6 Mayıs 1972’de gazeteler ne yazmıştı?

6 Mayıs 1972’de gazeteler ne yazmıştı?

Her yeni dönemin siyaset politikalarını, yayın politikaları haline getirmeyi "gazetecilik" sanan kimi yayın organları ve yazarlar da, Denizlerin idamları destekleyen bir pozisyon almıştı.

Ýdama gidilen yol giderek tükenirken; Tercüman ve Son Havadis gibi gazeteler, kararı açıktan destekliyorlardı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını karalamak için sebep bulamayan bu iki gazete de, Denizler'i "sakiler" olarak tanımlamayı uygun bulmuştu.

Diðer gazete ve köşe yazarlarının da Denizler'in lehine yayın yaptıkları/yazı yazdıkları söylenemez. Aksine, ortalama bir vicdanı dahi temsil edemiyorlardı.

Bu nedenle, gazetelerin idamların yaklaştıðı ve gerçekleştiði günkü arşivleri, basının o dönemki rolünü de açıklar nitelikte.

6-7 mayıs tarihlerinde köşelerini idam konusuna ayıran köşe yazarları idamlara itiraz eden durumda olmadıkları gibi bazıları da katilleri öven, Denizler'e sövgü yaðdıran bir kara lekeye bulanmışlardı.

HASAN PULUR: ORDUYA ÝNAN

Hasan Pulur, üç fidanın idam edildiði gün, Ýsmail Hakkı Baltacıoðlu'nun "Türke Doðru" kitabından "Ordu'ya inan" yazısına dikkat çektikten sonra, okurlarına şöyle sesleniyordu: "...Barışı seversin, fakat barışın alem yasası olduðunu kabul ettiðini gün, kendini kaybetmiş olursun. Bilirsin ki savaş bir gerçekliktir, korkunç bir gerçek! Savası acıklı bir zaruret olarak al! Seni vurmak isteyeni açıkgözlülük edip daha önce vur! Türk! Orduya inan!"

RAUF TAMER: ÝDAM YETMEZ, KÖK KAZIMALI

Rauf Tamer'in köşesi ise bir utanç abidesi gibiydi. "Defolup gittiler" diyerek giriş yaptıðı yazısına, "Keşke öbürlerini de bir otobüse doldurup, Bulgaristan'a göndersek. Sürgün gibi falan deðil. Turist gibi... Misafir gibi. Bakalım kaç gün sonra Türkiye'ye iltica hakkı isteyecekler" sözleriyle devam ediyordu. Ýdamları haklı çıkarmak adına, şöyle diyordu Tamer: "Cumhuriyetimize karşı bir savaş açmışlar... Savaşı kazanmak için her türlü silaha başvuracaklar, Cumhuriyet ise kendini savunmak, kısacası, yaşamak için hiçbir silaha başvurmayacak. Ýnsan haklarının hangi kitabında yazar böyle şey? Lütfen söyler misiniz?"

Aynı yazar, henüz Denizler asılmadıðında da benzer içerikte yazılar kaleme alıyordu. 13 Nisan tarihli yazısında Rauf Tamer, şunları ifade ediyordu: "Ýdam edilirler veya edilmezler. Edilirlerse ne olur?.. ...Edilmezlerse ne olur? Çare? Çaresi şu: Birinci şıkta onların ölülerini bile totemleştirmeye hazır meçhul kuvveti ezip yok etmek. Ýkinci şıkta ise, onları cezaevinden kaçırabilecek muhtemel güçleri tespit edip çıkarmak. Bir 'kök kazıma' lafıdır gidiyor. Lafla olmaz. 'Kök kazıma' ameliyesi budur işte. Şayet ameliye yapılabilse, o zaman bırakınız tartışmayı. Ýster idam edilsinler, ister edilmesinler. Mühim olan huzur ve sükundur."

ABDÝ ÝPEKÇÝ: BÝLANÇOYU ARTIRMAMAK ÝÇÝN SON VERELÝM

Abdi Ýpekçi de, idamdan bir gün sonraki yazısında"...Yüzlerce kişinin tutuklanmasına, önemli bir bölümünün mahkum olmasına ve nihayet üçünün idamına yol açıldı" diye başladıðı yazısını, şöyle noktalıyordu: "Bütün bunlar niçin yapıldı ve ne sonuç alındı? Ülkemiz huzursuzdu da huzurlu mu oldu? Ulusumuz mutsuzdu da mutlu mu olduk? Rejimimiz demokratik deðildi de demokratik mi oldu? Sorunlarımızı çözmek için şiddete başvurmaktan başka çare kalmamıştı da bu yolun haklılıðı ve yararlılıðı mı ispatlandı? Şimdi önümüzdeki bilanço bu soruları korkunç bir şekilde cevaplandırmaktadır. Onu daha da korkunç hale getirecek girişimlere, kışkırtmalara artık son vermezsek önümüzdeki kuşaklara çok kötü bir miras devredeceðiz."

ERGÜN GÖZE: TÜRK MÝLLETÝ...

Orhan Seyfi Orhon, Denizler'in idamından sadece üç ay sonra yaşamını yitirmişti. Ýdama gidilen yolda oynadıðı rol ise, kışkırtıcı boyuttaydı. 'Üniversitelerin istila edildiðini, Marksist ve anarşistlerin ellerinden o müesseselerin alınmasını savunuyordu' Orhon.

Babıali Yayınevi'nin kurucularından, köşe yazarı Ergün Göze de, idamdan sevinç duyanlardandı. Hiçbir sivile zarar vermedikleri halde Denizler'i halk düşmanı gibi göstermeye girişen Göze, içindeki ırkçılıðı aynı yazıda Yunan ve Ermenilere konuyu getirerek gösteriyordu zaten. Ermeni ve Yunanların Türklere zulüm uyguladıðını iddia eden Göze, Türklerin bunları bile unutabileceðini ancak Denizler'in yaptıklarını (ne yaptıklarını bile söyleyemeyerek...) unutmayacaðını yazıyordu.

TEKÝN ERER: SUÇ ASILANLARDA VE CHP'DE

Tekin Erer de, idam döneminde kaleme aldıðı yazılarda, sonuçtan devletin öldürdüklerini, astıklarını sorumlu tutuyordu. CHP'yi de suçlayan Erer, "Bugünlere işte böyle CHP'nin aşırı solculara aşırı himayeleri ve kanat germeleriyle geldik... Ýstiyoruz ki, bir daha böyle himayeler tekerrür etmesin. Herkes bugünlere gelişimizdeki kabahatini ve suçunu bilsin" diye yazıyordu.

SON MANŞET: KORKUYORLARDI

Halkın büyük çoðunluðunda kendilerine sempati yaratan Denizler, asılmalarının ardından da yankı bırakacaktı. Türk medyası bunun farkındalıðını yaşıyordu ve üç fidanı halkın gözünde küçültmek için daha sonraları açıða çıkacak olan yalanları sıralıyordu. Mesela, 7 Mayıs tarihli Son Havadis'in manşeti, "Sehpaya çıkarken çok korkan sakiler bitkin görünüyorlardı" şeklindeydi.

ANF NEWS AGENCY