GÖRÜNTÜLÜ

Zelal Ceger: İşgal saldırılarına karşı mücadelemizi yükselteceğiz

Kongreya Star Koordinasyon üyesi Zelal Ceger, bugün Efrîn-Ezaz-Şehba merkezli yürütülen savaşın esasen iki fikir arasındaki büyük bir savaş olduğunu belirtti.

 

Kongreya Star Koordinasyon üyesi Zelal Ceger Efrîn – Ezaz – Şehba bölgesindeki son durumu ANF’ye değerlendirdi.

Efrîn’de 6 yıldır verilen tarihi direnişe dikkat çeken Kongreya Star Koordinasyon üyesi Zelal Ceger, kuşatma, ambargo ve saldırılara rağmen Efrîn halkının kararlılığından, cesaretinden ve direnişinden bir adım dahi geri atmadığını kaydetti.

3. dünya savaşının merkezi haline gelen Efrîn – Ezaz – Şehba bölgesinde son durum nedir?

Öncelikle bugün Şehba’da işgal saldırılarına karşı tarihi bir direniş ortaya koyan özgürlük savaşçılarını ve halkımızı kutluyorum. Gerçekten de bugün Şehba’da eşsiz bir direniş yürütülüyor.

Rojava devrimi ile birlikte Serekaniyê, Kobanê, Şêx Meqsûd ve diğer alanlarda ortaya bir direniş geleneği konuldu. Bu geleneğin tabi ki Efrîn kantonu ve çevresine de etkileri oldu.

Örneğin bugün Şehba’da Efrîn’in ve Şehba’nın çocukları omuz omuza vererek işgale ve saldırılara karşı tarihi bir direniş ortaya koyuyor. Bu esas itibariyle bir varlık ve yokluk savaşıdır.

Geçtiğimiz günlerde Şehba bölgesinde Devrimci güçler düzenlediği başarılı operasyonlar ile DAİŞ çetelerinin işgali altında bulunan Şehba Barajı, El-Hesiya, Hsack, Simûqa, Qol Sirûc, El-Werdiye köyleri, El-Xûl, Hesîniniyê mezraları ve bir baz istasyonu özgürleştirdi.

Türk devletinin desteklediği SUK çeteleri de DAİŞ çetelerini Devrimci Güçler’den korumak adına geçtiğimiz gün eş zamanlı olarak Efrîn’e bağlı Qestel Cindo, Marenaz ve Şehba’ya bağlı Um Hoş köyüne saldırı başlattı.

Devrimci güçler ile DAIŞ çeteleri arasındaki çatışmalar yoğunlaşırken işgalci Türk ordusu ve SUK çeteleri de Devrimci Güçler tarafından özgürleştirilen bölgelere ve Devrimci Güçler mevziilerine obüs, havan, grad füzeleri ve hava saldırıları gerçekleştirdi.

Ancak bu saldırılara rağmen Devrimci Güçler bulundukları alanlardan ve özgürleştirdikleri alanlardan bir adım dahi geri atmadı. Ve Türk devleti ve de çeteleri de saldırılarından hiçbir sonuç alamadan kaçtı.

Türk devleti ve destekli çeteler bölgeye yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak sürdürüyor. Ancak Devrimci Güçler de saldırılara rağmen bölgede önemli ilerlemeler kaydediyor. Son olarak Til Midiq köyü Türk devleti ve destekli çetelerden temizlenerek özgürleştirildi.

Türk devletinin Efrîn – Ezaz – Şehba hattındaki saldırılarının amacı nedir?

Bugün Rojava ve Suriye genelinde yaşanan savaş kesinlikle halkların savaşı değil, Ortadoğu’da güç ve iktidar mücadelesi yürüten sömürgeci devletlerin savaşıdır.

Durumu anlamak açısından Efrîn – Ezaz – Şehba bölgesini ve hatta Şêx Meqsûd mahallesindeki mevcut duruma bakmak dahi yeterlidir. Bugün bölge üzerinde sömürgeci ve işgalci plan ve projeler yapılıyor.

Herkes biliyor ki Rojava devrim gerçeği üzerinden 6 yıl geçti. Bu 6 yılık süreç içerisinde birçok tarihi ve önemli adım atıldı. Şimdi öne çıkan adımlar uzun yılların ve uzun bir mücadele sürecinin ve özellikle de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın felsefe ve ideolojisinin bir ürünüdür.

Rojava devrimi de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tüm halklar için ortaya koyduğu fikir, felsefe ve ideoloji üzerinden büyüdü ve gelişti.

Bu nedenle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu perpektifler doğrultusunda gelişen Rojava devrimi ve özgürlükçü halk güçleri uluslararası güçler ve yine onların bölgesel işbirlikçi güçleri tarafından yok edilmek, tasfiye edilmek isteniyor.

Türk devleti saldırılar ile Rojava – Kuzey Suriye Federasyonu halklarının da iradesini kırarak teslim almak istiyor. Yani aslında Kürt halkı şahsında tüm Rojava – Kuzey Suriye Federasyonu halklarının iradesi kırılmak isteniyor. Halklar soykırım ve talana uğratılmak isteniyor.

Bu nedenle bölge üzerinde sürekli olarak kirli plan ve projeler güncellenerek devreye sokuluyor. Türk devletinin Efrîn – Ezaz – Şehba hattındaki saldırıları da bu uluslarası plan ve projenin önemli bir parçasıdır.

Yani diyorsunuz ki Türk devletinin Efrîn – Ezaz – Şehba hattındaki saldırıları uluslararası plan ve proje dahilinde gelişiyor...

Evet... Anlaşılıyor ki her geçen gün Rojava – Kuzey Suriye Federasyonu’nun tasfiyesine yönelik olarak yapılan kirli ittifaklar beraberinde saldırıları getirecek ve saldırılar giderek yoğunlaşacaktır.

Bu durum aslında sömürgeci devletlerin korkusunu ortaya koyuyor. Sömürgeci devletler Rojava – Kuzey Suriye Federasyonu’ndan ve demokratik ulus projesinden korkuyor.

Bu nedenle Efrîn – Ezaz – Şehba’da bugün yürütülen savaş aslında iki fikir, felsefe ve ideoloji arasındaki bir savaştır. Egemenler kapitalist modernite’yi egemen kılmak isterken, ezilen halklar ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu demokratik konfederalizm sistemini ve demokratik – ulus felsefesini egemen kılmak istiyor.

Bugün Rojava ve Suriye’de ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye gibi devletler savaş yürütüyor. Bu güçler sömürgeciliği ve iktidarlarını bu bölgede daha fazla kalıcılaştırmak ve geliştirmek istiyor.

Rojava devrimi ve Rojava halkının ortaya koyduğu mücadele bu güçlerin her defasında güncelleyerek bölgede devreye koyduğu planları boşa çıkardı. Sırf bu nedenle dahi bölgeye yönelik yeni planların güncellenerek devreye koyulacağını hatta ağırlaştırılacağını söylemek mümkün.

Özellikle Türk devleti bölgeye yönelik çok kirli planlar yürütüyor. Çünkü Türk devleti Efrîn ile Kobanê kantonlarının birleşmesini istemiyor. Bu nedenle de Efrîn – Ezaz – Şehba hattındaki saldırıların esas amacı Efrîn ve Kobanê kantonlarının birleşmesini engellemek istiyor.

Türk devletinin bir diğer amacı da Efrîn – Ezaz – Şehba hattındaki saldırılar ile QSD çatısı altındaki Şehba Devrimci Güçlerini kısa vadede zayıflatmak orta ve uzun vadede ise yok etmek. Türk devleti askeri ve lojistik açıdan desteklediği SUK çeteleri eliyle QSD güçlerinin Efrîn – Kobanê hattını açmaya yönelik olası hamlesini önlüyor.

Yani Türk devleti QSD’nin bölgeye yönelik olası hamlelerini engellemeye çalışırken esas olarak da DAİŞ çetelerini korumak ve ömürünü uzatmak istiyor.

Yani Türk devleti DAİŞ çetelerini korumak için böylesi işgal hamlelerine ihtiyaç duyuyor denilebilir mi?

Çok açık değil mi? Eğer öyle olmasaydı bu tür planlara başvurmaz ve QSD’nin olası hamlelerini engellemeye çalışmazdı. QSD’yi zayıflatmak ve yok etmek yerine DAİŞ çetelerini yok etmeye çalışırdı.

Ayrıca dikkat edin Türk cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer devlet yetkilileri her defasında YPG/YPJ ile mücadele için Rojava ve Suriye topraklarına girdiklerini her platformda dile getiriyor. Yani öyle Türk devletinin gündeminde DAİŞ çeteleri ile mücadele etmek gibi bir programı ve böylesi bir derdi yok.

Çünkü Türk devleti Efrîn ile Kobanê kantonu arasında olası bir koridorun açılmasının bölgeye yönelik izlediği Osmanlıcı politikaları, Kürt özgürlük hareketi ve Kürt düşmanlığı temelinde yürüttüğü kirli planları boşa çıkaracağını çok iyi görüyor ve biliyor.

Türk devleti öyle DAİŞ çetelerine karşı mücadele etmek için değil, DAİŞ çetelerini korumak adına Suriye topraklarına girmiş ve işgaller gerçekleştirmiştir.

Yine Türk devleti bununla da yetinmeyerek özellikle Efrîn – Bakurê Kürdistan sınır hattında her gün 100 m – 200 m Efrîn tarafına geçerek işgal ediyor.

Türk devleti bugün Halep, Kerkük, Musul gibi Suriye ve Irak kentlerini gündemleştiriyor. Bu esasen Türk devletinin kuruluşundan bu yana sürekli olarak dillendirilen ve bugünde güncellenmek istenen bir plan. Türk devleti Halep, Kerkük ve Musul’u kendi topraklarına katmak istiyor.

Türk devleti DAİŞ üzerinden bölgede etkin olmak ve Osmanlı devletini güncelleyerek canlandırmak isterken, DAİŞ çeteleri de Türk devleti ile bağlantılı olarak ‘İslam devleti’ kurmak istiyor. Yani her ikisi de birbirinin ömrünü uzatmak ve yaşatmak istiyor.

Bu bölge üzerinde neden bu kadar çok plan yapılıyor? Bu bölge neden önemli ve neden stratejik?

Türk devletinin Efrîn – Ezaz – Şehba bölgesindeki hesaplarından biri de bölgeye girerek tüm dünyada terörize etmeye çalıştığı YPG/YPJ güçleri ile savaşmak ve Rojava devrimini yok etmek olduğu su götürmez bir gerçek.

Zaten bugüne kadar Türk devletinin ortaya koyduğu pratiğin başka açıklaması da olamaz. Efrîn – Ezaz – Şehba coğrafik olarak çok önemli. Özellikle Efrîn ve Bab çok stratejik bir öneme sahip.

Efrîn ve Bab, Ezaz’ı, Cerablus’u, Mınbiç’i, Halep’i ve İdlip’i birbirine bağlayan ve de tüm bunları da Türkiye’ye bağlayan stratejik bir nokta. Tüm bu bölgeleri birbirine bağlayan önemli ve stratejik yerler olan Efrîn ve Bab’ı elde etmek İdlip ile Cerablus hattını İslam devleti adı altında birleştirmek istiyorlar.

Efrîn ve Bab ele geçirmeyi başarırılar ise Halep’i de ele geçireceklerdir. Tüm bunlar uzun süreli plan ve projelerin ürünüdür. Bu nedenle de bölge hemen hemen her gün şiddetli saldırılara maruz kalıyor. Bu bölgenin bizim içinde önemi büyüktür.

Şehba bölgesini DAİŞ ve SUK çetelerinden temizlememiz durumunda her 3 kantonu da birleştirmiş olacağız. Tabi her 3 kantonun birleşmesi Kürt halkı için çok büyük ve önemli bir başarı olacaktır. Hatta sadece Kürt halkı değil tüm Suriye halkları için büyük bir başarı ve zafer anlamına gelecektir.

Mevcut durumda Rojava-Kuzey Suriye Federasyonun hayat bulması ve pratik olarak daha düzgün işleyebilmesi için siyasal ve coğrafik bütünlüğünü sağlamak gerekiyor. Bu da Ezaz- Cerablus hattının da DAİŞ ve SUK çetelerinden temizlenmesi anlamına geliyor.

Ancak bunlar bugünden yarına olabilecek şeyler değil. Zamana ihtiyaç var. Askeri ve siyasal dengeler ile bağlantılı.

Türk devleti havadan ve karadan desteklediği SUK çeteleri ile hatta DAİŞ çeteleri ile koordineli bir şekilde Şehba bölgesinde Devrimci Güçlere yönelik saldırılar geliştiriyor. ABD ve Rusya gibi ülkeler bu konuda sessiz ya da çok cılız tepkiler ortaya koyuyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Türk devletinin Suriye topraklarına girerek Cerablus ve El Rai kasabasını işgal etmesi ve bu işgalleri geliştirmek istemesi tamamen bu güçlerin bilgisi ve onayı ile gerçekleşmiştir.

Türk devletinin Suriye topraklarına girmesi uluslararası güçler ile Türk devleti arasındaki ittfaklar sonucudur. Anlaşılıyor ki Rojava devrimini tasfiye etmek isteyen komplocu güçler Rojava şahsında Kürdistan devrimini ve özgürlük hareketini tasfiye etmek ve yok etmek istiyor. Bunu DAİŞ çeteleri ile başaramadılar.

Hatırlayın Türk devleti Kobanê’de de DAİŞ çetelerine var gücü ile destek verdi. Ancak Kobanê’de ortaya konan efsanevi direniş ile Türk devleti ve DAİŞ çeteleri başta olmak üzere tüm destekçileri yenilgiye uğradı. Bu sonucunda tüm bu güçler Rojava devrimi ve direnişçiliğine karşı yeni tedbirler almaya ve yeni politikalar devreye koymaya yöneldi. Bu da Türk devletinin Suriye topraklarına girmesini beraberinde getirdi.

Örneğin bu bölgede hala bir ABD uçağı DAİŞ, El Nusra, Ehrar El Şam, Sultan Murat Tugayı vb. çete gruplarının işgali altın da bulunan bölgeleri vurmamıştır. ABD ve Rusya her zaman olduğu gibi bölgeye ve halklara çıkarları temelinde yaklaşıyor.

Ancak aynı ABD sahada QSD güçlerine destek veriyor...

Evet, ancak bu desteği de yine kendi çıkarları doğrultusunda veriyor. Rojava ve Suriye halklarının çıkarları için destek vermiyor.

Biz ABD ile de Rusya ile de Rojava ve Suriye halklarının çıkarları doğrultusunda ilişki geliştirmeyi esas alıyoruz. Bizim için önemli olan bu. Rojava ve Suriye halklarının çıkarlarına hizmet etmeyen hiç bir ilişki geliştirmeyiz.

Ayrıca altını kalın çizgiler ile çizerek belirtmek gerekiyor; ABD ve Rusya gibi iki büyük güç çok kısıtılı imkanlar ile büyük bir irade ortaya koyarak DAİŞ çetelerini yenilgiye uğratan QSD ve bileşenlerini askeri anlamda kabul ediyor.

Ancak Suriye halklarının tek temsilcisi konumundaki Demokratik Suriye Meclisi (MSD) siyasal anlamda ABD ve Rusya tarafından da ciddi bir biçimde kabullenilmiyor ve muhatap alınmıyor.

Sonuç olarak uluslararası güçler Suriye’de devam eden mevcut savaş durumunun devam etmesini istiyor. Uluslararası güçler Suriye’de istikrar sağlanmasını ve demokratik bir Suriye’nin kurulmasını istemiyor. Eğer Suriye’de ve Ortadoğu’da istikrar sağlanırsa tüm plan ve projeleri çökecek.