyle Demokratik Suriye Meclisi öne çıkar ve gelişirken, tam da bu dönemde Türk devletinin, ordusu başta olmak üzere tüm kurumları tarafından Efrîn saldırıları gerçekleşti. Şunu söylemek gerekir: Türkiye Efrîn’e saldırabilmek için birçok şeye tenezzül etmiştir. Bunun için kendi topraklarını satmıştır.  Sözde muhalif güçlerin olduğu Guta, Deraa, İdlib gibi alanlar Efrîn işgaline feda edilmiştir. Bu konuda Rusya’yla bir anlaşması vardır. Tabii Türkiye bunları Kuzey Suriye’de öne çıkan demokrasiyi imha etmek yada bunu yapamasa da darbelemeye çalışmak için yapmıştır.  Kuzey Suriye'nin bir model olarak öne çıkmasını engellemek için bütün gücünü ortaya katmış, Efrîn’e saldırmıştır.

Efrîn’de gördüğümüz adil ve ahlaki bir savaştan çok bir işgal, talancılıktı. Jenosit savaşıydı. Demografi değişimini hedefliyordu. Bunların hepsi Efrîn saldırılarının içerisinde vardı. Buna bağlı olarak terör vardı. Bu terör anlayışıyla beraber Efrîn halkına karşı, o küçük şehre karşı yapılanlara karşı dünya devletlerinde de büyük bir sessizlik söz konusuydu. Sessizliğin asıl sebeplerinden biri de dünyanın sessiz kalması için Türkiye’yle çıkar anlaşmalarıydı. Uluslararası güçler ahlak, hukuk, ittifaklarında, ilke ve prensiplerinde tenezzül etmiş ve gözlerini Türkiye’nin işgallerine kapatmışlardı. Aslında sömürgeci Türk devleti uzun zamandır içinde devrimci demokrasi ve özgürlük olan Kuzey Suriye, Rojava ve Efrîn’i imha etmek için hazırlık yapmıştı. Türkiye zulüm ve baskılarla yönetildiği için aslında kendi içinde de demokratik çözümler bulamamış, kendini içten yönetemez bir hale gelmiştir. Bundan dolayı diktatör sistemiyle var olan bütün kurumları kendi tekeline aldığı için Efrîn saldırılarını da Türkiye üzerinden ticaret yaparak başlatmıştır.

‘İŞGALCİLER RAHAT NEFES ALAMAYACAKLAR’

Türk devleti Efrîn’i işgal edebilmek için yıllarca hazırlık yapmıştı. Türk devleti Ezaz’da, İdlib’de ordusunu yerleştirmişti. Kuzey Suriye ve Efrîn’i yok etme girişimi için hazırlıkları vardı. Efrîn’de sadece Türk ordusuna karşı bir savaş verilmedi. Türk ordusu dünyanın sessizliğini arkasına alarak savaşmaya başladı. Gördük ki asıl amacı terördür, katliamlar yapmak, demografya değiştirmektir. Kadın, çocuk, sivil, Kürt, Arap, Hıristiyan, Müslüman Türk devleti için önemli değildir ve önemli olanın Efrîn’e girmekti.  Bu temelde çok katliamın yapılacağını fark ettik ve halkı Efrîn’den çıkarmaya ihtiyaç duyduk. Efrîn Demokratik Özerk Yönetimi bu terör ve daha büyük bir katliam olmasın diye toplumun Efrîn’den çıkarılması kararını aldı.

YPG-YPJ güçlerimiz hâlâ Efrîn'de eylemlerini yapmaktadırlar. Bugün DAİŞ teröristleri, Türk ordusu ve Nusra çeteleri tam işgal etmiş diyemeyiz. Şu an Efrîn bir savaş cephesidir. Bizlerin yani YPG, YPJ ve Efrîn halkının her zaman Efrîn’i özgürleştirme hazırlığı olacaktır. İşgalciler Efrîn’de rahat yaşayamayacak ve rahat nefes alamayacaklar. Efrîn’i mutlaka özgürleştireceğiz ve halkımız geri dönecek.  Efrîn içinde savaşımız devam etmektedir. Son olarak diyebiliriz ki; Efrîn Çağın Direnişi Awesta, Karker ve Polatlar'ın direniş ruhuyla devam etmektedir.  

‘EFRÎN DAİŞ VE TERÖRÜN YENİ CEPHESİ YAPILDI’

Bugün Efrîn’de yürütülen savaşta YPG-YPJ güçleri devam etmektedirler. Efrîn halkı da Devrimci Halk Savaşını yürütmektedir. Efrîn’in özgürlüğü bizim için en önemli ilke ve hedefimiz halindedir. Bu amaç, inanç ve doğrultuda bizler ilerliyoruz. Efrîn bizim için stratejiktir ve taktiğimiz de bu temelde olacaktır. Taktiğimiz Erdoğan terörü ve bu doğrultuda kullandığı ordusu, çeteleri, tekniğini boşa çıkaracak şekilde olacaktır.  İhvan-ı Müslüm, DAİŞ gibi terör örgütlerinin mühendisi bugün Efrîn’dedir.

Efrîn cephesinde bize karşı cephede duranlar aslında DAİŞ cephesinin Derazor’daki yandaşıydılar. Efrîn’i DAİŞ'e yeni bir cephe yaptılar. DAİŞ’in yeniden kendini oluşturmasını, yapılanmasını ve istirahat etmesine yol açmışlardır. Bir kez daha göz önünde bulundurmak gerekirse, Efrîn cephesi böylesi bir cepheydi. Türkiye vekalet savaşında kullandığı İhvan-ı Müslümcü güçler ve DAİŞ’in meşruiyeti kalmadığı için Türkiye halklarının bütün imkânları, ordusu ve ÖSO üniforması altında topladığı terör güçleriyle birlikte Efrîn’e işgal harekâtı yaptı. Bütün uluslararası anlaşmaları ve savaş kurallarını çiğnedi. Aslında Efrîn savaşı bir anlamda Suriye’de başlayan devrimi Türkiye’nin rotadan şaşırttığını, tükettiğini ve sattığını bir kez daha ortaya koydu ve tüm dünya için görünür kıldı. Türkiye ve Türkiye destekli güçlerin Suriye’de asla çözüm geliştiremeyeceğini, despot olduklarını, halkın özgürlüklerini ve demokrasini gasp etmeyi hatta insanları katletmeyi kendilerine hak gördüklerini gösterdi.

‘ÇÖZÜM DEĞİL İSTİKRARSIZLIK SİYASETİ DEVREDE’

Devrimin 7. yılına girerken Ortadoğu ve Suriye’deki siyasi ve askeri durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Önümüzdeki süreçte ne tür askeri gelişmeler yaşanabilir?

Reqa’da DAİŞ’in bitirilmesi ve Dêrazor’da DAİŞ’e karşı başlattığımız başarılı yürüyen operasyonla birlikte Suriye’nin demokratik bir biçimde geleceğini tartışması için bir arayış içindeydik. Fakat dünyanın Erdoğan öncülüğündeki Efrîn işgal harekâtına karşı dünyanın uluslararası güçlerin sessizliği toplumsal bir çözüm ve uzlaşma yerine kendi çıkarlarını esas aldıklarını gösterdi.  Bu temelde de özellikle Türkiye’ye işgal için yol veren Rusya olmak üzere Suriye’deki istikrarın gelişmesinin uluslararası güçlerin çıkarlarıyla uyuşmadığı görüldü. Açığa çıktı ki tüm dünya ülkeleri halen Ortadoğu’daki çıkarlarını Suriye içinde gerçekleştirmek için hareketteler.

Özellikle Lozan sona doğru giderken dünya devletleri ve bölgesel devletlerin çıkarları artık garantide değildir.  Şu anda dünyada var olan hiçbir statü garantide değildir. Bu ortaya koyuyor ki bugün dünyada var olan hükûmetlerin siyasetlerinde bir yaratıcılık yok, halklarının ve ülkelerinin hizmetine çalışmaktan ziyade kendi hükûmet çıkarları için çalışıyorlar. Çözüm geliştirmek yerine siyasetleri istikrarsızlık geliştiriyor. Bu da o anlama geliyor ki dünyada siyaset yerine ordular hareketli olacak ve 3. dünya savaşı yaşanıyor.

Bununla beraber şunu da açıkça söylemek gerekiyor ki SDF ve bünyesindeki YPG, YPJ güçlerimiz çözüm önünü açan modellerdir. YPG ve YPJ şüphesiz her koşulda devrimin amaç ve ilkelerini koruyacak ve bu çerçevede hareket edecek. Bu temelde halkımızla birlikte güçlerimizi daha fazla örgütleyecek ve bu çerçevede hareket edeceğiz.

‘PRATİĞİMİZ İLKELİ VE ÖZGÜRLÜKÇÜ OLDUĞUMUZU İSPATLADI’

YPG Suriye’nin geleceği konusunda kendisini hangi noktada görüyor?

SDF bünyesindeki YPG ve YPJ güçleri olarak biz bu 6 yılda dünyaya ispatladık ki ülke ve toplum çıkarları çerçevesinde çalıştık ve savaştık. İspatladık ki bir Suriye kurumu, meşru savunma örgütü olarak çalıştık; Kürt, Arap, Türkmen, Çerkes, Sünni, Alevi, Müslüman, Hıristiyan halklar, inançlar ve topluluklar arasına hiçbir fark koymadan tüm toplum için mücadele ettik ve hepsini koruduk.

Buna karşın Suriye’yi savunduklarını iddia eden diğer güçler yani iktidarcı güçler halklar, inançlar ve topluluklar arasına farklılıklar koydular, ötekileştirdiler. Onlar eliyle terör ve katliam gelişti. Demokrasi ve özgürlük geliştirmek için var olan devrim umudunu tükettiler. Tam tersine kaos geliştirdiler ve Suriye içinde yaşamı daha da zorlaştırdılar. Çok trajik ölümler ve milyonların göçü gelişti. Ama YPG, YPJ güçlerimiz ve QSD Suriye halklarının yerinde kalmasını sağladı. Hatta sadece Suriye halklarının değil, bunu Irak’ta da yaptık. Irak’ta Êzidî katliamına karşı durduk, Êzidîlerin yeniden Şengal’de kutsal topraklarında yaşayabilmelerine hizmet ettik.

Bu nedenle bugün YPG, YPJ ve QSD tüm Suriye halklarına kendini bir model olarak ortaya koyuyor. Toplum ve ülke savunması özgürlükçü ve demokratik temellerde ancak YPG, YPJ’nin öncülük ettiği yöntemle geliştirilebilir. Bu nedenle bugün Suriye’de çok önemli bir modeldir.