Belçika’da tüm Kürt toplumu savcının hedefinde!

Belçika savcılığı, mahkemelerin PKK’nin terörist örgüt olmadığına yönelik kararlarına rağmen tüm Kürt toplumunu “taciz” ediyor. Savcı, tacizin nedenini soran bir avukatı da tehdit etti.

Belçika’da özellikle 2010’dan bu yana, birçok kentte Kürtlere yönelik geniş bir “yargı tacizi” devreye konuldu. Tanınmış isimlerin yanı sıra, kimi aile babası, kimi bazı eylemlere katılmış, kimi farklı kaygılara sahip Kürtler hedefte yer alıyor. Brüksel mahkemesinin, son üç yılda beş kez PKK’nin terörist bir örgüt olmadığı ve Belçika’da yargılama konusu olamayacağı yönündeki kararlarına rağmen, federal savcılığın tacizleri devam ediyor.

Brüksel İstinaf Mahkemesi en son 8 Mart günü, 2006’da başlatılan soruşturmalar kapsamındaki iki ayrı davaya ilişkin kararlarını vermişti. Her ikisinde de, PKK üyesi olduklarından şüphe edilen kişi veya kurumların Belçika mahkemelerinde “terörist bir grubun faaliyetlerine katılmaktan yargılanamayacağına” hükmedilmişti Mahkeme, PKK’yi “uluslararası olmayan” uzun süreli bir çatışmaya dahil olmuş, “devlet olmayan silahlı bir güç” olarak değerlendirerek, Belçika anti-terör yasasının bu tür bir vakada işletilemeyeceğini belirtmişti. Türk devleti ve Belçika Federal Savcılığı, önceki kararlara karşı yaptıkları itirazlar gibi, İstinaf Mahkemesi’nin kararını 20 Mart günü Yargıtay’da temyize götürmüştü.

Brüksel avukatlar ağı PROGRESS bünyesindeki Selma Benkhelifa, Kürt toplumunun tümünü hedef alan yargı tacizinin özellikle Haziran 2009’da ABD büyükelçiliğinde, Belçika federal savcılık üyeleri ve Türk hükümetine bağlı memurların da katıldığı bir toplantıdan sonra başladığına dikkat çekiyor. Onlarca Kürt siyasetçi ve aralarında Roj TV’nin de olduğu Kürt medya kuruluşlarına yönelik baskınlarda bu toplantılardan sonra Mart 2010’da gerçekleşmişti.

WikiLeaks belgeleri, aynı ay içerisinde iki toplantı yapıldığını gösteriyor. Toplantıda Türk tarafı, açık bir şekilde Belçika’dan açık bir şekilde “PKK sempatizanları ve üyelerini idari tacize tabi tutmasını” istiyor. Belçikalı yetkililer başlangıçta, Türk tarafının verdiği bilgilerin sağlam bir dosya oluşturmak için faydasız olduğunu söylese de, özellikle ABD’nin devreye girerek “ikna edici” rol oynadığı anlaşılıyor.

Savcılığa WikiLeaks belgelerini ve neden müvekkillerinin sürekli taciz edildiğini soran avukat Selma Benkhelifa, tehdit eden bir yaklaşımla karşılaştığını söylüyor. ANF’ye konuşan Avukat Benkhelifa’ya göre savcılık önce tüm bir toplumu suçlu ilan ediyor, ardından suç arıyor. Sorgulanmayan tek bir Kürt ailenin olmadığını belirten avukat, bu durumu “etnik zulüm” olarak tanımlıyor.

ÖNCE SUÇLAMA, SONRA DELİL ÜRETME

Federal savcılık, Belçika’da yaşayan Kürtlere karşı ne zamandan beri ve hangi yöntemlerle soruşturmalar yürütüyor?

Federal savcılık 2010’dan bu yana, Belçika’daki Kürt toplumuna karşı soruşturmalar başlatıyor. Savcılık iddianamesinde şunu bile okuduk: “Kürt toplumunun büyük bir bölümü, silahlı bir mücadele yürüten terörist bir örgüt olduğunu bilmesine rağmen PKK’yi savunuyor”. Tüm bir toplumdan şüphe ettiğini düşünüyorum. Sonra, çok sayıda insanı dinlemeye alıyor, her yönden bir şeyler arıyor.

Yasal mı?

Tamamen sorunlu bir pratik olduğunu düşünüyorum. Ceza kanununda, bir ihlal olur ve bu ihlalin faili araştırılır.

Burada sözkonusu olan tersi mi?

Potansiyel ihlal failleri var. Sonra da ne tür ihlallerde bulunmuş olabilecekleri araştırılıyor. Ceza kanununun tersyüz edilmesidir. Araştırma sırasında illa ki bir şeyler bulunur.

GÜLÜNÇ GEREKÇELER

Şunu mu demek istiyorsunuz; önce suçlama yapılıyor, sonra suç aranıyor?

Evet. Onlarca ve onlarca Kürdü sorguladılar. Mesele her şeyden önce siyasidir; PKK hakkında ne düşünüyorsunuz? Abdullah Öcalan hakkında ne düşünüyorsunuz? PKK’nin Avrupa Birliği tarafından terörist örgüt olarak değerlendirildiğinin farkında mısınız? Yine de destekliyor musunuz? Şu veya bu kişiyi tanıyor musunuz? Kampanya veriyor musunuz?

Sorguladıkları insanların çoğu ya “asla para vermedim” ya da “Evet veriyorum ama, kültürel merkezlere gidiyor” diyor. “Üyelik aidatımı veriyorum” diyenler de var. Savcılık daha sonra “zorla para alındığını” göstermek için sorguladıkları kişilerden elde ettikleri bazı şeyleri kullanıyor. Ama gerçekten gülünç şeyler. Örneğin birisi şöyle diyor: “Evet biraz zorlandım, çünkü bizim toplumuzda, eğer para vermezsen iyi karşılanmıyor”. Bu bir suç değil, yasak da değil. Eğer komşuların tarafından hoş görülmüyorsan, bu adli erkin karışacağı bir şey değil. Görülüyor ki, gerçekten bir toplumda yasa ihlali aranıyor. Biz kendimize şunu sorduk: Neden bunu yapıyorlar? Çünkü açık ki ne PKK ne de Kürt akımında yer alan herhangi bir kişi Avrupa’da herhangi bir olayda yer almıyor. Neden bu tiyatroyu oynuyorlar?

SAVCI KAYBETTİĞİ İÇİN ÖFKELİ

Tüm bunlar, Brüksel mahkemesinin PKK’nin terörist bir örgüt olmadığı ve Belçika’da yargılama konusu olamayacağı yönündeki kararlarına rağmen nasıl yapılabiliyor?

Tersine, karara karşı Yargıtay’a gittiler, zira devam etmek istiyorlar.

Ama Brüksel mahkemesinin kararı sağlam temellere dayanıyor...

Kuşkusuz öyle ama federal mahkemenin bunu kabul etmediğini hissediyoruz. Kaybettikleri için öfkeliler. Bu nedenle başka mahkemelerde başka kararlar çıkarmak istiyorlar.

Kaç kentte bu tür davalar var?

Liege’de devam eden üç dava, Mons’ta devam eden iki dava ve belki de bilmediğim daha başka davalar da var.

Tüm bunlar 2010’dan itibaren mi başladı?

Evet. 2011, 2012, 2013’te ve sonra da devam etti.

SORGULANMAYAN TEK KÜRT AİLE YOK

Hedeflenen kişilere ilişkin bir rakam verebilir misiniz?

Elimde bir rakam yok, ama dosyalarda görüyorum ki Belçika’da bu davalar kapsamında sorgulanmayan tek bir Kürt aile yok. Herkesten şüphe ediliyor. Bu gerçek bir sorun.

ETNİK BİR ZULÜM VAR

Nasıl bir sorun?

Etnik bir zulüm olduğu anlamına geliyor. Bunun Avrupa’da olması ağır bir durumdur.

Bunun bir yıldırma amaçlı olduğu söylenebilir mi?

Evet evet, açık bir şekilde yıldırma faaliyeti yapılıyor.

ABD BÜYÜKELÇİLİĞİNDEKİ GİZLİ TOPLANTI

Savcılıktan bir yanıt istediğinizde, size ne dedi?

Gerçekten ne aradıklarını anlamıyorduk; birileri bir saldırı mı düzenlemek istiyordu? Sonra, WikiLeaks belgelerine rastladık. “BELGIUM: PKK UPDATE” başlıklı bir belge Haziran 2009 tarihliydi. Brüksel’deki ABD büyükelçiliğinde, Belçika federal savcılığına bağlı kişiler ve Türk hükümeti üyelerinin yer aldığı bir toplantı sözkonusuydu. Türklerin Belçikalılara çok kızdığı görülüyor, çünkü “Siz PKK ile mücadelede bize yardım etmek için hiçbir şey yapmıyorsunuz” diyorlar. Türklerin Belçikalılardan, Belçika’da siyaset yapan Kürtleri “taciz” etmelerini istedikleri çok açık bir şekilde görülüyor.

TÜRKİYE’Yİ MEMNUN ETMEK İÇİN...

Belçika makamları da onay veriyor mu?

Önce, “hayır, ama zordur vs.” diyorlar. Ama yine Haziran 2009’daki diğer bir toplantıda bir anlaşma zemini buluyorlar. Sonra da prosedürler başlatılıyor. Anlıyoruz ki, Belçika’da yaşanmış ihlalleri araştırmak için değil, ABD büyükelçisinin talebi üzerine Türkiye’yi memnun etmek için yapılıyor. Bunu son derece ağır ve şok edici buluyorum.

Savcının size verdiği yanıta dönersek....

Tepki gösterdik ve bir savcı bize şunu söyledi: “WikiLaks belgesini yayınlamak için ABD’nin iznine sahip değilsiniz. Evet doğru, bu belgeler (Julian) Assange tarafından ABD’nin onayı alınmadan yayınlandı. İnternet üzerinde bulunuyor. Savcı bana şöyle dedi: “Bunları kullanarak suç işliyorsunuz!”

SAVCI TEHDİT ETTİ

Bu bir tehdit mi?

Açık bir tehdit. Bana bir suç işlediğimi söylemesi tehdittir. Assange’a bugün neler yaptıklarını görüyoruz; gerçekleri ortaya çıkardığı için ona öylesine kin besliyorlar ki. Hem hiçbir zaman yayınladığı belgelerin sahte olduğunu söylemiyorlar. Herkes doğru olduğunu biliyor. (Yetkililer) doğru olsa da ortaya çıkarılamayacağını söylüyorlar. Şu demek oluyor; sadece belgeleri ortaya çıkaranları değil, kullanan herkesi tehdit ediyorlar.

Bu gerçekten Belçika yasasına göre suç mu?

Yazan kişinin onayı olmadan özel bir iletişim belgesini kullanmanın suç olduğu söylenebilir. Ama buradaki özel değil. Politiktir. Politik memurların, yaptığı politik şeylerdir. İfade özgürlüğü kapsamında olduğunu düşünüyorum. Kulislerde nelerin yaşandığını bilme hakkımız var. Aksi halde, müşterilerim neden soruşturma konusu olduklarını bile anlamıyorlar.

ADALET BASKI ALTINDA

Peki, adalet üzerinde baskı oluşturmak için yapılan bu tür toplantıların kendisi suç değil mi?

Tüm siyasi mülteci olarak tanınmış militanları (sempatizanları) “taciz” etmek için adalet üzerinde baskı kurmanın, WikiLeak tarafından yayınlanan belgeleri yayınlamak veya kullanmaktan daha ağır bir suç olduğunu düşünüyorum.

Yetkililerin tavrını nasıl açıklamak gerekiyor? Bu durum, savcının istediğini yapması anlamına gelmiyor mu?

Evet biraz böyle. Onlar açısından ABD büyükelçiliğinde bir toplantı yapmak normal. Teröristlere karşı işbirliği yaptıklarını söylüyorlar. Ancak terörist ihlaller dahi aramıyorlar. Ne aradıklarını bilmiyoruz.

KÜRT TOPLUMU ÜZERİNDE BASKI KURUYORLAR

O halde, bu tür davranışlara karşı ne yapabilirsiniz?

Ben de neler yapılabileceğini kendime soruyorum. Elimiz biraz güçsüz. Mahkemelerde takibata uğrayan Kürtleri savunuyoruz, ama adalet önünde uzun ve zorlu prosedürlerin önüne geçemiyoruz. İnsanlar açısından bu bıkkınlık verici, külfetli, bunaltıcı... Yani siyasete angaje olmamaları için Kürt toplumunun bireyleri üzerinde baskı yapıyor.

Eğer Yargıtay, İstinaf Mahkemesi’nin PKK’ye ilişkin kararını onaylarsa, bu tacizlerin sonu anlamına gelmiyor mu?

Federal savcılık açık bir şekilde “devam edeceğiz” dedi. Brüksel’de yargılananlar tanınmış kişilerdi. Liege veya Charleroi’da rahatsız edilen ötekiler ya aile babası ya da başka kaygıları olan insanlar. Bu taciz, insanları ürkütüyor. Çünkü, yaşamlarını mücadeleye adayan insanlar değil. Normal insanlar. Normal bir yaşam sürüyorlar, normal eylemlere katılıyorlar.

TÜM BİR TOPLUM KRİMİNALİZE EDİLEMEZ

O zaman, adalette tehlikeli bir sapma var...

Bu son derece sorunlu bir durum. Çünkü, tüm bir toplum kriminalize edilemez, her şeyden önce tüm bir toplum terörist olarak ele alınamaz

Oysa ki, bu kişilerin Belçika’da işlenmiş herhangi bir suçtan yargılanmadıklarını söylüyorsunuz...

Evet Belçika’da herhangi bir ihlalle suçlanmıyorlar. Haklarındaki tek suçlama, Liege’de devam eden bir davada var. Bir kız çocuğu. Olay sırasında 19 yaşındaydı. Köln’de turistik bir gemiye, diğer bazı arkadaşları ile birlikte girmişler. Klavuzun elinden mikrofonu alıp “Öcalan’a özgürlük” sloganı atmış ve Öcalan’ın fotoğrafının bulunduğu bir bayrak çıkarmışlar.

Üstelik başka bir ülkede öylemi ?

Evet. Terörist bir suç olduğunu söylediler. Gemi işgaliymiş. Ama silahları yok, kimseyi rehin almamışlar. Hatta geminin kaptanı bile, “biraz eğlenceliydi”, “iyi insanlardı” demiş. Durum bu, biraz coşkulu, genç insanlar.

Bu olaya ilişkin dava ne zaman?

Haziran sonunda. Sözkonusu olan genç bir kadın. Tek yaptığı şey, bayrak çıkarmak ve mikrofonda anons yapmak.

TERÖRİSTLERİ TAKİP ETMEK YERİNE NE YAPIYORLAR?

Ya gerçek teröristler?

Hiçbir şey yapmayan Kürt toplumunu taciz etmek için büyük adli ve polisiye olanaklar, çok para, çok zaman ve personel kullanıyorlar. Ve bu sırada, bu olanaklar gerçek terörist saldırıları engellemek için kullanılmıyor. Kendimiz şunu soruyoruz: Bunlar teröristleri takip etmek yerine ne yapıyorlar?