Öcalan’ın Suriye öngörüleri!

Öcalan Suriye’yi ve onun sosyo-politik yapısını en iyi bilenlerden biridir. Çünkü yıllarca orada siyaset yürüttü, ilişkiler geliştirdi ve her dönem analizler yaptı… “Suriye’nin suyu ısınıyor” dediğinde kimsenin böyle bir öngörüsü yoktu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın en önemli siyasi özelliklerinden biri koşulları her zaman iyi değerlendirebilmesidir. Zorlukların, krizlerin içindeki ışığı hızlıca görmesi ve onu yeni bir yoruma kavuşturması, zaman ve mekâna meydan okuyan bir durumdur. Bir toz zerresi kadar küçük de olsa oradan büyük bir çıkış yaratmak, onu dönüştürmek ve bir anlama kavuşturmak her zaman yaptığı şey oldu.

1979’da tek başına Suriye’ye geçişi ve burada sıfırdan koca bir halk özgürlük hareketi yaratması şüphesiz kolay olmadı, tarifsiz bir emekle oldu. Suriye süreci bu anlamda özgün ve tarihi derslerle doludur. Bunu “Koşulları iyi değerlendirmek gerekir. Suriye'de çok zor koşullarda siyaset yaptım. Biliyorsunuz Esad'a 'aslan' diyorlar. Yirmi yıl aslanın ensesinde, dengeleri kollayarak yürüttüm. Kimse bunu doğru anlamadı” diyerek anlatıyor.

Öcalan Suriye’de uzun süre kaldı ve kaldığı süre boyunca karşılıklı yaratılan tüm değerlere çok büyük değer biçti. Onun deyimi ile “asla ihanet etmedik dostluğa.” Öcalan Suriye’yi ve onun sosyo-politik yapısını en iyi bilenlerden biridir. Çünkü yıllarca orada siyaset yürüttü, ilişkiler geliştirdi ve her dönem analizler yaptı… “Suriye’nin suyu ısınıyor” dediğinde kimsenin böyle bir öngörüsü yoktu.

“Kürtlerin Suriye'de ayaklanması halinde Arap ayaklanmalarından çok daha güçlü bir ayaklanma olacağını” söylediğinde Rojava devrimi kimsenin aklından dahi geçmiyordu.

Ama Öcalan inandığını söyleyen, söylediğini yapan bir liderdir.

Uluslararası komplodan sonra da çözümlemeler devam etti. Özellikle 2004 yılı ve sonrasında Suriye’ye dair politik öngörülerinde artışı görmek mümkün. Sadece birkaç yıllık süre zarfında söylenenlere baktığımızda her bir konuşmanın/öngörünün nasıl bugün gerçekleştiğini şiddetle görüyoruz.

O anlamda kısa hatırlatmalarla Öcalan’ın dün ne dediğini hatırlamakta fayda var. Bugünkü tarihi gelişmeler ışığında okunduğunda ne kadar değerli hatırlatmalar olduğu ve diğer tüm uyarlarının da ne kadar yeniden okunmaya ve ders çıkarılmaya ihtiyaç duyulduğu ortaya çıkıyor.

***

2004: “MEŞRU SAVUNMAYI DOĞRU TEMELDE ELE ALIN”

Öncelikle 2004 yılına bakalım!

Bu yıl içerisinde uyarıları genel olarak Kürtlerin orada ne yapması gerektiği, Suriye’nin demokratik yapısı ve Kürtlere yönelik politikalarına yönelikti. Şunları belirtmişti:

*Suriye Kürtleri kültürel ve eğitim hakkını ve özgür yurttaşlık programını önlerine koymalı ve meşru savunmayı doğru temelde anlamalılar. Suriye’de tedbirler alınmalıdır.

* Suriye yönetimi Kürtlerin özgürlük taleplerini bastırırsa zorda kalır. Suriye Kürtleri kendi partileşmelerini sağlamalı, demokrasi ve özgürlük taleplerini örgütlemelidirler. Suriye yönetiminin çirkin tavırlarına karşı kendi tedbirlerini almalılar…

*Suriye halkı kendi haklarına, özgürlüklerine sahip çıksınlar. Kendi demokratik haklarını, kültürel kimliklerinin özgürlüğünü yürütmelerini istiyorum. Diğer parçalar içinde bu geçerli. Ortadoğu'da oyun içinde oyun var. Provokasyonlar var. Açık çalışıyorsanız ona göre hareket edeceksiniz. Kim vurduya getirebilirler.

*Yurttaşlık sorunu Suriye’nin birinci sorunudur. Dostlarda bunu savunmalı. Yurtsever Suriye’nin iyiliğine hayrına bir şeyler yapmak istiyor deyin.

2005: “KÜRTLER KORKUNÇ DİRENECEKTİR”

2005 yılında yapılan görüşmelerde Öcalan bugün tüm gerçekliği önümüzde duran Kürdistan’da yeni başlayan “kavgadan” bahsediyor. Bu kavganın da Türkiye’ye kayacağını özellikle belirtiyor. Bu yeni başlayan kavgayı (kavgadan kasıt Ortadoğu’ya müdahale ve yeniden dizayn çalışmaları) “Türkiye, Suriye, İran anlar veya anlamaz, benim için önemli değil. Benim bütün tasavvurum Kürdistan’ı kan deryasına dönüştürmemek” sözleri ile yorumlayarak mücadelesinin amacını belirtti.

Öcalan yönelim olursa halk ve onun bağlılığına güvendiğini belirterek “Korkunç bir direnme olmalı” diyor.

Uyarıları yine Suriye devletine ve oradaki Kürtlere idi:

* Eğer bu imha politikası devam ederse, Kürt işbirlikçilerini devreye sokmaya çalışırlarsa, size düşen de korkunç direnmedir. İki ay böyle devam ederler. İmha ve inkâr politikaları ile üzerlerine bitirme temelli gelinirse, diplomatik siyasi yollarla sizi imha etmek için sıkıştırırlarsa, size düşen korkunç bir direnmedir; kendi halkınızın özgürlük ve onurunu korumaktır. Bunlar anlamıyorlar, halen imha siyasetinin peşindeler.

* Suriye’ye dünya demokratikleşmeyi dayatıyor. Her iki gelişmeye de hazırlıklı olunmalı. Kendi savunmalarını geliştirmeleri gerekir. Kitle bana bağlı.

* Irak’taki korkunç durum, yarın Suriye’ye de sıçrayabilir.

2008: “SURİYE’YE OPERASYON YAPACAKLAR!”

Öcalan 2008 yılında Suriye’ye operasyondan somut olarak bahsediyor.

*Yakında Suriye'ye de bir operasyon yapacaklar, birkaç ay sonra mı birkaç yıl sonra mı bilemiyorum. Türkiye'ye de gelecek, Türkiye'yi de halledecekler.

*(Dış devletler için, operasyona dair) Demokratı da iktidara gelse bunu yapacak. Cumhuriyetçisi de demokratı da fark etmez, ikisi de aynı şeyi yapar…

2009: “KÜRTLERE YÖNELİK KATLİAM FETVASI VERECEKLER”

Bugün Efrîn işgali için vahşet çağrıları yapan Türk devletinde Diyanet İşleri Kürtlere yönelik fetva çıkarıyor. Fetih süreleri okutuyor. Öcalan, 9 yıl önce dünkü katliamları aşan bugünün haritasını net bir şekilde ortaya koyarak uyarıyor. Şöyle diyor:

*Ulusal birliğin olmaması halinde Filistinliler üzerinde uygulanan katliamların çok daha aşırısını Kürtler üzerinde uygulama planları yapılıyor. Kürtlerin kendi aralarında birliği şimdiden sağlamaları gerekiyor. Katliamları geçmişten daha acımasız olabilir. Verilen fetvalarla Kürtleri boğazlayacaklar. Dinsizdir deyip fetva verirler veya başka bir şekilde fetva verirler. 

2010: “SURİYE KÜRTLERİ KENDİNİ YÖNETMELİ”

Öcalan, 2010 yılında, geliyorum diyen kaosu adeta iliklerine kadar hissetmiş ve daha çok uyarı yapma gereği hissetmiş. Kürtlerin birlik olmaları gerektiği konusunu özellikle vurguluyor. Suriye Kürtlerinin ölüm kalım günlerine girdiğini ve mutlaka önlem almaya başlamaları gerektiğini belirtiyor. Özellikle Saddam’ın devrilmesinden sonra Kürtlere yönelik soykırımın azalmayacağını daha çok artacağını ve tüm parçalarda gerçekleşeceğini belirtiyor. “Eğer bu demokratik birlik ve barış çalışmaları gerçekleşmezse, bu yönde çabalar sarf edilmezse Hitlerin Yahudilere yaptığının daha beterini Kürtlere yapacaklardır.” diyor. Suriye Kürtleri için de yine “savunma” çağrısı var. Bugün tohumları atılan Demokratik Özerklik perspektifleri özellikle vurgulanıyor.

*Suriye'de Esad'ın Kürt aşiretleriyle görüşeceğine dair haberler var. Aşiretlerle değil, orada Kürt örgütleri var, PYD var. Onlarla görüşmelidir. Suriye-Esad demokratik reformlar yaparsa biz destekleriz. Bu reformlar içerisinde demokratik özerklik gibi idari ve kültürel özerklik hakları tanınabilir. Mesela belediyeler devredilebilir. Kürtlerin kendilerini yönetmelerinin önü açılabilir. Kimlik hakları tanınabilir. Bu şekilde yapılırsa destekleriz. Suriye önemli bir ülkedir, dikkate alınmalıdır. Esadlar benim soruna yaklaşım tarzımı bilirler. Bu şekilde idari ve kültürel özerklik hakları tanınırsa biz de kendilerini destekleriz, oradaki Kürt örgütleri de Suriye'ye destek olurlar.”

*Suriye'ye ilişkin şunları söyleyebilirim.. Amerika Esad’ı önce yanına çekti, fakat şimdi kritik noktadadır. Ya Zeynel Abidin gibi teslim olacak ya bir çözüm yolu açacak ya da zorla tasfiye edilecek, o zaman her şeyini kaybeder, ailesi de gider. Suriye'de Kürtlerin birlikte hareket etmesi gerekiyor

*Kürtler Suriye'de öz savunmasını oluşturabilir. Oradaki Kürtlerin birlikte hareket etmeleri gerekir, bu önemlidir. Oradaki halkımız hızla örgütlenebilir. Ben daha önce Ortadoğu halklarının baharı’ demiştim. Sanırım 2003'te kullanmıştım. Şimdi gazeteler yazıyor, ‘Arap Baharı’ deniliyor ya. Arap baharı değil, halkların baharıdır, merkezi Kürdistan'dır.

*Suriye, Kürtleri sakın kullanmaya kalkmasın! Bu, onlar için bir felaket olur, onların sonu olur. Ben onları sert bir şekilde uyarıyorum: Kürtlerle anlaşmalıdırlar. Demokratik özerklik temelinde bir anlaşmaya gidilebilir. Şayet Suriye devleti kabul etmezse Kürtler muhaliflerle hareket edebilirler.

*Suriye'deki muhaliflerle birlikte hareket etme durumunda da çaba Suriye'yi demokratikleştirmek yönünde olmalıdır. Şayet bunlar gerçekleşmezse Suriye ve herkes bilmelidir ki Kürtler soykırım kıskacındadırlar. Kürtler bu süreçte var olma-yok olma mücadelesi vermektedirler. Kürtlere imha dayatılmaktadır, ölüm kalım meselesidir.

*Suriye’deki halkımıza sesleniyorum. Suriye’deki demokratik özerk birliklerini, öz savunma birliklerini oluşturmalılar. Kendileri soykırım tehdidi altındadırlar. Bu tehdidi de göz önünde bulundurarak örgütlülüklerini geliştirmeliler. Yine Iraktaki halkımız da kendi örgütlülüklerini geliştirmeliler. Orada demokratik ulus birliği çerçevesinde konferanslarını gerçekleştirmeliler, birliklerini bu temelde güçlendirmelidirler.