'Türkiye, İran'ı Kürt savaşına ortak etmek istiyor'

Türkiye'nin Kürtlere karşı yürüttüğü savaşa İran'ı da ortak etmeye çabaladığını kaydeden KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Rêwar Awdanan, "İran, dikkatli olmalı ve Türk devletinin kendisi için hazırladığı tuzaklara düşmemeli" dedi.

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Rêwar Awdanan, Türk devleti ile İran'ın yakınlaşması, İran Genelkurmay Başkanı’nın Türkiye ziyareti, Türk devletinin Kürt karşıtı politika arayışları, İran'a yönelik dış müdahale tehditleri ve İran'da yaşayan halkların değişim talepleri konularında ANF'nin sorularını yanıtladı.

KCK Başkanlık Konseyi Üyesi Rêwar Awdanan'ın değerlendirmelerinden bazı satırbaşları şöyle:

"Ortadoğu'da siyaset yapan tüm ulus-devletlere karşı bir müdahale var. (...) İran'ın içinde de siyasi olarak bazı değişimler gündeme gelebilir."

"İran'daki seçimlerde görünürde reformcular seçimleri kazandı. Ama İran'da yöneten ve her şeyi elinde bulunduran silahı elinde bulunduran güvenlikçi bir kesimdir. Asıl karar verici onlardır. Ruhani'nin o kadar değişimden ve reformdan söz etmesi sadece söz olarak kalıyor. Kimsenin dinlediği de yok."

"Türkiye, Kürt savaşında sonuç almak için İran'ı yanına çekmek istiyor. Türk devleti, İran'ın zorda olduğunu biliyor. Uluslararası güçlerin İran için bazı kararlar verdiğini biliyor. İran'ı bir kalkan olarak önüne almak ve belanın üzerine sürmek istiyor. Bu konuda İran da dikkatli olmalı, Türkiye'nin kendisi için hazırladığı tuzaklara düşmemeli."

* ABD'den Trump yönetiminin iktidara gelmesiyle Batı'nın İran'a yönelik söylemlerinde sertleşme başladı. Bu durum en çok da kendisini Körfez krizinde gösterdi. Sizler bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ortadoğu'da esen değişim rüzgarlarıyla birlikte İran da daha fazla gündem olmaya başladı. Uluslararası güçlerin ise şimdiye kadar İran'ı idare etme gibi bir durumu vardı. Ortadoğu'daki dengeler ve çıkarları gereği bir idare etme durumu vardı. Ama görülüyor ki bundan sonra böyle yürümeyecek. Dengelerden dolayı İran'ı idare etme politikasının sonu geldi. Şimdi bölgedeki değişim ve dönüşüm sürecinde İran'ı da sınırlandırmak istiyorlar. Bunun yanında ABD'de yeni yönetimin göreve gelmesi ve Ortadoğu'da yaşanan Üçüncü Dünya Savaşı'yla birlikte ele aldığımızda İran'ın sınırlandırılmasının gündemde olduğunu söyleyebiliriz.

* Bu bir sınırlandırma mı yoksa sınırlandırmanın ardından bir müdahale de gündeme gelebilir mi?

Esasında tüm Ortadoğu üzerinde genel bir müdahale süreci yaşanıyor ve tüm Ortadoğu'da bir müdahale var. Ortadoğu'da siyaset yapan tüm ulus-devletlere karşı bir müdahale var. Fakat her devlete müdahale tarzı ve yöntemlerinden farlılıklar var. Ama şimdi İran'a karşı yapılan bir sınırlandırma ve kendi ülkesi dışında bu kadar etkin bir savaş vermesinin önünde geçmedir. Bu noktada bazı sonuçlar elde edilmek isteniyor. Şüphesiz ki bundan sonra İran'ın içinde de siyasi olarak bazı değişimler gündeme gelebilir. Belki içeride daha liberal ve uluslararası sisteme entegre bir sistemin inşası gündeme getirilebilir. İran bir değişime gitmezse, öyle görülüyor ki, hem uluslararası güçlerin hem de Arap koalisyonun tavrı daha da sertleşecek.

* İran her zaman kesintisiz devletli geleneğiyle övünüyor. Ömrünü uzatmak için de bazı çabaları var. İran'ın ömrünü uzatmak ya da başka bir değişimle bu müdahaleyi savmak için hem içeride hem de dışarıda bazı çabaları var. Siz bu çabayı nasıl görüyorsunuz?

İran bugüne kadar bazı dengelere göre siyaset yürütebildi. İçeride baskı politikalarıyla bunu götürdü. Ama görünen o ki, bu siyasetin daha fazla yürütülmesi zordur. İran şimdiye kadar içeride baskı, dışarıda ise ılımlı bir siyaset yürüterek belirli bir yol aldı. Ama bunun sürdürebilirliği zor görünüyor. Eğer İran devleti gerçekten Ortadoğu'nun yeni dizaynında bir ülke olarak var olmak istiyorsa, öncelikli olarak iç politikasında bazı değişimleri gerçekleştirmesi gerekiyor. Dış müdahalelerin önünü alan ve istikrarı sağlayan şey demokrasidir. Yani bir ülke dış müdahalenin önünü almak istiyorsa kendi içinde demokrasiye duyarlı bir şekilde bunu yapabilir. Ama demokrasi karşıtı ülkeler dışarıda ne kadar savaş verip, kendince kazanımlar elde etseler de içeride yaşadıkları sorunu çözemezler ve müdahalelerden kurtulamazlar.

* İran'da 19 Mayıs'taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hasan Ruhani, tekrardan cumhurbaşkanı seçildi. Ama Ruhani seçildikten sonra hala tam olarak göreve başlamış değil. Xamaney'in yeniden yönetimi dizayn süreci yaşanıyor. Mesela Rafsancani döneminde kurulan bir üst şura geçtiğimiz günlerde yeniden aktifleştirildi. Ruhani'nin seçimlerdeki rakipleri Seyid Îbrahim Reisi ve Muhamed Bakır Kalibaf ve aday olması engellenen Mahmûd Ehmedînejad gibi isimler de yer alıyor. Bu şura İran'ın dışa karşı birlik mesajı anlamına mı geliyor, yoksa sadece Ruhani'yi sınırlandırmak için Xamaney'in bir iç hamlesi mi?

Yani şekli değişimlerle müdahalelerin, savaşların veya krizlerin önü alınamaz. Bu zordur. Bunların önü ancak ve ancak demokratik ve köklü değişimlerle alınır. İran'da eksik olan da budur. Bu yöntemler yeni bir şey olmadığı gibi çözüm de değil. İran'daki seçimlerde görünürde reformcular seçimleri kazandı. Ama İran'da yöneten ve her şeyi elinde bulunduran silahı elinde bulunduran güvenlikçi bir kesimdir. Onlar ekonomiden siyasete kadar her şey el koymuşlar. Asıl karar verici onlardır. Ruhani'nin o kadar değişimden ve reformdan söz etmesi sadece söz olarak kalıyor. Kimsenin dinlediği de yok. İran halkının seçimlere katılımı da değişim talebi üzerineydi. İran'ın içeride değişimi esas alması ve dışarıdaki savaşa son vermesi talebi vardı. Halk, İran'a bunu yaparsan müdahaleden kurtulursun, mesajı verdi. Ama görünen o ki ya Ruhani'nin böyle bir niyeti yok ya da gücü yetmiyor.

* Suriye savaşında uzun süre İran ile Türkiye farklı cephelerde yer aldı. Ama son zamanlarda İran ile Türkiye'nin bir yakınlaşması var. Bu yakınlaşma taktik bir yakınlaşma mı, stratejik mi? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rojava devriminden önce Kürt düşmanları çok rahat bir araya gelip planlar yapıyor, uygulamaya geçiriyor ve bunun üzerinden siyaset yapıyorlardı. Fakat şimdi artık eskiden yaptıkları gibi yapamıyorlar. Yani bu durum, bu güçlerin bunu yapmak istemedikleri anlamına gelmiyor. Bilakis başta Kürt halkı olmak üzere bölgenin özgürlük isteyen halklarına karşı bu politikayı sürdürmeyi çok da istiyorlar. Ama Kürt halkı artık bölgenin belirleyici bir siyasi aktörü haline geldi. Ortadoğu'daki değişim süreci için belirleyici oldukları gibi bu değişim ve dönüşüme mührünü vuran da yine Kürt halkıdır. Bunun için çok rahat bir şekilde bir araya gelip planlar yapmaları zordur. Daha çok taktik ilişkiler geliştiriyorlar. Bunu da kandırmaca üzerinden yapıyorlar. Türkiye nasıl ki El Nusra ve DAİŞ gibi çetelerle anlaşmalar yaptıysa, İran ile de benzer anlaşmalar yapmaya çalışıyor.

Türkiye yürüttüğü Kürt karşıtı politikasında ne zaman ki darbeler almaya başladı ve Kürtler bölgede ulus-devletin temellerini sarsmaya başladı, o zaman Türk devleti bütün gücünü Kürtlere karşı devreye koydu. El Nusra'yı, DAİŞ'i, başka başka saldırı güçlerini harekete geçirdi. Rojava, Bakûr ve Başûr'a yönelik saldırılar gerçekleştirdi. Ama sonuç alamadı. Kürt-Arap savaşını örgütlemeye çalıştı ama bunun aksine Kürt ve Arap gençleri bugün omuz omuza mücadele ediyor. İşte Türkiye, bu noktada, Kürt savaşında sonuç almak için İran'ı yanına çekmek istiyor. Türk devleti, İran'ın zorda olduğunu biliyor. Uluslararası güçlerin İran için bazı kararlar verdiğini biliyor. Bundan faydalanmak istiyor. İran'ı bir kalkan olarak önüne almak ve belanın üzerine sürmek istiyor. Türk devleti, Kürt savaşına başka güçleri de ortak etmek istiyor. Bu konuda İran da dikkatli olmalıdır.

Her güç, Kürt halkının Türk devleti faşizminin sonunu getirme kararı aldığını bilmelidir. Ona göre hesaplarını yapmalıdır. Hangi güç veya devlet Türk devletiyle siyasi, ekonomik ve askeri anlaşma yapıyorsa bunun farkında olmalıdır. Ortadoğu'daki hangi güç, huzur içinde kalmak istiyorsa Kürtlere diyalog yolunu açmalıdır. Bunu yapmıyorsa bile Kürt karşıtı politikaların bir parçası olmamalıdır. Kürt halkı, hatta uluslararası sistem artık Ortadoğu'daki mevcut sistemi kabul etmiyor. Bir değişim süreci başlamıştır. İran da bu konuda dikkatli olmalıdır. Hatta ve hatta Türk devleti yarın öbür gün İran'ı kendi yanına çekmek için DAİŞ'i bile kullanabilir. Hatta Tahran saldırıları bile şüphelidir. İran, bu konuda dikkatli olmalı ve Türkiye'nin kendisi için hazırladığı tuzaklara düşmemeli.

* İran Genelkurmay Başkanı’nın Türkiye ziyaretini de bu çerçevede mi okumalıyız?

Evet, daha önce de belirttiğim gibi Türk devleti, Kürt savaşı için İran'ı yanına çekmeye çalışıyor. İran'ın kendi içinde zaten baskı, zulüm, yoksulluk ve idam politikalarına karşı çok büyük bir rahatsızlık var. Eğer İran, Kürtleri hedef alan bir politikanın parçası olursa, dışarıdan gelen tehditleri de düşündüğümüzde içerideki dinamikler de harekete geçebilir.

Tüm bunların yanı sıra bölgede İran ile Türkiye arasında yürüyen bir savaş var. Şia ile Sünni blok arasındaki bu kadar savaş bir yerde de İran ile Türkiye arasındaki savaştır. Erdoğan'ın Şia hilalini kesmek istemesi, bölgenin lideri olmak istemesi ve Müslümanların öncüsü olmak istemesi aynı zamanda İran'a karşı politikalardır. Ama şu anda Türkiye de İran da zor durumdadır. Türkiye, İran'ı yanına çekerek, potansiyelinden istifade etmek ve darbelemek istiyor. Yarın öbür gün İran'a karşı içeride ve dışarıda bir şey gelişirse, Türk devleti Suriye'de bugün nasıl bazı yerleri işgal ediyorsa bu planı İran'da da tekrarlamak isteyecektir. Türkiye böyle bir devlet. Ruhani ve devleti bu gerçeği görmek durumundadır.

Diğer yandan herkesin kendi cephesinden Türk devletinin bu yayılmacı ve müdahaleci politikalarına karşı mücadele içerisinde olması gerekir. Eğer Türk devleti Suriye, Irak ve bölgede yürüttüğü bu politikalarından başarılı olursa, Ortadoğu'nun geleceği çok daha karanlık olacaktır. İran halklarının da bu politikaları iyi izlemesi gerekir.

* Şüphesiz ki Ortadoğu siyasetinde ihtimaller üzerinde de konuşuluyor. Size göre Türkiye ile İran'ın son yakınlaşmaları ve görüşmeleri hangi noktalarda anlaşmalar yapılmış veya birbirlerine güvenceler verilmiş olabilir?

 

Görüşmelerin sonucuna göre resmi olarak da ilan ettikleri bazı şeyler var. Ama esası Kürt meselesidir. Güney Kürdistan'daki referandum ve Suriye'deki dengeler üzerinden görüşmeler yapıldığı belirtiliyor. Ama Türk devletinin Kürt tasfiyesini tek politika olarak benimsediği görülüyor. Bunu bir program olarak önüne koymuştur. Önemli olan İran İslam Cumhuriyeti'nin bu politikanın bir parçası olmamasıdır. Eğer ileride Ortadoğu'da pozitif bir etkisinin olmasını istiyorsa Kürt politikasını gözden geçirmelidir. Eğer İran, Kürtlere karşı politikasında pozitif bir değişim gösterirse rolünü olumlu anlamda oynamaya devam edecektir. Ama Türkiye'nin havasıyla hareket ederse kendisi kaybedecektir.

* Son soru biraz ayrıntı olacak ama Türk devletinin İran'ın işbirliğiyle Bakûr ile Rojhilat Kürdistanı arasına ördüğü bir duvar var. Türkiye daha önce Rojava ve Başûr sınırına da duvarlar örmüştü. Bu duvarlarla ne hedefleniyor, duvarlar bu rejimleri koruyabilecek mi?

Hiç şüphe yok ki tarihe de baktığımızda duvarlar hiçbir anti-demokratik rejimi koruyamamıştır. Günümüzde ise Kürt halkı verdiği demokrasi ve özgürlük mücadelesiyle Sykes-Picotları ve Lozanları anlamsızlaştırmıştır. Bu devletler bu Kürt karşıtı anlaşmaları bu duvarlarla ayakta tutmaya çalışıyorlar. Ama ben bunların hiçbirinin ayakta kalamayacağız kanaatindeyim.

* İran'da çok farklı muhalefet dinamikleri var. İran'daki demokratik muhalefet dinamikleri için ne söyleyebilirsiniz?

Hasan Ruhani'nin değişim ve dönüşümü gerçekleştirebilecek cesaretli bir politika yürütemediği görülüyor. Bunun için İran'daki muhalefetin kendisine güvenmesi gerekiyor. İran'da her ne kadar zulüm, baskı ve idam politikaları olsa da İran halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesi hiçbir zaman durmadı. Bölgede yaşanan gelişmeler İran halkları için de büyük bir önem taşıyor. İran'da demokrasi, özgürlük ve değişim isteyen demokratların, kadınların, solcuların ve demokratik İslamı savunanların mücadeleyi daha fazla yükselteceğine inanıyoruz. Burada en büyük dinamiği oluşturan Rojhilat halkının omuzlarında da büyük bir yükün olduğunu belirtmeliyim.