Yeryüzündeki Cennet Xakurkê

Karşımızda Şehit Beritan alanı. Bir tarafı kışı terk etmemiş hala kar, bir tarafı ise baharı çoktan kucaklamış. Ne ben anlatabilirim bu güzelliği ne de kimse görmeden anlar.

Xakurkê’ye doğru yolculuk yapma zamanı gelince heyecan kadar hırçın arazisinden dolayı korkum da vardı. Cennet kadar güzel olduğu konusunda iknayım. Ancak cennet bu kadar sarp ve zorlu mu bunu bilemiyorum. Her yerinde bir gizem barındıran Xakurkê bizi de yeni bir gizemin izinde bıraktı.

Yol mudur, derin vadilere akan yolcu mudur gidip yolu bulan. Devasa güzellik karşısında kifayetsiz kalan kelimeler diziliyor beynimde ve dilimde ancak yeniden uçup gidiyor. Haklılar tabi kolay mı bu güzelliği dillendirmek? Güzelliğine güzellik katan içinde ki diğer güzellikler ise toprakları için savaşan gerillalar. Bize rehberlik eden iki gerilla vardı. Ben ve Sara ile birlikte dört kişi oluyordu grubumuz. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Bu yoldan geçen belki binlerce gerilla ve gazeteci gibi biz de ezber bozmayan yolculardık, kuryeler karşısında.

MİS GİBİ KOKAN ÇİÇEKLER, SÜT GİBİ AKAN ŞELALELER

Beş dakikamız dolmadan ne kadar kaldı diyorduk. Gerillalar bıkmadan bize az kaldı diyorlardı. Yolculuğumuz gece saatlerinde ay ışığının eşliğinde devam ediyordu. Ay geceyi gündüze çevirmiş gibi. Karanlık sadece renkleri bir birinden ayırmamızı engelliyor. Ama mis kokan çiçekleri, süt gibi akan şelaleleri sezebiliyoruz. Üç saat yürüdükten sonra küçük suları geçip yola devam ediyoruz.

Doğa ile bütünleşen gerillalara bizim Sara da katılıyordu. Geçtiğimiz sularda gerillalar ayakkabılarımızı çıkarmamızı söylüyordu. Ancak ben suda ne olur ne olmaz korkusu ile ayakkabımı bir türlü çıkaramıyordum. Sara ise doğa ile olan bağlarını koruyarak ayakkabılarını eline alıp sudan geçiyordu. Israrla buranın adı ne diyordum geçtiğimiz her tepede, gerillalar ise zaten karanlık bir daha çıkaramazsın deseler de tarif ediyorlardı. Soracağımızı bildikleri için daha yokuş bitmeden göreceğimiz tepenin adını söylüyorlardı.

AY BİZİ BU ZORLU YÜRÜYÜŞTE YALNIZ BIRAKMIYORDU

Xakurkê’de gideceğimiz alanın adı Şehit Beritan alanı. Karşılaştığımız her gerilla grubu bize göreceğimiz güzellikler için ne kadar şanslı olduğumuzu söylüyordu. Gerillaların bu sözleri bizi daha da heyecanlandırıyordu. Sara daha önce de bu alanları gezdiği için kuryelere yardım edip bana rehber oluyor, alanı tanıtmaya çalışıyor. Çok yorulduğumuz için daha fazla yürüyemiyorduk. Gerillalar da dinlenmemiz için gece arazide kalmamızı sabah yola devam edeceğimizi söyledi. Zaten oldukça yavaş yürüdüğümüz için yolu daha da uzatıyorduk.

Ay tam tepemizde bizi bu zorlu yürüyüşte yalnız bırakmıyordu. Öyle yüksek yerlere çıkıyoruz ki elimizi uzatsak aya dokunacakmışız gibi. Gerillalar bize yol güzergahında kalıp dinlenebileceğimiz bir yer belirledi. Koca bir ağacın gövdesi bize ev olacaktı bu gece. Yanımızda küçük bir su akıyor hava buz gibi. Gerillalar sanki hiç bizimle yürümemiş gibi yorgunluk nedir bilmiyorlar garip garip bakıyorum. Gerillalardan Adır tuhaf bakışlarımdan anlamış olacak ki, ne oldu diye sordu bende hiç deyip geçiştirdim. Yorulmadınız mı diye sormak geliyordu içimden sorumu ertelemeyi tercih ettim nasıl olsa yol uzun belki devam eden yolculukta soruma kendim cevap veririm düşüncesiyle Sara ile uyumak için uzandık.

BU TOPRAKLAR GÖRDÜKLERİNİ UNUTMAZ

Acaba etrafımızda ne kadar gerilla var. Neredeler nasıl kalıyorlar. Hepsi birer soru ama cevaplar zaman gerektiriyor. Alan içindeki yoğun savaşa tanık olabiliyoruz. Patlama sesleri yükseliyor ve gecenin sessizliğini patlamalar bozuyor. Bir an tedirgin oluyoruz. Gerillalar hemen bizi yatıştırıyor. Bir şey yok düşman her gün vuruyor. Kürdistan arazisinin güzelliğine dayanamıyor. Her yeri yakıp yıkmaya çalışıyorlar. Ama bu topraklar da gördüklerini unutmaz diyorlar.

Yanımızdaki gerillalar çok eski değiller ancak çok tecrübeliler. Tecrübe dolu sözleri bizi tekrar rahatlatıyor. Artık sabahı bekliyoruz. Sabah erkenden ay ile güneşin buluşmasını da izledik. Yola devam ediyoruz. Sabah katettiğimiz yola dönüp bakıyorum. Ne çok yürümüşüz ancak gece olduğu için bu güzellikleri kadraja alamıyorum. Bu beni üzüyor.

Yüksek tepeler öyle asil duruyor ki gece sorduğum yerleri tekrar gündüz soruyorum. Kimse rahatsız olmadan tekrar gösterip anlatıyorlar. Son boğaza çıktık ve karşımızda Şehit Beritan alanı. Bir tarafı kışı terk etmemiş hala kar, bir tarafı ise baharı kucaklamış çoktan. Akan şelaleleri görüyorum. Sadece oturup bakmak istiyor insan. Ne ben anlatabilirim bu güzelliği ne de kimse görmeden anlar. Bir ara verdik oturup güzelliği seyrettik biraz.

SAVAŞ UÇAKLARI RASTGELE ETRAFI TARIYOR

Yine bir patlama sesi yükseldi gerillalar telsiz yoluyla arkadaşlarına soruyor gelen sesleri, diğer gerillalar ‘arkadaşlar vuruyor kesin hemen uçaklar gelecek’ diyor. Bu haberi alan gerillaların gözleri gülüyor ‘arkadaşların eline sağlık’ deyip telsizi bırakıyorlar. Kısa bir süre sonra uçaklar gelip rastgele etraflarını taradılar.

Güzelim doğa kurumuş otlar yanıyor. Gerillalar ‘bizim başarımız karşısında ancak uçak kaldırıp etrafı bombalarlar başka bir şey yapamazlar. Teknikleri olmasa ne yapar “kahraman Türk ordusu” acaba.’ Sohbet devam ediyor bir gerillaların sözlerine kulak misafiri oluyorum bir doğaya dalıyorum. Ben de acaba diyorum bu kadar güzel, verimli olmasa bu Kürdistan bu kadar hunharca saldırılır mıydı?

Şehit Beritan alanına ulaştık ancak yolculuğumuz yeni başlıyor. Neleri tanıyacağız, neler ile karşılaşacağız, bizi nasıl güzellikler bekliyor bilmiyorum. Merak ediyor ve hemen her şeyi görmek istiyorum. Bu toprakları bu alanda yaşanan savaş gerçekliğini hangi dil anlatabilir bilmiyorum. Sorsak bu doğaya güzelliğinin neresindeyiz diye eminim vardır bir cevabı.

Biz şimdi başındayız, daha güzelliğine girmemiş durumdayız. Ancak bu doğaya sızıp doğanın ve yaşanan savaş gerçekliğinin dili olmaya çalışacağız. Devam eden yolculuğumuzu eminim sizde merak ediyorsunuz hakkını veremeyeceğimizi bilsek de gördüklerimizi sizinle paylaşmaya devam edeceğiz.