İsveç'te yaşayan Kürtlerden Palme çağrısı

60 civarında Kürt örgütü ve derneğini bünyesinde barındıran İ-DKTM, Başsavcı Krister Petersson'un Olof Palme cinayetinin kesin bilgilerini paylaşmasından sonra İsveç ve dünya kamuoyuna yaptığı açıklamada İsveç'in Kürt halkından özür dilemesini talep etti.

Başsavcı Pettersson, Salı günü TV'de naklen yayımlanan basın toplantısında, Stig Engström'ün dönemin Başbakanı Olof Palme cinayetinin ana şüphelisi olduğu ve bu suçlunun büyük olasılıkla İsveç'in o zamanki cinayetini gerçekleştirdiği sonucuna varmanın mümkün olduğu sonucuna varıldığını açıkladı.

Başsavcının Palme dosyasının zanlısı hayatta olmadığı için kapatıldığını belirten İsveç Demokratik Kürt Toplum Merkezi (İ-DKTM), “Bu İsveç açısından, oldukça tarihi bir gündür. Savcı Krister Petersson’un açıklamalarına dayanarak, bugünkü basın toplantısından sonra artık, dünyanın en önde gelen sosyal demokrasi liderlerinden Olof Palme'yi kimin öldürdüğünü biliyoruz. Basın toplantısını merakla ve heyecanla takip ettik. Olof Palme, sadece İsveç'te değil, dünyanın büyük bir bölümünde de etkili bir politikacıydı. Büyük güçler arasındaki Soğuk Savaş çatışması sırasında Olof Palme, İsveç devleti adına Üçüncü Dünya olarak tanımlanan ülkeleri destekledi ve korudu. Güney Afrika, Amerika Birleşik Devletleri’nde siyahi ve yerli halklar, Filistin, Kürdistan, Latin Amerika ve Vietnam gibi dünyadaki ezilen halkların dostu oldu. Barışı, demokrasiyi ve halkların kendi kaderini tayin hakkı için verilen mücadeleleri destekledi” dedi.

Olof Palme'nin Kürtlerin dostu olduğu ve ölümünden sonra da uluslararası dayanışmanın sembolü olmaya devam ettiğini belirten İ-DKTM, “Başbakan olarak görev yaptığı son dönem boyunca, Kürt hareketiyle onların sesine ses katmak ve desteklemek için ve özgürlük ile kendi kaderini tayin haklarını sağlamak için birçok temas kurdu. Kürtlerin acımasızca sömürgeleştirildiğini ve baskıdan kurtulmayı hak ettiklerini dile getirdi. Ne yazık ki, Olof Palme cinayeti İsveç'te Kürt demokratik özgürlük hareketini suçlamak için atılan ilk adım oldu. Bir büyük paradoks olarak, Olof Palme’nin yaklaşımının tam tersi bir durumla karşılaşıldı. Bir cadı avı şeklinde, cinayet şüphelisi olarak yüzlerce Kürt sorgulardan geçti ve uzun süre gözaltılarda kaldı ve tutuklandı. Ve ardı sıra, ulusal kurtuluş hareketi, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) suç örgütü olarak sayıldı ve terörize edildi” ifadeleriyle Palme cinayetinin Kürtler ve PKK'nin üzerine yıkılmasına tepki gösterdi.

İsveç'in PKK'yi kriminalize çabalarının o dönem birçok Avrupa ülkesi tarafından sürdürüldüğü belirtilen açıklamada PKK ve Kürtlere yönelik 34 yıllık haksız muamelenin sona ermesi şu ifadelerle talep edildi:

“Böylece özgürlük mücadelesi terörizmle suçlandı. O zamanki hükümet, bu suçlamaları yöneten polis şefini görevden aldıysa da bizler Kürt demokratik hareketi içinde olan kurum ve organizasyonlar olarak, Kürtlerin cinayetten masum oldukları anlaşıldığına göre, siyaset kurumundan ikna edici açıklamalar ve özürler beklemekteyiz. Bu nedenle, derneklerimizden ve organizasyonlarımızdan özür dilenmesini ve suç/terörizm töhmetinden kurtarılmayı bekliyoruz. Bu bağlamda, Erdoğan rejimini öncülüğündeki Türk devletinin Kürt halkına karşı soykırımcı acımasız baskısını, daha da açık bir şekilde kınanmasını istiyoruz. Ayrıca medyayı, toplumdaki tüm entelektüel ve etkili kişilikleri ve ilgili tüm kuruluşları bu konuyu gündeme getirmek ve Kürtlerin demokratik hareketini kamuoyu önünde yeniden itibarını iade etmek için kendi platformlarını ve mercilerini kullanmaya davet ediyoruz. Cinayet şüphelisi olarak mağdur edilen Kürtler, İsveç ve uluslararası mahkemelerde hukuki mücadelelerini vermeye devam edeceklerdir. Adalet tecelli edilecekse 34 yıllık haksız muamele ve aşağılama sonrasında İsveç siyasi kurumlarının Kürt halkının vicdanını rahatlatacak şekilde özür dilemesini umuyoruz.”