Yoldaşların Rakka’ya ilerliyor Aziz

Nadir Şêx Hesen, yani Ezizê Ereb ya da Heval Aziz'in yoldaşları bugün Rakka'ya ilerliyor.

Devrimin sessiz, isimsiz kahramanları vardır; bazen duvara yapıştırılmış bir resimde, bazen bir pankartta bulursunuz, bazen de bir derginin arşivlerinde rastlarsınız izlerine. Öyle çoklar ki. Nadir Şêx Hesen, yani Ezizê Ereb ya da Heval Aziz, işte bunlardan birisi.

Tüm dünyanın gözleri, DAİŞ karanlığının vahşet rejimine başkent yaptığı Rakka’nın üzerinde. Operasyona kimler katılacak, nasıl kurtarılacak, sonra kim yönetecek, soruları sorulmaya; bölgesel güçler de kendilerince agresif bir saldırganlıkla şantaj ve tehdidi birleştirip müdahil olmaya çalışırken YPG öncülüğündeki QSD, Fırat’ın Gazabı Hamlesi’nin 4. aşamasını sürdürüyor. Belki de kimsenin çok görmediği peş peşe gelen şehadet haberleri; Qamişlo, Serêkaniyê, Hesekê, Girê Spî ve Kobanê’de şehit merasimleri. Yükselen ağıtlar, sloganlar, intikam yeminleri ve zılgıtlar. Elbette tüm haysiyetli Kürtlerin gözleri, kulakları ve yürekleri Rakka’da.

Rojava Devrimi, yeniden inşanın, her çap ve çeşit saldırganlıkla amansız direniş destanlarının uzun olmayan bir sürede yoğurulduğu bir devrimdir. Kürt halkının en cesur, en fedakar ve en bilinçli genç kızları ve oğulları, Suriye’de; çöllerin derinliklerinde, göz gözü görmeyen toz fırtınalarında, dondurucu soğukta ne arıyorlar? Bu soruyu düşman zaten soruyor ama bazen dostlar da soruyor. Benzer soruları, 35 yıl önce de soranlar vardı. Cevabın peşinden gidenler kendilerini Kürt Özgürlük Mücadelesi içinde buldular. İşte bunlardan biri de Arap olan Nadir Şêx Hesen, yoldaşlarının deyimiyle Ezizê Erep’ti.

Anne ve babasının en sevdiği oğlu Nadir Şêx Hesen. PKK içinde onu Ezizê Erep (Arap Aziz), yoldaşlarının deyimi ile 'Hevalê Aziz' diye çağırıyorlardı. Belki de yukarıda sorulan soruların cevabı bu ismin, bu kişiliğin ve bu büyük devrimcinin tanınmasıyla biraz daha anlaşılır.

Devrimin isimsiz, sessiz kahramanları vardır; bazen bir duvara yapıştırılmış bir resimde, bazen bir pankartta bulursunuz, öyle çoklar ki. Bazen de bir derginin arşivlerinde bulursunuz izlerini. Nadir Şêx Hesen yani Ezizê Ereb ya da Heval Aziz, işte bunlardan birisi. Arkaya taranmış saçları, bakışlarını gizlemeye çalışsa da renkli gözlük camları, camların ardındaki renkli gözler, işte bizim Aziz. Resme daha yakından bakıldığında bir parkın içinde oturmuş gençliğinin baharında bir Arap genci. Belki de birçok göz bu resmi görmüştür ama inanıyorum ki yeterince bakmamış, tanımamış ve anlamamıştır.

BİR IŞIKTIR BİZİM AZİZ

Oysa bugün Ortadoğu boğazlaşmasında ağırlaşan ulusal toplumsal, ekonomik, siyasi ve ahlaki sorunların çözümünde bir bilinç, bir ışık, bir pusula ve bir çözüm gücü bizim Aziz.

Heval Aziz, 1964 yılında Efrîn ve Ezaz arasında Miremin köyünde yoksul Arap bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelir.  Doğusunda Kürt Efrîn; batı, kuzey ve güneyinde Arap, Türkmen halklarının iç içe yaşadığı bir coğrafyada bulunur Miremin köyü. Heval Aziz, ilkokulu köyde; okur akıllı ve zeki bir çocuktur. Köyde ve çevresindeki yaşama karşı ilgilidir. Var olan sorunları, haksızlıkları ve eşitsizlikleri sorgular. Aile içerisinde de benzer sorgulamayı yapan yakınları vardır. İlkokuldan sonra Efrîn’e geçer ve orta öğrenimine devam eder. Okullarda her sabah BAAS rejiminin ırkçı, şovenist sloganları bağırta bağırta çocuklara söyletilir. Herkes Araplaştırılmaya çalışılır. Bunlar Kürt çocuklarının yoğunlukta oldukları okullarda da yapılır. Efrîn’deki Kürt gerçekliği sürekli bir biçimde kafasını meşgul eder. Öğrenimine daha sonra gittiği Halep’te devam eder.

ARTIK BİR KOMÜNİSTTİR

80’li yılların başında da Libya’ya çalışmaya gider. Bu süreçte Komünist Parti içerisinde aktif olarak yer alır. Bunun için Lübnan’a bazı toplantılara katılmak için gelir. Suriye rejimi tarafından yakalanıp ağır işkencelerden geçirilir. Gördüğü işkence, hakaret ve zulüm karşısında korkmak, gerilemek şurada dursun, özgürlük ve adalet mücadelesinde daha fazla derinleşir. Filistin Ulusal Kurtuluş Mücadelesine karşı da ilgisiz değildir. 70 ve 80’li yıllardaki her Arap genci gibi hayalinde bir Filistin gerillası, bir Ebu Emer olmak vardır.

PKK İLE TANIŞMAYA BAŞLAR

Filistin davasında Arap devletlerin çoğunun samimiyetten uzak ve iki yüzlü olduklarını fark etmekte gecikmez. Sorgulama ve çelişkiler ortamında 1983 yılında Libya’da PKK militanlarıyla karşılaşır. PKK henüz çok güçlü, büyük bir hareket değildir. 12 Eylül faşist askeri darbesi iş başına gelmiş ve bundan dolayı Öcalan ve sınırlı bir yoldaş gurubu Ortadoğu’ya çıkış yapmışlar.

TC askeri diktatörlüğünün baskı ve saldırıları karşısında direnmeyi değil, teslimiyeti ve mücadelesizliği seçenler gecikmemiştir. Ortadoğu’ya gelen PKK grubunun içinde de tasfiyeci bir grup ortaya çıkmış, direniş çizgisinde ısrar eden Öcalan’ı hedef almaya başlamış; birçok kadroda da kafa karışıklığına sebep olmuş. Yine Filistin hareketi Beyrut’ta ağır bir darbe almış ve gerileme yaşamaktadır. İşte böylesi bir tarihi kavşakta PKK ve Öcalan’ın düşünceleri ile tanışır. Kısa bir süre sonra PKK’nin yazılı belgelerini hızla okur, inceler, sorgular ve sonra katılmaya karar verir.

ÖNCE LİBYA SONRA BEKAA

Bu kararından sonra Libya alanında çalışmalara katılır ve daha sonra 'Önderlik Sahası’na geçer. PKK eğitimine katılır; ideolojik, politik ve askeri eğitimini burada tamamlar. Bu süreçte Ortadoğu sorunlarının çözümünün Kürdistan devriminden geçtiğinden artık emindir. Ortadoğu gericiliğinde TC sömürgeciliğinin rolünü görmekte gecikmez. O halde Kürdistan’ın büyük bir parçasını sömürgeleştiren TC faşizmine karşı mücadele etmek üzere gerillaya katılmak gerektiğini anlar.

KARARI NETTİR: GERİLLAYA KATILIR

Bu durumu Parti Önderliği ile de tartışır. 1985 yılında gerilla saflarına katılır. Gerilla saflarında dil sorunu olmakla birlikte dağın zorluklarıyla karşılaşır fakat bu konuda bir gün dahi yakınmamış ve şikayet etmemiştir. Heval Aziz, zorlu dağ koşullarında dahi babasına yazdığı bir mektupta, "Baba eğer sen Türk devletinin Kürtlere ne yaptığını bilseydin sen de mücadeleye katılırdın’’ diyerek, yaşlı babasını dahi mücadeleye çağırır. Adeta aradığını ve beklediğini bulmuştur. Disiplinli, duyarlı ve fedakârdır. Yoldaşları arasında sevilen ve sayılan biridir. Bazen köylere gittiklerinde yurtseverler onun Arap halkından olduğunu öğrendiklerinde ona daha fazla ilgi gösterirler. Belki Arapça ya da Kürtçe konuşulmaz ama gerillanın kendine has dilini, yaşamını öğrenirler ve anlaşırlar.

O BİR DEVRİM PUSULASIDIR

Hakkari’de 17 Nisan’da sömürgeci TC güçlerine karşı kapsamlı bir çatışmaya girer, fedai bir ruhla savaşır ve Che Guevara, Hakki ve Kemallerin yolunda dünya ölümsüz devrimciler kervanına katılır. 

Heval Aziz’i, bir Arap genci olarak Suriye çöllerinden Kürdistan’ın geçit vermeyen ve Türk sömürgecilerinin vahşet boyutunda zulüm estirdiği dağlara götüren neydi? O, bunun cevabına ulaşmış, mücadelesine inanmış ve ermişti: Ortadoğu gericiliğinin temelinde Kürt’ün ve Kürdistan’ın inkarı var. Bu sorununun çözümü ile eşitlik, özgürlük ve gerçek kardeşliğin oluşabileceğine, tarihsel toplumsal bilinç ve güncel gerçeklik temelinde ulaşmıştı. Akıl ve cesaret, tam bir devrimci ahlak ve duyguyla katılmıştı. Tıpkı pusulanın sürekli kuzeyi göstermesi gibi bir devrim pusulasıdır Heval Aziz.

Kısa bir süre sonra bir çok Rojavalı genç, yolunu tutar. Çünkü pusula hep kuzeyi gösterir. Devrimciliğin, halklar arası enternasyonal dayanışmanın ve cesaretin simgesi oldu Heval Aziz.

DEVRİMİN İLK ARAP ŞEHİDİ

Kuzey Kürdistan’da başlayan PKK’de Haki Karer, hem ideolojik grup aşamasında katılım yapan hem de Kürt ve Türk halklarının arasında bir devrimci halka ve ilk şehit olduğu gibi Heval Aziz de Kürt ve Arap halkları arasında bir devrimci halka; Kürdistan dağlarına yönünü dönen ilk Arap genci ve ilk Arap şehittir. Hakki Karer ve Kemal Pir, Türkiye halkı ile Kürt halkı arasında nasıl bir köprü oluşturmuşlarsa Heval Aziz de Kürt ve Arap halkları arasında benzer bir köprü kurmuştur. Kürdistan’ın özgürlüğü ve Suriye’nin demokratikleşmesinin ortak sembolüdür.

Che Guevara, Arjantin’den Küba’ya oradan Kongo’ya ve sonra Bolivya’ya ulaşarak ölümsüzleşti.

Hakki Karer, Karadeniz’den Kuzey Kürdistan’a ulaşarak; Kemal Pir,  Giresun’dan Kuzey Kürdistan’a oradan Lübnan’a Filistin’e ve nihayet Amed’e ulaşarak ölümsüzleşti.

Heval Aziz ise Efrîn’den Halep’e, Halep’ten Lübnan’a, oradan Libya’ya ve sonra Kürdistan’ın geçit vermez dağlarına ulaşarak Kürt halkının yüreğinde ölümsüzlüğe ulaştı.

Her dört enternasyonal devrimcinin ortak amaç ve hayalleri; halkların, emeğin ve kadının özgürleştiği bir dünya özlemiydi. Bu büyük devrimcilere sınırları aştıran eşitlik, kardeşlik ve özgürlüktü.

AZİZ’İN ARADIĞINI ARIYORLAR

Şimdi Aziz’in yoldaşları, Rakka’da; belki de hiç görmedikleri tanımadıkları bir coğrafyada ve yüzlerini hiç görmedikleri insanlar için DAİŞ gibi barbar bir düşmana karşı kahramanca savaşarak toprağı kucaklıyorlar. Evet, sorunun cevabı burada gizli: Aziz, Kürdistan dağlarında ne arıyorsa şimdi de Kürt gençleri Rakka’da onu arıyor. Bugün Suriye ve Ortadoğu devrimine doğru büyük bir adım olan Fırat’ın Gazabı adıyla yürütülen özgürlük hamlesinin temelinde işte böyle yürekli, fedakâr ve kendisi gibi Aziz olan ölümsüz isimleri kanı ve emeği vardır.