ANALİZ

Fransa’nın sahaya inmesinin bölgedeki anlamı…

Recep Tayyip Erdoğan (RTE), DAİŞ, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gruplarından devşirdiği çeteleri işgalci, talancı ordusunun yanında konumlandırarak Efrîn'e işgal saldırısı başlattı.

Böylece Suriye ve bölgede başlayan yeni sürecin aktörleri sahneye çıkmaya başladı. Fransa’nın Kuzey Suriye heyetini en üst düzeyde kabul etmesinin ardından yapılan net açıklamalar ile yeni süreçte NATO, BM, ABD ve Uluslararası Koalisyon tarafından öncülük görevinin Fransa’ya verildiği anlaşılıyor. Bununla, RTE ve Türkiye’nin Rusya ile mi yoksa NATO, AB, ABD ve BM’den yana mı tavrını koyacağı sınanacak gibi.

İŞGALDE ETKİLİ OLAN GÜÇLER

RTE ve Rusya arasındaki anlaşma ile başlatılan Efrîn işgalinin bölgede yeni bir süreci başlattığı artık herkes tarafından kabul ediliyor; birçok yazar, aydın, siyaset uzmanı, analist tarafından böyle değerlendiriliyor. Her ne kadar Efrîn işgal girişimi RTE ile Rusya arasında bir anlaşma ile başlatılmış olsa da bunun sadece bu iki ülke arasında olmadığı biliniyor. İşgal, katliam, yıkım, demografik değişim saldırılarının başladığı ve devam ettiği bugüne kadar NATO, BM, bu askeri ve siyasi kurumlara bağlı ülkelerin sessizliklerini korumaları bu saldırıda onların paylarının olduğunu da kanıtladı. Dolaysıyla Efrîn işgal girişimi NATO, BM, ABD, uluslararası koalisyon, AB ülkeleri ile Rusya ve Rusya ile iş birliği yapan Türkiye’nin bölgeye dönük planlarından ötürü, iki taraf gibi ortaya çıkan bu kesimler arasındaki bir çatışma olduğu da belli oldu. Bununla birlikte, bir anlamda Efrîn işgal girişimi için, Rusya ve Rusya ile iş birliği yapan Türkiye’ye karşı yaptıkları planlarını devreye sokmak için sessiz kalarak onay vermeleri, NATO’nun planlarını pratiğe geçirmek için başlattığı bir operasyon anlamına geldiğini söylemek de yanlış olmaz. Zira NATO, BM, ABD, Koalisyon güçlerinin, bu işgalle bölgede başlayacak olan yeni sürece yeni aktörlerle planlarını pratikleştirme hesapları yaptığı da böylelikle ortaya çıkmış oluyor.

YENİ SÜRECİN LİDERLİĞİ FRANSA'YA VERİLDİ

İşgal, katliam, yıkım, demografik değişim saldırılarının sürdüğü 70. güne doğru Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Elysee Sarayı'nda Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu'ndan bir heyeti resmi bir şekilde kabul etti. Heyetle görüşmeden sonra açıklamalar yapıldı. Fransa Cumhurbaşkanlığı adına ‘Destek verme garantisini verdik’ ibaresine net bir vurgu ile yapılan açıklama, şu ana kadar uluslararası güçler tarafından Kuzey Suriye Federasyonuna ilişkin yapılan tüm açıklamalardan farklıydı. Zira şu ana kadar 2014 yılı Kobanê saldırılarından sonra Kuzey Suriye siyasi ve askeri güçleri ile ilişkilenen ABD’den bugüne kadar bu kadar net bir açıklama yapılmış değil. Yine Türk tehditlerini gerekçe yaparak Efrîn’in belli bölgelerine güç gönderen Rusya da bu konuda net bir açıklama yapmış değildi. Diğer AB ülkelerinden de Suriye ve Kuzey Suriye Federasyonuna ilişkin bugüne kadar yapılan hiçbir açıklama bu kadar açık ve net destek veren yönde olmamıştı. Fransa bu açıklama ile Kuzey Suriye Federasyonu’na yönelik bazı hazırlıklar yaptığını bir anlamda açıklamış oldu. Aslında Fransa Efrîn işgal saldırıları başlamadan önce Kuzey Suriye Demokratik Güçleri elindeki Fransa vatandaşı DAİŞ’lileri yargılayabileceklerini, yargılamalarına onay verdiğini açıklamıştı. Bu açıklama ile Fransa’nın Kuzey Suriye Federasyonu'nu tanımaya dönük adımlar atıldığı yönünde değerlendirmeler yapılmıştı. Fransa'nın, Kuzey Suriye Heyeti ile son günlerde gerçekleştirdiği ziyaretten sonra yaptığı net açıklama ile, önümüzdeki dönemde Federasyonu resmi bir şekilde tanıma hazırlıkları yaptığı da değerlendirilebilir.

PEKİ NEDEN FRANSA?

Rusya RTE ile ortaklaşarak, İdlib, Doğu Guta karşılığında Efrîn’in işgal edilmesi, halkının katliam ve soykırımdan geçirilmesi, topraklara, evlere el konulması için onay vererek, Kürtler ve Kuzey Suriye halkları nezdinde olumsuz ülkeler listesinin başına geçti. ABD, 'Efrîn bizi ilgilendirmiyor' diyerek açıkça işgale onay vererek, Kobanê direnişi ile Kürtler ve Kuzey Suriye halkları ile yakaladığı ilişkiyi bitirme noktasına getirdi. NATO tepkisiz, sessiz kaldı, Almanya gibi birçok üyesi ülkenin işgal için Türkiye’ye silah satarak işgal ve katliamın yapılmasına onay verdi, tepkileri üzerine çekti. İşgal girişimi sırasında Fransa bir biçimde yaptığı açıklamalarla karşı durmaya çalıştı. Bütün bunlar NATO, BM, ABD, uluslararası koalisyon ortakları ile AB ülkeleri tarafından Fransa’yı öne çıkarmak, görev vermek için bir hazırlık yapıldığını gösteriyor. Böylelikle aslında Kuzey Suriye halkları nezdinde Efrîn işgal saldırıları sırasında bir biçimde destek vererek itibarlarını yitiren güçlerin yerine açıklamaları ile karşı çıkan Fransa, şimdi Kuzey Suriye halklarının hamiliğine getiriliyor, demek yanlış olmaz.

Fransa’nın seçilmesi birçok nedeni barındırıyor. Nedenlerin başında 1916 yılında yapılan Sykes-Picot Anlaşması'nda Suriye Fransa’ya, Irak ise İngiltere’ye bırakılmıştı. Bu yüzden Fransa’nın günümüze dek Suriye halkı, yönetimi üzerinde hâlâ ciddi bir etkisi var. Fransa'nın seçilmesinin bir nedeni bu olurken diğer asıl nedeni ise, Fransa’nın İran ile ilişkileridir. Fransa AB ülkeleri içinde İran ile ilişkileri en iyi olan ülkelerden biri. Fransa ile aslında İran ve Suriye Baas rejimi üzerinden, Rusya ve Türkiye’ye karşı bir etki yaratılmak isteniyor. Böylelikle Suriye’de Rusya ve Rusya’nın Türkiye eliyle parçalama çalışmalarını yürüttüğü Suriye’de İran ile yeni bir politika izlenecek gibi görünüyor. Atılan bu adımlar yakın zamanda bölgede İran’a karşı çok ciddi bir girişimde bulunulmayacağını da gösteriyor. İran’dan çok Rusya ile ittifak gibi NATO’ya karşı hareket eden Türkiye’ye karşı ciddi adımlar atılarak bir müdahale ortamı oluşturulacağını söylemek de yanlış olmaz. Türkiye’den RTE ve iktidarına karşı bazı yaptırımlara gidilerek, saldırganlığı, NATO’yu Rusya ile tehdit etmesinin önüne geçilmeye çalışılacak gibi görünüyor. Sadece yaptırımlarla da kalıp kalmaması RTE’nin izleyeceği politikalara bağlı. Ancak RTE ve onun iktidarına karşı yeni bir sürecin başladığı ve iktidarına son vermeye kadar bu sürecin götürüleceğini söylemek yanlış olmaz. Zira RTE başta Kürtler olmak üzere sadece bölge halkları için değil, tüm AB ülkeleri ve NATO ile BM içinde tehlikeli bir hale geldi.

TÜRKİYE TERCİH YAPMA SÜRECİNE GİRDİ

Fransa’nın cumhurbaşkanı ile attığı adımları sadece Fransa’nın adımları olarak görmek büyük bir yanılgı olur. Zira Macron ve Fransa’nın attığı adımlar için NATO, ABD, BM ve Uluslararası Koalisyon güçleri tarafından Fransa’ya bu görev verilmiş durumda. Bu siyasi ve askeri kurumlar ile ülkeler adına şimdi bölge politikasının öncülüğü Fransa’ya verilmiş durumda. Bu görevin İngiltere’nin öncülüğünde Rusya’ya karşı başlatılan ve ABD, NATO başta olmak üzere birçok ABD üyesi ülkenin de içinde yer aldığı diplomatik hamleden sonra gelmesi, bölgenin pratik politikasında öncülük görevinin Fransa’ya verildiğini kanıtlamaya yetiyor.

RTE ise Fransa Cumhurbaşkanı'nın yaptığı açıklamalara tehditle cevap verdi. RTE’nin bu tehditleri aslında Fransa’ya bu görevi veren NATO, BM, ABD, AB ülkeleri ile uluslararası koalisyon güçlerine yapılmış bir tehdittir. Uluslararası askeri ve siyasi kurumlar Fransa’ya bu görevi verirken, Türkiye’yi Rusya ile mi yoksa NATO, BM gibi siyasi, askeri kurumlar, ABD ve AB ülkeleri ile mi ittifak yapması konusunda bir tercihle karşı karşıya bıraktı. RTE ve iktidarı şimdi böyle bir tercihle karşı karşıyadır. Ancak hangisinden yana tercih koyarsa koysun diğer tarafından bir müdahale ile karşı karşıya kalacağını bilmek için müneccim olmak gerekmiyor. Gidişat, kartların yeniden karılmış olması ve eldeki veriler bunu açık bir şekilde gösteriyor.