Serêkaniyê: İşgal tehdidi sürüyor

Serêkaniyê sınır hattında, Türk devletinin işgalci konumlanması devam ederken, halk, Türk devletinin tehditleri ve 'Güvenli Bölge' planındaki belirsizlikler nedeniyle 9 gündür sınırda canlı kalkan eyleminde. 

Türkiye ve ABD arasında 'Güvenli Bölge' projesi konusunda genel hatlarıyla bir uzlaşma sağlandığı açıklansa da, halen anlaşmanın ayrıntıları belli olmuş ve Türkiye tehdidi sona ermiş değil.
Kuzeydoğu Suriye ve Rojava’nın kadim kentlerinden Serêkaniyê'de, Türk devletinin asker, çete, tanklarıyla 8 aydan bu yana oluşturduğu yığınak olduğu gibi duruyor. Türk devleti, sınır hattında yeni bir işgal durumu için oluşturduğu pozisyondan geri atmış değil. 
Serêkaniyê halkları ise Türk devletinin yüzün üzerinde tank, binlerce  asker ve çeteyi konumlandırdığı sınır hattında, 8 Ağustos tarihinden bu yana canlı kalkan eyleminde. 
Halk, savaş istemediklerini ve Türk devletine karşı bir tehlike oluşturmadıklarını belirterek, “Türkiye bizi katlediyor ve katletmek istiyor. ‘Güvenli Bölge’ kurulacaksa Demokratik Suriye Güçleri, Koalisyon güçleri tarafından kurulmalı ve bizi korumalı” diyor.

SINIR HATTINDA SAVAŞ POZİSYONUNU KORUYOR

ABD-Türkiye arasında 'Güvenli Bölge' planında bir anlaşma olduğunun açıklanmasının ardından, Kuzeydoğu Suriye’ye bir işgal harekâtı başlatılacağı söylemiyle yükselen tansiyon biraz düşmüş durumda. Fakat Türk devletinin sınırdaki pozisyonu halen aynı. Son bir haftadır yeni yığınak yok fakat  asker ve 'Milli Ordu' çetelerinin işgal harekâtına göre konumlandırılmaları durumu devam ediyor. 
Kuzeydoğu Suriye kenti olan Serêkaniyê'nin, Türkiye’yle yaklaşık 100 kilometrelik sınırı bulunuyor. Bu sınır doğuda Dirbesiye sınırından başlayıp, batıda Gre Spi kenti sınırına kadar uzanıyor. Esadiye köyü Serêkaniyê ve Dirbesiye’yi birbirine bağlayan bir köyken, Nestel köyü de Serêkaniyê ve Gre Spi’yi birbirine bağlıyor. 
Türk devletinin Aralık 2018’den bu yana sınır hattında hazırlık yaptığı belirtiliyor. Esadiye’den Nestel’e kadar, yani Serêkaniyê sınır hattının bir başından bir başına kadar, Türk devletinin, askerlerinin bulunduğu sınırdaki noktalarına Temmuz ayında yeni güç getirdiği ifade ediliyor.
Kaynaklar, son bir haftadır  gerginliğin biraz azalmış olmasına rağmen, sınır hattında Türkiye’nin zaten önceden tamamladığı işgal hazırlıklarını dağıtmadığını belirterek, “Askerler ve getirdikleri çeteler, aynı pozisyonda. Hatta yeni yığınak olmasa da mevzi vb. hazırlıklarla pozisyonlarını güçlendiriyorlar” diyor.

BİNLERCE ASKER VE ÇETE

Türk devleti asker ve çetelerini  Temmuz ayından beri  işgal harekâtına göre Serêkaniyê sınırından 20 kilometre Türkiye içine kadar konumlandırılmış durumda. Saldırı hazırlıklarını sadece ön cephe sınır hattında yapmamış. Serêkaniyê'nin batı ve doğu hattında asker ve çete yığınağı var ve halen konumlarını koruyor.
Güvenilir kaynaklar, şöyle diyor: “Serêkaniyê'ye bağlı Ezaziye’nin tam karşısındaki çadırkentte, Serêkaniyê'nin batısındaki Til Xelef’in karşı hattında ve doğu hattında, Alok köyünün karşısında, Himera’da güç yığmış durumda."
Yaklaşık 30 bin Suriyeli mültecinin bulunduğu Ceylanpınar’daki çadırkentin, son 8 aylık süreç içinde parça parça boşaltıldığını aktraran kaynaklar, “Bu kampta ağırlıkta Derazor, El Bu Kemal ve Reqa’dan giden Suriyeliler kalıyordu. Serêkaniyê'den yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunan bu çadırkente, Serêkaniyê kentine bir işgal harekâtı başlatma amacıyla 4 bin civarında 'Milli Ordu' çetecisi yerleştirildi. Bunun dışında da sınır hattı boyunca dağınık olarak yerleştirilmiş çeteler bulunuyor.  Türkiye-Serêkaniyê sınırında her zaman sabit olan askerler ve takviye gelen askerlerle birlikte 100 kilometrelik hatta en az 10 bin asker bulunduruluyor.
Kaynaklarımız, Aralık 2018’de Türk devletinin, Kuzey Suriye’yi tehdit ettiğinde sınıra daha fazla çeteci getirmiş olduğunu dile getiriyorlar. Türk devletinin operasyon için hazırlamış olduğu güçlerin hepsini sınır hattında toplamadığı, sınırdan 20 kilometre içeriye kadar hazırlık yaptığı ve asker ve çetecileri bu hat boyunca hazır şekilde konumlandırdığına da işaret ediliyor. Gre Spi hattına daha çok Sultan Murat, Serêkaniyê hattına ise Hamzat çetesini getirdiklerini öğreniyoruz.
Kaynaklar, sınırda 100’ün üzerinde tankın konumlandırıldığını da belirtirken, şunları ekliyor: “Türk devletinin Serêkaniyê hattı boyunca yaklaşık 10 karakolu var. Bu karakollarda da 3-4 tank her zaman sabit bulunuyordu. 2018 Aralık'ta Kuzeydoğu Suriye ve Serêkaniyê tehdit ettiklerinde buralara tank takviyesi yaptılar. O süreçte ve Temmuz ayında da araziye başka ve bazı tepeliklere başka tanklar yerleştirdiler. Sınır hattında kendilerine noktalar yaptılar. Halen de bu noktaları karakolları ve mevzilerini sağlamlaştırıyorlar."

'BİZ DEĞİL, TÜRKİYE BİZİ ÖLDÜRÜYOR’

Serêkaniyêliler, 'Güvenli Bölge' planında ABD ve Türkiye arasında bir anlaşma sağlandığı açıklansa da, Türk devletinin oluşturduğu tehdidin farkında. Kuzeydoğu Suriye’nin diğer bölgelerindeki halklar gibi Serêkaniyêliler de bir süredir 'Güvenli Bölge', 'Barış Koridoru' başlıklı tartışma ve diplomatik görüşmelerin yanlış yürütüldüğünü düşünüyor. 
Serêkaniyê Halk Meclisi Eşbaşkanı Faraç Muhammed, şunları söylüyor:
“Bugün bütün dünya biliyor ki bizim alanlarımızda barış ve demokrasi var. Fakat dünya devletleri bazı çıkarlar için Türkiye’nin söylem ve tehtidlerine göz yumuyorlar. ‘Sınır hattı’ diyorlar, biz şimdi sınır hattındayız. Alanlarımızdan Türkiye’ye bir tehdit yok. Bizim tarafımızdan bir mermi dahi Türk tarafına atılmamış. Bilakis tam tersine Türk askerleri her dönemde sivil insanlarımızı hedef alıp katlediyor. Hemen her ay bu şekilde birkaç insanımızı katlediyorlar. 
Ben buraya gelmeden önce eylem (canlı kalkan eylemi) yerindeydim. Sınır ve çadırları açtığımız yer arasında 500 metre mesafe var. Şu an çadırları açtığımız yerde, yaklaşık bir buçuk yıl önce 14 yaşındaki yeğenim motorla geçerken ateş açtılar ve onu katlettiler. Yani sivil giyimli 13-14 yaşında sivil bir insan. Düşmanımız için sivil yada silah kaldırmış fark etmiyor, hepsi hedef. Demokrasi istediğimizi, bunun için can verdiğimizi, demokratik yaşadığımızı görüyorlar. Demokratik Özerk Yönetimin her geçen gün başardığını görüyorlar. Bundan dolayı saldırıyorlar."
Serêkaniyê halkı, söylemlere ve belirsiz anlaşmalara güvenmiyor, geleceğini savunma kararlılığında. Bu nedenle 8 Ağustos 2019 tarihinden bu yana Serêkaniyê-Türkiye sınırında canlı kalkan eyleminde. Binlerce kişinin katıldığı ve çevre illerden de halkların ziyaret ettiği canlı kalkan eyleminin öncülüğünü yapanlardan biri de Serêkaniyê Halk Meclisi Eşbaşkanı Faraç Muhammed.
Türk devletinin barışa saldırırken nasıl bir barış koridoru oluşturacağını soran Faraç Muhammed, “Sınırda canlı kalkan çadırı açtık. Tüm dünya gazetecilerini davet ediyoruz. Gelip görsünler, dünya sesimizi duysun. Bu nedenle eğer ‘güvenli bölge’ kurmak istiyorlarsa, bizce sınırın kuzey tarafında kurup bizi Türk devletinden korusunlar. Çünkü onlar bize saldırıp öldürüyor” diye konuşuyor. 

‘TOPLUMUMUZ ALEYHİNE KARARLARI KABUL ETMEYİZ’

Muhammed, Türkiye ve ABD arasındaki anlaşmanın ayrıntılarının belirsiz olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam ediyor:
“Türk devleti Osmanlı'yı yeniden oluşturmak istiyor. Zulmü de aynen DAİŞ zulmüdür. DAİŞ'le mücadelede binlerce çocuğumuz şehit düştü. DAİŞ’e destek veren de Erdoğan nizamı ve AKP’ydi. Şimdi DAİŞ’e karşı halen mücadele eden demokrasi ve barış içinde yaşayan bir halka saldırmak yada sistemlerini çeşitli oyunlarla boşa çıkarmak istiyorlar. Dünyanın adaletli olması ve onları engellemesi gerekiyor. 
Bizim için Koalisyon ve Türkiye arasında anlaşma olması problem değil. Şu anda sınır üzerinde eylemdeyiz ve eylemimiz devam edecek. Eğer bu anlaşmadan toplumumuz aleyhine bir şey çıkarsa, bu durumu kabul etmeyeceğiz. Biz, çocuklarımızın kanıyla kurulan sistemimizi koruyacağız. Çocuklarımızın kanıyla yaratılanlara Türk devletinin el koymasına izin vermeyeceğiz."

CANLI KALKAN EYLEMİ

Faraç Muhammed’le birlikte canlı kalkan eyleminin gerçekleştirildiği alana gidiyoruz. Her halktan kadın, erkek, yaşlı, genç; binin üzerinde Serêkaniyê gelerek eyleme katılmış. 8 çadır kurmuşlar. Bu çadırlardan bazılarında oturup tartışmalar yürütüyorlar. Bazılarında ise gece konaklıyorlar. 
Eylemin ve ihtiyaçların karşılanması için kendi içlerinde bir de komite kurmuşlar. Araçlarla alana su taşınıyor. Yemekleri her gün belli bir grup komünal biçimde hazırlıyor.
Burada da birçok Serêkaniyêlinin görüşünü alma şansımız oluyor. Canlı kalkan eyleminde konuştuğumuz halktan bazılarının görüşleri şöyle:

'İDLİB GİBİ OLMASINI İSTEMİYORUZ'

Çeçen halkından Nura Nezir Murat: "Türk devleti Serêkaniyê'ye gelerek burayı kimden kurtaracak? Türk devleti gelip güvenliğini sağlayacağım, diyor. Serêkaniyê zaten güvenlikli bölge. Türk devleti gelirse güvensiz bölge olur. Türk devleti bu bölgeyi aynı İdlib gibi yapmak istiyor, farklı bölgelerden insanlar getirip yerleştirmek istiyor. Türk devleti Efrîn gibi bu bölgeleri de işgal etmeye çalışıyor. Zaten biz burada Demokratik Özerk Yönetim içinde  kendi kendimizi yönetiyoruz. Türkiye'nin gelip buraları işgal edip irademizi elimizden almasına izin vermeyiz. 
Türk devleti  buralara gelirse insanları öldürecek, kadınlara tecavüz edecek. Çünkü işgalci bir devlettir.  Biz halklar olarak Demokratik Özerk Yönetim bünyesinde  Çeçenler, Kürtler, Araplar, Süryaniler barış içerisinde ortak yaşamımızı sürdürüyoruz.  Halklar olarak kardeşiz. Güvenli bölge olacaksa, buradaki halkları Türk devletinden korumak için olmalı."

‘TÜRK DEVLETİ GÜVENLİ BÖLGEYE KARIŞMAMALI’

Serêkaniyêli Süryanilerden Can Arton Yakop: "Ben asıl Urfalıyım. Ailem Türk devletinin yaptığı katliamlardan dolayı Serêkaniyê'ye göçmüş. Ben burada doğdum. Biz de 2012’deki Cephet El Nusra saldırısından sonra Serêkaniyê'den Hesekê'ye göçtük. Ama Serêkaniyê Cephet El Nusra’dan özgürleştirildikten bir ay sonra yeniden yerimize döndük. Biz burada Demokratik Özerk Yönetim bünyesinde bütün haklarımıza sahibiz. Tüm halklar birlikte kardeşçe yaşıyoruz. 
Türk devletinin tehditlerini reddediyoruz. Türk devletini önceden tanıyoruz. Çünkü Süryani katliamı Seyfo'yu yaşadık. 104 yıl geçtikten sonra yeniden burada Seyfo’nun yaşanmasını istemiyoruz. Türk devleti buraya gelirse yeniden Seyfo’yu yaşatır. Güvenli bölge kurulursa, bu güvenli bölgenin Demokratik Suriye Güçleri ve Birleşmiş Milletler kontrolünde olmasını istiyoruz. Türk devletinin hiçbir biçimde güvenli bölgeye karışmasını istemiyoruz. Çünkü güvenli bölge Koalisyon ve Demokratik Suriye Güçlerince kontrol edilirse buradaki Süryani halkı da kendini güvende hissedip, burada kalacak. Göç etmiş olan Süryaniler de topraklarına geri dönecek.

‘ERDOĞAN BİZİ RAHAT BIRAKIRSA GÜVENDEYİZ’

Arap halkından Muhammed Ahmed Ubeyd: "Biz Arap, Kürt, Süryani vb. halklar Serêkaniyê'de hep birlikte barış ve kardeşlik içinde yaşamımızı sürdürüyoruz. Arapça bir deyim vardır; dayı yeğen olmuşuz. Bizim tarafımızda herhangi bir terör yoktur. Terörist olan Erdoğan’dır. Biz özgürce kendimizi ifade edip bir aile gibi birlik içinde yaşıyoruz. Bu toprak bizim toprağımızdır. Canımızı kanımızı veririz ama bu topraktan vazgeçmeyiz. Maalesef Erdoğan’ın yanına gitmiş bazı çeteler var, buralara saldırmak istiyorlar. Ama bunu bilsinler ki bu toprakların sahipleri vardır. Biz de beraber onların karşısında duracağız.
Erdoğan  bizden ne istiyor? Erdoğan  bizi rahat bıraksa biz güvende yaşayacağız. Ama buraya gelirse savaş çıkar, insanlar ölür. Bir kaos durumu yaşanır. Ben Medan köyünde yaşıyorum. Komşularım Kürt aşiretleridir. Kirve olmuşuz. Bir aile gibiyiz. Erdoğan’ın burayı girmesini ve Suriye’yi parçalamasını istemiyoruz. Burası Suriye'dir."