Türk ordusu İdlib'de 57 üs kurdu, 29 bin asker yerleştirdi

Moskova anlaşması sonrası İdlib'teki askeri yığınağını arttıran Türk devletinin bölgedeki askeri üs sayısı 57 oldu. İdlib'e sevk edilen asker sayısı ise 29 bini aştı. Türk devletinin İdlib'deki yığınağı Kıbrıs işgal harekatındaki yığınağı geçti.

İdlib'te yaşanan çatışmaların ardından Türk devleti ile Rusya arasında 5 Mart'ta imzalanan Moskova anlaşmasının üzerinden bir aydan fazla süre geçmesine rağmen anlaşmanın şartları yerine getirilmiyor.

Anlaşmanın uygulanması bir yana koronavirüs salgınını fırsat bilen Türk devleti İdlib'e askeri sevkıyat yapmaya ve bölgede yeni askeri noktalar kurmaya devam ediyor.

Türk devleti ile Rusya arasında Moskova'da imzalanan anlaşmada "tüm askeri faaliyetlerin durdurulması" kararına rağmen Türk devleti son bir ayda İdlib'te onlarca askeri nokta kurdu.

Suriye'deki silahlı gruplara yakınlığıyla bilinen Londra merkezli Suriye İnsan hakları Gözlemevi (SOHR), Türk devletinin İdlib'teki toplam askeri nokta sayısının, 2017 yılında kurulan gözlem noktalarıyla beraber, 57'ye ulaştığını bildirdi.

Gözlemevi, Türk devletinin son bir ayda bölgede birçok yeni askeri nokta kurduğunu ve çok sayıda askerini bu noktalara yerleştirdiğini belirtti. SOHR'un verilerine göre Türk devletinin İdlib'te kurduğu yeni askeri noktalar şu bölgelerde yer alıyor.

"Anedan, Raşîdîn, Maar Hetat, Seraqîb, El Tarnabeh, Neyrab, Muxir, Qumaynes, Sarmîn, Teftenaz, Maaret El Nehsan, Maaret El Masrin, Jineh, Kefer Karmîn, El Tawamah, 111. Alay, Mastumah, Tramnin, Atarîb, Daret Izze, Bardaqlî, Nahlaya, Mutaram, Basniqul, Nebî Eyub, Bazebur, Batabû, Kefer Nûran, Hamadan, El Cinah, Besanqul, Mişrafa, Til Hetab, Bidama, Najiya, Zeyniya, Xesaniyê, Kufeyr, Bernas."

2017 yılının sonunda Rusya, Türk devleti ve İran arasında yapılan Astana görüşmelerinin neticesinde Türk devleti İdlib, Hama'nın kuzeyi ve Halep'in batısında 12 gözlem noktası kurmuştu.

Ancak yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, Türk devletinin İdlib'te kurduğu askeri noktaların sayısı bu açıklananlardan çok daha fazla. Birçok bölgede askeri noktaların yanı sıra istihbarat noktaları da kurduğu ifade ediliyor.

Ayrıca, Türk askerinin 2 Şubat'tan bu yana İdlib'e sevk ettiği asker sayısının ise 5 bin 745 olduğu belirtiliyor. Daha önce gözlem noktalarında bulunan askerler ve farklı tarihlerde sevk edilen askerlerle birlikte bu sayının 29 bini geçtiği biliniyor.

Şubat ayının başından beri bölgeye sevk edilen zırhlı personel taşıyıcı, tank ve obüs kaidesi gibi askeri araç sayısının da 5 bini aştığı belirtiliyor.

Türk devletinin bölgeye yaptığı askeri sevkiyat, sayısal olarak değerlendirildiğinde ve İdlib'deki çete grupları da hesaplandığında Türk devletinin Kıbrıs işgal harekatını yaptığı 35 bin kişilik askeri gücü aşıyor.

Türk devletinin bölgeye yönelik sevkıyatı ve yeni askeri noktalar kurması sonrası, bir süredir İdlib semalarındaki uçuşlarını azaltan Rus savaş uçakları yeniden hareketlenmeye başladı.

İdlib'te yaşanan çatışmalar sonrası Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Moskova'ya giderek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'den ateşkes istemişti.

Putin'in Erdoğan'ı Çariçe Katerina'nın ayaklarının dibinde el pençe divan hizaya soktuktan sonra imzaladığı "ateşkes" anlaşmasında şunlar vardı:

1- İdlib'de 6 Mart'tan itibaren tüm askeri faaliyetlerin durdurulması.

2- Halep-Lazkiye otobanının (M4) 6 kilometre kuzeyi ile 6 kilometre güneyinde güvenlik koridorunun açılması

3- Açılan güvenlik koridorunda 15 Mart'tan itibaren Rus-Türk devriyelerinin başlaması.

Moskova anlaşmasından sonra bölgede kısmi bir ateşkes olsa da anlaşmanın birinci maddesi olan "her türlü askeri faaliyetin durdurulması" şartı Türk devleti tarafından hayata geçirilmedi. Anlaşmanın diğer iki şartı da şimdiye dek hayat bulmuş değil.

Moskova'ya gitmeden önce NATO ve ABD'den yardım isteyen Erdoğan, Moskova anlaşmasının imzalanmasından sonra ise "İdlib'te yeni bir statünün oluşturulması kaçınılmaz hâle gelmiştir" demişti.

Putin de "Uluslararası terörle mücadelenin zayıflatılmasına izin verilmemesi gerektiğinden eminiz" sözleriyle bir yandan Türk devletine "terörist grupların ayrıştırılması" görevini hatırlattı, bunun olmaması durumunda da yaşanacaklar hakkında ipuçları verdi.

Türk devleti bölgede kalıcı olmasının tek şartının NATO ve ABD'nin güvencesi olduğunu biliyor. Şubat ayındaki çatışmalarda NATO ve ABD, Türk devletine şartlı destek sunmuşlardı.

NATO ve ABD'nin şartı, Türk devletinin Rusya'dan satın aldığı ve bu nisan ayında aktifleştireceğini iddia ettiği S-400 hava savunma sistemlerinden vazgeçmesiydi.

Geçtiğimiz yıl temmuz ayında bazı parçaları Türkiye'ye getirilen S-400'lerin Nisan 2020'nin ikinci haftasında aktifleştirileceği ifade edilmişti.